İnsanlar olarak hayatlarımızdaki zorluklarla çeşitli biçimlerde baş ederiz. İnsanın zorluklarla baş etmesinde en büyük destekçisi her zaman dinler olmuştur. İnsan içgüdüsel olarak kendisinden daha güçlü, her zaman yanında olan bir üstün varlığa inanma ihtiyacına sahiptir. Bu sayede hayatında karşı karşıya kaldığı zorlukları, engelleri, kötü insanları kendisinden daha üstün olan o yüce ve kudretli varlığın cezalandıracağına inanmıştır. Bu duruma bu yalınlıkta bakınca kendi içerisinde bir bencillik söz konusu olsa da, dinler genellikle ortaya koydukları yazılı metinlerle bu açığın önünü kapatmaya çalışmışlardır. Biz genel olarak hiç bir dinin diğerinden üstün ya da daha iyi olduğuna inanmıyoruz. Bu çerçevede de kendisinden sonraki bir çok dini etkilemiş ama hep de kulaktan doğma bilgiler yüzünden yanlış anlaşılmış olan bir inanç sisteminden (din değil) bahsetmek istedik sizlere: Paganizm!
Paganizm ile alakalı söylenebilecek ilk şey onun bir din olmadığı, bir dinler sistemi olduğudur. Yani Paganizm bir şemsiye, çatıdır, altında başka dinler mevcuttur. Bu dinlerden en yaygınları Druidizm, Vikka, Şamanizm…
…ama onun da bir canı var
Paganizm, insan, hayvan, bitki, taş, toprak ayırt etmeden yaşayan ve var olan her canlının ve “şey”in bir ruhu olduğuna ve bu ruhların her birisinin de kutsal olduğuna inanan, binlerce yıllık birikime sahip olan bir inanç sistemidir ve herhangi bir kurallar kitabına, metoda, sisteme bağlı değildir, yalnızca doğayla uyum içinde yaşamayı esas alır.
Tanrıça (ama onun da ihtiyaçları var)
Paganlar çok çeşitli ve çok sayıda Tanrıya inanmaktadır. Bazı pagan öğretileri tek tanrıya, bazıları birden fazla tanrıya, kimisi tanrıçaya, kimisi de tanrıya, bazıları alayına birden, bazıları da hiç birisine inanmazlar. Yazılı bir kural olmadığı ve en temelde insanın kendisini “Tanrı”ya yakın hissetmesi olduğu için paganlar Tanrı’nın kim, ne, kaç tane olduğu gibi soruları üzerinde çok durmazlar. Ancak yine de tüm pagan dinleri için tanrı inancının temelinde bir Tanrıça vardır. Bu Tanrıça her şeyi yaratmıştır ve her şeyin annesidir. Ancak Tanrıça da olsa bunları tek başına yapamaz ve tüm bu yaratım sürecinde kendisine yardımcı olması için bir erkek Tanrı’ya ihtiyaç duymuştur. Tanrıça da olsan bazen bazı şeylere ihtiyaç duyabiliyorsun sonuçta 🙂
Sürekli feda edilen Tanrı
Paganların tanrı inancının temelinde yer alan erkek Tanrı, bir şekilde sürekli feda edilen konumundadır. Mısır mitolojisindeki Osiris gibi paganların erkek Tanrı’sı da ölüp ölüp dirilen cinsten.
Tarih böyle kadın erkek eşitliği görmedi
Paganlar arasında kadın ve erkek ayrımı yok gibidir. Seksizmden tamamen soyutlanmış, bambaşka bir evrende yaşarlar. İlk bakışta anaerkil bir yapıya sahip olduğu düşünülse de, kadınlar toplumun içindedir ve mükemmel biçimde eşitlerdir. Kadınların yaşamın kaynağı olduğuna inanılır. Erkekler ise avlanırlar ve kadınlara çocuklarını verirler. Birisi diğerinden hiç bir sebeple üstün değildir. Vikings izleyeniniz varsa bu durumun nasıl olduğunu gözünde canlandırabilir.
