Kasımda aşk mı başka doğalgaz faturası mı başka tartışılır. Yine de mevsimler üstü bir konu da yok değil. Hepimizin, içine girdiğimiz kalabalıklardan mutlu olmak adına asla medet umamadığımız zamanlar vardır. Bir parti, mezuniyet balosu ya da güzel bir etkinliğe “Sen de gel!” davetlerinde bir güzellik göremeyebiliriz. İnsan aslında öyle hüzün yüklü bir varlık ki; kendine yönelen gözler bir başka tarafa baktığı zaman mutsuz olur, hatta depresyona bile girebilir. Böyle anlarda; bir insan ya da bir eser ama mutlaka kanlı canlı bir şeyin iyi etkilerine ihtiyacımız vardır. Başlıkta belirttiğim konuya hem değinip hem de teğet geçiyorum değil mi? İşte sizi mutlu edebilecek 10 kitap!
1. Tavuk Suyuna Çorba (Jack Canfield – M. V. Hansen)
İlkokul yıllarında, sevdiğimiz o edebiyat öğretmenimizin bize önerdiği kitaplardan biridir. Kitabın şiarı, kapağında da belirtildiği üzere; hayallerinizdeki hayatı yaşamanın yolları. Eser, kasım soğuğunda ve şayet üzgünseniz sizi ısıtacak birbirinden sıcak 60 öyküden meydana geliyor. Kitabın iki yazarı da bu öykülerde yaşamın zorlukları, hayallerinize nasıl ulaşabileceğinize dair bir tür hayat dersi veriyor. Ama bunu yaparken “Bizim zamanımızda” kalıplarıyla okuyucusunu sıkıp kendi iktidarını kurmaya yeltenmiyor. Bir alıntı ile sizi bu kitabı okumaya teşvik edebilirim belki: “Çocuğunuza gökkuşağını gösterirken işiniz bekleyebilir ama gökkuşağı işinizi bitirmenizi beklemez.”
2. Hector’un Mutluluk Arayışı (François Lelord)
Sizi şen bir beşikte birazdan uykuya dalacakmış gibi tatlı ve güvenli hissettirecek bir kitap. Hector adında, kendinden pek de hoşnut olmayan bir genç bir psikiyatristin arayışını konu alıyor. Mutluluğun malzemesinin neler, zamana mı yoksa şartlara mı bağlı ve bir amaç mı olduğunun yolculuğuna çıkıyor kahramanımız. Siz şuna katılıyor musunuz: “Bilmek ve hissetmek birbirinden farklıdır ve esas önemli olan hissetmektir.”
3. Uçurtma Avcısı (Khaled Hosseini)
Son yıllarda popülaritesi artan bir kitap olsa da içerdiği duygu bileşenleri inkâr edilemez bir şekilde güzelliklerle dolu. Kitabı bitirdikten sonra belki benim gibi çocukluk masumiyetinizi ne zaman kaybettiğinizi düşünebilir, ardından onu aramaya başlayabilirsiniz. Ünlü ve zengin bir işadamının oğlu Emir ile, onların hizmetkârının oğlu Hasan, eserin kahramanları. Sosyal, kültürel ve ekonomik olarak birbirlerinden farklı olan bu iki veledin kesişen yolları, maceraları, aralarındaki mutlu ve hüzünlü ilişki eserin konuları. Okurken kendinizi bir lunaparkta ama kırık bir salıncak gibi hissedebilirsiniz: “Afganistan’da çocuk var, çocukluk yok.”
4. Artık Biliyorum (Oprah Winfrey)
Amerika televizyonlarının en ünlü talk show programcılarından biri olan Oprah Winfrey, aynı zamanda büyük de bir kitap kulübünün kurucusudur. Dilediğimiz hayatı yaşamak adına ne kadar ileri gidebilir, ne kadar cesur olabiliriz? Belki Oprah’ın kitaplarına şöyle bir göz atarsanız bu soruların cevabına yaklaşabilirsiniz. Bu eserini ise size ilham verecek, mutsuz ve umutsuz bakış açınızın içerisinde o diğer kapıyı açmanızı sağlayabilecek satırlar saklı. Üstelik tepeden bir bakış açısıyla değil de, mizahla dolu bir şekilde: “Bize sürekli genç, canlı ve ‘seksi’ değilsek önemsiz olduğumuzu söyleyen gençlik takıntılı bir kültürde yaşadığımız kesin. Ama ben bu kadar bozuk bir gerçeklik algısını kabul etmiyorum.”
5. Çoluk Çocuk (Patti Smith)
Punk müziğin kraliçesi, tanrıçası olarak da bilinir Patti Smith. Hepsinden öte, o büyük bir şairdir ve adeta her şiirinde kendi ruhunu somutlaştırır. Müzik, sanat ve serserilik anılarıyla dolu bu kitabı, gençliğinin büyük aşkı ve dostu olan Robert Mapplethorpe ile başına gelen serüvenleri içeriyor. 70’li yıllara, hele ki o dönemin Rock and Roll kültürüne, New York’una meraklıysanız sizi o dünyadan beslenerek bugünlere gelen ve ruhunda hâlâ o kapanmamış devrin izlerini taşıyan sanatçının kitabına davet etmekte hiç çekince duymuyorum: “Benim iyi olmaya çalışan kötü bir kız, onunsa kötü olmaya çalışan iyi bir oğlan olduğunu söyleyip kendimize gülerdik. Yıllar içinde bu roller değişti, sonra tekrar değişti, ta ki çift yönlü tabiatlarımızla barışana kadar. İkimiz de çelişkili ahlak anlayışına sahiptik; karanlık ve aydınlık.”
