Gişe rekorlarının ardı ardına kırıldığı, sürekli bir değişime ve sinerjiye tanık olunan bir kültür-sanat çağında, kendine ait bir tarzı ve anlatısı olan yönetmenler gittikçe azalıyor. Gerçek bir sinemacılık anlayışı, dönemsel olarak beğenilen film unsurları içinde genellikle tek tipleştirilir ancak bunun dışında kalan özgün yapımlar da üretilmeye devam eder. Nicolas Winding Refn işte bu yapımların yönetmenidir.
Refn’in filmlerinde kullandığı fikir ve motiflerin fetişleştirilmesi, eleştirmenlere göre sanatsal kaygılardan ziyade yönetmenin kendi bireysel arzularından kaynaklanmaktadır. Nicolas Winding Refn, verdiği demeçlerde filmlerinin izleyicileri bölmesinden hoşlandığını ve onlarda öfke uyandırmanın bile kendisi açısından olumlu olduğunu sık sık dile getirmiştir.
Sanatsal olarak, Refn’in tarzı ikoniktir. Sinematografisine karakterini veren, gücü ve duyguları betimlemek için birçok simetrik çerçeve ve açı kullanımıdır. Renk şeması seçimleri, duyguları gerçekten vurgulama amacı taşır. Nicolas Winding Refn filmlerinde soluk renkler ve neon renkler önemli bir rol oynarlar. Örneğin, bir intikam ve kefaret hikayesi olan Only God Forgives, baştan sona kırmızı ışık ve neonla aydınlatılmıştır.
Nicolas Winding Refn filmleri, genellikle şiddet içerikli ve içsel arzulara dayalı hikayelere sahiptir. Filmlerinin çoğunun olay örgüsü, yeraltı dünyası veya Los Angeles şirketleri gibi mekanlarda geçmektedir. Bununla birlikte, çalışmasının en önemli ve öne çıkan özelliklerinden biri, filmlerinin başrollerinde “Tek Göz” veya “Sürücü” gibi bilinmeyen ama özgün karakterlerin bulunmasıdır. Film boyunca neredeyse sessiz olan bu kahramanlar oldukça az konuşurlar, ancak amaçlarına ulaşmak için her şeyi göze almışlardır. Tehlikeli senaryolara itilen yalnız karakterler Nicolas Winding Refn filmlerinin yarattığı kültlerden bir diğeridir.
Bu yazıya da göz atmak isteyebilirsiniz: Yönetmenlerin Başka Filmlerden “Ödünç Aldığı” 13 Sahne
1. Only God Forgives – Sadece Tanrı Affeder (2013) – IMDB: 5.7
Nicolas Winding Refn’in yazıp yönettiği 2013 yapımı aksiyon filmi Only God Forgives, 2013 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye adaylığına layık görülmüştür. Bütçesini ikiye katlayarak 10 milyon dolar hasılat elde eden filmin başrolünde Ryan Gosling bulunmaktadır.
Yer, Tayland’ın ürkütücü yer altı dünyası… On altı yaşındaki Taylandlı bir fahişenin korkunç bir şekilde öldürülmesinden sorumlu olan Billy’den (Tom Burke) yaptığının intikamı alınmıştır. Billy’nin kardeşi ve yeraltı dünyasına inen bir paravan olan Bangkok Muay Thai kulübünün sahibi olan Julian (Ryan Gosling), kendisine kardeşinin intikamını almasını emreden, yer altı dünyasında hatırı sayılan annesi Crystal (Dame Kristin Scott Thomas) ile uğraşmaktadır. Ancak Billy’nin öldürülmesinin arkasındaki kişi, katana kullanan ve “İntikam Meleği” olarak tanınan Chang’dir. (Vithaya Pansringarm) Crystal, bu tarz intikam eylemleri organize eden ve kendi adaletini hızlı bir biçimde sağlayan Chang’den oğlunun intikamını almaya yemin eder. Ancak, Chang’ın dur durak bilmez adalet çabasının önünde durabilecek midir?
