“Iyyy arabesk bu!” deyip de burun kıvıran, dahası aşağılayan milyonlarca insana inat, o pek çok kesimden başka milyonlarca insanın Orhan Baba’sı. Kendisi (belki de mütevazılığından) kabul etmese de, pek çok kişi için arabesk müziğin öncüsü o. Tepkisel bir “Iyyy” eşliğinde aşağılanması ise, bu müziğe sahip çıkan, onu bu günlere getiren ve yayılmasını sağlayan kitleden kaynaklanıyor aslında. Bu kitle, Demokrat Parti iktidarıyla birlikte köylerden kentlere göç etmeye başlayan, fakat kentli “elit” nüfus tarafından kente kabul edilmeyen, kent dışına itilen ve hor görülen, itildiği yerde de gecekondusuyla birlikte kendi kültürünü de oluşturan yoksul ve görmezden gelinmiş kitle. İşte arabesk müzik de, içerdiği kavramlar açısından bu kitlenin kendini bulduğu, sahiplendiği ve canı pahasına koruduğu bir müzik türü oldu haliyle.
Bir umutla kentlere akın eden, fakat aradığını bulamayan, bulamadığı gibi bir de dışlanan, ötekileştirilen binlerce, milyonlarca insan kendini Mozart’ta, Vivaldi’de bulacak değildi ya! Elbette “başa gelen çekilirmiş” deyip yokluğu, yoksulluğu kabullenecek, “sevenler mesut olmaz” deyip sevdiğine kavuşamamanın acısıyla ağlayacak, “bir teselli ver” deyip aşktan ve yoksulluktan derbeder olmuş bünyeyi rahatlatacaktı. Öyle de oldu…
Orhan Gencebay’ın aslında yaptığı şey arabesk değil. Onun yaptığı, halk müziği-sanat müziği karması olan müziğe sahip çıkmak, ona kendince bir yorum ve düzenleme getirmekten ibaret. Arap müziği ezgileriyle batı sazlarını, Türk sanat müziği ile Türk halk müziği motiflerini karma bir biçimde kullandı Gencebay. Bu müziğin adı da küçük bir zamanlama talihsizliği yüzünden “arabesk” oldu (söz konusu talihsizliğin detayları listenin sonlarında). Listenin giriş kısmını Orhan Abi’nin sözleriyle bitirelim. Demiş ki 1985’te Yeni Gündem’e:
“Ben ve bazıları zaten var olan, yıllar öncesinden ortaya çıkmış olan günümüzde de basın başta olmak üzere çoğunluğun arabesk dediği bu müziğe yeni bir şeyler, bazı değişiklikler, belli kurallar ve bir zenginlik getirmiş olabiliriz yalnızca. Belli bir sisteme oturtmaya çalıştık.”
6 yaşında başlayan müzik hayatı
1944 yılının 4 Ağustos’unda doğdu Orhan Abi. Henüz 6 yaşındayken de eski opera sanatçısı Emin Tarakçı’dan keman ve mandolin dersleri alarak müziğe başladı. (Gariptir, Tarakçı Hoca Samsun’da berberlik yapmaktadır o sıralarda, Gencebay’ın babası da zaten çocuğuna o enstrümanları eğlensin diye almıştı.) 7 yaşında da bağlama ve Türk Halk Müziği dersleri almaya başladı.
Ve ilk beste
İlk bestesi olan Kara Kaşlı Esmerdi Kim Bilir Kimi Sevdi’yi 10 yaşındayken besteledi. 13 yaşında Türk Sanat Müziği ve tambur eğitimi almaya başladı. Ortaokul ve lise dönemlerinde musiki cemiyetlerinde yaylı tambur, THM cemiyetlerinde ise bağlama çaldı. İlk profesyonel bestesi olan Ruhumda Titreyen Sonsuz Bir Alevsin’i 14 yaşında besteledi.
Ergenlikle birlikte değişen müzik zevki
Yaşı 16 olduğunda artık jazz ve rock müziği ile ilgileniyordu. İstanbul’da konservatuar sınavlarına girdi ve kazandı. 20 yaşında TRT Ankara, 22 yaşında da TRT İstanbul Radyosu sınavlarına girdi. Her iki sınavı da kazandı ve önce Ankara, sonra da İstanbul radyosunda çalıştı. Daha sonra da kendi isteği ile ayrıldı (çünkü var olan müzik onu tatmin etmiyordu, o çok daha iyisinin yapılabileceğine inanıyordu).
