Orta Çağ döneminde, bugün bile kullandığımız bazı önemli icatlar ve fikirler ortaya çıktı. Matbaa, gözlük, barut ve kâğıt para bunlardan sadece bazıları… Ancak, neyse ki, bazı fikirler ve buluşlar günümüze ulaşmayı başaramadı. Bugünden baktığımızda bizlere oldukça tuhaf görünen bazı şeyler, Orta Çağ’da gündelik yaşamın sıradan parçalarıydı. Bu listemizde Orta Çağ’daki “tuhaflıkları” sizler için derledik…
1. Hayvan yargılamaları
Orta Çağ’da, hayvanların mahkemelerde yargılandığına dair çok sayıda kanıt günümüze ulaşmış durumda. Bu davalardan ilki Fransa’nın Fontenay-aux-Roses bölgesinde, 1266 yılında yargılanıp ölüme mahkûm edilen bir domuz hakkında.
Bir başka örnek 1379 senesinden, bu sefer dava üç domuzun idam edilmesiyle sonuçlanıyor. Bir domuz, Perrinot Muet isimli bir adama saldırarak ölümüne neden oluyor. Saldırının ardından domuz tutuklanıp yargılanıyor. Cezası ise ölüm. Ancak dava başlı başına yeterince tuhaf değilmiş gibi, o sırada olay yerinde bulunan iki domuz daha, cinayete ortak olmak suçundan idama mahkum ediliyor!
Oldukça tuhaf bir başka dava da 1457 yılında yaşanıyor. Bu sefer, sanık sandalyesinde bir domuz ailesi var. Bir çocuğu öldürmekten yargılanan anne domuz ve yavruları idama mahkûm ediliyor. Ancak yavru domuzlar, yaşları tutmadığı için son anda idamdan kurtuluyorlar…
Orta Çağ’daki bu tuhaf hayvan yargılamaları sadece domuzlarla sınırlı değil. Pek çok davaya konu olan hayvanlar arasında; atlar, inekler, boğalar hatta böcekler bile bulunuyor…
2. Dövüşerek boşanmak
Orta Çağ döneminde boşanmak için ne yapmak gerekiyordu? Almanlar bu soruya muhteşem bir cevap bulmuştu…
Orta Çağ’da boşanabilmek için, eşlerin dövüşmesi gerekiyordu! Bu sebeple eşler, yuvarlak bir halkanın içinde kozlarını paylaşıyorlardı. Kadın ve erkek arasındaki fiziksel dengesizliği giderebilmek için, erkekler bir kolları bağlı şekilde dövüşüyorlardı. Ayrıca, erkekler halkanın içindeki bir çukura giriyorlardı ve buradan çıkmaları yasaktı. Kadınlar ise hareket etmekte özgürdü.
Dövüş, taraflardan birisi pes edene ya da ölene kadar devam ediyordu! Ancak taraflardan ikisi de hayatta kalırsa, dövüşü kaybeden cezalandırılıyordu. Elbette, ceza listesinde fazla seçenek yoktu! Davayı kaybeden erkekler asılıyorlar, kadınlar ise diri diri gömülüyorlardı…
3. Konard Keyeser’in savaş arabası
1366 yılında doğan Kyeser’in, askeri teknolojiye önemli katkıları olduğunu biliyor muydunuz?
Kyeser, 1396’da gerçekleşen ve Osmanlı’nın zaferi ile sonuçlanan Niğbolu Savaşı’na katılmıştı. Haçlı orduları için felaketle sonuçlanan savaşın ardından Kyeser, askeri teknoloji üzerine çalışmalar yaptı. Fikir ve tasarımlarını, Bellifortis isimli bir kitapta topladı.
Kyeser’in tasarımları arasında, bir dalgıç giysisi ve bekâret kemerinin ilk taslakları bulunuyordu. Öte yandan koçbaşı, kuşatma kuleleri ve hatta el bombası gibi önemli askeri teçhizat tasarımları da kitapta yer alıyordu.
Ancak Kyeser’in kitaptaki en önemli taslağı, bir askeri arabaya dair çizimlerdi. Kyeser’in savaş arabasında, düşmanı parçalamak için tekerleklerle beraber dönen bıçaklar bulunuyordu. Öte yandan Kyeser’in arabası iki yanına da mızraklı birlikler yerleştirmeyi mümkün hale getiren bir tasarıma sahipti.
4. Ergot ekmeği ve dans salgınları
Ergot mantarı, yağışlı havalardan sonra çavdarlara musallat olan bir mantar türüydü. Orta Çağ’da “Aziz Anthony Ateşi” olarak da biliniyordu. Bu mantardan etkilenmiş çavdarlardan yapılan ekmekler oldukça tehlikeliydi…
Ergot mantarıyla yapılan ekmekler, LSD de bulunan liserjik asit içeriyordu. Bu ekmekten tüketenlerde sanrılar, kasılmalar ve deri altında yanma gibi belirtiler ortaya çıkıyordu. Ayrıca, bu ekmeği yiyenlerin kan dolaşımında düzensizlik meydana geliyordu. Bu nedenle çoğu zaman el ve ayaklarda kangren vakaları görülüyordu…
Bu ekmeklerin uzun zaman ve sürekli tüketimi, Orta Çağ’da “çılgın dans salgınları” olarak bilinen bir dönemin yaşanmasına sebep oldu. Bu “salgınlardan” en bilineni, 1374 Haziranında Aachen’de görüldü. 1518’de Strasboug’da ise yüzlerce insanın sokaklarda çılgınca dans ettiği kayıtlara geçti. Hatta 1692 yılındaki Salem Cadı Mahkemeleri’nin bu mantarın sebep olduğu sanrılar sebebiyle kurulduğu ileri sürüldü…
5. Rum ateşi
Rum ateşi, 7. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nda icat edilen bir savunma silahıydı. Haçlı seferleriyle beraber 12. yüzyılda Avrupa’ya yayıldığı tahmin ediliyor. Yunan ateşi, kolaylıkla tutuşabilen yanıcı maddelerden oluşuyordu. Bu sebeple suyun içinde bile yanmaya devam edebiliyordu. Bu açıdan, günümüzde kullanılan napalm bombasını atası olarak kabul edilebilir.
Bakır borular vasıtasıyla püskürtülen Yunan ateşi, genellikle deniz savaşlarında kullanılıyordu. Ancak kolaylıkla tutuşabildiği için, ateşi kullananlara da zarar verme ihtimali yüksekti…
6. Pirinç kafa
Orta Çağ döneminde, “bakırdan ya da pirinçten yapılmış kafa” bir icattan ziyade bir efsaneydi… 13. yüzyılda yaşamış bir rahip ve aynı zamanda bilim insanı olan Roger Bacon tarafından icat edildiği söylenir. Bacon tarafından icat edildiği ileri sürülen bu otomat, sorulan bütün sorular doğru cevap verebiliyordu! Bu tuhaf icadından ötürü, Bacon büyücükle suçlanmıştı…
Kaynak: 1