Türk karikatürünün efsane ismi, yarattığı karakterlerle hafızamıza kazınan Oğuz Aral’a yaraşır bir liste hazırlamak için derin bir nefes çekerek başlıyoruz yazmaya. Biz onu Gırgır dergisiyle ve o unutulmaz yalınlıktaki karikatürleriyle tanıyoruz ancak o aynı zamanda bir pandomimci ve de çizgi film yaratıcısı. 1936’da Silivri’de doğan Aral’ın aramızdan ayrılışının üzerinden tam 11 yıl geçti. 26 Temmuz ölüm yıl dönümünde kendisini hasretle anıyoruz.
Karikatüristliğe Hızlı ve Sağlam Bir Giriş
Oğuz Aral karikatüristlik ile uzun süreli ilişkisine genç yaşlarda başlayan bir isim. Hemen hemen her yaratıcı ve aykırı insanın yaptığı gibi İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin üçüncü sınıfından ayrılarak hayatın kollarına atılır. 1950’den sonra döneme damgasını vurmuş Akbaba, Marko Paşa, Dolmuş gibi çeşitli dergi ve gazetelerde karikatür çizer. Henüz 17 yaşına geldiğinde dönemin en büyük ve en uzun süreli yayın yapan mizah dergisi olan Akbaba’da profesyonel anlamda çalışmaya başlar. Kısa sürede tanınır ve hayran kitlesini oluşturur.
Pandomimci ve Yönetmen Tarafı
Malesef birçoğumuz kendisini sadece karikatürist kimliği ile tanıyoruz ancak Oğuz Aral aynı zamanda bir pandomimcidir de. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde pandomim gösterileri sergileyen Aral’ın tiyatroya ilgisi 1958’de kurduğu pandomim tiyatrosu ile başlar ve gelişir. Yazarlığı ve yönetmenliğinin yanı sıra dekor tasarımını da üstlendiği ‘Huysuz İhtiyar’ yıllarca sahnede kalır. Sanatçı, yakın dostu Müşfik Kenter’in 1980 yılında oynamaya başladığı “Bir Garip Orhan Veli” adlı tek kişilik oyunu da yönetir. Oyunun 22 yıl boyunca seyirciyle buluşma sayısı 5.000’i aşar. Ayrıca Türkiye’nin ilk canlı karikatür stüdyosunu kurar ve burada reklam filmleri yapar.
Türk Çizgi Filminde ve Çizgi Romanda Çok Önemli Bir Yere Sahiptir
Koca Yusuf (1966), Direkler Arası (1967), Bu Şehri İstanbul (1968), Ağustos Böceği ile Karınca (1971) adında çizgi filmleri Türk halkıyla buluşturur. Türk çizgi film sektöründe mühim ve sarsılmaz bir yere sahiptir.
‘’Köstebek Hüsnü’’, ‘’Mayk Hammer’’, ‘’Utanmaz Adam’’, ‘’Vites Mahmut’’, ‘’Hafiyesi Mahmut’’ gibi, halk tarafından tutulan çizgi roman kahramanları yaratır. Bunlardan ‘’Avanak Avni’’, en çok tutulanı olur. Toplumsal sorunları, kendine özgü tipler aracılığıyla, kitlenin beğenisini ve algı yeteneğini gözden uzak tutmayan bir görüş doğrultusunda, karikatür dünyasına mal etmekte yeni bir çizer kuşağının öncüsü olur.
Her Derde Devadır, Gırgır da Gırgır
1972 yılında Mizah dergisi Gırgır’ı kurar ve yönetmeye başlar. Zamanında, Gırgır dergisinin tirajını 500 bin adedin üzerine çıkararak, dünyanın üçüncü büyük güldürü dergisi durumuna getirir. Türkiye’de bir karikatür dergisi için ciddi rakamlardır bunlar. Kadrosu ve imtiyaz sahiplerinde büyük değişikliklerle günümüzde halen yayınlanan Gırgır, Türkiye’nin en çok satmış kült mizah dergisidir. Derginin ilk yıllardaki sloganı; “Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser. Her derde devadır, gırgır da gırgır” idir.
