80’ler ile başlayıp 90’ların sonuna dek süren zaman diliminde kriz, enflasyon ve ardı arkası kesilmeyen zamlar içerisine doğan bir jenerasyon, tüm zorluklara rağmen dönüp arkasına baktığında acısıyla, tatlısıyla ömürlerinin sonuna dek unutamayacakları bir çocukluk dönemi geçirdi.
Analog duyguların tası, tarağı toplayıp henüz bizi terk etmediği ve insanların geleceğe dair hayaller kurarak birbirlerine kenetlendiği bu yıllarda koşup büyüyen çocuklar bazı şeyleri hiç unutmadı…
Madem öyle, zamanı geriye sarıp ufak bir gezintiye çıkalım.
Sobalı evde büyümek
Sabahın erken saatlerinde kömürlüğe yapılan ıslak ve meşakkatli bir yolculuk ile başlardı. Yakılan çıranın o kesif kokusu duyulduktan sonra kozalakla yanmaya başlayan soba, ev halkını güne uyandırırdı. Soba, evin en çok rağbet gören ve insanları bir araya getiren sosyal ağıydı. Ana haber bültenlerinde çıkan “lodos geliyor” haberleri ile annenin telaşlanmaması mümkün değildi.
Bakkal defterini toplamak
Kredi kartı furyasının baş göstermediği ve gross market zincirlerinin yurdun dört bir yanını sarmadığı zamanlarda bakkallar yeşil banknotlardan ziyade sözünün eri babalara inanır ve güvenirdi. 2 nüshalı ve çabuk kabarma özelliği olan bu defterler ay sonu maaş yatmadan toplanıp evin bilanço değerlendirilmesi yapılırdı…
Vergi iade zarfı doldurmak
Her kuruşun kıymeti olan bir dönemde aile bütçesine katkı için, yıl boyunca yapılan tüm alışveriş fişleri otopsi titizliğinde masaya yatırılır ve gıda, sağlık, kırtasiye olmak üzere tasnif edildikten sonra zarfa işlenirdi. Temizlik ürünleri alınmış yüksek meblağlı fişler ile karşılaşıldığında hüzünlere gark olup, uzak diyarlara dalınırdı.
Bayat ekmek döngüsü
Mutfakta taze ekmek bulunsa dahi bayat bitmeden tazeye asla ama asla geçilmezdi. Bu, evrenin varoluşundan bu yana süregelen kozmosun yazısız kurallarından biriydi. Bayat da olsa nimet, nimetti ve yenilerek kendisine duyulan saygı afiyetle gösterilmeliydi. Çocuklar sadece 1 gün bayat ekmek yemezlerse ömürlerinin geriye kalan kısmında taze ekmek yiyebileceklerine inanıyor ve yumurtalı ekmek hayali ile yanıp tutuşuyordu…
Gözleri decoder’a dönüştürebilme refleksi
56k modem ve E-Kolay, Ixir gibi internet paketlerinin henüz tüm evlere uğramamıştı ve memlekette word wide web için zor karanlık günlerdi. Ergenliğinin doruğundaki gençlerimiz metabolik dürtülerini Cine5 gece kuşağı ile dindiriyordu fakat bunun için şifreli yayın girmeden önce ortalama 1.5 dakikaları vardı. Sonrası karıncalı hayal kırıklıkları idi. Fakat gençlerimizin gözleri zamanla şifreli yayını çözebilecek yönde decoder’lara evrildi ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı…
Cillop gibi bakılan spor ayakkabının burnunun patlaması
Babaya yapılan uzun yalvarma, yakarma süreçlerinin pozitif sonuçlanması ardından imkanların zorlanarak alındığı beyaz cırt cırtlı ayakkabı ile ev, okul, park ve standart bir çocuğun hareket edebileceği her yer arşınlanır. Stabil kalınan anlarda ise annelerin ceplere iliştirdiği bez mendil ve tükürük ile tüm ayakkabı steril hale getirilmesine rağmen bu güzel rüya yapılan o mahalle maçı ile sona erer. Pis burun vurulan o an’a lanet edilir. Sonrası gam, keder ve kasvet…
