Kadınlara tecavüz edenler. Çocuklara tecavüz edenler. Bebeklere tecavüz edenler. Hayvanlara tecavüz edenler. Tüm bunların yaşamımızın esas unsuru haline gelmesi. Yaşananların yutkuna yutkuna yazılması. İdam. Otobüslerin rengi. Katiller. Kadın katilleri. Çocuk katilleri.
Tarifsiz acılar çekilecek. Kimileri için o acı hiç bitmeyecek. Kimileri o acılardan nemalanmak için debelenecek. Yıkık dökük ahlak anlayışı yine sadece din ve gelenekler üzerine bina edilecek. Sonra yine çökecek. Tarifsiz acılar çekilecek. Kimileri için o acı hiç bitmeyecek. Kimileri o acılardan nemalanmak için yine debelenecek…
“Birkaç kendini bilmez” denilecek. “Sapık” denilecek. Toplumun kanayan yarası falan. Kendilerini bilmez değiller. Kendilerini çok iyi biliyorlar. Birkaç kişi hiç değiller. Hayli kalabalıklar. Sapık? Sapık da değiller. Saptıkları bir yol yok. Zaten o yolda yürüyorlar. Sadece, yürürken iz bırakmıyorlar. İzlerini silecek “sağlam” bir yapı var. Yine de silemezlerse yardım istemek bir telefon kadar yakın. Yardıma koşacak insan bulamazlar gibi geliyor değil mi? Sahi, her seferinde nasıl da iştahla yardıma koşanları oluyor. Kalabalıklar demiş miydik?
Arada bir izleri silinemiyor ve vahşetten haberimiz oluyor. Son 5 yılda 900’e yakın kadın cinayeti işlendi. Bunlar sadece bildiklerimiz. Son 10 yılda şiddet, taciz ve tecavüz suçlarında 14 kat artış var.
Vahşetin yaşamın ana unsuru haline gelmesi
Suç. Suçlu. İdam. Otobüslerin rengi. Özge. Can.
Duygularımız vardı? Hangi duygulardı onlar? Acıdan başka duygu hatırlayan? Güzel duygular bitti. İyilik gitti. Çok uzun süredir buralarda yaşamak demek, derin ve korkutucu bir boşluk demek.
Şiddet ve ölümün üzerinden zaman geçtikten sonra geriye o garip boşluk kalıyor
Tanımı üzerine zorlanıyoruz. Galiba o boşluk, “insanlık” tanımının içimizde bıraktığı boşluk. İçimizden çıkıp gittikten sonra geriye kalan ıssız, karanlık boşluk. Yaşamın yerini alan, yaşamı çekip yutan boşluk. Tarifi zor boşluk. Size de oluyor mu?
Vicdan çığlığı içimizdeki boş duvarlara çarpa çarpa canımızı acıtıyor
Canımız acıdığı için, bir canımız olduğu için ve acıyabildiği için bile utandığımız o boşluğu bildiniz değil mi?
Saçlarımızın arasından bir rüzgar geçip gittiğinde…
Dünyada hâlâ yaşamın varlığını hatırladığımız o dipsiz boşluk.
Gece gözümüzü kapattığımızda karanlığın ortasından fısıltısını duyduğumuz boşluk
Sabah gözümüzü açtığımızda odanın tavanından bize donuk gözlerle bakan boşluk.
Uzaklardan gelen bir çocuk gülüşünün kulağımıza değer değmez kaybolduğu boşluk
Dokunduğunuz her şeyin anlamını yitirdiği boşluk.
Uçup giden bir kuşun ardından gökyüzüne bakamadığımız, boynumuzu yerden kaldıramadığımız boşluk
Dokunmamak için parmaklarımızı havaya diktiğimizde avuçlarımızda gördüğümüz boşluk.
Başka birinin gözündeki kötülüğü gördüğümüzde zamanı yavaşlatan boşluk
Yere bakarken boğulduğumuz o topraklara kazılmış boşluk.
Sonsuzluğuyla tedirgin eden, kara deliğine çektiği her duyguyu öğüten boşluk
Söküp aldıklarını nereye savurduğunu bilemediğimiz boşluk.
Bir uğur böceğinin uçmaya fırsat bulamayıp yapraktan düştüğü sessiz boşluk
Korkunun ecele faydası yok derken yaratılan yeni ve daha büyük korkuların açtığı boşluk
İnsanlıklarına inanmamız için sürekli ağlayanların fırsatını her bulduklarında nefret kustukları boşluk.
% bilmem kaçı örflü adetli, doğuyla batı arasında modern bir köprü, aynı zamanda çok yüksek “hassasiyetlerini” çok feci koruyan bir yapı
Ama her yanında çürümüşlük kokuyor. Oluk oluk pislik akıyor. Öyleyse haydi hep bir ağızdan: Tecavüzler Batı’da da oluyor!
Evet oluyor. Olması normal değil mi? Batı, zaten ahlaksız değil miydi? Batı toplumu zaten çökmüş değil miydi? Zaten ahlaksız ve çökmüş olan ne ara bizim hassasiyetlerimize kalkan oldu? Olur. Çünkü bizde adab var, haysiyet var, ahlak var. Bu yüzden her kavram bize kalkan olur. Olmazsa da oldururuz. Biz dersek olmuştur zaten. Bu tip sapıkça şeyleri yapanlar mesela; onlarda adab yok, haysiyet yok, ahlak yok. Bu kadar basit. Sorun çözüldü. Sorun üzerinde daha fazla konuşan edepsiz, haysiyetsiz ve ahlaksızdır. Kapayın çenenizi!
Hem Nihat da programdan atılmış işte, hayata Survivor adasından, “adamsan adamlığını bileceksin” parkurundan devam edebiliriz… En büyük meziyetleri televizyonda bikinili kız göstermek olanların muhafazakarlıktan prim yaptığı “tutucu” bir ülke burası. Edepsizlik, haysiyetsizlik ve ahlaksızlık yapmayın. Kapayın çenenizi! Hassasiyetlerimiz var. Kapayın çenenizi!
Canımız acıdığı için, bir canımız olduğu için ve acıyabildiği için bile utandığımız o boşluğu bildiniz değil mi?