2. Fear X (2003) – IMDB: 6.0
2013 yapımı psikolojik gerilim filmi Fear X, Sitges Festivali’nde En İyi Film dalında ödül adaylığına sahiptir. Filmin başrol koltuğunda John Turturro oturmaktadır. Film ilk gösterimini Sundance Film Festivali’nde yapmıştır. Ciddi bir gişe başarısızlığına sahip olan yapım, buna karşın eleştirmenlerce etkileyici bir film olarak görülmektedir.
Bir alışveriş merkezinin özel güvenliği olan Harry; eşinin bir garajda öldürülmesinin ardından, onu kimin ve neden öldürdüğünü bulmak için saplantılı bir biçimde çabalamaya başlar ve alışveriş merkezinin güvenlik kamerası görüntülerinin tamamını inceler. Anlamlı bir ipucu bulduktan sonra, araştırmasının giderek daha karanlık bir hâle bürünmesinin tanığı olacaktır.
3. Valhalla Rising – Cennetin Kapısında (2009) – IMDB: 6.0
2009 yapımı bir tarihi macera filmi olan Valhalla Rising’in başrol koltuğunda usta oyuncu Mads Mikkelsen oturmaktadır. 6 milyon dolara yakın bütçesine karşın sadece 700.000 dolar civarı hasılat elde edebilen film, Nicolas Winding Refn’in ciddi gişe başarısızlıklarından bir diğeridir. Buna karşın filmin ciddi bir hayran kitlesi bulunmaktadır.
MS 1000 yıllarında yaşamış olan ve doğaüstü bir güce sahip dilsiz bir savaşçı olan Tek Göz, İskandinav kabile reisi Barde tarafından yıllarca esir tutulmuştur. Bir erkek köle olan Are’nin yardımıyla, onu esir alan kişiyi öldüren Tek Göz, Are ile birlikte esir tutulduğu yerden kaçarak karanlığın kalbine doğru bir yolculuğa başlar.
Tek Göz ve Are, bu yolculukları sırasında bir Viking gemisine binerler; ancak gemi kısa süre sonra sonsuz bir sis tarafından yutulur. Bu sis, yalnızca mürettebat bilinmeyen bir karayı gördüğünde dağılacaktır. Yeni dünya sırlarını açığa vurmaya başladığında, Vikingler korkunç ve kanlı kaderleriyle yüzleşirler. Bu esnalarda Tek Göz de gerçek benliğini keşfedecek ve sorularına yanıtlar bulacaktır.
4. The Neon Demon – Neon Şeytan (2016) – IMDB: 6.1
Cannes Film Festivali’nden En İyi Soundtrack ödülü almasının yanı sıra, yine aynı festivalde Altın Palmiye ve Queer Palmiye ödüllerine aday gösterilen 2016 yapımı psikolojik gerilim filmi The Neon Demon’ın başrolünde Elle Fanning bulunmaktadır. Film ilk gösterimini yine Cannes’da yapmıştır.
Ailesini kaybetmiş bir genç kız olan ve çevresince “mükemmel güzellikte” bulunan on altı yaşındaki Jesse, başarılı bir model olmayı umarak Los Angeles’a gelir. Tek başına bir motelde yaşayan Jesse, parlak bir fotoğrafçı adayı olan Dean’e portföyü için fotoğraflar çektirir ve onunla arkadaşça bir ilişki kurar. Jesse, bir defilede makyaj sanatçısı Ruby ile tanışır ve ardından onun bir partiye gitme teklifini kabul eder. Ardından ruhları hasetle dolu olan kadrolu modeller Gigi ve Sarah ile arkadaş olur. Bu sırada ajans, Jesse’yi farklı kılan bir “şey” ile güzel bulur ve onu profesyonel fotoğrafçı Jack’e gönderir. Jesse, sektörün dikkatini çeker ve kariyerinde başarılı bir başlangıç yaşar. Ancak sektördeki hırslı ve başarı için her şeyi yapmaya hazır olan insanlar, Jesse’deki “şeyi” ele geçirmek için çok şey yapmaya hazırlardır.