Oğuz Aral’ın Dilinden Gırgır
”Gırgır mizah dergisini çıkarırken okur olarak gençlik kitlesi¬ni hedeflemiştim. (Zaten ben bile gençtim.) O sıralar, yeni türeyen bir genç tipi vardı. Kendini zeki, bitirim, uyanık ve dayanılmaz çapkın zanneden fakat aslında meteliksiz, ezik ve epeyce de avanak bir gençlik… Üstelik bu avanaklık, saf ve sevimli avanaklıktı.
Gırgır’ın belki de en önemli özelliği kendi okuru ile dalga geçebilmesiydi. Gırgır’dan önceki mizah dergileri (Marko Paşa, dahil) sadece politikacı, vurguncu iş adamı ve devlet otoritesini eleştirmişlerdi. Yani bizim dışımızda kötü kişileri…
Mizahçılıkta en kolay iş, üçüncü şahısları eleştirmektir. Bu durumda mizahçı ile okur ortak olup kendilerinin dışındaki herkese veryansın ederler. Bir anlamda dedikodu yapmak gibi bir iş. Zor olan mizahçının kendisiyle dalga geçebilmesidir. Ama ondan da zoru mizahçının kendi okuruyla alay edebilmesi ve onu eleştirebilmesidir!..”
Bir Diğer Bize Kazandırdığı Dergi; Avni
Gırgır’ın yönetiminden zorla alınması sebebiyle ve derginin el değiştirmesi üzerine 1989 sonlarında “Avni” adlı yeni bir mizah dergisi çıkarmaya başlar, 1996 yılına kadar da çıkarmaya devam eder. Derginin kapanmasının ardından Hürriyet Gazetesi’ne geçen Aral, vefatına kadar karikatür ve yazılarını bu gazetede yayınlar.
Eşsiz Bir Mizah Anlayışı
Güncel, halkın anlayabileceği, basite indirgenmiş bir karikatür anlayışına önem veren Aral, farklı mizah anlayışı ile dikkat çeker. Aral eski kuşak çizerlerden kopup kendi çizer kuşağını kendisi yetiştirir. Kendisinden önceki mizah dergilerinin elitist tavrını terk edip, döneminde “sulu mizah” denilerek küçümsenen, argo, cinsellik ve mahalle hayatını işlekten çekinmeyen yeni bir anlayışa yönelir. Bu anlayış doğrultusunda, yayına başladığı ilk yılın sonunda Gırgır dergisi 45 bin satıyordu. Hasan Kaçan, Latif Demir, Mehmet Çağçağ, Metin Üstündağ, Gani Müjde gibi onlarca ünlü karikatürist ve yazar, Oğuz Aral’ın yönetimindeki Gırgır dergisinde yetişen isimler arasında yer alır.
Meşhur Avanak Avni
Avanak Avni, Oğuz Aral’ın Gırgır dergisi için ofis-boy olarak çalışan Rıza Külegeç adlı çocuktan esinlenerek yarattığı bir karakter. Avni tipik bir gecekondu mahallesi çocuğudur. Hep ezilir ama hiç boyun eğmez. Bazen hileyle, bazen kurnazlıkla, bazen boyun eğer görünerek hakkını korumaya çalışır. Mahallesindeki iri kıyım Deve Dilaver’den dayak yer, mahalle arkadaşı Leyla’ya ise aşıktır ama derdini anlatamaz, çünkü konuşmayı sökmemiştir henüz. Temmuz 2006’dan itibaren Penguen dergisi çizerleri Oğuz Aral’ın anısına Avni’nin karikatürlerinin aynısını kendi kalemlerinden çizerler.
Aral, Kendisinden Meşhur Karakteri Avni’yi Anlatıyor
”O yıl Avni futbolcular ve politikacılar dahil ülkenin en ünlü kişisi oldu. Tabaklarda, bardaklarda, tişörtlerde, çarşaflarda, kolyelerde, kalemlerde, aklınıza gelebilecek her türlü tüketim mad¬desinde resmi basılır oldu. Hatta bununla da kalmadı. Avrupa’da duvarlarda afişlerini Avrupalı gençlerin yakalarında rozetlerini gördüm. Bir Meksika dergisi de Avni’yi kapak yaptı. Avni’yi üçüncü dünya ülkelerinin simgesi olarak seçmişlerdi. Irkçılığa karşı bayrak yapmışlardı.
