Kötü cover gerçekten de bitmek bilmez bir çile. Radyoda denk geldiğinizde kapatmak kolay ama bir bar grubunda falan yakalandıysanız ciddi işkence. Kendini müzik aleminin gizli kahramanı sanan solistler yüzünden orjinaline sıkı sıkıya sarıldığımız canımız ciğerimiz gruplarımız var. Gerçi bazen o gruplar da başka grupların şarkılarına merak sarıyorlar. Adeta dandik bir liseli bar grubu gibi canım şarkının içine edip bırakıyorlar. Örnek Smiths’in “Please, Please, Let Me Get What I Want” nadide eserini coverlayan Muse. Ne elleşiyorsun, belli ki olmayacağı baştan belli, dokunma işte.
Ama bir de dokunulduğunda başka bir tınıya dönüşen, üzerine gelen yeni yorumun şarkıya yeni bir can daha verdiği şarkılar var. Böylesi tadından dinlenmiyor. Kulakta o eski aşinalık ama üst perdeden gelen yeni zengin ve yaşayan melodiler. Bunlar kulağa orjinalinden çok daha iyi gelen coverlar.
Cake – I Will Survive
Loser gibi başlayan sonra Ajda Pekkan misalı ayağa kalkan şahane bir eser. 2000’lere dair her şeyin umutlu mutlu olacağına dair hisler süzülüyordu bu şarkıyla birlikte. Cover’a konu olan kısım Ajda’nın söylediği değil tabii ki, çünkü zaten Cake’in parçası da bir coverdı.
Şarkı disco zamanlarının pırıltılarıyla 1978’den geliyordu. Belki de bu yüzden orjinalinden daha iyi demek pek de doğru değil. İkisinin de havası ayrı. Gloria Gaynor “I Will Survive”ı 1978 yılında söyledi. Kaliforniyalı Cake ondan yıllar yıllar sonra yepyeni bir tınıyla şarkıya yeniden hayat verdi ve adeta bir klasikten yeni bir klasik doğdu.
Red Hot Chili Peppers – Higher Ground
Stevie Wonder 1973 yılında bu klasiği kaydederken Anthony Kiedis 11 yaşındaydı. Kiedis, bir 11 yıl daha bekleyecek ve Red Hot Chili Peppers’ın ilk albümünü 22 yaşında çıkaracaktı. Grubun diğer çatlağı Flea ile 15 yaşında tanışmışlardı. Böylece dünyanın her yerinde dinlenen, bağırtan, zıplatan, aşık eden, kızdıran yeni bir ses doğmuştu.
Zaman atlamalı şeyler gerçek olsa ve 70’lerde Stevie Wonder’a şarkısını kimin coverlamasını istediği sorulsaydı mutlaka Red Hot’ı işaret ederdi. Higher Ground, Kiedis etkisiyle yeni bir enerji bulmuştu.
Beck – Everybody’s Got to Learn Sometime
Beck kadar sevdiğimiz başka bir eleman daha var o da Manu Chau. Bambaşka tarzlara sahip olsalar da ikisi de mert, cesur, dürüst delikanlılar. Sevgilinizi emanet edin yan gözle bakmaz, çalmaz, çırpmaz, sokak hayvanlarına zarar vermez, eyyam yapmaz, güçlünün değil muhtacın yanında olur, bunu da kimsenin gözüne sokmazlar. Çok beyefendi çocuklar. Neyse bu ikisine başka bir listede değinelim ve işimize geri dönelim.
Listeye konu olan şarkımız aslen The Korgis imzalı ve 1980 model. Şarkının uluslararası bir hite dönüşmesinde ise hem kült film “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” temasına cuk oturmasının etkisi var, hem Beck’in, hem de alemlerin en yetenekli müzik adamı Jon Brion’un… Jon Brion zaten elini hangi albüme sürse, hangi film müziğine göz kırpsa dünyaları değiştiren bir abimiz. Hal böyle olunca şarkımız orjinalinden çok daha fazla ilgi uyandırdı, kırık kalpli gecelerimizin söz yazarı oldu.
Björk – It’s Oh So Quiet
https://www.youtube.com/watch?v=TEC4nZ-yga8
İzlanda’nın bu dünya toprağı olmadığının çok kanıtı var ama en önde geleni kuşkusuz Björk. İn midir cin midir, akıllı mıdır deli midir bilemiyoruz. Belki de bu yüzden, “It’s Oh So Quiet” aşkın o yarı tırlak ve şizoid hallerini fısıldarken hepimiz sarhoş bir bulutun tepesinden dünyaya seyre dalıyoruz. Bunlar hep Björk etkisi. Şarkının geçmişi biraz karışık. Amerikalı oyuncu ve şarkıcı Betty Hutton tarafından 1951 yılında seslendirildiğinde de aslında bir cover’dı. İlk hali biraz daha eskilere giden parçanın yaratıcıları Avusturyalı besteci Hans Lang ve Alman söz yazarı Erich Meder. Ama Björk olmasaydı bunları asla bilemeyecek, şarkıyı hiçbir zaman dinleyemeyecektik.
