MS 470’lerden MS 1400-1450’ye kadar yaklaşık 1000 yıl süren Orta Çağ, kültürel evrimin ve dini gücün sonuna kadar yaşandığı bir dönemdi. Artan nüfus yerini büyük kentsel gelişmelere bıraktı ve feodalizm sistemi aracılığıyla yönetici sınıfa fayda sağlayan güç simgeleri haline geldi. Orta Çağ dönemi, insanlık tarihinde önemli bir evre olarak kabul ediliyor. Bu dönemde, dünyanın her bir yerinde uygarlıklar büyük ve önemli şehirler kurmuştu. Orta Çağ’ın en büyük şehirleri, ticaretin, kültürün ve bilimin merkezi haline gelmişti. Bu şehirler, sadece coğrafi büyüklükleriyle değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel etkileriyle de öne çıkmışlardı. Bu listede, Orta Çağ’ın en büyük şehirleri hangileriymiş birlikte inceleyeceğiz👇
1. Angkor
Angkor, bir zamanlar günümüz Kamboçya’sının olduğu yerde bulunan Khmer İmparatorluğu’nun mücevheriydi. Şehir hem toprak hem de nüfus açısından çok büyüktü ve MS 1100’de dünyanın en büyük şehri olarak kabul ediliyordu. Metropol 1.000 kilometrekarelik bir alana yayılmıştı ve yaklaşık bir milyon insanı barındırıyordu.
Bugün büyük şehirden geriye kalan tek şey, merkezi tapınağı Angkor Wat olsa da, Khmer İmparatorluğu’nun başkenti, bir zamanlar uçak pistleri kadar geniş yollara, kanallara, pirinç tarlalarına, büyük bir su deposuna sahip modern bir yerdi.
2. Bağdat
Bağdat, Orta Çağ’ın başlarından itibaren Abbasi Halifeliğinin başkentiydi. Şehrin inşaatı MS 762’de başladı. Sekizinci yüzyılın sonuna gelindiğinde yarım milyon insana ev sahipliği yapıyordu. Bağdat, en parlak döneminde Ortadoğu’nun siyasi ve kültürel merkeziydi. 700’lü ve 900’lü yıllar arasında Bağdat’ta veya banliyölerinde yaklaşık bir milyon insan yaşıyordu.
Şehir, Dicle Nehri’nin iki yakasında iki yarım daire şeklinde inşa edilmişti. Kentin altyapısı, su kemerleri ve kanalizasyon sistemleri, çeşitli meydanlar, bahçeler ve geniş caddelerden oluşuyordu. Bağdat’ın en parlak döneminden birkaç yüzyıl sonra yaşayan bir Arap bilginine göre, şehrin caddeleri 40 arşın genişliğinde inşa edilmişti ve şehir, duvarların içinde çöp birikmesine izin vermiyordu.
Bağdat, Orta Çağ boyunca ve günümüze kadar önemini korusa da, Abbasi Halifeliği 10. yüzyıldan sonra değişti ve şehir gerilemeye başladı. Biri 1258’de, diğeri 1401’de olmak üzere iki büyük saldırı yaşadı. Bugün hâlâ modern Irak’ın başkenti ve Arap dünyasının ikinci büyük şehridir.
3. Konstantinopolis
Konstantinopolis, MS 330 yılında Roma İmparatoru Büyük Konstantin tarafından kurulmuş olmasına rağmen erken Orta Çağ döneminde zirveye ulaştı. Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile odak İmparator Justinianus’un yönettiği Doğu Roma İmparatorluğu’na kaydı.
Şehir çok büyüktü ve tarihin çeşitli dönemlerinde nüfusu yaklaşık bir milyon kişiye ulaşmıştı. Ticaret için önemli bir merkez görevi görüyordu. Konstantinopolis’in Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan benzersiz konumu, onu uluslararası ilişkiler ve ticarette kilit bir yere koyuyordu. Orta ve Uzak Doğu’dan tüccarlar ve Venedikliler iş yapmak için şehre gelerek Konstantinopolis’in ekonomisini canlandırdılar.
Konstantinopolis, 1453’te Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti oldu. Şehir, Orta Çağ boyunca ve modern döneme kadar önemli bir yere sahip oldu. Bugün bildiğiniz gibi Konstantinopolis, günümüz Türkiye’sinde İstanbul oldu. Hâlâ hem Avrupa hem de Asya’nın uluslararası ilişkilerinde stratejik öneme sahip bir şehir.
