Psikiyatristlerin son çıkarımlarına bakacak olursak, Mahatma Gandhi ve Nelson Mandela gibi uymacılığa ve otoriteye karşı gelen kimseler gençliklerinde birer ruh hastasıydı. Zihinsel Bozuklukların İstatistiksel El Kitabı’nın son baskısına göre otoriteyi sorgulayan kimseler, özellikle erkekler tanısı koyulabilecek kadar spesifik bir ruh hastalığına sahip olabilir.
Statükoyu ve otoriteyi sorgulamak ”Muhaliflik ve karşı koyma bozukluğu” olarak tanımlanıyor
Bahsi geçen Zihinsel Bozuklukların İstatistiksel El Kitabı’nın son baskısında modern psikiyatriye yeni bir soluk getirecek bulgular ve iddialar var. Örnek vermek gerekirse, 18. yüzyıl tıp doktorları dikkat eksikliğini ve dağınıklığını saptanabilecek bir hastalık olarak görmüyorlardı. Washinton Post’a göre eğer zamanın tıbbı tanı koyabilseydi muhtemelen Mozart’a vücudu uyuşana kadar ilaç verilirdi. Wolfang Amadeus Mozart bir dahiydi ve ilk musiki eserini beş yaşındayken bestelediği söyleniyor. Fakat Mozart aynı zamanda çocukluğunda ağır öfkeden ve davranış bozukluklarından muzdaripti.
Uzmanlar tanısı yeni koyulan hastalıkların artık gereksiz tedavi ve gereksiz ilaç kullanımını arttırdığını düşünüyor
Tanısı ve tanımı yeni koyulan zihinsel hastalıkların artık aşırı ilaç kullanımını ve gereksiz tedavi terapilerini normal kıldığı düşünülüyor. 1965’ten bu yana DSM-IV hastalığı da dahil olmak üzere, zihinsel hastalıkların sayısı neredeyse dört katına çıktı. Bu da demek oluyor ki son 50 senede listeye 227 yeni zihinsel bozukluk eklenmiş. Asıl sorun ise zihinsel hastalıklardaki bu ivmeli artış artık toplumumuzu evrimleştirmeye başladı.
Zihinsel rahatsızlıklar çocuklarda oldukça yaygın
Şoke edici gerçek verilere bakıldığında kendini gösteriyor. Son zamanlarda çocuklarda bipolar bozukluk, kaygı bozukluğu, depresyon ve dikkat dağınıklığı gibi psikolojik rahatsızlıklar daha sık görülüyor. Gün geçtikçe her rahatsızlığın tanımı da değişiyor ve yeni semptomlar göz önünde bulunduruluyor. Bu artış ise genç bireyler arasındaki zihinsel rahatsızlık artışı ile aynı eksende artıyor. Muhaliflik ve karşı koyma bozukluğu (DSM-IV) çocuklarda daha sık görülüyor. Çocuklarda daha çok görülmesi yetişkin bireylerde görülmediği anlamına gelmiyor tabi ki.
Sovyetler Birliği’nde Komünist Parti’nin ideallerine karşı gelenlere de şizofreni tanısı koyuluyordu
Komünist Parti’nin ideallerine, politikalarına ve kararlarına karşı gelenler belli bir tip şizofreni tanısı ile normal hayatlarından alıkonuluyorlardı. Bu ”rahatsızlığın” en büyük semptomu komünizm ideallerinin yanlış olduğuna inanmaktı. Bu rahatsızlıkla mücadele etmek için, bu hastalığa sahip olan kimseler toplumdan uzaklaştırılıyor ve zorla ilaç ve rehabilitasyona maruz bırakılıyorlardı.
Bu tarz bir uygulama Amerika Birleşik Devletleri tarafından hala uygulanıyor
Amerika Birleşik Devletleri’nde herhangi bir zihinsel rahatsızlık tanısı koyulan hastalar ilaçları zorunlu olarak alıyorlar. Bazı eyaletlerdeki hastaneler, hastalarına zorla ilaç tedavisi yapma yetkisine bile sahip. Hatta bazı durumlarda reçete edilen ilaçları almayı reddetmek ve yasal olarak suç kabul ediliyor.
Artık uymacılığa karşı gelmek de bir ruh hastalığı kabul edildiği için korkutucu bir gelecek bizi bekliyor olabilir
Artık otoriteyi sorgulamanın hastalık olarak bir ismi var. Bu da statükoya baş kaldıran kimseleri tehlikeye açık hale getiriyor. Herhangi baskıcı bir rejim için bu kitleleri güç kullanarak kolayca kontrol etmenin bir yolu olarak kullanılabilir. Nihayetinde, bütün toplumlar ülke hükumetlerinin yaptıklarını ve kararlarını ne olursa olsun sorgulamadan kabul eder hale gelebilir.