Ören yeri denildiğinde bazı kişiler bu sözcük grubu ile ne demek istendiğini tam olarak anlayamayabilir. Ören yeri aslında kelime anlamı olarak bilinmese de herkesin bildiği, mutlaka görmüş olduğu yerlere verilen isimlerden biridir. Dünyanın en güzel ülkelerinden biri olan Türkiye’de çok sayıda doğal güzellik bulunmaktadır. Bu alanlardan bazılarına ören yeri denilir. Peki ören yeri ne demek ve ören yeri nasıl oluşur? Sizler için ören yeri nedir sorusunu cevaplayarak bu konuya açıklık getireceğiz.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Tatilde Mutlaka Gezmeniz Gereken 15 Örenyeri ve Antik Kalıntı [Bölüm 1]”
Ören yeri nedir?
Ören yeri nedir sorusu pek çok kişinin aklını kurcalamaktadır. Ören yeri veya örenyeri kelimeleri ile ilgili TDK’da tatmin edici bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Öte yandan ören kelimesi, müze bildirileri ve bakanlıklar tarafından paylaşılan kaynakçalar sayesinde tanımlanabilir. Ören, TDK’ya göre kalıntı kelimesi anlamına gelmektedir. Özetle, ören yeri dendiği zaman doğal veya tarihi uygarlıklardan kalan değerli kalıntılar ifade edilmektedir.
Daha basit bir açıklama yapmamız gerekirse, ören yeri, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup topografik olarak tanımlanabilecek derecede yeterince belirgin ve bağdaşık özelliklere sahip, aynı zamanda tarihsel, arkeolojik, sanatsal, bilimsel, sosyal veya teknik bakımlardan dikkate değer, kısmen inşa edilmiş, insan emeği kültür varlıkları ile tabiat varlıklarının birleştiği alanları ifade eder.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Kaderi Daima Terk Edilmek Olan Bir Yerleşim Yeri: Kayaköy”
Peki bu değerli kalıntılar nasıl oluşuyor?
Ören yeri nedir öğrendiğimize göre bu değerli kalıntıların nasıl oluştuğuna bakalım. Erozyon, iklim koşulları ve çürüme gibi olaylar insanların yaptıkları yapıların yeniden toprak olmalarına neden olmaktadır. Hepimiz bakımsız bir bahçenin tamamen bitkilerle kaplandığını ya da terk edilmiş bir evin zamanla harabeye dönüştüğünü görmüşüzdür. Özetle, bakımsız kalan yapılar zaman içinde yıkılmaya ve tamamen bitkilerle kaplanmaya mahkumdur.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Göbeklitepe’den Balıklıgöl’e: Şanlıurfa’da Mutlaka Görmeniz Gereken 13 Yer”
Eskiden kerpiçten evler yapılmaktaydı. Hatta günümüz Anadolu köylerinde halen daha yapılıyor. Kerpiçten yapılan uzun ömürlü olmayan evler önünde sonunda çökmeye mahkumdur. Çöken bir evin üzerine ise onun malzemelerinden yararlanarak yenisi yapılıyordu. Böylelikle bu yeni ev tabandan biraz daha yüksek bir konumda oluyordu.
Oldukça yavaş gelişen bu yükselme hareketine kimi zaman umulmadık olaylar da yardımda bulanabiliyordu. Örneğin büyük bir yangın çıktığı zaman iskan yeri kısa bir süre içinde yok oluyor ya da düşmanlar bu yeri yıkıma uğratıyordu. Bunun gibi felaketlerden sonra hayatta kalmayı başaran halk, evlerini bu yıkıntıların üzerine inşa ediyorlardı. Basit bir şekilde açıklamak gerekirse, bir yerleşme yeri insanlar yaşadıkça yükselmeye devam eder ve bu yükselme hiçbir zaman son bulmaz.
Yerleşme yerlerindeki yükselmeler insan eliyle olduğu gibi, doğanın etkisiyle de meydana gelebilir. Buna verilecek en iyi örneklerden biri İstanbul’daki Sultanahmet Meydanı’dır. Geçmişte bu meydan Romalılar tarafından hipodrom olarak kullanılıyordu ve burmalı sütun ve dikilitaş gibi çeşitli anıtlarla süslüydü. Günümüzde bu anıtların oturduğu eski taban bugünkü meydanın birkaç metre altında bulunmaktadır. Bu örnekten modern İstanbul’un eskisinin üzerine kurulduğunu anlayabiliriz. İstanbul’daki bu durum tüm eskiçağ kentler için de aynıdır.
İnsanların neden sürekli aynı yerlere yerleştiklerini merak edebilirsiniz. Bir yerleşim yerinin öncekiyle aynı alana kurulmasının sebebi genellikle iklim, su kaynakları ve stratejik konum gibi durumlardır. Bunlar olmazsa olmaz diyebileceğimiz özelliklerin başında gelmektedir. Öyle ki, bunlardan birinde meydana gelen bir değişiklik, insanların derinden etkilenmesine ve hatta iskan alanlarının boşaltılmasına sebep olmuştur.
Bir yerleşim yerinin ısrarla kullanılmasının nedenlerinden biri de inşaat malzemeleridir. Taş ve kereste gibi malzemeleri uzak yerlerden taşımak yerine mevcut olanı kullanmak çok daha kolaydır. Günümüzde ören yeri veya harabe denen tarihi alanlar kabaca bu şekilde toprak altında kalmış ve yükseklikleri de zaman içinde giderek artmıştır. Bu yükselme aşamalarının ayrıntıları ise ancak düzenli kazılar sayesinde öğrenilebilir.
Kaynak: 1