İlginizi çekebilir:
Futboldan Kıyafetlere: Orta Çağ’da Gündelik Yaşam Hakkında Birbirinden İlginç 10 Bilgi
4. Kahire
Orta Çağ’ın en büyük şehirleri listemize Kahire ile devam ediyoruz. Mısır’ın Kahire kenti, MS 969 yılında Fatimi Hanedanlığı tarafından İslam dünyasının en büyük şehri olarak Bağdat’a rakip olacak şekilde inşa edilmişti. Hanedanlığın başkentiydi ve Orta Çağ’da İslam’ın gücünün ve aydınlanmasının bir örneğiydi.
Kahire’nin “Bin Minareli Şehir” olarak anılmasının haklı sebepleri var. Bazıları gerçekten de şehrin her yerinde 1000’den fazla caminin bulunduğunu iddia ediyor. Ancak bu ibadethaneler aynı zamanda Orta Çağ şehri Kahire’de yönetim ve öğrenim yerleri olarak da hizmet ediyordu. Kahire’nin ilk camisi olan El-Hasan Camii, zengin ya da fakir binlerce Mısırlı genç ve yabancının eğitim alabileceği bir eğitim merkeziydi.
Şehir Memlük Hanedanlığı’nın eline geçtiğinde camiler aynı zamanda hastane ve cemaat merkezi olarak görev yapmaya başladı. Şehir, Haçlı Seferlerine karşı İslami bir kaleydi. Kahire aynı zamanda Avrupa, Afrika ve Asya ticaretinin kesişme noktasında yer aldığından önemli bir ticaret merkeziydi. Bu konumuyla Kahire dünyanın en zengin Orta Çağ şehirlerinden biriydi.
Kahire bugün hala Mısır’ın başkenti ve Arap dünyasının en büyük şehri. Pek çok modern çatışmaya rağmen Kuzey Afrika’daki İslami gücün merkezi.
5. Hangzhou
Çin’in yedi antik başkentinden biri olan Hangzhou, on ikinci yüzyılda dünyanın en büyük şehirlerinden biriydi. En az bir milyonluk nüfusu ve Büyük Çin Kanalı’nın sonundaki konumuyla Hangzhou, birçok Çin hanedanının başkenti oldu.
Hangzhou’nun konumu, İpek Yolu ticaret ağının doğrudan içinde yer alması nedeniyle çok önemliydi. Hangzhou’dan gelen ürünlerin İran’a kadar uzandığının arkeolojik kanıtları var. Şehir, hem Wuyue Krallığı’nın hem de Güney Song Hanedanlığı’nın başkentiydi. Hangzhou’nun stratejik konumu, başkent olarak hizmet vermediği zamanlarda bile onu güçlü bir şehir haline getirmişti.
Zenginliğiyle bilinmesine rağmen Hangzhou, özellikle erken dönem edebiyatı ve Budizm ile bağlantılı olması nedeniyle Çin kültürünün merkeziydi. Kültürel ve ekonomik gücü Marco Polo ve İbn Batuta gibi gezginlerin de ilgisini çekti. Marco Polo, buranın “şüphesiz dünyanın en güzel ve en görkemli şehri” olduğunu söylemiş ve şehrin taş döşeli sokaklarına ve sayısız köprüsüne hayran kalmıştı.
Gelişen pirinç ve ipek üretimiyle Hangzhou bugün hala önemli bir ekonomik ve kültürel merkezdir. Artık bir başkent olmasa da, hâlâ en az on milyonluk nüfusuyla bir metropol.
6. Paris
Bugün hala Fransa’nın başkenti olan Paris, 10. yüzyılda taşra şehrinden biraz daha fazlası olarak kabul ediliyordu. Ancak Capetian Kralları Fransa’yı Paris’in Île de la Cité adasından yönetmeye karar verdiklerinde bu durum değişti. Şehir sadece kraliyet saraylarının değil aynı zamanda yeni Notre Dame Katedrali’nin de bulunduğu yer haline geldi.
Capetians döneminde Paris üç cephede önemli bir şehir olmuştu: din, eğitim ve ticaret. Sen Nehri’nin güney yakası, önemli Fransız manastırlarının yanı sıra, o zamanlar Avrupa’nın önde gelen eğitim kurumları haline gelen çeşitli kolejlerin merkeziydi. Diğer yakadaki limanlar, tüccarlar ve pazarlar şehri bir ticaret merkezi haline getirdi. Zenginliği, din ve eğitime verilen önemle birleşince, Paris önemli bir merkez haline gelmiş ve Gotik tarzda binalar geliştiren ilk şehir olmuştu.
