Dia de los Muertos adıyla bilinen Ölüler Günü, geleneksel bir Mezoamerikan ritüelidir. Ölüler Günü’nde ruhlar dünyası ile gerçek dünya arasındaki sınırın kalktığına inanılır. Bu kısa süre zarfında; ölülerin ruhlarının uyandığı ve sevdikleri için dünyaya döndüğü düşünülür. Bu nedenle Ölüler Günü’nde aileler, vefat eden yakınlarının mezarlarına yiyecek götürür, müzik çalar ve dans ederlerdi. Aynı zamanda insanlar, ölülerin ruhlarını onurlandırmak için çeşitli semboller çizer ve ruhlara adaklar sunarlardı. Aztekler, kafatasları ve iskeletler aracılığıyla ölülerle iletişim kurduklarını düşünürlerdi. Bu, günümüzde hala ölülerle iletişim kurmanın bir aracı olarak görülüyor. Ancak Ölüler Günü’nde kullanılan iskeletler, Cadılar Bayramı’ndan farklı olarak korkutma amaçlı kullanılmıyor. Yaklaşık 600 sene önce başlayan bu gelenek, günümüzde pek çok ülkede devam ediyor. Peki Aztekler’in geleneksel Ölüler Günü nasıl küresel bir tatile dönüştü? Gelin Mezoamerika topraklarına kısa bir yolculuğa çıkalım.
Ölüler Günü’nün kısa tarihi
Mezoamerika halkları için ölüm, sonsuz yaşamın doğal aşamalarından biriydi. İnsanlar fiziksel olarak dünyada olmasa dahi hala topluluğun üyeleriydiler. Ölüler Günü kutlamalarının merkezinde sunaklar (ofrenda) yer alırdı. Bu sunaklar ruhları dünyaya davet etmek için hazırlanırdı. Bu nedenle sunağın üzerinde su, yemek, ölen kişinin eşyaları ve mum gibi nesneler bulunurdu. Eski Mezoamerika kültürlerinde, ölen bir kişinin ölüler ülkesi “Chicuna Mictlan”a gittiği düşünülürdü. Ölüler dokuz zorlu aşamadan sonra nihayet son dinlenme yeri olan Mictlan’a ulaşabilirdi.
Aileler, bu zorlu yolculukta ölen kişinin ruhuna yardım etmek için yiyecek, su ve çeşitli eşyalar sağlardı. Bu gelenek Ölüler Günü kutlamalarının ilhamı oldu. Aztekler, tören sırasında ruhları dünyaya çağırmak için tütsü yakardı. Bugün hala dünyanın çeşitli yerlerinde ölülerle iletişim kurmak için tütsüler kullanılmakta. Aztekler tarih sahnesinden silindikten sonra da ölülerle iletişim kurma geleneği devam etti. Meksika halkı, İspanya’nın sömürgesiyken de bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da bu kutlamalardan vazgeçmedi. Ancak İspanya, Meksika topraklarını işgal ettiğinde bu gelenek Hıristiyan gelenekleriyle birleşti. Bu kutlamalar her yıl 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında gerçekleşiyor.
La Catrina’nın yükselişi
20. yüzyılın başlarında, Meksikalı siyasi karikatürist José Guadalupe Posada, politikacılarla dalga geçmek amacıyla kafatası ve iskeletlerin bulunduğu tuhaf gravürler yapmaya başladı. Bu görseller çoğunlukla süslü kıyafetler giyen iskeletlerden oluşuyordu. Posada şöyle diyordu: “İnsan yapımı süslerimizin altında hepimiz birer iskeletiz”. Meksika toplumu Posada gravürlerindeki bu sosyal yorumu oldukça çabuk benimsedi. Posada’nın çinko baskıları La Catrina ismiyle anılmaya başladı. Onun figürleri zenginliğin ve gösterişin sembolleriyle dolu olsa da kıyafetler iskeletlere giydirilmişti. Baskılar, 20. yüzyılın başından beri Ölüler Günü’nün sembolü haline gelmiştir. La Catrina’lar Ölüler Günü boyunca evlere sokaklara, sunaklara ve mezarlara yerleştiriliyor. Böylece insanlar ortak kaderleri olan “ölümü” hiçbir zaman unutmuyor.
Modern Ölüler Günü Kutlamaları
Yaklaşık yarım bin yıl önce başlayan ölüleri onurlandırma kutlamaları önce Meksika’nın geri kalanına artından Latin Amerika’ya sonra da Amerika Birleşik Devletleri’ne yayıldı. Aynı zamanda İspanyollar, Meksikalıların bu geleneğini Avrupa’ya taşıdı. İnsanların Ölüler Günü kutlamalarını benimsemesinin en temel nedeni, bu günün gerçekliğe yani ölümün kendisine hitap etmesidir. Öyle ki Ölüler Günü, 2008 yılında UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne dahil edildi.
Ölüler Günü, genellikle Cadılar Bayramı’nın Meksika versiyonu olarak düşünülüyor. Ancak gelenekler ve kutlamalar açısından iki etkinlik birbirinden farklılıklar gösteriyor. Cadılar Bayramı karanlık bir yaramazlık gecesiyken Ölüler Günü şenlikleri iki gün boyunca festival tadında yapılıyor. Her iki günün teması ölüm olsa da Ölüler Günü’nün en temel amacı vefat eden yakınlara sevgi ve saygı göstermektir. Ölüler Günü’nde Meksika’nın tüm kasaba ve şehirlerinde geçit törenleri ve partiler düzenlenir. Meksika’daki aileler, yakınlarının mezarlarını temizleyerek ruhun dünyaya gelmesi için hazırlık yaparlar. 2 Kasım gecesi, insanlar dünyaya gelen ruhları memnun etmek için çeşitli dans performansları sergiler.
Meksikalılar ölen insanlar unutulduğunda, onların gerçekten öldüğünü düşünüyorlar. Eğer vefat eden kişiler için etkinlikler yapılırsa onların kalpte ve zihinde daima yaşayacağını belirtiliyorlar. Meksika halkına göre; yaşam kültü, eğer gerçekten derin ve bütünselse, aynı zamanda bir ölüm kültüdür. İkisi de birbirinden ayrılamaz. Ölümü inkar eden bir medeniyet, sonunda yaşamı da inkar eder. Bu nedenle insanlar tuhaf makyajlar yaparak o güne özel kostümler giyer ve sevdiklerinin ruhu için adak sunar. 2 Kasım gecesi, iskelet kostümleri giymek eğlencenin en önemli parçalarından biri. Ölüler Günü neredeyse tüm kıtada büyük bir coşkuyla kutlansa da en hareketli kutlamalar Pátzcuaro, Mixquic, Tuxtepec ve Aguascalientes şehirlerinde gerçekleşiyor. Buradaki kutlamalar yaklaşık bir hafta sürüyor ve “kafataslarının” geçit töreniyle son buluyor.
Bu içeriğimiz ilginiz çektiyse; Aztekler: Tarihin En Gizemli Uygarlığı Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey başlıklı listemize göz atabilirsiniz!