Bayramları şenlik gibi
Pagan dinlerinin bayramları mevsimsel dönümlerde, ayın belli evrelerinde ve insanların hayatlarının doğum, ölüm, evlilik gibi özel dönemlerinde gerçekleşir ve genellikle müzikli şenlikli partilerdir. Hristiyanlığın Cadılar Bayramı, Türklerin Nevruz’u da Paganizm’in bayramlarıyla birebir eşleşmektedir.
Cadılar Bayramı paganların bayramıdır
Hristiyanlık diğer dinlerin aksine malum piramitin tabanından tepesine doğru değil, en tepeden tabana doğru yayılmış bir dindir. Yani Hristiyanlık önce şehirlerde aristokratlar arasında yayılmış, sonra bu insanların güçlerini ve nüfuzlarını kullanarak kırsalda yaşayan, paganlara dayattığı bir din olmuştur. Bu noktada Hristiyan din adamları ve yöneticileri, çok fazla sayıda olan pagan halkını kendi dinlerine çekebilmek için bazı fedakarlıklarda bulunmak zorunda kalmışlardır. Cadılar Bayramı, yılbaşında ağaç süsleme gibi gelenekler paganların inanışlarından Hristiyanlığa geçmiştir.
Ay’ı da boş geçmemişler
Paganlar Ay’ın insanların hayatları üzerinde, tarım işlerinde ve avcılıkta çok büyük etkisi olduğuna inanmaktadırlar. Bu çerçevede paganlar tarlalarını ayın yeni aydan dolunaya geçtiği dönemde ekerler. Bunun daha iyi bir hasat getireceğine inanırlar ya da aynı dönemde ana rahmine düşen spermlerin erkek çocuk doğmasına sebep olacağına inanırlar. Dolunaydan sonra ve yeni aydan önce gerçekleşen çiftleşmelerin dişi doğumuna sebep olacağına inanırlar. Beslenmek amaçlı yetiştirilen hayvanlar yeni ay döneminde öldürülmelidir aksi takdirde bu hayvanların etleri daha az olur.
Namaz abdest?
Paganların ibadetleri basit olmakla birlikte oldukça çeşitlidir. Mum yakmak, meditasyon, tütsü ya da yağ yakmak, muska yapmak ya da adak adamak eylemlerinin bir ya da bir kaçının birlikte yapılmasını kapsar. Bu ibadetleri tek başlarına yapabilecekleri gibi grup halinde de yapabilirler ve tek gereken yere bir daire çizmektir.
İstedikleri her yerde ibadet edebilirler, doğa en kutsal yerdir
Pagan dinine mensup kişilerin cami, kilise, sinagog gibi bir toplanma ve ibadet yerleri bulunmaz ancak özellikle ağaçlar, sonra da tepeler, deniz kıyıları ve mağaralar oldukça kutsal mekanlardır. Özetle, tüm doğa pagan dinlerinin ibadet yeridir denilebilir. Ancak paganlar bununla da sınırlı kalmazlar, ibadetleri sırasında açık havada olmayı tercih etseler de, kapalı ortamlar da ibadet etmek için uygundur. Özetle daire çizebildikleri her yer kutsal bir mekana dönüşür.
Stonehenge ne ayak o zaman
Stonehenge’in paganlara ithaf edildiğini mutlaka duymuşsunuzdur. Bu dedikoduların doğru olma ihtimali oldukça yüksek. Paganların ibadet yerlerinin olmadığını söyledik fakat yine de Stonehenge gibi mekanlara sahiptirler. Bu gibi alanların temel görevi insanın doğayla ve elementlerle olan bağını, o mekanı inşa eden atalarının desteğiyle güçlendirmektir. Bu gibi mekanlar genellikle astrolojik haritalara uygun biçimde içinde inşa edilmişlerdir. Yani Stonehenge gibi mekanlar paganlar için kutsal değildirler, ama kutsalı yüceltmek için inşa edilmişlerdir.