1328’den önce Paris’te yaşayan kaç insan olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak o yılki nüfus sayımında şehir içinde 61.000’den fazla hane olduğu ortaya çıkmıştı. Bu da nüfusun 210.000 ila 270.000 arasında olabileceğini gösteriyor. Şehir, kuşatmalar ve Hıyarcıklı veba gibi birçok zorlukla karşı karşıya kalsa da, Orta Çağ’da batı dünyasının en kalabalık şehirlerinden biriydi.
İlginizi çekebilir:
Bamberg’den Rye’a: Orta Çağ’ın Büyüleyici Mimarisinin Korunduğu 8 Avrupa Kasabası
7. Tenochtitlan
Kolomb öncesi Amerika’nın belki de en büyük şehri olan Tenochtitlan, 14. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar genişleyen Aztek İmparatorluğunun başkentiydi. Texcoco Gölü’nün ortasında bir ada üzerine inşa edilmişti ve Aztek halkına iyi hizmet eden, şehrin ve imparatorluğun refahına katkıda bulunan kraliyet saraylarının, tapınakların, pazarların ve diğer kamu binalarının bulunduğu yerdi.
Tenochtitlan’dan gelen Aztek İmparatorluğu, Meksika Körfezi’nden muhtemelen İnka İmparatorluğu’na kadar uzanan geniş ticaret ağlarına sahipti. Nüfus tahminen 200.000 civarındaydı ve Orta Amerika dünyasındaki en karmaşık sosyal sınıflara bölünmüştü.
İspanyol fetihçiler başkente vardıklarında, nüfus açısından Avrupa’da yalnızca Paris veya Venedik’in rekabet edebileceği gelişen bir şehirle karşılaştılar. İmparatorun sarayı Moctezuma II’da hayvanat bahçeleri, botanik bahçeler ve akvaryumları bulunuyordu. Ancak şehir, Hernan Cortes liderliğindeki İspanyollar tarafından fethedildi ve Yeni İspanya Valiliği’nin belediyesine dönüştürüldü.
Şehir birkaç yüz yıl boyunca İspanyol yönetimi altında kalsa da Meksika’nın başkenti yerinden kıpırdamadı ve Tenochtitlan’ın etrafına inşa edildi. Tenochtitlan, günümüz Mexico City’sinin tarihi merkezinde yer alıyor ve neredeyse on milyonluk nüfusuyla hâlâ Amerika kıtasının en kalabalık şehirlerinden biri.
8. Venedik
Orta Çağ’ın en büyük şehirleri listesine Venedik’i eklemesek olmaz. Pek çok kişi tarafından Orta Çağ’ın en büyük denizcilik gücü olarak kabul edilen Venedik, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden kaçan mülteciler için güvenli bir sığınak olarak hikayesine başladı. Yer olarak Akdeniz’e erişimi olması, Avrupa’nın geri kalanından daha geniş bir kapsamda ticarete izin veriyordu. Bu durum sonradan Venedik Cumhuriyeti için önemli bir stratejik konum görevi görecekti.
Venedik şehir devleti, hem din hem de yönetim açısından Roma’dan ve İtalyan yarımadasındaki diğer güçlerden yüksek düzeyde bağımsızlığını korurken, Doğu Akdeniz’deki bölgeleri fethetmeye başladı. Venedik, Büyük Venedik Konseyi tarafından seçilen bir doç veya dük tarafından yönetiliyordu. Bir cumhuriyet olarak tanıtılıyordu ama pratikte tüccar sınıfının oligarkları tarafından yönetiliyordu.
Venedik şehir devleti istikrarlı bir şekilde büyüdü ve Orta Çağ’da büyük bir sanat, mimari ve yayıncılık merkezi haline geldi. Venedik, 19. yüzyılın sonlarında birleşik bir İtalya’ya dahil edildi ve hâlâ İtalya’nın bir kültür merkezi olmasına rağmen, bir zamanlar olduğu kadar güçlü sayılmıyor. Venedik, artık geniş deniz filoları yerine turist gondol gezileri ve su taksileri için kullanılan kanalları sayesinde hâlâ benzersiz bir yer.
Kaynak: 1