5. Bleeder (1999) – IMDB: 6.8
1999 yapımı suç ve drama filmi Bleeder, filmin neredeyse tamamının müziklerle donatılması ve pek çok Danimarkalı sanatçı ile çalışılması konularında öne çıkmaktadır. Oyuncu kadrosunda Kim Bodnia, Mads Mikkelsen, Zlatko Buric ve Liv Corfixen gibi usta isimler bulunan film, piyasada pek tutunamamasına karşın güçlü bir sinema eseridir.
Leo ve Louise, Kopenhag’da birlikte yaşayan genç bir çifttir. Louise genellikle evde zaman geçirmeyi severken, Leo ise sık sık arkadaşlarıyla dışarı çıkan sosyal bir insandır. Ancak Louise, Leo’ya hamile olduğunu itiraf ettiğinde bir şeylerin fitili ateşlenir ve Leo Louise’e karşı soğuk ve mesafeli tavırlar sergilemeye başlar. Öfkesi ve kendine olan nefreti zamanla Louise’e şiddet uygulamaya başlamasına neden olur. Louis adında ırkçı bir bar fedaisi ile buluşan Leo ciddi bir şekilde saldırıya uğrar ve yaralanır. Peki ama şiddet sadece bir olgu mudur, yoksa hiç umulmayan bir dizi olayın tetikleyicisi ve habercisi mi?
6. Bronson (2008) – IMDB: 7.0
Sundance Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’ne aday gösterilen ve Sydney Film Festivali’nden En İyi Film dalında ödül kazanan 2008 yapımı biyografik suç filmi Bronson, Tom Hardy’nin canlandırdığı İngiltere’nin en tehlikeli suçlusu olarak bilinen Charles Bronson’ın yaşamını anlatmaktadır. Yıllarca hücre hapsinde yaşamış olan 69 yaşındaki Bronson, kendi yaşamını anlatan filmi oldukça beğendi ve bir röportajında yakınlarda ölse bile bu film aracılığıyla daima yaşayacağını söyledi.
1974 yılında, Michael Peterson adlı 19 yaşındaki asabi bir çocuk, kendisi için bir isim yapmak istediğine karar verir. Bunu gerçekleştirmek amacıyla, ev yapımı bir pompalı tüfek ve dayanaksız hayallerle dolup taşmış bir zihinle bir postaneyi soyma girişiminde bulunacaktır. Çabucak yakalanan ve yedi yıl hapis cezasına çarptırılan Peterson, bu 7 yıl hapsin daha sonra 34 yıla uzamasıyla çileden çıkar.
Yaşamının 30 yılını hücre hapsinde geçiren Michael Petersen’ın çocuksu kişiliği tamamen gözden kaybolur ve ikinci kişiliği olan ‘Charles Bronson’ ortaya çıkar. Bronson tam mânâsıyla bambaşka biridir ve eski Michael’den hiçbir eser kalmayana dek onun zihnini ele geçirmeye devam edecektir.
7. Pusher (1996) – IMDB: 7.3
1996 yapımı polisiye gerilim filmi Pusher, ünlü oyuncu Mads Mikkelsen’in ilk filmi olmasının yanı sıra, Danimarka sinema tarihine de adını altın harflerle yazdırmış ünlü bir eserdir. Sırasıyla 2010 ve 2012 tarihli İngilizce ve Hintçe iki uyarlaması bulunan Pusher, en başta 5 dakikalık bir kısa film olarak düşünülüyordu. Gerçekçiliğiyle öne çıkan film, Bodil Ödülleri’nde En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Zlatko Buric’e ödül kazandırmıştır.
