Türkiye’de sağlık politikaları son yıllarda büyük bir dönüşüm geçiriyor. Özellikle doğum hizmetleriyle ilgili alınan kararlar, hem sağlık çalışanları hem de kadın hakları savunucuları arasında geniş yankı uyandırıyor. Son olarak 19 Nisan 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanan yeni bir yönetmelik, Sağlık Bakanlığı’nın doğum politikalarında daha belirgin bir yönelim izlediğini ortaya koyuyor. “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik”te yapılan değişiklikle, tıp merkezlerinde planlı sezaryen yapılması artık yasaklandı. Türkiye’nin yıllardır dünya çapında en yüksek sezaryen oranlarına sahip ülkelerden biri. Hem uzmanların hem de sivil toplum temsilcilerinin görüşleri, bu yasağın yalnızca sağlık sistemiyle değil, aynı zamanda kadınların doğum tercihleri ve doğum haklarıyla da doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Tartışmalar sürerken, kararın sahada nasıl uygulanacağı, sağlık hizmetine erişimde ne gibi eşitsizlikler yaratabileceği ve kadınların doğum süreçlerinde ne tür zorluklarla karşılaşabileceği gibi pek çok soru, kamuoyunun gündeminde yerini almış durumda. Peki tıp merkezlerinde planlı sezaryenin yasaklanması ne anlama geliyor? BBC Türkçe’den Onur Erdem’in hazırladığı dosya haberin detaylarına birlikte bakalım.
Sağlık Bakanlığı, 19 Nisan’da Resmî Gazete’de yayımlanan yeni bir yönetmelikle tıp merkezlerinde planlı sezaryen yapılmasını yasakladı
Bu değişiklik, “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” kapsamında geldi ve orada açık açık şöyle yazıyor:
“Tıp merkezinde planlı sezaryen yapılamaz.”
Öncelikle şunu netleştirelim: Tıp merkezleri tam teşekküllü hastaneler değil
Buralar genelde daha küçük çaplı özel sağlık kuruluşları ve sadece ayaktan teşhis ve tedavi hizmeti veriyorlar. Yani bir gece yatış, yoğun bakım, doğumhane gibi donanımlar çoğunda yok.
Sağlık Bakanlığı’nın 2019 verilerine göre Türkiye’de: 629 tıp merkezi, 571 özel hastane, 899 devlet hastanesi, 69 üniversite hastanesi bulunuyor. Yani aslında tıp merkezleri çok sayıda var ama doğum gibi büyük bir sürecin burada yapılması baştan zaten riskliydi diyebiliriz.
Bu kararın hemen ardından mikrofonlar uzmanlara uzatıldı. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil’e göre doktorlar zaten tıp merkezlerinde doğum yapılmasını önermiyordu. Çünkü bu merkezlerde yatış genelde olmuyor
İtil, sezaryenin ciddi bir ameliyat olduğunu bu nedenle takip edilmesi gerektiğini söylüyor. Tüm bu nedenlerle tıp merkezlerindeki sezaryen yasağını yanlış bulmadığını ifade ediyor. Bakanlığın yönetmelikte yaptığı değişiklik konusunda da şunları söylüyor. “Bu yasak özel hastaneler için geçerli değil. Sadece tıp merkezlerini kapsıyor.” Yani bazı haberlerde ya da sosyal medyada “sezaryen yasaklandı!” gibi algı yaratılmaya çalışılsa da, gerçek bu değil.
Son zamanlarda Sağlık Bakanlığı ve hükümet, vajinal yolla (doğal) doğumu teşvik ediyor
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Alpay Azap’ın konuyla ilgili yorumu şu şekilde: “Doğum zaten çoğunlukla hastanelerde yapılıyor. Tıp merkezlerinde pek doğum olmaz. Ama karar tıbbi bir karardır. Yasakla değil, teşvikle ilerlenmeli.”
Bu çok önemli. Çünkü doğum, kişiye özel bir süreç. Her gebenin durumu farklıdır, bebek farklıdır, riskler farklıdır. Kimi kadın doğal doğuma uygundur, kimi için sezaryen hayat kurtarıcıdır. Bu yüzden doktor ve anne birlikte karar vermelidir.
Dr. Azap’ın çok önemli bir uyarısı var burada:
“Bazı durumlarda ilk doğum sezaryen olur. Ama ikinci doğum için kadını ‘illa vajinal doğum yap’ diye zorlamak risklidir. Bu tür zorlamalar duyuyoruz ve bu çok tehlikeli.” Ayrıca gebe takibi düzgün yapılırsa kadınlar zaten doğal doğumu tercih edebilir. Ama takip yetersiz olursa, doğum süreci hem anne hem bebek için riskli hâle gelebilir.
Türkiye sezaryen oranında dünya lideri olmuştu. Öyle ki 2017’de dünya birincisiydik
Bunun birçok nedeni var:
Doğal doğuma uygun şartların olmaması
Kadınların doğuma dair korkuları
Hekimlerin zaman yetersizliği
Sezaryenin özel hastanelerde “daha pratik” görülmesi
Dr. Azap bunu şöyle açıklıyor: “Normal doğum zaman alır. Emek ister. Ama özel hastane sisteminde zaman da para olduğu için sezaryen daha hızlı çözüm gibi görülüyor.”
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Gülnihal Bülbül diyor ki:
“Sağlık sisteminin özelleştiği yerlerde sezaryen oranı artar. Çünkü kâr odaklı bir sistem daha çok işlem, daha çok operasyon ister.” Yani sadece Türkiye’de değil, Mısır, İran, Güney Amerika, hatta Avustralya’da bile bu durum yaşanıyor.
CHP’li Aylin Nazlıaka da bu yönetmeliğe sert tepki gösterdi
“Bu yasak, özellikle dezavantajlı kadınları zor durumda bırakacak. Tıp merkezleri birçok yerde kadınların sağlık hizmetine ulaşabildiği tek yer olabilir.”
Nazlıaka aynı zamanda hükümeti kadınlara karşı ideolojik dayatma yapmakla suçluyor: “Kadını anne olmaya zorlayan bir söylemle başlayıp şimdi de ‘doğumu nasıl yapacağını’ dikte eden bir yaklaşımdayız. Bu kabul edilemez. Kadınların bedeninden elinizi çekin!”
Tıp merkezlerinde planlı sezaryenin yasaklanması üzerine tepkiler bu şekildeydi. Peki siz bu kararı nasıl buluyorsunuz?