19. yüzyıl sonunda, Birmingham’ın yasalara saygı duyan vatandaşları yeni bir çete tarafından sürekli rahatsız edilmeye başladı: Peaky Blinders. Aslında bu çeteyi sevilen dizi Peaky Blinders’tan biliyoruz. İzlerken Blinders’ın her üyesi bize sempatik geliyor. Ancak gerçek hayatta bu çetenin üyeleri hiç de sempatik değildi. Peki Peaky Blinders efsanesi nasıl başladı? Gelin, 19. yüzyıl Birmingham’ına gidelim. İşte gerçek Peaky Blinders…
Birmingham’a çeteler hakim oluyor
Hiç kuşkusuz 19. yüzyılda yaşayan her vatandaş, Birmingham’daki kabadayılıktan ve polise yönelik saldırılardan bıkmıştı. Çünkü şehrin neresinden yürünürse yürünsün, yoldan geçenlere sürekli hakaret eden bir çete ortaya çıkmıştı. Bu şehirdeki 100 kötü olaydan 99’unun cezasını Peaky Blinders veriyordu. Suçluları adalete teslim etmek gibi bir durum söz konusu olamazdı. Zaten şehirde terör estiren çete üyeleri gerçek suçlunun ta kendisiydi.
Peaky Blinders çok kolay tanındı. Çetenin ayırt edici ismi ve kötü şöhreti kısa bir sürede tüm ülkeye yayıldı. Sonraki yıllarda ortaya çıkan efsanenin ve BBC dizisinin aksine gerçek Peaky Blinders üyeleri jileti olan bir şapka takmıyordu. Aslında onlar sert keçeden yapılmış, eğik, kavisli kenarı olan, melon tarzı şapkalar takıyorlardı. Şapkalarının kenarlarını biraz bükerek, bir gözün üzerine düşecek şekilde kullanıyorlardı. Bu şekilde yüzleri görünmüyor, kimlikleri tespit edilemiyordu.
Peaky Blinders 19. yüzyılda şehrin en yeni çetesi olsa da gece geç saatler olduğunda diğer çetelerde çatışmaya girmekten korkmuyordu. Bu çeteler Manchester ve Salford’da “scuttler” olarak biliniyordu. Londra’da ise “holigan” etiketiyle tanındılar. Çeteler arası çatışmalarda polis memurları ölümcül bir şekilde yaralanıyordu. Bırakın gece saatlerini, hava aydınlıkken dahi çeteler şehirde terör estiriyordu. Hatta bir gün PC Snipe isimli bir polis memurunun kafasına öyle bir vurmuşlardı ki otopsi raporunda, polisin kafatasının iki yerinden kırıldığı ortaya çıktı. Snipe’ın ölümü sadece Birmingham’da değil tüm İngiltere’de büyük bir yankı uyandırdı. Ülkenin gazetecileri her gün çetelere meydan okuyan yazılar kaleme alıyordu. Bu gazeteciler de bir şekilde çetenin gazabına uğruyordu.
Yanlış kimlik tespiti
Birmingham’da yaşayan Polly Mullins isimli bir kadın, polisin kafatasını kıran kişinin James Franklin olduğunu iddia eti. Franklin 16 Aralık 1897’de Birmingham’da yargılanmaya başladı. Ancak yargılanma sonunda polisi öldürenin Franklin değil 19 yaşındaki George “Coggy” Williams olduğu anlaşıldı. Williams bir süre kaçmayı başardıktan sonra 17 Mart 1898’de yakalandı ve hemen yargılanmaya başladı. Mahkeme Williams’a kasten adam öldürme suçundan ömür boyu hapis cezası vermişti. Ancak insanlar Williams’ın sadece adam öldürmekten suçlu bulunmasına karşı geliyordu. Çünkü çeteler, insanların sokaklarda rahatça dolaşmasını engelliyordu.
1890’lı yıllarda doruk noktasına ulaşan çete kavgalarının ilki 1870 yılında başlamıştı. Terör tam 30 sene boyunca koca bir şehri esir aldı. Aslında bu çatışmaların kökenleri İngiliz ve İrlandalı sokak çeteleri arasındaki kavgalara kadar geriye götürülebilir. Birmingham’ın İrlandalı Katolik nüfusuna yönelik düşmanlık bu yıllarda şiddetini artırmıştı. Bu nedenle İngiliz çeteler ve İrlandalı çeteler arasında inanılmaz bir güç gösteri başladı. Bu ise Birmingham’ın sokaklarına yansıdı.
İş yok, umut yok
İrlandalı Katolik düşmanlığı, Brimingham’daki çete savaşlarının temel nedeniydi. Ama bir diğer neden ise işsizlikti. 1870’li yıllardaki ekonomik durgunluk, binlerce genci işsiz bıraktı. İnsanlar zaten işsiz ve mutsuzdu. Bu sırada polisin içki içenlere yönelik kısıtlamaları, insanları patlama noktasına getirdi. Genç erkekler, özgürlüklerinin kısıtlanmasını istemedikleri için çetelere üye olmaya başladılar. Öte yandan yan kesicilik, para kazanmanın yeni yolu olarak görülmekteydi. Çünkü şehirde işsizlik üst noktadaydı. İngiltere’nin kenar mahalleleri, özellikle Midlands ve kuzey İngiltere’de, büyük ölçekli yoksulluk yaşanıyordu. Çalışmayan genç erkekler için insanları tartaklama, soygun ve suç eylemleri bir yaşam biçimi haline geldi. Büyük ve gelişmekte olan sanayi kenti Birmingham’da artık şiddeti benimsemiş bir gençlik kültürü ortaya çıkmıştı. Etnik düşmanlık ve yoksulluk suç oranlarını yükselten en temel nedenlerdi.
