Dünya tarihinde ses getiren kışkırtıcı reklam kampanyalarının yaratıcısı ve Benetton için gerçekleştirdiği aykırı afiş çalışmalarıyla reklam dünyasının en çok konuşulan ismi Oliviero Toscani’nin hayata dair çarpıcı tespitleri kulağımıza küpe olacak türden.
Benetton markasıyla özdeşleşmiş bir isim
Benetton’un kurucularından Luciano Benetton ile kurduğu dostluğun devamı olarak Benetton için gerçekleştirdiği aykırı afiş çekimleri ve kampanyalarla uzun yıllar markanın neredeyse sahiplerinden daha fazla konuşulan isimlerinden biri olmuştur. Bu süreçle ilgili yorumu tam olarak şöyle; “Zeki insanlar özgürlüklerine düşkündür. Benetton zeki insanların bir araya geldiği ve zeki bir yöneticiyle yola çıkmış özgür bir marka. Benim gibi biri ancak böyle bir atmosferde yapabileceklerini özgürce ifade edebilir. Birçok insan iş hayatında kendini özgür hissetmiyor. Bir patron için çalıştığınızda yaratıcılığınızın ve çalışkanlığınızın bir limiti oluyor. Bir anlamda özgürlüğünüzü kaybediyorsunuz. Benetton’da durum benim için tam istediğim gibi geliştiği için bu kadar uzun yıllar kopmadık diyebilirim”.
Başarıyı tek bir alanda yeterli bulmayan tam bir mükemmelliyetçi
İnsanın hayatının tek bir alanında başarılı olmasını asla yeterli bulmayan Toscani; “Başarıya daha doğrusu başarı hissine günün her saati sahip olmalısınız. Eğer durum böyle değilse o başarı değildir. Düşünün… iş yerinizde çok başarılısınız ama evde çocuklarınız sizden nefret ediyor. Eşiniz sizinle ilgilenmiyor, köpeğiniz bile size sürekli havlıyor. Eşiniz ve çocuklarınız sizi gördüğünde mutlu olmalı. Köpeğiniz havlamak yerine üzerinize atlamalı. Aileniz, arkadaşlarınız kısacası sizi çevreleyen yaşam alanlarınızdaki herkes sizden hoşnut olursa o zaman gerçekten başarılı olursunuz” diyerek konuyu gayet net açıklıyor.
Kendini sevmekte çok bonkör bir duayen
Toscani’nin konuyla ilgili yaklaşımı gayet net. Büyük usta kendinizi başarılı buluyor musunuz sorusuna aynen şöyle cevap veriyor. “Ben dünyanın en şanslı ve en imtiyazlı insanıyım bence. Siz de tevazu göstermeyerek kendiniz için bunu söylemelisiniz ve bundan utanmamalısınız. Kendinize değer vermekle ilgili bonkör olursanız hayatınız değişir. Yapabileceklerinizi yeterli ya da yetersizlik kavramı üzerinden değerlendirmeyin ve olduğunuz durumdan hoşnut olmaya bakın. Yani kimseniz o olun”.
Yaratıcı işler her zaman minimal fikirlerden çıkar
Tespite katılmamak mümkün değil. Duayen reklamcı bakın ne diyor; “Bana göre karmaşık ve açıklaması zor olan fikirler tam bir zırvalık. Komplike fikirlerden hızla uzaklaşmalısınız. Fikirlerinizi sadeleştirmenin yollarını aramalısınız. Anlatmak istediğinizi en basit şekilde anlatın ki insanlar “Bunu ben de yapabilirdim” desin. Ürettiğiniz herşeyde bunu dedirtirseniz büyük ihtimalle doğru şeyi yapmış olursunuz.”
Kendinize olan güveniniz tamsa fark edilmemeniz imkansızdır
Dünyaca ünlü bir çok markanın birlikte çalışmak için can attığı ünlü reklamcı Toscani, büyük markalarla yolunun kesişmesini şu sözlerle açıklıyor. “Benimle çalışmak isteyen markaların hepsi yaptığım işleri bilen ve takip eden markalardı zaten. Bu anlamda onlar beni seçti diyebilirim. Dikkatlerini çekmemde işlerimin etkisi belirleyici olmuştur diye düşünüyorum. Prensip olarak çalışma şeklime müdahale etmeyerek özgürlüğümü kısıtlamamalarından dolayı işbirliklerimiz daha kolay gelişti.”
İnsanları Mutlu Etmek İçin Çalışmayın
Mutlu çalışmanın sırrını insanları değil kendimizi mutlu ederek çalışmaya bağlayan Toscani, konuyu kendi hayatından hareketle şu sözlerle izah ediyor.”Ben hiçbir zaman insanları mutlu etmek ya da başarılı olmak için çalışmadım. İçinde bulunduğum her projede ve yaptığım her işte sadece kendi istediklerimin peşinden gittim. Yaptığım hiç bir işte para odaklı da olmadım ve aç kalmaktan hiç korkmadım. Tüm bunlar kendimi istediğim gibi ifade edebilmem için gerekliydi.”
Türk reklamcılarla ilgili fikirleri de hayli çarpıcı
Reklam dünyasında çığır açan ve birçok kampanyanın altında imzası olan Oliviero Toscani, Türk reklam dünyası ve reklamcıları özelinde tartışmaya açık bir yorum getiriyor. Ünlü reklamcının yorumu tam olarak şöyle; “Türk reklamcılığının maalesef Anglo-Amerikan kültürüne ve diline öykündüğünü düşünüyorum. Yani popüler ve alışılagelmiş klişeleri kullanmaktan geri duramıyorlar. Dünyanın birçok yerinde reklamcılar aynı yanlışa düşüyor. Top modeller, ünlü isimler, güzellik, komiklik, geleneksel detaylar hakim oluyor. Yeni ve aykırı olabilecek alanlardan kaçınıyorlar. Bu pek benim tarzım değil.”