Tabii bütün bu olanlar benim iznim dışında oluyordu. Avni yıllarca ticaret amacıyla kullanıldı. (Hâlâ da kullanılmakta) Eğer Türkiye’de Avrupa ya da Amerika’daki gibi sanatçıyı koruyan telif eserleri kanunu olsaydı şimdi bunca milyon doları ne halt ede¬ceğimi kara kara düşünüyor olacaktım Yani beni Allah korudu!’
Aşk Hayatı ve Evlilikleri
İlk evliliğini 1956 yılında Sevil Güner Ener ile yapan Oğuz Aral,1964 yılında boşanır.
İkinci ve son evliliğini balerin Tolga Tiğin ile 1964 yılında yapar, çiftin beraberliği Oğuz Aral’ın vefatına kadar devam eder. Aral’ın Elgin adında bir kızı, Seyit Ali adında da bir oğlu olur.
Tatlı Sert Bir Adam
Bu denli üretken bir adamın çalışma hayatındaki halinden bahsetmeden olmaz.İşindeki titizliği ile bilinen ünlü karikatürist, beğenmediği işleri tekrar çizdirir, çalışanlarına karşı tatlı-sert bir tutum içinde davranır. Çalıştığı dergilere yollanan amatör karikatürleri tek tek inceler, yayınlanmaya uygun bulduklarına mutlaka telif hakkını öder.
Huysuz Bir İhtiyar
Lakabı olan “Huysuz İhtiyar”‘ı kendisi koymuş olan Oğuz Aral’ın “gereksiz taramalardan kaçın” sözü, yetiştirdiği her usta tarafından kendi öğrencilerine aktarılmaktadır. ‘Huysuz İhtiyar’ Oğuz Aral’in Pazar yazılarından derlediği ilk kitabının da ismidir aynı zamanda. Yetiştirdiği mizahçılar ve çalışma arkadaşları tarafından 2005 yılında Cihangir Parkı’na dikilen heykeli, daha sonra iki defa saldırıya uğramış, her seferinde tekrar yapılarak yerine konulmuştur. En son 2008 şubatında gerçekleşen üçüncü saldırıdan sonra heykel onarılamayacak duruma gelmiş, yerine yenisinin konulmasına karar verilmiştir. ‘Huysuz İhtiyar’ Oğuz Aral’in Pazar yazılarından derlediği ilk kitabının da ismidir aynı zamanda.
Son Saatlerinde Bile Mizahı Bırakmaz
Tüm bu yorucu hayatının üzerine elinden hiç düşürmediği sigara ve günde 40 bardağa yaklaşan çaylar ve kahveler yüzünden pek çok kez tehlikeler atlatır. Yorulur ve gittikçe daha da “Huysuz İhtiyar”laşmaya başlar. Tüm işlerini bir yana bırakıp Levent’teki evine dinlenmeye gider. Burada ahçılığa merak sarar. Ebru ve seramiğe başlar. Pek çok iş yerinin dekorasyonunu üstlenir. Bu süreçte sağlığı günden güne kötüleşir. Pek çok ameliyat geçirir. Doktorun tüm uyarılarına rağmen o, “erik-rakı” diyetine devam eder. Bodrum’a gidiş-dönüş bilet alır. 2004’ün 26 Temmuz’unda, plajda kitap okurken fenalaşıp bayılır ve götürüldüğü hastanede vefat eder.
Kalbine yenilen Türk mizahının büyük ustası Oğuz Aral (68), yaşamının son saatlerinde bile espri yapmayı bırakmaz, doktoruyla, sağlık görevlileriyle şakalaşır. Bodrum’da kaldığı otelde fenalaşan usta karikatürist, başına toplananlara “Rahatsız olmayın, tatilinizi yapın” diyen Aral, kendisini sedyeyle taşıyan doktor ve sağlık görevlilerine de “Çocuklar kusura bakmayın, ihale size kaldı galiba. Aman ne olur çevreye hissettirmeyin. Doktorum, şapkam da sende hatıra olarak kalabilir” der. Son saatlerinde bile espirili halini sürdürür.