Yeni bir kitap listesiyle daha beraberiz. Hani şu “soluk soluğa” diyerek nitelenen; kriminal vakaların, kovalamacaların gırla gittiği polisiye kitapları var ya! İşte bugün bir kitapçıya gidip de polisiye kategorisine bakarsanız bulacaklarınızı listeliyorum. Bizde bu alandaki en yetkin romanları verenlerin başında gelen Ahmet Ümit de listede yer alıyor, dünyaca ünlü polisiye romanı yazarı Agatha Christie de, yeni çıkan polisiye kitaplar da… Bakınız, kendinize yakın olanı bulunuz, okuyunuz. Hem de “soluk soluğa”
1. Sherlock Holmes Matematik Dehasının Hikâyesi (Sir Arthur Conan Doyle)
Günümüz Sherlock Holmes efsanesinin yaratıcısı, gazeteci ve yazar Sir Arthur Conan Doyle (1859 – 1930) yazdığı suçla örülü hikâyeleri sayesinde polisiye türüne çıta yükseltmiştir. Dedektif Holmes’ün macera ve kovalamacalarının beşinci kitabı olan Sherlock Holmes Matematik Dehasının Hikâyesi, üstadımızın zekice saptamaları ve ayrıntıdaki şeytanları bir bir yakalamasıyla devam ediyor.
2. Çarpışma (Tuğba Sarıünal)
Yeni ve yetenekli bir yerli polisiye yazarıyla tanışacağız gibi görünüyor bundan böyle. Tuğba Sarıünal polisiye, psikoloji ve gerilimi bir arada tutarak yazdığı “Çarpışma”da önemli bir toplumsal konuyu merkezine alıyor: çocuk istismarını. Komiser Serhan; karısının, oğlu Mert’in gözleri önünde intiharı sonrası, oğlunun psikolojisini toparlamak için çalışır. Günlerden bir gün oğlu Mert’in bir evde baygın olarak bulunması üzerine olayı araştıran Serhan, düğümü çöze çöze çocuk istismarına kadar gelecektir.
3. Kızıl Nehirler (Jean-Christophe Grange)
Bıçak sırtı buzullarla dolu dünyada, korkunç bir suç, başına buyruk iki dedektifin insanın içindeki kötülüğün sınırlarıyla yüzleşmesine yol açar. Korkunç bir şekilde parçalanmış bir ceset, izole bir yarıkta sıkışmış halde bulunur. Zeki ve saygın ama tam olarak ne yapacağı belli olmayan eski komando Pierre Niémans, soruşturmayı yürütmek üzere Paris’ten Fransız Alpleri’ne gönderilir. Bu arada güneybatı Fransa’daki bir kasabada genç bir Arap polis memuru olan Karim Abdouf, küçük bir çocuğun mezarına neden saygısızlık edildiğini bulmaya çalışır. Bir buzulun tepesinde ikinci bir ceset bulunduğunda, iki polis memurunun yolları katilleri ararken kesişir. Bu kesişme onları kızıl nehirlerin gizemli kültüne sürükleyen bir izdir.
4. Oyunbaz (Wulf Dorn)
Dünyada önemli polisiye yazarlarından biri olan Wulf Dorn, bizde de karşılığını buluyor. Altılı bir set halinde aldığınız takdirde üçüncü sırada yer alan “Oyunbaz” hakkında genel kanı, kitabın “dehşet güzel” olduğu. Dehşet; zira muhtevasındaki gerilim ve kaçıp kovalamalar heyecan verici. Dorn’un diğer kitaplarında da okuyucu, başkişinin psikolojisiyle bütünleşebilir ve son sayfaya gelene değin kitabı bırakamayabilir. Psikiyatr Jan Forstner’a saplantı derecesinde kafayı takan bir kadın ve kadının Fahlenberg bölgesindeki cinayetlerle arasındaki ilişki… Kitaptaki “Hep seni düşünüyorum, yakında sen de beni aklından çıkaramayacaksın…” sözünü ipucu olarak verip susayım.
