Yıkılana dek Osmanlı bütün Avrupa devletleriyle çeşitli temaslar içerisinde olduğunu biliyoruz. Kimisiyle zaman zaman dost oldu, kimisiyle de arası hiçbir zaman düzelmedi. 1800’lerin ortalarında binlerce kilometre uzaklıktaki Güney Amerika ülkeleriyle dahi bir dizi temaslar kuran Osmanlı, yıkılana dek bu ilişkileri sürdürmeye çalıştı. Bu ülkelerden özellikle, dost olduğu Brezilya’yla ilişkileri kahve sebebiyle kopma aşamasına geldi.
Osmanlı Devleti, Avrupa devletleriyle olduğu kadar, 19. yüzyılda Güney Amerika kıtasındaki ülkelerle de çeşitli ilişkiler geliştirdi.
Bu dönemde yalnız başına hareket etmek yerine, pek çok ülkede elçilikler açarak ve önemli ayrıcalıklar bulunduran antlaşmalar yaparak denge siyaseti izledi.
Yürütülen bu politika dahilinde 5 Şubat 1858 yılında Brezilya ile dostluk, ikamet, ticaret ve seyr-i sefain antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmaya göre; taraflar rahatça karşılıklı ticaret yapabilmek için istedikleri yerlere konsolosluklar açabilecek, dost devletlerin verdikleri ticaret vergileri geçerliliğini koruyacak, her iki ülkenin vatandaşları ülkede yaşayan diğer yabancılardan farksız olmayacak, ticaret gemileri çeşitli malları ithal ve ihraç edebilecek.
Bu dostluk antlaşmasıyla iki devlet yöneticileri arasında çeşitli rütbelerde nişanlar takıldı.
Brezilya Kralı II.Pedro, Osmanlı Devleti’yle ilişkileri daha da arttırmak için 1875’te Osmanlı toprakları olan Suriye, Kudüs ve başkent İstanbul’u ziyaret etti.
Bu gezisinde Türk misafirperverliğinden memnun kaldığını belirtmek için 1876’da Osmanlı Devleti’ne bir teşekkür mektubu yazdı.
Brezilya’nın o yıllarda ekonomisinin temelini kahve oluşturuyordu. Ülke ekonomisinde yüzde 60’lık bir orana sahip kahveden ötürü ülkede işçi açığı vardı.
Bu açığı karşılamak için Avrupa ve Orta Doğu’dan birçok insan tarım sektöründe çalıştırılmak üzere Brezilya’ya göç ettirildi.
1850-1915 yılları arasında Brezilya’ya göç ettirilen 4 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor.
Fakat Osmanlı topraklarından göç eden yahut firar edenler Brezilya’da zaman zaman birtakım hukuksuz yaptırımlarla karşı karşıya geldi.
Osmanlı Devleti bu hukuksuzlukları ilk başta Amerika’daki Washington elçisi ile çözmeye çalıştı. Çözemeyince 1898’de önce Rio de Janerio’ya, sonra Sao Paulo’ya konsolosluklar açtı.
Osmanlı Devleti’nin konsolosluk hamlesine aynı şekilde cevap veren Brezilya da, Osmanlı topraklarında 3’ü Mısır 1’i Yafa’da olmak üzere 4 konsolosluk açtı.
İlerleyen süreçte İstanbul ve Beyrut’ta da konsolosluk açmak istese de, gerilen ilişkilerden dolayı onay alınamadığı için bu konsolosluklar açılmadı.
Brezilya’daki Osmanlı vatandaşları tarım amaçlı gitmiş olsalar da, orada her türlü işi yapmaya başladılar zaman içerisinde.
Özellikle 1800’lerin sonunda Brezilya şehirlerindeki seyyar satıcıların yüzde 90’ı Osmanlı vatandaşlarından oluşuyordu.
Seyyar satıcılıktan gelen Osmanlı vatandaşları zaman içerisinde konfeksiyon, emlakçı, kuru gıda satışı, tütün, berber ve bakkallar açtı.
İki ülkenin arasının yavaş yavaş bozulmasının da altında yatan en önemli gerçek; göç sayısının ciddi artışlar göstermesi ve Osmanlı vatandaşlarının Brezilya’da birçok sektöre girmesi oldu.
Osmanlı Devleti göçü bir süre sonra engellemek adına çalışmalar yürütmeye başladı.
Çünkü Orta Doğu’dan Brezilya’ya tarım sektöründe çalışmak üzere kayan göç, buradaki asker sayısının azalması sorununa işaret ediyordu.