Tarihte meydana gelen korkunç savaşların kahramanları genellikle erkekler arasından çıkıyor ya da tarih yalnızca erkek savaşçıların hikayelerini anlatıyor! Çünkü savaşlar da hemen her alan gibi kadınlara kapalı! Oysa gerçek bundan oldukça farklı. Tarihin farklı dönemlerinde ve farklı toplumlarında son derece önemli kadın savaşçılar da vardı! “Onna-Bugeisha” olarak isimlendirilen kadın savaşçılar da bir dönem Japonya için oldukça önemliydi!
Dilimizde “kadın savaşçı” olarak çevirebileceğimiz Onna-bugeisha, Japonya’daki samuray sınıfının bir klanıydı. Samuray denildiği zaman akıllara Japonya’nın erkek savaşçıları gelse de uzun yıllar boyunca onna-bugeisha klanına üye kadınlar da erkeklerle omuz omuza çarpışmıştı! Hatta samurayların popüler hale gelmeye başladığı 12. yüzyıldan önce onna-bugeisha klanına üye kadınlar Japonya’daki savaşların çok daha önemli bir unsuruydu. En az erkekler savaşçılar kadar iyi eğitimli, korkusuz ve tehlikeliydiler. İşte Japonya’nın korkusuz ve ölümcül kadın samurayları onna-bugeisha’lar hakkında bilmeniz gereken 9 şey…
1. Onna-bugeisha klanına mensup ilk kadınlardan birisi imparatoriçeydi!
169 ile 269 yılları arasında yaşayan Jingu, İmparator Chuai’nin ölümünden sonra Japonya’nın yeni hükümdarı oldu. Ancak İmparatoriçe Jingu’nun bunca yıl sonra halen hatırlanmasına neden olan tek şey Japon hükümdarı olması değildi. Çünkü imparatoriçe aynı zamanda onna-bugeisha klanın bir üyesiydi! Yani, tarihteki ilk kadın samuraylardan birisi, aynı zamanda Japonya’yı yöneten bir hükümdardı! Bununla beraber, İmparatoriçe Jingu son derece iyi bir hükümdar olmasının yanı sıra, oldukça tehlikeli bir savaşçıydı! Savaş alanında, en az bir erkek samuray kadar ölümcüldü! Ve bazı efsanelere göre, hamile olduğu sırada bile savaş meydanlarında kılıç sallayacak kadar korkusuz bir savaşçıydı! Jingu’nun üstün siyaset ve savaşçılık yetenekleri 70 yıl boyunca Japonya’yı idare etmesine imkan tanıdı…
2. Onna-bugeisha’lar “naginata” isimli bir silah kullanıyorlardı
Naginata isimli bu silah, onna-bugeisha’lar için özel olarak tasarlanmıştı. Böylece, Japonya’nın kadın savaşçıları eğitimleri boyunca nagita kullanımında ustalaştılar. Naginata, temelde ucunda bir kılıç bulunan ve farklı uzunluklara sahip bir sopaydı. Bu silah onna-bugeisha’lara savaş sırasında daha iyi bir denge sağlıyordu. Bu özel silah, barış dönemlerinde bir statü sembolü haline geldi. Ve soylu kadınların çeyizlerinde yer alan en önemli parçalardan biri oldu. İlerleyen yıllarda, kadınlara özel olarak ortaya çıkan bir dövüş sanatının da temel silahı haline geldi.
3. Tomoe Gozen isimli onna-bugeisha, Japonya’nın en büyük savaşçılarından birisiydi
Öyle ki bazı geleneksel Japon masallarına bile konu olmuştu. Bu masallarda onun, “1000 samuraya bedel bir savaşçı” olduğu anlatılıyordu! Japon savaş tarihindeki üstün başarıları onu hem Japonya’nın hem de dünyanın en ünlü kadın savaşçılarından biri haline getirdi. Tomoe Gozen, at binmede, okçulukta ve geleneksel samuray kılıcı olan katana kullanmakta döneminin en başarılı savaşçısıydı! Tomoe Gozen, üstün savaşçılık yeteneklerinin yanında oldukça cesur ve acımasız bir savaşçıydı. Bu nedenle, beraber çarpıştığı bütün askerler ona büyük bir saygı duyuyorlardı. Hatta 1184 yılında, yanındaki 300 silah arkadaşı ile beraber 2000 kişilik bir orduyla çarpıştı! Savaş sona erdiğinde, Tomoe Gozen, hâlâ nefes alan 5 kişiden biriydi.