5. Kan ve Gül (Alper Canıgüz)
Şimdi size bir iki parça söyleyeyim ve sonra onları birleştirelim: Çevirmen, zamanda yolculuk, faili meçhul cinayet, Boğaziçi Üniversitesi. Kendi de Boğaziçi’nde psikoloji okuyan Canıgüz, kitabındaki mekân için de Boğaziçi’ni uygun görmüş. Kitapta ortalama aşk kitapları çevirmeni bir Aziz karakteri var ve kızının Boğaziçi’ndeki gösterisi sırasında yaşadığı bir aksilik, onu yirmi yıl evvele götürüyor. Aziz şimdi, zamanda geriye gitmeden önce öğrendiği faili meçhul cinayetten, sosyal ilişkilerine değin pek çok şeyi düzeltmek için uğraşacaktır.
6. Fırtınada Yanacaksın (John Verdon)
“Aklından Bir Sayı Tut”, “Peter Pan Ölmeli” gibi kitaplarıyla da bilinen yazar, bu polisiye kitabında emekli bir dedektifin başından geçen olayları anlatıyor. Karakter Dedektif Gurney olarak bilinir ve yazarın diğer kitaplarında da görülür. Siyahî ve beyaz polislerin aralarında çıkan arbedeler, bir nişancının yarattığı kaos gibi nedenlerle usta dedektiften tekrar yardım istenir. Dedektif olayları çözer gibi görünür, çözemez, ortada farklı ırkçılık ve kaos ortamları da vardır. Okuyucusunun tutkuyla okuduğu Verdon, bu kitabıyla bizde de çok beğeniliyor ve takdir topluyor.
7. Cerrah (Tess Gerritsen)
Amerikalı yazar Tess Gerritsen’ın polisiye-cinayet romanları sevenler tarafından bayılarak okunan Rizzoli & Isles serisinin ilk kitabı olan Cerrah, yalnız kadınları hedef alan, dairelerine giren ve onları öldürmeden önce korkunç törensel işkenceler yapan bir katilin hikayesini anlatır. Cerrah becerileri, polisin onu bir doktor olduğundan şüphelenmeye kadar götürür. Ancak cinayet masası detektifi Thomas Moore ve ortağı Jane Rizzoli soruşturmaya başlarken şaşırtıcı bir keşif yaparlar. Gizemli bir geçmişe sahip güzel bir doktor olan Catherine Cordell, bu cinayetlerle yakından bağlantılıdır. Cordell iki yıl önce korkunç bir tecavüze uğrar ve saldırganı vurarak öldürür. Fakat şimdi öldürdüğüne inandığı adam onu bir kez daha takip ediyor gibi görünür ve adam bu sefer Cordell’i tam olarak nerede bulacağını biliyordur.
8. Kırlangıç Çığlığı (Ahmet Ümit)
Evet, polisiye kitaplar dediğimizde ondan mutlaka bahsedeceğiz. Her eseriyle okuyucusunun beğenisini kazanan Ahmet Ümit’in son romanı Kırlangıç Çığlığı; yine birbiriyle iç içe geçen güncel olaylardan besleniyor. Hemen her romanında gördüğümüz Nevzat başkomiser burada da olayları açığa çıkarmakla görevli başkişimiz. Çocuk istismarı, seri katil, Suriyeli mülteciler ve organ mafyaları kitabın muhtevasından sayabileceğimiz birkaç örnek. Ümit; tüm bu olayları, toplumun bir gerçeği olarak ve birbirleriyle ilişki ağı örerek sunuyor okuyucuya.
9. On Küçük Zenci (Agatha Christie)
Polisiye edebiyatının dünyaca ünlü yazarlarından ve dedektif Hercule Poirot karakterinin de yaratıcısı Agatha Christie her kitabıyla sarsıcı olmayı başarmış bir isim. Bu çok çarpıcı kitabında ise yargıç, doktor, general gibi önemli meslek gruplarına sahip on kişinin, geçmişlerinde birilerinin ölümlerine neden olmaları işlenir. Başta Zenci Adası’nda tatil yapmaları için davet edilen bu on kişi, sebep oldukları ölümlerle yüzleşmeye başlarlar.