Müzikten kopamıyor
TRT’den ayrıldıktan sonra babasının işlerinin bozulması sebebiyle Samsun’a döndü fakat Samsun günleri, içindeki müzik tutkusu sebebiyle uzun sürmedi. Çalışmalarını İstanbul Plakçılar Çarşısı’nda yoğunlaştırdı. Zirveye tırmanmaya başlaması da bu çalışmalarla başlamış oldu.
Önce besteci kimliğiyle tanındı
Şarkıcı olarak tanınmadan önce “Sevemedim Kara Gözlüm “, “Koca Dünya”, “Sabır Taşı” adlı besteleriyle besteci olarak tanındı. 1966’da da ulusal çapta düzenlenen bağlama çalma yarışmasında Arif Sağ ve Çinuçen Tanrıkorur ile birlikte dereceye girdi.
Sinemaya da el attı
1966-1968 yılları arasında Sabahat Akkiraz, Nuri Sesigüzel gibi birçok sanatçıya bağlama çaldı. Yine bu dönemde Kızılırmak, Karakoyun, Ana, Kuyu gibi filmlerin de müzik direktörlüğünü yaptı.
Altyapısı zengin bir müzik
Kendi müziğinin altyapısını, İstanbul halk evlerinde Ömer Faruk Tekbilek, Erkin Koray, Neşet Ertaş gibi kişilerle bir araya gelip müzik yaparak oluşturdu. Bu süreçte Ağlıyorum Yana Yana, Gönül Bağları, Yıldız Akşamdan Doğarsın, Neredesin Leylâ’m gibi türkü plakları çıkardı. Sevemedim Karagözlüm, Sabır Taşı, Koca Dünya gibi besteleri de çeşitli sanatçılar tarafından okunuyordu.
Gencebay ekolünün patlaması: Bir Teselli Ver
1968 yılında ise ilk serbest çalışmalar plağı olan Sensiz Bahar Geçmiyor/Başa Gelen Çekilirmiş’i çıkardı. 1969’da çıkardığı Bir Teselli Ver/Yorgun Gözler 45’liği ile ününe ün kattı. (Bu 45’liğin satışlarından dolayı plak şirketi onu “Altın Taç” ile ödüllendirdi.) Yorumcu kimliği ile de ön plana çıkmaya başladı ve Ben Eski Halimle Daha Mesuttum, Hor Görme Garibi, Severek Ayrılalım, Ümit Şarkısı, Sevenler Mesut Olmaz gibi plaklara imza attı.
Kervan Plak günleri
1972’de Yaşar Kekeva ile Kervan Plak’ı kurdu ve kardeşi Burhan Gencebay ile birlikte çalışmalarına bu şirket çatısı altında devam etti. Kervan Plak, Türkiye’nin ilk yerli sermayeli plak şirketiydi ve zaman içinde bünyesine Erkin Koray, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı, Mustafa Sağyaşar, Ahmet Özhan, Kamuran Akkor, Semiha Yankı, Samime Sanay, Neşe Karaböcek gibi isimleri katarak piyasada sağlam bir yer edinmeyi başardı.
Yurt dışında da popüler
1978’de yaptığı “Yarabbim” adlı plağı yurt içi ve yurt dışı satışlarıyla adından bir hayli söz ettirdi. Bugüne kadar da 36 filmde başrol oynadı, 90’a yakın filmin müzik direktörlüğünü yaptı, binden fazla beste yaptı ve bunların yarıya yakınını kendisi seslendirdi. Yasal kayıtlara göre 60 milyon civarı plak ve kaset tirajı var Gencebay’ın. (Yasal olmayan üretimlerle bu sayı üç katına çıkıyor. Sadece “Bir Teselli Ver”in satış rakamı -korsan kopyalar hariç- 3 milyondan fazla.)