Çember önemli, çember çok önemli
Pagan dinlerinde çemberin koruyucu etkisi olduğuna inanılır. İbadetlerden önce bir çember çizilir. Çember saat yönünde çizilmelidir çünkü bu aynı zamanda Dünya’nın da dönüş yönüdür. Çember çizilirken eğer ibadet bir grup halinde yapılacaksa tüm cemaat çemberin içinde olmalıdır. Çember çizildikten sonra içine kutsal ruhlar çağırılır ve ibadet bittikten sonra iki eliniz kanda dahi olsa çember bozulmalıdır. Aksi takdirde çağırdığınız kutsal ruhlar çemberin içinde hapsolurlar. Çemberler neyle çizilirse çizilsin zamanla kaybolurlar ve kaybolduklarında kutsal ruhlar öfkelerini sizin üzerinize salabilirler.
Tek bir kuralı var
Pagan dinlerinin herhangi bir yazılı kurala bağlı olmadığından bahsetmiştik. Ancak paganların hayatlarında esas aldıkları tek bir kural, yazılı olmasa da, mevcuttur. Bu kural “sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” dır. Bizce bu bir dinin ümmetine öğütleyebileceği en güzel şeydir. 🙂
“Dinlerin hiç birisi diğerinden kötü değildir!”
Tektanrılı dinler Paganizm’e her zaman yüksekten bakmış, Paganizm’i aşağılamış ve yok etmeye çalışmışlardır. Buna rağmen Paganizm her zaman varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Paganizm bölgesel olarak yok edilebilse dahi, kültürel ögelerini diğer dinlerin içerisine salmayı başarmıştır.
Paganizm, hiç bir dinin saçma ya da yanlış olduğuna inanmaz. Eğer herhangi bir din bu şekilde yaftalanıyorsa ortada iki olasılık vardır.
a. Suçlamayı yapan kişi, suçlamayı yaptığı dinden başka bir dine mensuptur ve yargıladığı dini mensup olduğu dinin kurallarıyla yargılamaktadır ve bu durum “insanın ilk inandığı din doğru olandır” gibi saçma bir sonuca sebep olur.
b. Suçlamayı yapan kişi kendisine tanrı görevi atfediyor ve bir Tanrı’nın ya da görevlerinin ne olup olamayacağı konusunda atıp tutuyordur.
Dinler soyut kavramlar üzerine kurulmuşlardır ve bu sebeple üzerinde mantık yürütmek mümkün değildir
Dinlerin tamamı soyut kavramlar üzerine kurulmuş, manevi öğretilerdir. Cennet-cehennem, melek-şeytan hatta Tanrı’nın kendisi bile soyut bir varlıktır ve doğrulamanın imkanı yoktur. Konuşulan şey manevi olduğu ve karşılaştırılabilecek somut veriler bulunmadığı için bir dini diğerinden üstün tutmak, bu konu üzerinde akıl yürütmek mümkün değildir. Pagan dinleri kendileri de dahil olmak üzere hiç bir dinin “doğru” olduğunu iddia etmez. Paganizm’e göre insan kendisini en mutlu, huzurlu hissettiği dine mensup olmalıdır ve bu arayışını özgürce yapabilmelidir. Bu özgürlük kendi dinini yaratmayı ya da var olan bir dini düzenlemeyi de kapsar.
Tanrı’nın varlığı ya da yokluğu üzerinde düşünmek de zaman kaybından ibarettir
Evreni kimin yarattığı konusunda yapılan tartışmalar da boşunadır. Eğer Tanrı’nın sonsuzluktan beri var olduğu düşüncesi gerçekse ve buna inanılıyorsa Tanrı’nın sayısının bu noktada önemi kalmaz. Zira beş farklı tanrıdan söz edilse ve 4 Tanrı’nın bir diğeri tarafından yaratıldığı iddia edilirse, “her şeyin yaratılması gerekir” görüşü ortaya çıkar ve bahsi geçen ilk Tanrı’nın da birisi ya da bir şey tarafından yaratılması gerektiği sonucunu doğurur ve bu tartışma sonsuza dek uzar.
Tüm kurallara hükmedecek tek kural!
Bundan zaten bahsetmiştik, ama çok güzel olduğu için bir daha değinmek istedik. 🙂
Ahval ve şerait bu derece karmaşık iken, evrenin bir yaratıcısı olduğu inancının yegane sonucu ancak ve ancak “sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” olabilir, ki Paganizm’in de en temel inancı budur.