10. Pentagram Cinayetleri (Deniz Tural)
Atılım Dedektiflik Bürosu tarafından incelenip çözülen 10 hikâye kitabın konusu. Öykülerin merkezi İstanbul olsa da yazarın deyimiyle; “Kaliforniya’dan Van’a doğru” uzanan farklı öyküler bunlar. Büro suç işleme güdüsünü ve inceledikleri suçların başrollerini ele alıyor.
11. Keskin Şeyler (Gillian Flynn)
Sinemaya uyarlanan ve çok satanlar listesine giren Kayıp Kız’ın yazarı Gillian Flynn tarafından kaleme alınan Keskin Şeyler, heyecan ve merakın son sayfalara kadar sürdüğü psikolojik gerilim romanıdır. Bir akıl hastanesinde kısa bir süre kaldıktan sonra muhabir Camille Preaker rahatsız edici bir görevle karşı karşıya kalır. Genç bir kızın çözülmemeiş cinayetini ve bir başkasının ortadan kaybolmasını ortaya çıkarmak için küçük kasabasına geri dönmesi gerekiyordur. Camille yıllardır nevrotik, hastalık hastası annesiyle ve neredeyse hiç tanımadığı kasabayı ürkütücü şekilde ele geçiren on üç yaşındaki üvey kız kardeşiyle hiç konuşmamıştır. Şimdi ailesinin Viktorya döneminden kalma malikanesindeki eski yatak odasına yerleştirilen Camille, kendini kaybolan genç kurbanlarla çok fazla özdeşleşmiş bulur. Kendi iblisleri tarafından inatla çıkmaza sürüklenen Camille, eğer cinayet ve kaybolma hikayesinin sırrını çözmek ve bu eve dönüş serüveninde hayatta kalmak istiyorsa geçmişinin psikolojik bulmaca parçalarını bir araya getirmesi gerekmektedir.
12. Kim Olduğumu Bilmiyorsunuz (Imran Mahmood)
Genç bir adam, cinayet suçlamasıyla mahkeme karşısına çıkıyor. Peki, jüri üyeleri kim? Kitabın söylediğine göre biz, yani kitabın okuyucuları. Cinayet işlediğine yönelik toplam 8 delil varsa da hepsinin üzerinde çalışan bu genç adam savunmasını yapmaya başlıyor. Savunması sırasında okuyucuyu, yani pardon jüri üyelerini şaşırtacak yorum ve saptamalarda bulunuyorsa bile kitapta belirttiği üzere önyargılı davranmamak gerekiyor. Gerçekten bu cinayeti işledi mi, işlemedi mi? Önemli olan bu.
13. Aile Sırrı (Gencoy Sümer)
Feneryolu Cinayetleri eseriyle de bilinen Sümer’in bir diğer kitabı. Dedektifimiz ise Londra banliyölerinde işlenmiş olan bir cinayeti çözecek. Yazarın Dedektif Dergi’de de karşımıza çıkan “Percule Hoirot” karakteri yine işbaşında. Ünlü bir bilim adamının, evinde ölü bulunması ile başlayan macera, işin politik yöne doğru kaymasından endişelenen Başkan’ın da sıkıştırmasıyla Hoirot’un davası halini alır. Bu araştırma ise dedektifi, ölen bilim adamının aile sırlarına doğru yaklaştırmaya başlar.
14. Sürücü Koltuğu (Muriel Spark)
Eser, orta yaşlarındaki bekâr bir kadın olan Lise’ın tatile çıkması ve yolculuğunu anlatıyor. Yazarın anlatım şekli ise kırılma ve sıçramalarla dolu olduğu için bir şeyin peşinden koşuyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. Bu da öyküyü heyecanlı kılıyor. Yalnızca gidiş bileti alan kadının yolculuğu aynı zamanda bir içsel yolculuk olarak ortaya çıkıyor ve tüm yollar aynı noktada birleşiyor. Bir kadının karanlık ve absürt yanlarını okumak için Sürücü Koltuğu bol atraksiyonlu bir eser.