Gözlerden uzak bir özel hayat
İlk evliliğini 1970’te Beyaz Kelebekler grubunun solisti Azize Hanım’la yaptı. Çiftin bu evlilikten bir oğulları oldu. Daha sonra Azize Hanım’dan ayrılan Gencebay, Sevim Emre’yle yaşamaya başladı. 1974’ten bu yana da birlikteliklerini sürdürüyorlar. Oğlu Altan ise Kervan Plak’ın prodüktörlüğünü sürdürüyor.
Gencebay şarkısı icra etmek kolay değil
Şarkılarını seslendirmek isteyen kişiler konusunda çok titiz davranıyor Orhan Abi, herkese tamam demiyor. Bunu savunurken de “Timur Selçuk babasının şarkılarını herkesin okumasına izin veriyor mu?” diye soruyor ve ekliyor: “İcracı olmanın da birtakım kuralları var.” Zeki Müren, Sibel Can, Ahmet Özhan ve Ebru Gündeş şarkılarını seslendiren (daha doğrusu seslendirebilen) kişilerden birkaçı.
Alkol komasına girmişliği bile var
Sigara ve içkiyle arası iyi değil Gencebay’ın. Zamanında hem içkiyi, hem de sigarayı dibine kadar tüketmiş Orhan Abi. Hatta 20’li yaşlarında iki kez de alkol komasına girmişliği var. Uyuşturucu da kullanmış ama hiçbir zaman müptelası olmamış. Fark etmiş ki bunlar olmadan hayatı daha güzel, hepsini bırakmış, o gün bu gündür de kullanmıyor hiçbirini.
Orhan Baba’dan etkilenen grup: Led Zeppelin
Led Zeppelin’in, daha doğrusu Jimmy Page’in Gencebay’dan etkilendiği konusuna değinmeden olmaz tabii. Grup üyeleri Vanity Fair olduğu tahmin edilen dergiye verdikleri bir röportajda “Biz yıllarca bir Türk müzik adamının ritm, riff ve altyapılarını inceleyerek, bunları kendi müziğimizde kullandık, bunu da ilk defa buradan söylüyoruz. O Türk’ün adı da Orhan Gencebay`dır.” şeklinde açıklamalarda bulunmuşlar. Bu konu Orhan Gencebay’a iletilmiş ve o da doğrulamış bunu. Hatta olayı hem jüri üyeliğini yaptığı Popstar Alaturka’da, hem de Okan Bayülgen’in sunduğu Kral Çıplak’ta anlatmış. Burada sözünü ettiğimiz olay da teknik olarak, Jimmy Page’in Kashmir’de kullandığı riff’lerin ve pena tekniğinin Gencebay’ın kendine has tarzıyla benzerlik taşıması.
Hamburg Müzik Akademisi’nde Orhan Abi incelemesi
2010 yılında orhanabi.net sitesinde ortaya atılan bir iddiaya göre Hamburg Müzik Akademisi’nde hocalar öğrencilere Orhan Gencebay’ın Diriliş/Etrüskler adlı eserini inceletmiş. Eser gerçekten de baştan sona bir başyapıt niteliğinde.
Küçük bir zamanlama talihsizliği
Giriş kısmında söz ettiğimiz talihsizliğe azıcık değinelim. Aslında “arabesk” ifadesini kullanan kişi Suat Sayın’dır. Suat Sayın, Ahmet Sezgin’in seslendirmesi için bir beste yapar ve bu beste çok popüler olur. Ama kaynak Mısırlı besteci Abdülvahap’tır. Suat Sayın bu besteyi Albdülvahap’ın eserlerinden ilham alarak yapmıştır. Durum fark edildikten sonra bu müzik arabesk olarak adlandırılmaya başlanır. Bu olayın Gencebay’la alakası ne? Gencebay, 1966 yılında bir beste yapar ve aynı orkestrasyonu kullanır. Maalesef Gencebay’ın yaptığı müzik de arabesk olarak anılmaya başlanır.
Orhan Gencebay İle Bir Ömür
Bu albüm, sanat hayatının 60. yılına özel hazırlanan özel bir albüm. Albümde 32 sanatçı, Orhan Gencebay’a ait 33 şarkıyı seslendirdi.
Bonus: Gencebaylı Mini Cooper Reklamı
Mini Cooper’ın şu reklamında arkada çalan şarkı bir Orhan Baba şarkısı: Hayat Kavgası.