No Doubt – It’s My Life
80’lerin New Wave etkisiyle Talk Talk tarafından kaydedildi It’s My Life. 2003 yılında ise No Doubt parçayı coverlamaya girişti. İşin ucu Grammy adaylığına kadar gitti. Rock tınılarıyla ayağa kalkan şarkı böylece yeni yüzyıla taşınmış oldu.
Foo Fighters – Baker Street
Şarkının orjinali Gerry Rafferty imzalı. Peki kimdir bu Gerry? Tarantino’nun Rezervuar Köpekleri’nde manyak Michael Madsen’in ünlü kulak kesme sahnesinde usul usul çalan “Stuck In The Middle With You” şarkısını yapan kişi. Foo Fighters etkisiyle şarkı 70’ler nostaljisinin üzerine günümüzden tınılarla geldi ve tam anlamıyla yeniden canlandı.
Nirvana – The Man Who Sold the World
Foo Fighters’a kadar uğramışken Nirvana dönemlerine gitmeden olmaz. Kurt Cobain sayesinde bambaşka bir hal alan MTV Unplugged serisi, 90’ların en çok dikkat çeken müzikal olaylarından biri olmuştu. 1993 senesinde her köşe başından The Man Who Sold the World’un o naif girişi duyuluyordu. Aslında şarkı aramızdan henüz ayrılan David Bowie‘nin eseriydi. Bilen tabii ki biliyordu ama ne Amerika’da ne de Avrupa’da çoğunluğun bu muhteşem şarkıdan haberi yoktu. Kurt Cobain sayesinde aradan geçen 20 yılın ardından Dünyayı Satan Adamla yeniden karşılaştık. Depresyon hırkalarımızı giydik ve sözlerde de dediği gibi, sabit bakışsız bir sabit bakışa, sabitçe bakarak, bir milyon tepeyi yürüdük.
The White Stripes – Jolene
Dünyanın aslında iyi bir yer olduğuna duyduğumuz inancın basit sebepleri var. Mesela uysal bir gitar riff’i, mesela saldırıya geçmeden hemen önce kartal çığlığı gibi titreyen o vokal, o kızın papatya dalı gibi ince parmakları, o çocuğun uzayın derinliklerine kadar giden gözleri… The White Stripes dinlerken bunları hissedebiliyoruz. Jack White kendi şarkılarının yanında coverlara da yabancı bir müzisyen değil. Daha önce Dylan’dan da coverladı, U2’dan da. Ama Dolly Parton’ın “Jolene”ine bambaşka dokundu.
Ryan Adams – Wonderwall
Noel Gallagher ve Wonderwall baştan sona başka bir kafanın eseri. Kim ucundan tutsa elinde kalır, öylesine öznel ve duru bir güzellik. Ama Ryan Adams boş durmadı ve şarkıya kendi dilinde yeni bir ruh verdi. Şarkı aynı yönde ilerliyor gibi gözükse de farklı bir derinliğe geçti.
Gary Jules – Mad World
https://www.youtube.com/watch?time_continue=90&v=4N3N1MlvVc4
Tears for Fears, 80’lerin gruplara kafiyeli isim koyma modalı yıllarının en güzel örneklerinden. Mad World grubun en başarılı parçalarından biri ancak 2001 yılında kült klasik Donnie Darko için Gary Jules tarafından tasarlanan bu daha sakin cover, şarkıyı tüm dünyaya yeniden sundu ve sevdirdi.
Sinead O’Connor – Nothing Compares 2U
https://www.youtube.com/watch?v=auUPqxI1vqg
Dünyanın en cafcaflı insanı Prince 1985 yılında yazdı bu şarkıyı. O dönem kimselerin haber olmadı şarkıdan. Sonra dünyanın en sade yüzlü insanı Sinead O’Connor söyledi parçayı. 90’ların en çok çalınan şarkılarından biri ortaya çıkmıştı.
Reel Big Fish – Take On Me
Norveçli A-ha’nın ne söylese tuttuğu yıllar haliyle geride kaldı. Grubun klasik şarkıları hâlâ dinleniyor ve kulaklardaki yeri sabit. Belki de bu yüzden yeniden işi ele almak zor ya da gereksiz. Ama 1998 yılında ska punk tadında yeniden can verilen şarkı bu görüşü yıktı. İnsanı yerinden kaldıran bir Take On Me herkesin kulaklarının pasını silmişti.
Bonus: Duman – Her Şeyi Yak
Sezen Aksu’nun serçe hallerinin üzerine “VUAŞK İÇİN ÖLMELİ VUAŞK O ZAMAAN IIAŞK” dokunuşuyla bir Duman etkisi geldi. Yani iyi de oldu. Sezenciler bizi yolmayacaksa şarkıyı o ilk haliyle kimsenin dinlediği yoktu zaten. Duman sayesinde parça yeniden ayağa kalktı ve binlerce insanla birlikte konserlerde bir ağızdan söylendi.