Frank, yaptığı bir anlaşma sonucunda edindiği uyuşturucuya karşılık ödemesi gereken yüklü miktarda ücreti karşılayamayan, mafyaya borçlanmış ve polis tarafından yakalanmış eski bir uyuşturucu satıcısıdır. Uyuşturucuyu yakındaki bir göle atmayı başarır ama acımasız tedarikçisine olan borcunu ödeyemez. Frank şimdi, Kopenhag’ın yeraltı dünyasında kirli para toplamak için uzun bir yolculuğa çıkacaktır.
8. Pusher II (2004) – IMDB: 7.3
Nicolas Winding Refn mali zorluklar nedeniyle Pusher’ın bir devam filmini çekmek istemiş ve bu ikinci filmi de en az ilki kadar beğenilmiştir. Yine Mads Mikkelsen’ın başrol aldığı 2004 yapımı suç filmi pek çok ödül ve ödül adaylığına layık görülmüştür.
Tony hapisten çıkmıştır, hayatını ve kendine olan saygısını geri kazanmaya çalışmaktadır. Ancak onu dışarıda bekleyenler bunun olmasına pek de izin verecek gibi görünmüyordur. Ancak bunlara karşın yaşamını kazanabilecek mi?
9. Pusher III (2005) – IMDB: 7.3
Pusher serisinin son filmi olan 2005 yapımı suç filmi Pusher 3, eleştimenlerce beğenilmiş bir diğer Nicolas Winding Refn yapımıdır. Bu filmin Danimarka’da aldığı eleştiriler nedeniyle Nicolas Winding Refn, Danimarka sınırları içinde film yapmayı bırakmaya karar vermiştir.
Pusher üçlemesinin bu üçüncü ve son bölümünde, karizmatik Sırp aşçı Milo; kızının doğum günü için yemek hazırlamakta ve uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak adına rehabilitasyon toplantılarına katılmaktadır. Ancak hayatını tam yerine koyduğunu düşünürken -Pusher filmlerinin geleneksel olay örgüsüne uygun olarak- adı bir uyuşturucu anlaşmasına ve cinayete karışır. İşler Milo için pek de planlandığı gibi gitmeyecektir.
10. Drive – Sürücü (2011) – IMDB: 7.8
En İyi Ses Kurgusu dalında Oscar adaylığına sahip olan 2011 yapımı aksiyon ve drama filmi “Drive”, James Sallis’in 2005 yapımı aynı adlı romanından uyarlamadır. Filmin başrol koltuğunda Ryan Gosling oturmaktadır. 15 milyon dolarlık bütçesine karşın 80 milyon doları aşan hasılat elde eden “Drive” filmi, Los Angeles’ta çekilmiştir.
Cannes Film Festivali’nde Nicolas Winding Refn’e En İyi Yönetmen ödülü kazandıran film ayrıca 4 BAFTA ödülüne ve Altın Palmiye’ye de aday gösterilmiştir. Film yönetmenin en bilinen ve dünya çapındaki ününü borçlu olduğu eseridir.
Bu film, bir garajda araba tamirciliği yapan ama aynı zamanda filmlerde dublör olarak araba kullanan bir ‘sürücü’nün (Ryan Gosling) hikayesini anlatmaktadır. “Sürücü”, ayrıca ekstra para kazanmak için geceleri suç çetelerinin şoförlüğünü yapmaktadır. Komşusu olan Irene adlı bir kadınla ve onun çocuğuyla yakınlaşan “sürücü”, Irene’ın kocası bazı insanlara yüklü bir borç ile hapisten çıktığında onunla bir iş yapacaktır. Ama işler bir şekilde ters gider ve ‘sürücü’ kendini bulaşmak istemediği olayların ortasında bulur. Peki bu olaylardan sıyrılmayı ve değer verdiği insanları koruyabilmeyi başarabilecek midir?
Kaynak: 1