Hemen hemen hepimiz çimenlere uzanıp bulutları izlemişsizdir. Hele çocukken bu bulutları tanıdık şekillere benzetmek, kimimizin en büyük eğlencelerinden biriydi. O anlamsız şekillere kendimizce anlam yüklemeye çalışmamızın altında yatan tek sebep hayal gücümüz değil. Çoğu insan bunu “gelişmiş bir hayal gücüne sahip olmak” olarak yorumlasa da bu eğilimin altında yatan ana nedenler çok daha farklı. Hatalı anlam yükleme olarak tanımlayabileceğimiz pareidolia, tam da bu noktada devreye giriyor. Peki pareidolia tam olarak nedir, nasıl gelişmiştir ve beynimiz bunu neden yapar? Tüm bu soruların cevabını sizler için yazdık. İşte pareidolia hakkında bilmeniz gereken her şey…
Daha önce anlamsız şekillere kendinizce anlamlar yüklediğiniz oldu mu? Cevabınız evetse sizleri pareidolia ile tanıştırmak istiyoruz!
Peki pareidolia tam olarak nedir?
En basit tanımıyla pareidolia, bir şeyi aslında olmadığı bir şeye benzetmektir. Benzetilen şey, aşina olduğumuz şeye yüzeysel olarak benzer; bizler de bu nedenle o şeyi aşina olduğumuz şeye benzeterek anlam yüklemeye çalışırız. Yani bu olaya hatalı anlam yükleme diyebiliriz.
Eğer bulutlarda tanıdık şekiller gördüyseniz hayatınızda en az bir kere pareidoliayı deneyimlemiş oluyorsunuz ?
Pareidolia, genellikle net olarak görülemeyen şeyleri daha önceden bilinen şeylere benzetme olarak karşımıza çıksa da kimi zaman ilginç boyutlara varabilir. İnsanlar bir tostun üzerinde ünlü bir kişiyi görebilir ya da bir domateste “Allah” yazdığını düşünebilir ? Benzer bir şekilde insanlar, bulanık fotoğraflarda uzaylılar ya da hayaletler gördüğünü de iddia edebilir.
Bu durumların geneline afofeni adı verilir. Yani alakasız veriler arasında ilişki kurarak duruma netlik kazandırma eğilimi de diyebiliriz
Bu eğilim için beynin çelişen uyarıları çözme amacıyla geliştirdiği kusurlu yöntemlerden yalnızca biri diyebiliriz.
Peki beynimiz neden bunu yapıyor?
Öncelikle pareidolia konusunun hala tam anlamıyla aydınlatılamadığını söylemeliyiz. Ancak Carl Sagan ve Julian Huxley gibi bilim insanları, pareidolia olgusunun evrimsel süreçte insanın kendine benzeyen diğer varlıkları tanımlaması için geliştirdiği bir özellik olduğunu ileri sürüyor. Bu görüş tartışmalı olsa da bu özelliğin vahşi doğada hayatta kalma olasılığımızı arttırdığına hiç şüphe yok!
Bizlere tanıdık şeyler hatırlatan bu görsellerin altında yatan sebep ise oldukça basit: Tesadüf!
Bulutlar, su birikintileri ya da çeşitli objeler… Tüm bunların bir araya gelme şekli yalnızca bir tesadüften ibaret. Evet inanması biraz zor ama bu şeylerin bir araya geliş şekli için belki de milyarlarca ihtimal var. Bizim karşımıza çıkansa bunlardan yalnızca biri. Yalnızca şunu anlamalıyız: Evrende tesadüfler vardır! Tesadüfler, bilim dışı kavramlar değillerdir. Aslında olasılık matematiğinin sıradan bir uygulamasından ibarettirler. Pareidolianın oluşmasını da bu tetikler. Bazı şeylerin yalnızca tesadüf eseri oluştuğunu kabul etmeliyiz ?
Pareidolia neden ve nasıl evrimleşti?
Beyinlerimiz, cisimlerin genel hatlarında insan yüzüne benzer şekiller görmek üzere özelleşmiştir. Çünkü evrimsel süreçte insan yüzlerini tanımak ve ayırt etmek, oldukça önemli bir avantajdı ve bizlere seçilim baskısı yaratıyordu. Vahşi doğada hangi insanın hangi kabileden olduğunu bilmek, onu tanımak ya da saldırmaya hazır bir insan olup olmadığını anlamak; hayati önem taşıyordu. Bu nedenle beyinlerimiz, özellikle insan yüzüne benzeyen şekillere fazlasıyla duyarlıdır. Bunun bir getirisi olarak insan yüzü olmayan ancak genel hatlarıyla benzeyen şeyleri de insan yüzüne benzetme eğilimi taşıyoruz. Anlayacağınız evrimsel süreçte belirsiz ses ve görüntüleri tanıdık şeylere benzetmeye çalışmak, hayatta kalmak için oldukça önemli.
İşte birkaç tane pareidolia örneği??
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
Kaynak: 1