Size 90’ların en sevilen Türkçe pop şarkıları desek, aklınıza ilk olarak onun şarkıları gelir eminiz… Tabii ki Nazan Öncel’den söz ediyoruz. Çünkü yıllara meydan okuyan bu efsane kadın ilk olarak o yıllarda çıktı karşımıza. Ama sanmayın ki onun hayranları, 90’larda onu dinleyenlerle sınırlı. 90 sonrası nesil de sağlam Nazan Öncel hayranı. Çünkü onun şarkıları asla zamana yenik düşmüyor -tıpkı kendisi gibi-, bugün de ilk çıktığı günkü gibi keyifle dinlenilebiliyor.
Nazan Öncel hayranı olan herkes iyi bilecektir ki, onun tarzı kimseye benzemez. Aslında hiç değişmemiştir dünden bugüne. Şarkıları çok ağır bunalımları içinde barındırır zaman zaman; zaman zaman da o kadar tatlı ve eğlencelidir ki; içiniz neşeyle dolup taşar. Şunu çok rahat söyleyebiliriz ki, Nazan Öncel’e benzeyen tek bir şarkıcı gelmemiştir Türk pop piyasasına bugüne kadar. Bu da zaten onun özgünlüğünün en açık ve net kanıtı aslında.
Biz de, şarkıları neredeyse bir kült haline gelmiş bu efsane sanatçının, hem yaşam hikayesine, hem de başarılarla dolu müzik yaşamına değinelim istedik bir parça.
Tavsiye: Listemizi okurken Nazan Öncel dinleyiniz.
Nazan Öncel, 6 Şubat 1956’da, İzmir Karşıyaka’da, öğretmen bir anne ile memur bir babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi…
Bu küçük kızın dünyaya geldiği gün, aynı zamanda anne ve babasının ikinci evlilik yıl dönümüydü. Öncel 5 yaşındayken annesi ile babası ayrıldı ve annesi başka biriyle evlendi. Ve ancak birkaç yıl sonra kızlarını yanına alabildi.
5 yaşındayken oynadığı ilk ve tek sinema filmi olan “Acı Tesadüf”te yer aldı, 6 yaşındayken ise annesinden notayı öğrendi.
Aynı erkeğe aşık iki kız kardeşin hikayesinin anlatıldığı film, senaryosunu Hümaşah Hican’ın yazdığı, Kemal Kan’ın yönettiği 1961 yapımı bir Türk filmidir. Filmin yapımcısı ise Necdet Bükey’dir. 5 yaşındaki Nazan Öncel de, çocuk yıldız olarak karşımıza çıkar burada.
Müzikle çok erken tanışan Öncel, daha ortaokula giderken gitar ve mandolin çalmayı öğrenmiş, şarkı söylemeye başlamıştı.
Lisede arkadaşlarıyla “Çılgınlar” isimli bir müzik grubu vardı. Düğün salonlarında, lokallerde şarkıcılık yapıyor ve çeşitli yarışmalardan da dereceler alıyordu. İlerleyen yıllarda Türk Pop’unun en önemli isimlerinden biri olacak sanatçımız; o yıllarda müziğe olan ilgisini profesyonel bir eğitimle taçlandırdı ve İzmir Konservatuvarını bitirdi.
1975 yılında İzmir Radyosu’nun düzenlediği bir yarışmada birinci oldu, üç yıl sonra da, sadece 22 yaşındayken, ilk 45’liğini çıkardı.
Öncel, İzmir Radyosu’nun düzenlediği Amatör Ses Yarışmasında seslendirdiği “Annem” isimli parça ile birinci oldu. Üç yıl sonra “Sana kul köle olmuştum” ve “Kader bu çekeceksin” isimli iki parçadan oluşan 45’liğini çıkardı.
“Müzik dünyasında yeni bir İzmirli” olarak ismini duyuran Öncel, “Hırçın Kız” ve “Neden” adlı iki bestesiyle Eurovision Şarkı Yarışması elemlerine katıldı ve ilk 15’e girmeyi başardı.
Eurovision başarısının ardından, 1981’de, içinde kendi parçalarının ve bilinen alaturka eserlerin yer aldığı ilk uzunçaları “Yağmur Duası”nı yayımladı. Bu plağın içinde besteleri kendisine sözleri ise babasına ait olan iki parçaya da yer verdi (Babasının şiirleriydi bunlar). Dolayısıyla ufak ufak besteci yönünü de gözler önüne sermeye başladı.
