‘’Paris’e git, hey efendi, aklın fikrin var ise/ Âleme gelmiş sayılmaz gitmeyenler Paris’e.’’ Böyle söylüyor astronomi bilgini ve düşünür Hoca Tahsin Efendi. Geçtiğimiz yüzyıllarda da şimdi de sanatın, kültürün adeta özdeşleştiği kent olan Paris, yerli – yabancı pek çok sanatkârın yolunun defalarca düştüğü bir yer. Gerek tarihî önemi gerek birçok sanat hadisesinin burada filizlenmesi Paris’i bir rüya kentine çeviren belli sebepler. Peki Fransa’nın başkenti ve böylesi köklü bir kent olan Paris’in adı nereden geliyor? O da en az şehrin renkli havası kadar ilgi çekici bir öyküye sahip.
Aşkların ve sanatın konu olduğu Paris adının kökeni ta milattan önceye dayanıyor
Kentin adı bugün Batı Avrupa’nın büyük bir kısmının eski ismi olan, bizim de ”Asterix ve Oburix” filminden tanıdığımız Galyalılardan geliyor
Galyalılar Demir Çağı’ndan Roma İmparatorluğu dönemine kadar o bölgede yaşamış olan bir halktır
M.Ö. 1. yüzyılda Batı Avrupa’da yerleşkeler kuran Galyalılar çeşitli kabilelere ayrılırlardı ve bunlardan biri de Parisiilerdi
Parisiilerin yaşadığı bu bölgeye Roma İmparatorluğu “Civitas Parisiorum” (Parisiilerin şehri) adını veriyorlardı
Romalıların “Lutetia” yerine kullandıkları “Civitas Parisiorum” (Parisiilerin şehri) ismi zamanla dönüşerek ‘’Paris’’ adını almıştır
Parisiiler hakkında kesin bilgiler yoksa da Sezar’ın ordusunun bu bölgede gezinirken bölgenin hakiminin Parisiiler olduğu bilinmektedir
Kent ‘’Paris’’ ismini ise bölgede 5. yüzyılda hüküm sürmeye başlayan Merovenj Hanedanı ile almıştır
Hoca Tahsin Efendi boşa söylememiş: ”Paris’e git, hey efendi, aklın fikrin var ise/ Âleme gelmiş sayılmaz gitmeyenler Paris’e.’’