4. Onna-bugeisha, samuraylardan çok daha önce ortaya çıktı
Üstelik Japonya’nın korkusuz kadın savaşçılarından oluşan bu klan soylu sınıfa aitti! Samuraylardan uzun süre süre önce var olan “bushi” isimli savaşçı sınıfının bir parçasıydı! Ancak özellikle 12. yüzyıldan itibaren samurayların yaygınlaşması ile onlarla birlikte anılmaya ve birlikte savaşmaya başladılar. Onna-bugeisha’lar, yüzlerce yıl boyunca kendilerini ve evlerini koruyabilmeleri için eğitildiler. Toprakları işgal edilirse onna-bugeisha’lardan düşmana direnmeleri ve gerekirse onurlu bir şekilde ölmeleri bekleniyordu.
5. Bir dönem samurayların önemli bir kısmı kadın savaşçılardan oluşuyordu
Özellikle efsane kadın savaşçı Tomoe Gozen’den sonra, yüzyıllar boyunca kadın savaşçıların sayısında ciddi bir artış meydana geldi! Japonya’nın her bölgesinde kadın samurayları yetiştiren okullar açıldı. Burada tıpkı erkekler gibi, strateji ve yakın dövüş gibi alanlarda eğitim aldılar. Japonya’daki bütün klanlarda onna-bugeisha’lara rastlamak mümkündü! Buna rağmen, tarihsel kaynaklar kadın savaşçılar hakkında oldukça kısıtlı bilgi içeriyor. Bunun nedeni muhtemelen, Japonya’daki kadın imgesinde yatıyor. Ev içi alana hapsolmuş kadınlar, elbette tarih kitaplarında hak ettikleri değeri görmüyor! Ancak, son çalışmalar, kadın savaşçıların savaş meydanındaki varlığını gözeler önüne seriyor! 1580 yılında gerçekleşen bir savaş bölgesindeki kazı çalışmaları, bölgede bulunan 105 cesetten 35 tanesinin kadın savaşçılara ait olduğunu ortaya çıkardı.
6. Kadın samuraylar gibi kadın Ninjalar da vardı!
Ninjalar da tıpkı samuraylar gibi önemli bir savaş birliğiydi! Ancak asıl görevleri savaş meydanında göğüs göğüse çarpışmak değildi. Ninjalar, yakın dövüşte uzmanlaşmış, istihbarat elemanlarıydı! Japonya’daki kadınlar, zamanla bu birliğin de önemli unsurları haline geldiler. Kadın ninjalar, “Kunoichi” olarak isimlendirildiler. Tarihteki en ünlü kunoichi ise Mochizuki Chiyome isimli kadındı! Mochizuki Chiyome, bir savaş lordundan aldığı talimatla 200-300 kadından oluşan oldukça geniş bir istihbarat ağı kurmuştu.
7. Japonya’nın son büyük kadın savaşçısı Nakano Takeko idi
İmparatorluk sarayındaki yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Nakano Takeko, oldukça iyi eğitim almış büyük bir savaşçıydı. 1868 yılındaki Aiuzu Savaşı sırasında Joshitai adındaki kadın savaşçılardan oluşan bir birliğin komutanlığını yaptı. Joshitai birliği, savaşta erkek samuraylara yan yana savaştılar ve düşmanın ağır kayıplar vermesine neden oldular. Ancak Nakano Takeko savaşta yaralandı. Son nefesinde ise kendi ablasından kafasını kesmesini istedi. Böylece, savaşın kaybedilmesi halinde düşman askerleri onu savaş ganimeti olarak görmeyecekti. Nakano Takeko, onna-bugeisha’ların son büyük temsilcisi olarak kabul edildi. Aiuzu Savaşı ise, kadın savaşçıların etkin bir şekilde rol aldıkları son savaş oldu.
8. Edo Dönemi ile beraber kadın savaşçıların statülerinde önemli bir değişiklik oldu!
17. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bu dönemle birlikte Japonya’daki kadın imgesi önemli ölçüde değişti. Kadınların savaş meydanlarındaki varlıkları devam ediyordu. Ancak artık eskisi kadar güvenilir silah arkadaşları olarak görülmüyorlardı. Hatta bu dönemde kadın savaşçıların yanlarında bir erkek olmadan seyahat etmelerine dahi izin verilmiyordu. Bütün bu algı değişikliğini sonunda Japonya’nın kadın savaşçıları, savaş meydanlarından evlere doğru çekilmek zorunda kaldı.
9. 19. yüzyılda tarih sahnesinin dışına itildiler
Onna-bugeisha klanının üyeleri, 19. yüzyılda Japonya’nın savaş tarihini yazan Batılılar tarafından da görmezden gelindiler. Böylece, “samuraylar erkektir” algısı bütün dünyada yerleşti. Onna-bugeisha’ların hikayeleri ise tarihin karanlık dönemlerine gömüldü. Japon kadınları ise itaatkar, sadık ve geleneksel kıyafetler giyen insanlar olarak anılır hale geldiler.
Kaynak: 1