Yolunda çok hızlı bir biçimde ilerleyen Öncel, artık TV’de daha sık görünmeye; çeşitli şehirlerde programlar yapmaya başladı; 83 yılında Tanju Okan gibi bir isimle sahneye çıktı.
Müzik yaşamında henüz yeni sayılabilecek bir dönemindeyken, 1983 yılında Bursa Çelik Palas’taki yılbaşı balosunda, Tanju Okan gibi bir isimle aynı sahneyi paylaştı.
Öncel, giderek daha iyiye giden müzik yaşamına 1984’te 8 yıl gibi bir süreyle ara verdi ama geri dönüşü, tek kelimeyle “muhteşem” olacaktı.
İzmir’de yaşayan sanatçımız 1986 yılında İstanbul’a yerleşti. Müziğe ara verdiği 8 yıl boyunca da sekreterlik yaptı. Ama bu zaman zarfından aslında müziği hayatından çıkarmış değildi. Bir yandan beste yapmaya devam ediyor, bir yandan da Timur Selçuk’tan gitar dersleri alıyordu.
Ve nihayet 27 Aralık 1991’de, 90’lar pop müziğinin kalbi olacak efsane kadın, tamamı kendi şarkılarından oluşan bir albümle geri döndü: “Bir Hadise Var”
İskender Paydaş, o yıllarda müzik yaşamına yeni başlamıştı. Öncel de, Paydaş ile Melih Kibar’ın stüdyosunda iki yıl çalıştıktan sonra, 91′ de çok ses getirecek olan albümünü piyasaya sürdü.
Albümdeki tüm parçaların söz ve müziği Öncel’e aitti. “Gitme Kal Bu Şehirde” isimli efsane parça da bu albümde yer alıyordu. Sonuçta bugün hala dinliyor ve ezbere biliyoruz bu parçayı. 🙂 Nazan Öncel, bu albümüyle sesini tam anlamıyla herkese duyurmuş oldu. Hem de ne ses! 🙂
Sonrasını zaten biliyorsunuz… Aynı başarıya sahip albümler, asla zaman aşımına uğramayan şarkılar, Tarkan’la yaptıkları muhteşem düetler…
Öncel’in çıkardığı her albüm neredeyse aynı başarıyı yakaladı. Ancak 96’da çıkardığı “Sokak Kızı” albümü, onu bir parça daha zirveye taşıdı diyebiliriz. Bu albümle birlikte tarzını bir parça daha sertleştiren Öncel, hayran kitlesinin sevgisini asla kaybetmedi, daima müziğiyle adından söz ettirdi.
BONUS 1: Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi için yazdığı “Canım Benim, Nasılsın?” isimli parça, bir edebiyat uyarlaması olması bakımından Türkiye’de bir ilktir.
Öncel, 22 Aralık 2008’de çıkardığı Hatırına Sustum isimli albümünde bu parçaya yer vermiştir.
BONUS 2: “Demir Leblebi”, ülkemize eşik atlatan bir albüm olmasının yanı sıra, Nazan Öncel’in de en kişisel albümüdür.
10 Mart 1999’da piyasaya sürülen albüm, sosyal sorumluluklara işaret etmesi nedeniyle, Türkiye’ye bir eşik atlatmıştır. Ayrıca Öncel’in, Demir Leblebi isimli şarkısında, çocuk yaşında üvey babasından gördüğü tacizi yorumladığı iddia edilmektedir.
BONUS 3: Hayatımızın şarkısı “Beni bu koca şehirde yalnız bırakma”
2011 Ekim’inde annesini kaybeden Nazan Öncel, onun anısına, “Beni bu koca şehirde yalnız bırakma” isimli şarkısına, annesi ve oğlunun yer aldığı görüntülerden oluşan belgesel tadında bir klip çekti. Klip ekranlardaki yerini alır almaz da inanılmaz bir beğeni aldı. Öyle ki birçok hayranının, kendisine birebir ulaşıp “Hayatımın şarkısını yazdın” şeklinde teşekkür ettiği bilinmektedir.