Evrim teorisinin doğruluğunu yanlışlığını tartışmak bir kenarda dursun, bu önemli teorinin Darwin‘den 600 yıl önce bir İslam filozofu tarafından öne sürülmüş olması apayrı düşüncelere sürüklüyor insanı. Bahsettiğimiz insan, Nasîrüddin Tûsî.
Tûsî aynı zamanda, Azerbaycanlı halk bilimci Memmedhüseyn Tehmasib’a göre, efsanevi kişilik Nasreddin Hoca’nın gerçek kimliğidir. Bilgeliği ve bilim dünyasına getirdiği onca önemli katkıyı düşününce, bu yakıştırmayı çok da uzak bir ihtimal gibi görmüyoruz.
Kendisinin 13. yüzyılda kaleme aldığı ve ufkumuzu bir anda göklere çıkarmayı başaran eserine buyrun şöyle bir göz atalım.
Nasīr al-Dīn Tūsī İranlı bir bilge ve üretken bir yazar. Aynı zamanda mimar, biyolog, gök bilimci, kimyager, matematikçi, filozof, fizikçi, bilim insanı ve ilahiyatçı
1332–1406 yılları arasında yaşayan müslüman bilim insanı Ibn-i Haldun, Nasīr al-Dīn Tūsī’yi, İran’ın en önemli alimlerinden biri olarak göstermiştir. Tusi’nin Farsça, Arapça ve Türkçe olmak üzere, yaklaşık 150 çalışması bulunuyor.
Tusi’nin yazıları hem İslami hem de din harici (antik bilimden), seküler konuları içeriyor. Onun çalışmaları için, aslında Öklit ve Arşimet gibi bilim insanlarının çalışmalarının Arapça versiyonları da denilebilir
Tusi’nin en dikkat çekici eserlerinden biri olan ve 13. yüzyıla ait Akhlaq-i-Nasiri’de Charles Darwin’in, türlerin evrimi hakkındaki teorisinden bahseden bölümler yer alıyor
Tusi’nin evrim teorisi şu şekilde başlıyor; “Başlangıçta evren eşit ve benzer elementlerden oluşuyordu. Zaman içinde içsel çelişkiler belirmeye başladı ve sonunda, bazı maddeler diğerlerinden daha hızlı ve farklı gelişmeye başladı…”
Tusi kitabında elementlerin minerallere nasıl evrildiğini anlatıyor. Ve sonra bitkilerin, hayvanların, nihayetinde de insanların… Sonrasında ise, kalıtsal çeşitliliğin canlılardaki biyolojik evrim üzerinde ne kadar önemli bir faktör olduğunu açıklıyor:
“Yeni özellikleri daha hızlı kazanan organizmalar daha değişkendir. Ve bu sayede, diğer canlılar üzerinde avantaj kazanırlar. Bedenler, dış ve iç etkileşimler sonucunda değişir.”
Tusi, bu çalışmasında organizmaların çevrelerine nasıl adapte olduklarını da ele alıyor:
“Hayvanların ve kuşların dünyasına bakınız. korunma, savunma, ve günlük yaşam için gereken her şeye sahipler. Buna güç, cesaret, ve uygun araçlar (organlar) da dahil… Bu organlardan bazıları gerçek birer silahlar. Örneğin, boynuzlar, dişler, pençeler veya iğneler.” Bazı hayvanlarda bulunan iğneler, tıpkı bir oka benzer. Korunmak için özel bir organı olmayan hayvanlar, (ceylan veya tilki gibi) kendilerini hızlıca kaçarak veya kurnaz zekalarıyla korurlar. Bazılarıysa (arı, karınca ve bazı kuş türleri) kendilerini korumak ve birbirlerine yardım etmek için birlikte hareket ederler.
Tusi, canlıları 3 tipte ele alıyor: bitkiler, hayvanlar ve insanlar. Ve şunları yazıyor:
“Hayvanlar bitkilerden yukarıdadır çünkü bilinçli hareket etme yetisine sahiptirler. Yiyeceğin peşinden giderler, işe yarayan şeyleri bulur ve yerler. Hayvan ve bitki türleri arasında pek çok fark vardır. Öncelikler, hayvanlar alemi daha karmaşıktır. Ayrıca, mantıkları, hayvanların en fayda veren özelliğidir. Mantık sayesinde, yeni şeyler öğrenebilir, yeni olana yani doğalarında olmayan şeye adapte olabilirler. Örneğin, eğitimli bir at veya avcı bir kartal, hayvanlar alemindeki en üst noktadadırlar. İnsanın mükemmelliğinin ilk adımları burada başlar.”
Tusi daha sonra, insanın gelişmiş hayvanlardan nasıl evrildiğini açıklıyor:
“Batı Sudan’da ve dünyanın diğer uzak köşelerinde yaşayan bazı insanlar. Yaşadıkları bölgelerdeki hayvanlarla çok yakın, benzer alışkanlıklara ve davranışlara sahiptirler. İnsanoğlu, kendisini diğer canlılardan ayıran bazı özelliklere sahip olduğu gibi, hayvanlar, hatta bitkiler alemine uyan özellikleri de mevcuttur. İnsanoğlu meydana gelene kadar, organizmalar arasındaki tüm farklılık doğayla ilgiliydi. Bir sonraki adım, ruhsal mükemmeliyet, irade, gözlem ve bilgi ile ilgili olacak. Tüm bu gerçeklikler, insanoğlunun evrim merdivenlerinde orta aşamada olduğunu kanıtlıyor. İnsan, doğasına bakıldığında daha aşağıdaki varlıklarla ilişkili görünüyor. Ve onu üst düzeye taşıyacak tek şey, iradesi olacak.”