Nazimi Yaver Yenal, yeteneğiyle ilgili şüphe duyulmayan ve hatta çağdaşı olan mimarlar tarafından da ‘’Bizden ilerideydi’’ yorumlarının yapıldığı güzide bir mimar. Tüm birinciliklerine, kazandığı yarışmalara karşın tasarımlarının hiçbiri inşa edilmedi. Bu durum, bu özellikli şahsiyetin yalnızca kendisi için çizmesine ve tasarımlarında kendine özgü bir dünyayı yaratmasına yol açtı. Unutulmaya yüz tutmuş mimarımız geçen sene yapılan bir sergiyle beraberse tekrar gündeme geldi.
Nazimi Yaver Yenal 1904’te İstanbul’da dünyaya gelir. Osmanlı Devleti’nin son yıllarıyla erken dönem Cumhuriyet arasındaki geçişin yakinen tanığı olur
Bugün Mimar Sinan Güzel Sanat Üniversitesi olarak bilinen ve kıymetli ressam Osman Hamdi Bey tarafından kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi’nde eğitim görür
Bu okulun önemi; ülkemizin ilk sanat ve mimarlık yüksekokulu olmasıdır ve cinsiyet, din ayırt etmeden herkesin eğitim görebildiği bir okuldur
Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nin ilk öğretim kadrosu; soldan sağa: J. Warnia-Zarzecki, Osgan Efendi, Osman Hamdi Bey, Mimar Valori, Salvator Valeri
Bu modern ve ilerici anlayışın ön planda olduğu okulda yetişen Nazimi Yaver Yenal akademi hayatı boyunca pek çok birincilik ödülü kazanır
Bunlardan biri 1925’te Ankara’da düzenlenir ve Cumhuriyet’in ilk mimarî proje yarışmasıdır. Hemen ardından Cumhuriyet döneminde İstanbul adına düzenlenen ilk mimarî yarışma olan Haydarpaşa Garı Tamiri yarışmasını da kazanır
Kazanmasına rağmen proje hayata geçmez ve ne yazık ki bu akıbet diğer başarılarında da karşısına çıkacak bir durum olur. Görsel, Yenal’ın yarışmayı kazandığını aktarıyor. Başlıksa şu: ”Genç Bir Türk Mimarı”
1926’de mektepten mezun olur ve Akademi’nin düzenlediği ilk mimarî Avrupa yarışmasını da kazanarak Paris ve Berlin’e gitmeye hak kazanır
Paris ve Berlin mimarî üslubunu geliştirmesinde ve yeni stiller öğrenmesinde oldukça etkili olur
1932’de Türkiye’ye dönen Nazimi Yaver Yenal Akademi’de asistan olarak görevine başlar ve 1969’da emekli oluncaya dek burada kariyerini sürdürür
Türkiye’nin ilk dekorasyon yarışması olan 1933 Balkan Konferansı Tefriş Yarışması’nı da kazanır. Balkan Konferansı için tasarladığı mobilyaların görünümü
Yaklaşık kırk yıllık eğitimciliğine rağmen hiçbir zaman proje hocası olmaz ve akademideki atölyesi de tasarımlarının yer aldığı dev bir arşive dönüşür
Yenal’ın bu meziyetlerinin yanı sıra onu sıra dışı yapan şey ‘’kağıt mimarı’’ olması, tasarımlarının hemen hiçbirinin inşa edilmemesidir. Bu da Yenal’ın inşa edilmek üzere değil, kendi şahsi tutkularınca tasarım yapmasının önünü açar
Mimar Yenal sol başta oturuyor. 1987 yılında Mimar Sinan Üniversitesi tarafından fahri profesörlük unvanı alan Yenal, aynı yıl vefat eder
Daha fazla ayrıntı isteyenler için İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından çıkarılan bu kitaba bakabilirsiniz
Tanıtım bülteni de şöyle: ”Bir Kağıt Mimarının Hayali Dünyası: Nazimî Yaver Yenal sergisi, 20. yüzyıl Türk mimarlığının özgün isimlerinden Yenal’ın (1904-1987), Sanayi-i Nefise Mektebi’ndeki öğrencilik yıllarından başlayarak 1950’li yıllara uzanan süreçteki üretimlerine odaklanıyor. Ayrıca, Türkiye’deki mimarlık eğitimi tarihi, erken Cumhuriyet döneminde düzenlenen yarışmalar ile devlet-mimarlık ilişkisi gibi çeşitli konularda da önemli bilgiler sunuyor. Sergiye eşlik eden katalog, küratör Büke Uras’ın kapsamlı makalesi ile birlikte Prof. M. Baha Tanman, Prof. Behçet Ünsal ve Prof. Ataman Demir’in kaleme aldığı, sanatçının yaşam öyküsüne ve işlerine farklı perspektiften yaklaşan metinleri içeriyor.”
Kaynak: 1