Abi, abla ya da komşu çocuğuna artık küçük gelen kıyafetlerle büyümek
Annelerin kıt kanaat geçinilen ve ailenin ay sonuna sağ sağlim ulaşabilmesi için IMF’nin ekonomik önlem paketlerinden daha yaratıcı çözümler geliştirmek zorunda olduğu ekonomik buhran dönemleri vardı. İşte bu dönemde halihazırda daha önce abi, abla ya da komşuya alınmış fakat küçüldüğü için artık giyilmeyen eşyalar tıpkı genetik kodlar gibi en küçük çocuğa aktarılırdı. 3 beden büyük kazaklar içerisinde paralel evrenleri barındırsa da içten içe yaşanılan o burukluk kaçınılmazdı…
İlk bisikletin kuponla alınması
Çocukluğumuzun hayallerini süsleyen en büyük arzu nesnesi kuşkusuz bisikletti. Günümüzde yerini her ne kadar dokunmatik Apple ürünleri alsa da orta direk bir ailede büyümüş her çocuk kırmızı bir bisiklet için ruhunu satabilirdi. Nitekim gerek kalmadı ve Türkiye Gazetesi kupon karşılığında 2 tekerlekli halk limuzini olarak konumlandırabileceğimiz Bisan bisikletleri hizmetimize sundu. Sonrası mahallede bir bayram havası ve neşeli günler <3
Evin hakim bitki örtüsünün dantel olması
Dantel her ne kadar bir tekstil ürünü olarak algılansa da yıllar evvel annelerimizin hayatta kalması ve ruh sağlıklarını koruyabilmesi için salgılamak zorunda olduğu bir hormondu… Salgılama işleminin ardından evin misafir odası, mutfak, yatak odası ve salon gibi çeşitli lokasyonlarına yayılır ve elektronik eşyalar üzerinde mutlak hakimiyet sağlardı…
Ana Britannica’dan dönem ödevi yapmak
Bilgisayarın henüz sıradan fanilerin yaşadığı evlere girmediği ve Google’ın peydah olmadığı dönemde sınıf öğretmeninin verdiği dönem ödevi için vurulan kutsal bilgi kaynağı Ana Brittannica’dan başkası değildi. Her ne kadar dönem ödevinden dönem ödevine tozları alınıp açılsa da öğrencinin sadık yâri Ana Britannica’ydı.
Tarihi Kemal Kara ders kitabından öğrenmek
Tahsil hayatı boyunca alınan dersler arasında tarihin yeri Kemal Kara’nın nev-i şahsına münhasır kişiliği nedeni ile bambaşkaydı. Hatta baya baya başkaydı, evet. “Anadolu’nun kapısının ardına dek Türkler’e açılması”, “Akdeniz’in bir Türk gölü haline gelmesi” ve “Ruslar’ın sıcak denizlere inme politikası gibi” önümüzdeki 700 yıl boyunca bilinçaltımıza kazınacak cümle kalıplarını öğrenerek ortamlarda İlber Ortaylı havası yakalamak adeta çocuk oyuncağıydı.
Satanizm furyası’ndan nasibi almak
80’lerin sonu ile 90’ların başında memlekette kendini gösteren ve halkımız tarafından rağbet gören furyalardan biri de Satanizm’di. Ana akım medya haber bültenlerinin vazgeçilmez konularından biri olarak her akşam ev hanesini “evladım acaba satanist mi?” düşünceleri içinde telaşa sürüklerdi. Rock müziğe ilgi duyduğu için siyah giyen ve küpe takan ergenlerimiz potansiyel satanistler olarak hayatlarını bir süre tedirginlik içerisinde sürdürse de Türk halkı olarak bu zorlu süreci de geride bıraktık…