Türkler de bir zamanlar pagandı
Türklerin bir dönem Şamanizm’e mensup olduğu düşünülmektedir. Bunun aksi yönünde yapılan çalışmalar mevcut olsa da, bir çok kaynak ve bilim insanı Türklerin İslamiyet’ten önce Şamanizm’e bağlı oldukları konusunda hem fikirdir. İslamiyet’ten önce Türkler bulundukları coğrafi konum -Orta Asya- sebebiyle bir çok farklı dinden etkilenmişlerdi. Ancak tüm bu etkilenmelere rağmen değişmeyen tek şey tek Tanrı, Gök-Tengri, (Tengricilik) inancıydı.
Gök-Tengri’yi hatırlayanınız var mı?
Hani ilkokul tarih derslerinde iki cümleden ibaret olarak geçen inanış vardı ya…
Tengricilik inanışı; gökyüzünde yer alan ve çok güçlü, kudretli olan bir yaratıcı. Tüm yöneticiler de güçlerini ve kudretlerini bu Gök-Tengri’den alırlardı. Bu yüzden hakanlar tepe üstünde, mümkün olan en yüksek konumda yaşarlardı. Bu sayede Gök-Tengri’ye daha yakın olacaklarını ve olmaları gerektiğini düşünürlerdi. Türklerin Gök-Tengri anlayışlarını Şamanizm dahi yıkamamıştır. “dahi” kelimesini kullanmamızın sebebi, Şamanizm’in bugün Müslüman olan Anadolu Türkleri’nin kültürel hayatlarında bir çok kalıntılar bırakmış olmasıdır.
“Türkler Şamanist değillerdi!!!”
Türkler’in ezelden beridir İslamiyet’e ya da İslamiyet’le benzer özelliklere sahip Tengricilik inancına mensup olduğunu, Şamanistik ögelerin kültlerden ibaret olduğunu savunan bilim insanları da yok değil. Biz Türklerin Şamanizm’e bağlı olup olmadıkları ya da Şamanizmin bir din olup olmadığı tartışmalarına girmeyeceğiz, ancak şu bir gerçektir ki, Türklerin bugün mensup olduğu İslamiyet’e rağmen, kültürel inanışlarından bir çoğu Şamanizm’e, dolayısıyla Paganizm’e aittir. Nazar boncukları, dilek ağaçlarına bez parçaları bağlamak, yağmur duaları, doğumdan sonraki loğusa dönemi inancı, ölümden sonra ölen kişinin anısına yemek dağıtmak, cin, karabasan gibi doğaüstü varlıklara inanış, kurşun dökmek gibi kültürel öğeler İslamiyet’te olmayan, ancak Türklerin kültürel hayatlarında görülen Şamanik kalıntılardır. İronik olan bir çok Müslüman Türk’ün bunları İslamiyet’e ait inanışlar olduğunu sanmasıdır..
Nevruz da bize ait değil 🙁
Çok emin konuştuk galiba. Şöyle yapalım; her yıl 21 Mart’ta Türkler bahar mevsiminin gelişini kutlarlar. Ama bunu sadece Türkler kutlamazlar ve Türkler’den çok daha önce de baharın gelişi kutlanıyordu ve bunu kutlayanlar paganlardı. Nevruz’un kelime anlamı yeni gün demektir ve doğanın yeni yılının başladığının göstergesidir. Doğum günüdür. Kış mevsiminin ardından hayat yeniden başlar, ağaçlar çiçek açarlar, hayvanlar doğum yaparlar. Toprak ekilmeye başlanır, hayvanlar kış uykusundan uyanır vs vs. Doğada hayat yeniden başlar. Nevruz, Paganizm’in yıl döngüsü adı verilen inanışında Ostara ile aynı tarihte kutlanır. Paganlar Ostara’nın yani baharın gelişinin doğurganlık ve verimlilik sebebi olduğuna inanırlar ve bu dönemi doğurganlığın ve verimliliğin simgesi olan yumurtaları süsleyerek geçirirler. Bu kült Hristiyanlık’ta da hala devam etmektedir. İsa’nın çarmıha gerilişinin 3. gününde yeniden dirilişinin kutlandığı Paskalya Bayramı’nda Hristiyanlar yine doğurganlığın ve verimliliğin simgesi olan tavşanı ve yumurtayı kutlamalarda simge olarak kullanırlar.
