Palyaçolar hiç şüphesiz her çocuk için farklı bir anlam ifade ediyor. Küçükken hepimiz onlara bayılıyor olsak da; ‘palyaço’dan korkan arkadaşlarınızı da hepiniz hatırlıyorsunuzdur. 🙂 Şimdi size anlatacağımız hikayede de bir palyaço var ama o, bildiğimiz palyaçolardan biraz farklı. Çünkü kendisi, belgesele konu olmuş bir “hastane palyaçosu”. Hikayesi de inanılmaz etkileyici.
Tıpkı bizim gibi bu belgeselden çok etkilenen yazar Selçuk Eren, Angus lakaplı bu palyaçoya ulaşmış ve ona Türkiye’de de artık birçok hastanede özel eğitimli palyaçoların kanserli çocuklara yardım ettiklerini anlatmış. Sorular sormuş ve Angus da, büyük bir özenle yazarın tüm sorularını cevaplamış. İşte bu yazıdan hareketle sizin için hazırladığımız bu muhteşem adamın hikayesi. İnanıyoruz ki; onun hikayesi, birçok insana ilham olacak.
Ewan Mackinnon, Danimarka’nın ikinci büyük hastanesi olan Skejby’nin Kanserle Mücadele Bölümü’ndeki çocuk hastalarla ilgileniyor
Onun lakabı Angus ve o bir palyaço. Ancak üzerindeki beyaz önlüğü, kullandığı ağız maskesi, doktor eldiveni ve bonesiyle alışık olduğumuz renkli palyaçolardan biraz farklı
Angus, hastanede tıpkı sirk palyaçoları gibi küçük bisikletine biniyor ve -hizmet verdiği yer bir hastane olduğu için daha dikkatli davranarak- kanserli çocukları güldürmeye çalışıyor
Ve çocuklar en zor ameliyatlara bile Angus’u takip ederek ağlamadan gidiyor; yemek yememek için nazlanan çocuklar bir tek ona itiraz etmiyor
Öncesinde de sirk palyaçosu olan ve akrobat olarak çalışan Angus, hastane palyaçoluğu teklifini ilk olarak 2001’de almış ama ilk kez duyduğu bu işle ilgili ilk başta hiç niyeti yokmuş; sonraysa fikri değişmiş
Ewan, daha önce hiç duymadığı “hastane palyaçoluğu” nu ilk duyduğunda hiçbir fikri yokmuş bununla ilgili. Ve o dönemde, hastanede karşılaşacağı duygu yoğunluğu ve acılara hiç hazır olmadığı için, bunun kendisi için bir yönden de iyi olduğunu düşünüyor.
Ona göre hastanedeki en zor görev, ailelerin ve çocukların acılarıyla başa çıkmak
Ewan, bu işi yapmanın insanın enerjisini tüketebildiğini söylese de işini severek yapıyor. Ve ekliyor:
“Bence işimde iyi olmamın en önemli sebebi, onda her gün yenilikler görebilmem. Bu zor durumlarda, çocuklara ve ailelerine yardım edebilmenin yeni yollarını bulmak için sürekli kendimle yarış halindeyim.”
Angus’un hikayesinin bir de belgeseli var: Gazeteci Ida Gron’un çektiği “Çocuk ve Palyaço” belgeseli
Belgeselde Angus ve hastanenin Çocuk Onkolojisi Bölümü’nde yatmakta olan 6 yaşındaki Tobias isimli hasta çocuğun bir buçuk yıllık kanserle mücadelesi anlatılıyor. İzlerken duygulanmamak mümkün değil ve hatta dayanıp sonuna kadar izleyebilmek de oldukça güç.
“Hayatımın, hastanede bir palyaço olarak çalıştığım kısmı, kendimle en güzel bağı kurduğum anlar.” diyor Angus
“Hayatımın, hastanede bir palyaço olarak çalıştığım kısmı, kendimle en güzel bağı kurduğum anlar. Hastanenin kanser bölümünde diğer palyaço arkadaşımla haftada iki kez karşılaşıyorum. Burada, her gün acı dolu ve zorlu tedavi süreçlerine maruz kalan çocuklara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Tanıştığımız çocukların büyük bölümünün kanseri yenmesi bize tarifsiz bir mutluluk veriyor. Ama gözümüzün önünde kayan minik hayatlar size bildiğiniz her şeyi baştan sorgulatıyor.”