15. İçimde Ölen Biri Var (Tolga Yazıcı)
Bir polisin özel hayatına, işiyle özelini ayırt edemediği duruma eğilen, farklı bir polisiye kitap. Dili sürükleyici ve bir sonraki cümleyi okumak ister gibi olabiliyorsunuz. İçerik ve biçim bakımından okuyucuyu tavlayabileceğine inandığım kitabın tanıtım kısmı çok iyi bir özet: “İlk evliliğim aklıma geldikçe farklı şeyler düşünmeye çalışıyorum. Beceremiyorum. Düğüne geldiğim keten pantolon ve kareli gömleğim, elimde tuttuğum polis telsizi insanların aklından kolay çıkmıyor haliyle. Düğün günü eve doğru geçerken son noktanın da konduğuna vâkıf olup bir eş olarak değil de hastası olarak incelemişti beni eski karım. ‘Paranoid’ demişti sendeki, ‘Bilinç bulanıklığı.’ Sesinde umudun bir nesnel hal alıp kırılmasının yarattığı bir titreşim vardı. ‘Ama merak etme’ demişti, ‘paranoid en kolay tedavi edilen bir alt şizofreni tipidir.’ Peşine kurmasını beklediğim veda cümlesi yerine inat ve sabırla beni tedavi etmeye çalışmıştı. Teşhisini koyduğu ‘bilinç bulanıklığı’ bende ‘bilinç bataklığıydı’ ve bir Musa gelip asasıyla bataklığı ikiye ayırmadıkça geçişin imkânı yoktu. Bilmedikleri bir şey vardı; tanrılarımı çoktan kurutmuştum bataklığımda. Musa’nın elinden asasını çalmış bir telsiz yaratmıştım.”
16. Nam-ı Diğer Grace (Margaret Atwood)
Büyüleyici ve rahatsız edici bir anlatıma sahip olan Nam-ı Diğer Grace, Brooker Ödüllü yazar Margaret Atwood’un en çok satan ve okuyucular tarafından en beğenilen eserlerinden birisidir. 1843 yılında Grace Marks, işvereninin, hizmetçisinin ve metresinin vahşice öldürülmesine karışmaktan suçlu bulunur. Bazıları Grace’in masum olduğuna inanırken diğerleri Grace’in şeytani veya deli olduğunu düşünür. Şimdi ise, müebbet hapis cezasına çarptırılan Grace cinayetleri hatırlamadığını iddia eder. Gelişmekte olan akıl hastalığı alanında geleceği parlak bir uzman, Grace için af arayan bir grup reformcu ve maneviyatçı tarafından görevlendirilir. Grace’i hatırlamadığı cinayet gününe daha da yaklaştırıken bir yandan da hikayesini dinler. Peki ama anıların kilitli kapısını açmaya çalışırken uzman ne ile karşılaşacaktır?
17. Köpeğin Fidyesi (Patricia Highsmith)
Manhattan’da ikamet eden orta yaşlı ve gelirli bir yayıncı olan Ed Reynolds çok değer verdiği köpeğinin kaçırıldığını ve fidye istendiğini belirten bir mektup alır. Ed, istenen fidyeyi ödese de işler karmaşıklaşmaya başlar: Fidye isteyen suçlunun peşinde olan polisin işlediği bir suç, olaya masum insanların da dahil edilmesiyle neticelenir ve işler raydan çıkar. Şehirli orta sınıfın miskinliğinin altında yatan şiddet dürtüleri, bir kara mizah olarak kitapta karşımıza çıkıyor.
18. Sis ve Gece (Ahmet Ümit)
Bir diğer Ahmet Ümit eseriyle, Sis ve Gece’yle devam ediyoruz. Nedir? Ahmet Ümit’in diğer birçok eserinde de görebileceğimiz gibi burada da kurguyla toplumsal gerçeklikler bir arada seyrediyor. Mine adlı genç bir kızın ansızın kaybolması, onu âşık bir MİT görevlisinin, Sedat’ın Mine’yi arayıp durması. Bu kurgu ekseninde karşımıza yakın tarihimizin hadiseleri çıkıyor: Örgüt evlerine yapılan operasyonlar, kayıtlara geçmeyen ölümler, yargısız infazlar… Ahmet Ümit okuyucularının deyimiyle; yazarın samimi dili bu kurmaca ve gerçekliği fevkalade ilerleterek anlatıyor.
