Ömer Hayyam’dan bahsetmeye, klasik bir portre yazısı örneği gibi gençlik dönemini anlatarak başlamak isterdik ancak bunu yapmak biraz imkânsız gibi. Zira Ömer Hayyam’ın gençlik yılları ile ilgili kapsamlı bilgiye ulaşmak ne yazık ki olanaksız. Biz de bulabildiğimiz kadar geçmişinden başlıyoruz Hayyam’ı anlatmaya ve tanımaya.
Sayısal ve Duygusal Zekâsı Gelişmiş Üstün Bir Yetenek
Mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında araştırmalar yapan ve bu alanlarda düzenli bir eğitim alan Ömer Hayyam’ı şair, matematikçi, astronom ve filozof yanlarıyla biliyoruz. Bilimsel buluşlar yapan ve çok ünlü bir düşünür olan Hayyam; aynı zamanda bir insanda bulunması zor olan, bulduğumuzda da gönül tahtımızın başköşesine yerleştirdiğimiz sayısal-duygusal zekâ altın oranına sahip. Şiirlerinde edebiyat, aşk, sanat, insanın duygusal yapısı gibi konulara hâkimiyetini gözlemlemek mümkün.
Hayyam Takma Adını ‘Çadırcı’ Atalarından Alır
Esas memleketi Nişabur olan Ömer Hayyam, yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül-Mülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü âlimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad’dan eğitim görerek, çok donanımlı bir eğitimden geçer. Ömrü boyunca ikisiyle de iletişim halinde kalan Hayyam’ın, ‘çadırcı’ anlamına gelen takma adını, çadırcı atalarından aldığı söylenir.
Hükümdarlarla Yakın İlişki
İran’ın Selçuklular yönetiminde olduğu dönemde yetişmiş olan büyük şair, Belh, Buhara ve Merv gibi Horasan ülkesinin büyük bilim merkezlerini gezer. Başta Selçuklu Sultanı Melikşah olmak üzere zamanının hükümdarlarından büyük yakınlık gören Hayyam, fizik, metafizik, matematik, astronomi ve şiir alanlarında çalışmalar yapar, eserler verir.
Mottosu: “Gerçek Olan Yaşanandır”
Ömer Hayyam birçok bilim insanınca Bâtınî ve Mu’tezile anlayışlarına dâhil görülür. Evreni anlamak için, içinde yetiştiği İslam kültüründeki hâkim anlayıştan ayrılır ve ‘gerçek olan yaşanandır’ mottosuyla yoluna devam eder. Hiçbir şeyi olduğu gibi alıp benimsemeyen Hayyam, gerçekçi tavrıyla dikkat çeker.
Onu Tanımamızı Sağlayan Rubaileri
Ömer Hayyam’ı edebiyat tarihinin önemli şairlerinden biri yapan, eşsiz rubaileri olmuştur. Sayısı iki yüzü bulan bu dörtlüklerde Hayyam yumuşak, akıcı bir dille ve son derece gerçekçi bir üslupla, yaşadıklarını, gördüklerini, çevresinden ve zamanın gidişinden edindiği izlenimleri anlatır. Bu anlatış esnasında hiçbir yapmacıklığa kapılmaksızın, olanları birebir ve doğal bir tarzda sunmasıyla bilinir. Bu rubailerde sık sık akıl yürütmeleriyle de karşılaşırız.
Rubailerin Belli Başlı Konuları
Hayyam; dünya, varoluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce akıl yürütür. Cesur diliyle bilinen Hayyam, akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş ve bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamıştır. Bu nedenle de çağını aşarak “evrenselliğe” ulaşır.
Rubaileri Dışındaki Meziyetleri
Hayyam, genelde şiirlerindeki eğlence düşkünlüğünün belirgin olmasından dolayı rubaileri ile ünlenir. Tabii daha dikkat çekici olan bu özelliği popüler ve eğlence dostu gençlerin onu sadece bu rubaileriyle tanımasına yol açıyor. Ancak pek bilinmese de kendisi çok başarılı bir matematikçidir, binom açılımını ilk kullanan bilim insanıdır. Günümüzde kullanılan Miladi ve Hicri takvimlerden çok daha hassas olan Celali Takvimi’ni hazırlamıştır. Adını Fransız matematikçi Blaise Pascal’ın soyadından alan Pascal Üçgeni, aslında ilk olarak Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur.
Gerçekçidir, Hiçbir Şeyi Olduğu Gibi Kabul Etmez
Dünyanın ötesinde ikinci bir dünya olmadığına ve sadece yaşadığı ana inanır. “İnsan, yaşadığı sürece gerçektir” diyen Hayyam; en şaşmaz ölçünün de iman değil, akıl ve sağduyu olduğunu belirtir. Ona göre insan, aklıyla vardır; dolaysıyla da en iyi ölçü, en şaşmaz klavuz akıldır ve gerçeğe ancak akıl yolu ile varılabilir.
Felsefi Bir Gözle Bakar ve Daima Sorgular
Hayyam’ın şiirinde çağının haksızlıkları, madrabazlıkları ve saçmalıkları ince, alaycı, iğneleyici bir dille yerilir. Lafını sakınmaz ve bildiğini okur bir söyleme sahiptir. İnsan hayatının ana dokularına felsefi bir gözle bakar ve sorgulamaktan vazgeçmez.
Tarzıyla Kendinden Sonra Gelen Pek Çok Şairi Etkiledi
Hayyam kendinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş, rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı’da adına birçok dernek kurulmuş, rubaileri bütün Batı dillerine çevrilmiştir. Birçok defa Türkçeye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam’ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adı altında tercüme edilmiştir. Ünlü şairin rubailerinin Türkçeye çevirisi farklı birçok çevirmen tarafından yapılmışsa da rubaileri Türk halkına sevdiren çeviri kuşkusuz Sabahattin Eyüboğlu tarafından yapılandır.
Unutulmaz Eserleri
Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında İbni Sina’nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi, Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanında Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. Cebir Risalesi en büyük eseri kabul edilir.
Rubailerinden Seçmeler
* Camiye gittim, ama Allah bilir niye.
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden:
O eskidi gittim yenisini yürütmeye.
*Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız bu sarhoş halimizde.
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde?
*Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.
*Tanrı gönlünce yaratır da her şeyi
Neden ölüme mahkûm eder hepsini
Yaptığı güzelse neden kırar atar
Çirkinse suçu kim kime yüklemeli?
*Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?