Efendim bir lisanı hakkaniyetiyle öğrenmek için ilk evvela o lisanını argosunu bilmek gerekir; zira argo dediğimiz sine-i milletin dilidir. Argo, yani daha doğru anlamıyla Lisân-ı Erâzil, halka tepeden bakan monşerlerin değil sokağın konuşma dilidir, sıcaktır, samimidir, tıpkı Osmanlıca argosu gibi.
Argonun söz dağarcığında, kelimelere ikinci anlamlar verilir, dilin lehçelerinden ve dile girmiş yabancı kökenli kelimelerden de faydalanılır. Örneğin zamanında Haliç’e gemileri bırakıp Galata’da takılan İtalyan denizcilerden dilimize hayli fazla argo kelime geçmiştir. Mesela yelken direğinin en üstteki kısmı anlamına gele Babafingo, İtalyanca “Pappafico” kelimesinden dile girer ve argoda erkek cinsel organı anlamında kullanılır.
Madem kelimelere girdik en hakiki belleme misallerle uygundur diyelim ve nadide Osmanlıca Argosu – Lisan ı Erazil dersine giriş yapalım.
Lisân-ı erâzil, Lisân-ı hezele: Argo
Evet başta da dediğimiz gibi bu argo irezilliğin başka bir anlamı da Lisân-ı hezele’dir. Halk arasında bu örneğe “külhanbeyi, tulumbacı veya ayak takımı ağzı” da denmektedir.
Dedik ya argo, kimi kelimelerin farklı anlamlarda kullanılmasından da oluşur. Tıpkı Külhanbeyinin esasen Osmanlılarda hamam ocağının sürekli yanmasını sağlamak için ocağa kömür atan kişi olması gibi. Günümüzdeyse külhanbeyi daha çok idareci takımı için kullanılmakta.
Akcinnü: Rakı
İnanılmak istenilenin aksine rakı ve şarap Osmanlı’da hayli sık ve sevilerek tüketilen rahiyalı içkilerdendir. Hatta II. Abdülhamid’in torunu, Ertuğrul Osman Osmanoğlu dedesinin rom içtiğini bizzat zikredeli henüz 3 vakit olmamıştır. Aynı zamanda dile Yunanca’dan giren “Duziko” da rakı anlamına gelmektedir.
Kokonos: Yaşlı adam
Yaşlı adama kokonos dendiği gibi çirkin kadına Romence’den dile girme “kokoroz” genç kıza da yine aynı kökenden gelme “kokoniça” denmektedir.
Kokot: Hafif kadın
Fransızca’dan geçme bu kelime de 60’lı, 70’li yıllara kadar kullanılmıştır. Malum Osmanlı’da İngilizinden Fransızına, Yunanından Ermenisine, İtalyanından Arnavutuna ve Arabına çeşit çeşit millet hem sınırlar içinde yaşar hem de ticaret ve siyaset için sıkça gelir gider. Bu tip dillerden çokça kelime argoya girdiği gibi has Osmanlıca kelimeler de vardır.
Nabz-Aşna: Durumdan anlayan, mizaç bilen
Tıpkı aşna-fişne tabirindeki gibi bu kelime grubu da Osmanlıca’da sık kullanılır.
Fino: Esrar
İtalyanca’dan bir zevk-ü sefa kelimesi daha. “Fino çekmek” bağzı dumanlı geceleri anlatmak için kullanılmış bağzı bağzı.
Aru götü: Bal
Buna bi açıklama gerekir mi bilemedik. Ecdadımız gayet net insanlarmış diyelim
Plaçka: Çapul – çapulcu
Arapçadan dile girmiş bu kelime plaçkacı olunca daha da çok sevdiğimiz çapulcu kelimesine dönüşüveriyor. Alâ.
Abaşo: Altta olan – Alttaki
Özellikle esnaf ağzında sıkça kullanılan yine İtalyanca kökenli bir laftır. “Teraziye değil abaşo‘ya kitakse, en az iki kilo kurşun var orada” Buradaki “Kitakse” kelimesi ise dile Yunancadan girme ve “bakmak” anlamına gelmektedir. Terazide hile hurda var denmek istenmiş.
Zingilli ziyarat: Paramparça elbiseli adam
Farklı ağızlardan gelen kelimelerin argoya katkısından bahsetmiştik. Daha çok Urfa taraflarından gelen bu tabir kulaklarda hoş bir seda da (fonetik) bırakmakta.
Deli ormanı: Kıllı erkek
Osmanlıca dediğimiz Lisān-ı Türkī ve Lisān-ı Osmānī için Arapça ve Farsçadan etkilenmiş bir Türk dilidir diyebiliriz. Yazı dilinde kullanılan Arapça temeli ise Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimidir. Kimileri bu dili öz Türkçe kimileri eski Türkçe diye bellemiş. Eski olduğu kesindir ancak öz Türkçe için Divânu Lügati’t-Türk zamanlarına bakmak gerekir. Yalnız Orta Asya’dan Anadolu’ya, ortam ne kadar kıllı erkek gördüyse argoya “Deli ormanı” gibi bir tabir bile girmiş.
Badana Saykal-ı der ü divâr ve cilla-yı rûy-i dildâr
“Kapıya, duvara ve sevgilinin çehresine parıltı veren araç, cila” anlamına gelen bu cümle, Direktör Ali Bey olarak tanınan tiyatro yazarı ve gazeteci Mehmet Ali Bey tarafından kaleme alınmış. Aşırı makyaj yapan kadınlarla dalga geçmek için ince bir mizah anlayışıyla uzunca bir cümle kurmuş Ali Bey.
O devirde mizahi anlamlarla bir argo sözlüğü türetmiş olan Ali Bey’in bu eseri malum sansür kafası yüzünden o devirde de sıkıntılar yaşamış ve 2. baskısını ancak Mısır’da yapabilmiş. Eser hayli tutsa da 3. baskısı ancak II. Meşrutiyetten sonra 1908’de İstanbul’da yapılabilmiştir.
…
Ne demiş Namık Kemal
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten
Selametle.
Kaynaklar: Osmanlı Argosu Sözlüğü (Tanıklarıyla) / Filiz Bingölçe, Beyoğlu Kısa Geçmişi Argosu / Özdemir Kaptan, Argo Sözlükleri / Prof. Dr. Gülden Sağol Yüksekkaya