19. Doğu Ekspresi’nde Cinayet (Agatha Christie)
Gelmiş geçmiş en şöhretli, üretken polisiye – macera yazarlarından Agatha Christie’nin filme de uyarlanan eseridir. Yazarın yarattığı ve polisiye edebiyatta da en şöhretli karakterlerden biri olan Hercule Poirot burada da karşımıza çıkar. Aydınlatıcı tanıtım bültenini aktaralım: Gece yarısından sonra artan şiddetli tipi yüzünden Doğu Ekspresi artık yoluna devam edemez durumdadır. Yılın bu zamanlarında lüks tren tamamen doludur. Ertesi sabah yapılan kontroller sonucu tüm yolcuların sağ salim trende olduğu anlaşılır. Ancak, defalarca bıçaklanarak öldürülen Amerikalı yolcunun kompartımanının kapısı içeriden kilitlidir. Sonunda, trende yolculuk etmekte olan Hercule Poirot cinayeti incelemeye başlar. Ancak kimi yolcular, cinayetin izlerini yok edebilmek için yaşlı dedektifin dikkatini dağıtmaya çalışırlar. Poirot, kehanet sayılabilecek bir saptamayla cinayeti bir değil iki şekilde çözümlemeyi başarır.
20. Morgue Sokağı Cinayetleri (Edgar Allan Poe)
Büyük Fransız şairi Charles Baudelaire, Poe’nun eserlerini çevirmenin yanı sıra ondan bir hayli etkilenmiştir. Belki bu bile kimileri için oldukça önemli bir ölçüt. Edgar Allen Poe’nun bu eseri, muayyen otoriteler tarafından da edebiyatın ilk dedektiflik öyküsü olarak kabul görür. Morgue Sokağı Cinayetleri’nin kahramanı Dupin, Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’ü ve Agatha Christie’nin Hercule Poirot’su gibi birçok hayalî dedektif için de ilk ve başat örnek olmuştur. Arka yazıdan: ”Öykü, Paris’teki hayalî bir sokak olan Rue Morgue’da yaşayan Madame L’Espanaye ve kızının kafa karıştırıcı biçimde öldürülmelerini anlatır. Gazete haberlerine göre annenin boynu neredeyse tamamen kesilmiş ve başı gövdesine ufak bir deri parçasıyla bağlı kalmıştır. Kız ise önce boğulmuş, ardından şöminenin baca boşluğuna sıkıştırılmıştır. Cinayet, dördüncü katta bulunan, dışarıdan girişin mümkün olmadığı ve içeriden kilitlenmiş bir odada gerçekleşmiştir. Cinayeti duyan komşuların ifadeleri birbiriyle çelişir çünkü her biri katilin farklı bir dilde konuştuğunu söylemektedir. Katilin konuşmaları belirsizdir ve tanıklar aslında hangi dil olduğunu net olarak anlamadıklarını itiraf ederler.”
21. Ormanın Derinliklerinde Bir Şey Var (Tana French)
İrlandalı yazar Tana French’in altı kitaptan oluşan Dublin Cinayet Timi serisinin ilk kitabı olan Ormanın Derinliklerinde Bir Şey Var, 1984 yazında küçük bir Dublin banliyösüne alacakaranlık yaklaşırken annelerin çocuklarını eve çağırmaya başlamasıyla açılır. Bu sıcak akşamda, karanlık ve sessiz ormandan üç çocuk eve geri dönmez. Polis aramaya başladığında ise çocuklardan sadece birini bulur. Bir ağacın gövdesine dehşet içinde sıkıca sarılmış halde bulunan çocuğun ayakkabıları kanla kaplıdır ve yaşananlara dair hiçbir şey hatırlamıyordur. Yirmi yıl sonra, bulunan çocuk Rob Ryan, Dublin Cinayet Timi’nde bir dedektiftir ve geçmişini herkesten bir sır gibi saklar. Ancak aynı ormanda 12 yaşında bir kız ölü bulunduğunda, Rob Ryan ve dedektif Cassie Maddox kendilerini önceki çözülmemiş gizeme tüyler ürpertici derecede benzeyen bir davayı araştırırken bulurlar. Şimdi ona rehberlik edecek uzun süredir gömülü hatıraların parçalarıyla, Ryan hem önündeki davanın gizemini hem de kendi geçmişindeki gizemi ortaya çıkarma şansına sahiptir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
22. Leviathan (Paul Auster)
Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarından Paul Auster, Leviathan adlı polisiye romanında sembolik anlatıma eserin adıyla başlıyor. Leviathan ”Tevrat’taki efsane ejderi” anlamını karşılıyor. Eser bir kadının eline geçen bir adres defterinden kendisine kimlik seçmesiyle açılıyor. Gerilim ve ürpertinin yüksek dozda görüldüğü Leviathan dostlukla ihanetin, tutkuyla sıradanlığın iç içe geçtiği bir yapıt.