1880’lerde ve 1890’larda basında yer alan çete kavgalarının çoğu, Aston, Perry Barr ve Balsall Heath’e bölgesinde geçmişti. Bu bölgeler Birmingham polisinin yetki alanının dışında kalıyordu. Birmingham’ın sokak çetelerinin genç üyeleri kendilerini ‘slogger’ olarak tanımlıyordu. 1890’larda, Birmingham’ın slogger’ları kendine özgü bir kıyafet tarzı benimsemişti. Genellikle saçlarını kısa tıraş ediyor ve çan tabanlı bir pantolon giyiyorlardı. Bu, sloggerların Manchester ve Londra’daki “meslektaşları” yani scuttler ve holiganlar da benzer bir tarz benimsemişti.
Birmingham’ın tek gücü Peaky Blinders oluyor
Peaky Blinders, ilk defa Birmingham’daki Small Heath bölgesinden ortaya çıktı. Onların ilk faaliyetleri, Mart 1890’da bir gazetede detaylı bir şekilde anlatılıyordu. Peaky Blinders’ın yerel halktan bir adama yaptığı vahşi saldırı, tüm şehirde anlatılmaya başladı. Çete, suç dünyasındaki şiddet ve gaddarlıkları nedeniyle zaten kötü şöhret kazanmıştı ve faaliyetlerinin ulusal gazetelerde yayınlanmasını istiyordu. İstedikleri de oldu. O tarihten sonra Peaky Blinders, tüm ulusal gazetelerde yer alacaktı.
Peaky Blinders’ın gayri resmi hiyerarşiler yoluyla örgütlenmesi çok uzun sürmedi. Bazı üyeler acımasızlıkları nedeniyle çetenin öne çıkan isimleri arasına girdi. Örneğin Peaky Blinders’ın önde gelen üyelerinden Kevin Mooney olarak da tanınan Thomas Gilbert. Gilbert, Birmingham sokaklarında adeta bir komutan edasıyla yürüyordu. Çevresine ise kendisine özenen bir sürü genç toplamıştı. Gençlik çetesi kültürü Birmingham sokaklarını ele geçirmeye başlayınca, çeteler arasında rekabet başladı. Çeteler, devletin ya da insanların topraklarını gasp ederek kısa sürede şehrin kontrolünü eline geçirdi. Thomas Gilbert, bu faaliyetlerin en büyük kışkırtıcısıydı. Kısa süre sonra Peaky Blinders, Birmingham’da faaliyet gösteren tek güç haline geldi. Artık Birmingham’ı ekonomik, politik ve sosyal olarak, İngiliz hükümeti değil Peaky Blinders yönetiyordu.
Giyim modasında yeni trend: Peaky Blinders
19. yüzyılda Birmingham’da yaşayan Arthur Matthison, polis memuru Snipe öldürüldüğünde çete üyelerini yakından görmüştü. Matthison, anılarından Peaky Blinders’tan şöyle bahsediyor: “Kişisel görünümleriyle gurur duyuyorlardı. Tokalı kemerle sabitlenmiş çan tabanlı pantolonlar, çivili çizmeler, ceket, şatafatlı bir eşarp ve tüm İngiltere’den fark edilen bir şapka… Bu şapka çete üyelerinin bir gözünü kapatıyordu. Peak, İngilizcede “kasket şapka” anlamına geliyor. Blinder ise “görüşü engelleyen şey” anlamında kullanılıyor. Bu nedenle halk çeteye Peaky Blinders ismini verdi. Çünkü bu çetenin üyeleri tanınmamak için yüzlerini şapkayla kapatıyor ve kimliklerinin tespit edilmesini imkânsız hale getiriyordu. Ancak bazı hikayelerde şapkalarına jilet taktıkları için bu isimle anıldıkları ifade ediliyor. Yine de İngiliz tarihçiler gerçek Peaky Blinders üyelerinin bu tarz “barbarca” bir şapka kullanmadıklarını iddia ediyor. Bu isim o kadar çabuk benimsendi ki çete üyeleri sadece şapkaları nedeniyle kısa bir sürede tüm İngiltere’de tanındı. Peaky Blinders tarzı, 19. yüzyıl İngilteresi’nde adeta moda oldu.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda Birmingham’ın terör estiren çetesi aniden ortadan kayboldu. Bunun pek çok sebebi var. O dönemde İngiltere’de futbol çok hızlı gelişiyordu. İşçi sınıfından gençlerin yeni eğlencesi artık futbol maçı izlemekti. Bu nedenle Birminghamlı gençler, çetelere üye olmak yerine boş zamanlarını maç izleyerek değerlendirdi. Öte yandan tüm gençlik modalarında olduğu gibi Peaky Blinders tarzının da bir raf ömrü vardı. 20. yüzyılın başlarında Birminghamlı gençlerin yeni cazibe merkezi Hollywood’du. Artık gençler, çete üyelerinin kıyafetlerini değil film yıldızlarının kıyafetlerini taklit etmeye başlamışlardı.