6. Evlenmeden Önce (Doğan Cüceloğlu)
Ünlü psikolog ve iletişim uzmanı Doğan Cüceloğlu’nu bir şekilde duymayan yoktur. İnsan deneyimlerini ve daha iyi bir hayat kurmayı sağlayacak yöntem ve teknikleri bize sunan araştırmacı, yazar bu kitabında da o “alyans”la beraber neler olduğunu, olabileceğini anlatıyor: “Evlenmeden önce aralarındaki ilişkiyi önemseyen, üstüne konuşan, sohbet eden, zaman ve emek veren çiftler, evliliklerinde kendi farklı öykülerinden ‘bizim öykümüz’ dedikleri yeni bir öykü oluşturmayı başarırlar.”
7. Yabana Doğru (Jon Krakauer)
“Into the Wild” ile de filmleştirilen ve uçarı yanımızı simgeleyen eser belki de her şeyi bırakıp safı, saf hayatı bulmak isteyenlerin bir haritası olabilir. Her şeyden evvel bilmelisiniz ki bu bir gerçek yaşam öyküsüdür. Kariyer, evlilik, düzenli ve iyi gelirli bir hayat tabii ki elimizin tersiyle itilmeyi hak etmeyebilir. Ancak buzdağının görünmeyen kısımlarını merak biri daha fazlasını isteyecektir, hiç şüphesiz: “Hayattan daha fazlasını almak istiyorsan, Ron, monoton bir güvenlik hissine dair inadını bir kenara bırakıp, sana ilk başta çılgınca gelebilecek bir hayata adım atmalısın.”
8. Benim de Söyleyeceklerim Var! (Umut Sarıkaya)
Türk mizah tarihinde, çizdikleriyle “tespit adamı” olarak bilinen karikatürist, yazdıklarıyla da kendine özgü dünyayı ve dili gözler önüne seriyor. Bir karikatüristin, diğer çizer arkadaşlarıyla ve günlük hayatıyla dolu bir hatırat kitabı bu. Hayatın her gün tekrarlanan olay ve diyalogları içerisinde dikkatimizi çekmeyen sayısız ayrıntı olduğunu Sarıkaya çizdikleriyle olduğu kadar bu kitabıyla da ispatlıyor: “O an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise flash tv’ydim. O ‘Ustalara Saygı Kuşağı’ ben ‘Türkü Bacı’ programıydım. O anda ilişkiyi kafamda bitirip çökeleğimi bulgurumu alıp eve geldim.”
9. Ham (Burcu Bakdur)
YouTube’daki “Nedir” kanalında sunduğu eğlenceli içeriklerle tanımaya başladığımız Bakdur’un ilk kitabı. Genç ve başarılı bir kadın, beri yandan sarsıcı dizeleriyle dolu bir kitap herhalde çoğumuzun ilgisini çeker. Ekranlarda gördüğüm(üz) kadarıyla samimi, içten ve olağan halleri kendisini sevmemizi sağlayan en önemli özellikleri arasında belki de. Böylesi bir kişiliğin adeta “iç dökümü” Ham. Yapınıza göre; puslu gecelerde de, güneşli sabahlarda da okuyabileceğiniz eser, ağırlıklı olarak “güven” duygusu ve bunun zedelenmesine yöneliyor: “Müzik her şeyi güzelleştiriyor. Söylenecekler, söylenmeseler de olur. Müzik zihnini ele geçirdiğinde, bedenini serbest bırakmak, hiçbir şeye hazır olmamak çok güzel.”
10. Bir Başka Paris (Orhan Okay)
Diğerlerine kıyasla farklı bir kitapla karşı karşıyayız. Ancak; sanat, aşk, eğlence dediğimiz zaman göreni görmeyeniyle çoğumuzun aklına bir Paris gelir değil mi? Dahası; Hoca Tahsin Efendi de vaktiyle “Ey efendi Paris’e git akl u fikrin var ise/ Âleme gelmiş sayılmaz gitmeyenler Paris’e” diyor. Görseller ve 20. asrın Paris’iyle dolu olan kitabı almadan geçmeyin derim: “Paris… Güneşin cimri davrandığı, kapalı havaların ve yağmurun bol olduğu iklimi, bu yüzden her zaman yemyeşil parkları, hemen şehrin içinde sayılabilecek ormanları, gündüzün ve gecenin her saatinde canlı bulvarları, korku veren dar sokakları, sefahat ve eğlence yerleri, adeta estetik bir zevkle tezyin edilmiş vitrinleri olan mağazaları, dini hayatı, müzeleri, konser salonları, üniversitesi, kitapçıları, sokak ressamları, sokak çalgıcıları ve fanfarları, kadın veya erkek, genç veya yaşlı çok defa şık giyinmiş, zarif konuşan insanları, bunların hemen yanında metro koridorlarında, kirli havanın ısıttığı metro ızgaralarında uyuyan kloşarlarıyla bana göre yine bir başka Belle Époque’ü yaşıyordu. Bugün de şüphesiz öyledir demek istiyorum. Ve yine şüphesiz değişen çok şey de olmuştur diye düşünüyorum. Ama yakın yıllarda oradan gelenler hiç de güzel haberler getirmiyor. Demek 1960’lar da rüya oldu…”