23. Bulmaca Meraklısı Quaresma (Fernando Pessoa)
Edebiyatın en kült kahramanlarından Doktor Abílio Quaresma bir matematik insanıdır. Akıl yürütmeyi ve vakalara bir satranç oyunu gibi bakmaya bayılır. Polisin çözemediği hadiselere kapılmaktan, kriminal âlemin bulmacalarını çözmekten kendini alamaz. Bu kişilik hakkındaki eskiz notlarsa Fernando Pessoa taslakları arasında yer alır. Bu taslaklardan hareketle şekillenen üç hikâye Lizbon sokaklarında okuyucusunu bulur.
24. Gülün Adı (Umberto Eco)
Eserden önce Umberto Eco ile ilgili olarak bir dibace paylaşalım: Yazar çok çeşitli bir bilim insanıdır. İtalya’da Bologna Üniversitesi’nde akademisyen, tarihçi, semiolog, Ortaçağ uzmanı ve estetikçidir. Gülün Adı ise yazarın ilk romanı ve yayımlandığı andan itibaren yazarı şöhrete götüren, defalarca basılan bir yapıt. Filmi de kitabı kadar yankı yapan eserin tanıtım bülteninden bir alıntı: ”Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtı. Bu ünlü romanı İtalyanca aslından başarıyla Türkçeye çeviren Şadan Karadeniz’in titiz ve uzun çalışmasını da burada hayranlıkla belirtmemiz gerekiyor.”
25. Ejderha Dövmeli Kız (Stieg Larsson)
İsveçli gazeteci ve yazar Stieg Larsson görece güzel bir çağda ve coğrafyada yaşadı, diyebiliriz. 1954 – 2004 yılları arasında hayat süren İsveçli yazar Milenyum serisiyle ve bu serinin ilk yapıtı olan Ejderha Dövmeli Kız ile ünlenmiştir. Filme de uyarlanan, 41 ülkede rekor satış rakamlarına ulaşan yapıtın en önemli vurgusu kadın ve kadına yapılan istismarlar. Yazar bu konuyu macera – polisiye türünde harmanlayarak heyecan verici bir düzeye oturtuyor.
26. Sisle Gelen Yolcu (Jean-Christophe Grangé)
Korku ve gizem türü edebiyatında okuyucuların çokça bildiği Sisle Gelen Yolcu kitabın tanıtım yazısında iyi bir içerik özetine sahip: ”Benliğin karanlık sularında dolaşan “bavulsuz yolcu” Tren raylarında bulunan, hafızasını yitirmiş bir adam… Aynı yerde, bir bakım çukurunda çırılçıplak bir ceset… Ve olay üzerine polis tarafından çağrılan psikiyatr Mathias Freire… Polis, hafızasını yitirmiş adamı sorgulamak isterken, Mathias kendisinde de aynı kişilik hastalığı olduğunu fark eder. Acaba aranan seri katil kendisi midir?”
27. Her Temas İz Bırakır (Emrah Serbes)
Her Temas İz Bırakır, meşhur polis karakteri Behzat Ç.’nin hayat bulduğu ilk eserdir. Mekânsa yazarın yaşam sürdüğü Ankara’dır. Eserin arka kapak yazısından içeriğe dair: ”Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri… ve Emniyet… Cinayet Masası. Behzat Ç., “yeni müktesebata” uyum sağlayamamış, lambur lumbur, “dişli” bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. “İçimizden birinin” üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör’de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları… Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; “it uğursuz” kimdir, belli gibi görünüyor… Ama acaba öyle mi?”