“Büyü diye bir şey yoktur!”
Paganizm’le alakalı diğer dinlerin yaptığı en büyük suçlama her zaman büyüler olmuştur. Diğer dinler tarafından imkansız olduğu öne sürülen büyülerin ve onları gerçekleştirenlerin günah işledikleri söylenmiştir. Ancak büyüler paganların duaları gibidir. Dualar fizik ötesi kavramlardır ve gerçeklikleri kanıtlanamaz. Duada istenilen şeyin gerçekleşip gerçekleşmediği ya da gerçekleştiğinde sebebinin dua olup olmadığı kanıtlanamaz, ancak inanılabilir. Büyü de aynı biçimdedir. Gerçekleşip gerçekleşmediği ya da gerçekleşmesindeki sebebin ne olduğu asla kanıtlanamaz, yalnızca inanılır. Büyülerle alakalı paganların kendilerinin de şikayetçi olduğu husus, büyülerin kötü emellere alet edilmesidir. Sağda solda aşk büyüsü, ölüm büyüsü vs gibi başlıklarla satılan kitaplar ya da büyüler paganlar tarafından asla kabul edilmez. Paganlar kalple alakalı olan şeylerin ve ölümün büyüler tarafından değiştirilemeyeceğine inanırlar. Sizin için doğru olan kişiyi bulma büyüsü yapabilirsiniz ama büyüyle sevdiğiniz erkeği/kızı kendinize aşık etmeniz mümkün değildir.
Öte Dünya
Çoğu pagan reenkarnasyona ve bir öte dünyaya inanır. Bunlardan birisi paganların eski hayatlarından edindikleri tecrübe ve bilgilerini yaşadıkları ve Dünya’ya geri dönmeyi bekledikleri yerdir. Diğeri ise bu Dünya’dan edinebileceği tüm tecrübe ve deneyimi edinen insanların gittiği yerdir. Yani her insanın bu Dünya’da yapacağı şeyler vardır. Herhangi bir kişinin bu Dünya’daki görevlerini tamamlamadan öte dünyaya gitmesi mümkün değildir. Yapmanız gerekeni yapana kadar ölüp ölüp dirileceksiniz demek oluyor. Vikkalar bahsi geçen öte dünyayı Summer-lands olarak adlandırırlar. İslamiyet’in Cennet’i gibi barış ve huzur dolu ve sonsuza dek yaşanılacak bir yerdir. Ama yine de ölümden sonrası hakkında da çok farklı ve çeşitli inanışlar mevcuttur.
Tanrının hizmetçileri değiliz
Paganlar kendilerini tanrının hizmetçileri değil de, yatırımları gibi görürler. Paganlar onları yaratan Tanrıça’nın en iyiye, en güzele ulaşmak için yaptığı yatırımlardır. Öte dünya inanışları da bu çerçevede gelişmiştir. Bu yüzden ölüp ölüp dirilirler. Reenkarnasyon baştan başlamak demek değildir, bu yönüyle doğu dinlerinin reenkarnasyon inancından ayrılırlar. Reenkarnasyon önceki hayatlarının tüm bilgeliğini ve tecrübesini de beraberinde getirir ve insanı sürekli yüceltir.
“Aranızda bana da yer var mı?” diyenler olursa…
Eğer Paganizm’in özel bir öğretisine dahil olmak istemiyorsanız pagan olmak için yapmanız gereken özel bir şey yoktur. Basitçe kendinizi “pagan” olarak isimlendirerek ve paganist inanışlara sahip olarak bir pagan olabilirsiniz. Tapınmak, bayramlarını kutlamak, belli bir gruba dahil olmak gibi özel şeyler yapmak zorunda değilsiniz. Bir pagan olarak kendi ruhani yolunuzu çizmekte tamamen serbestsiniz. Unutmayın temel olan “Tanrı” ile yakın olmak. Bu uğurda size ne daha iyi hissettiriyorsa onu yapmalısınız.