“Baba” yakıştırması hiçbir şarkıcıya ona yakıştığı kadar yakışmadı. Orhan Baba? Ehhh… Ferdi Baba? Olmuyor… İbrahim Tatlıses’e böyle bir deneme yapmamıza gerek bile yok. Konserlerinde göğsünü kan gölüne çeviren dinleyici kitlesi ona “Baba” dediyse bir sebebi vardır bunun, değil mi? Uzakta aramamıza gerek yok bu sebepleri.
Hangi ortamda olursa olsun bozmadığı doğallığı, “bir bilete bir jilet” konserlerinde kendini jiletleyen başı dumanlılara söylediği “Oğlum yapmayın, lütfen yapmayın” şeklindeki samimi çağrıları, hiçbir zaman değişmeyen dumanlı kafası…
Arabeskin hiçbir zaman sadece bir müzik türü olmadığını da eklemek lazım bu arada. O her şeyden önce bir kültür. Köyden kente göç eden ve kentli elit zümre tarafından dışlanan milyonlarca insanın kendini ifade etme şekli, hatta kimliği. Müslüm Gürses de sesi ve tavrıyla, bu ezilen kesimin bir numaralı ikonu, tanrısı. Gelin de hakkında doktora tezi bile yazılan Baba Müslüm’ü biraz daha yakından tanıyalım.
1. Kerpiç bir evde başlayan yoksulluk dolu bir yaşam
7 Mayıs 1953’te Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde, kerpiç bir evde dünyaya geldi. Annesinin adı Emine, babasının adı Mehmet’ti. İki de kardeşi vardı Müslüm’ün; Ahmet ve Zeyno. O zamanlar Müslüm Gürses değildi, Müslüm Akbaş’tı.
2. Maddi zorluklar ve sonrasında Adana’nın taşlı yolları
Üç yaşına kadar Şanlıurfa’da yaşadı. Sonrasında ekonomik nedenlerden dolayı ailesi ile birlikte Adana’ya göç etti. Şarkıcılığa 12 yaşındayken Adana’da bir çay bahçesinde başladı. Terzi çıraklığı ve kunduracılık da yaptı.
3. Önce anne, sonra kardeş acısı
Zor olan sadece yaşam mücadelesi değildi. Müslüm önce annesini kaybetti. Ama herhangi bir hastalıktan falan değil, babası Mehmet Akbaş annesi Emine’yi öldürür. Sonra da kardeşini kaybeder. Birbirini takip eden bu iki acı, onu içe kapanık bir çocuğa dönüştürdü. Uğraş edindiği müziğe dört elle sarıldı bu olaylardan sonra.
4. Bir çay bahçesi, bir yarışma ve “değişmeye başlayan kader”
14 yaşında Adana Aile Çay Bahçesi’nde düzenlenen bir yarışmaya katıldı Müslüm. Hem de babasının itirazlarına, hatta katılmaması için saçını kesmesine rağmen. Birinci oldu. Bir süre bu çay bahçesinde şarkı söyledi ama sonra işleri istediği gibi gitmeyince müziğe küstü. Ta ki bir gazinoda bağlama çalan arkadaşı Mehmet, “Bugün sanatçımız hasta, sahneye sen çıkacaksın” diyene kadar. Böylece müziğe tekrar döndü; dönüş o dönüş…
5. İlk 45’likler
1968’den itibaren ilk 45’likleri boy göstermeye başladı piyasada. İlk plağı Adana Ömür Plak’ta basılan Emmioğlu/Ovada Taşa Basma’ydı. Gürses, Ömür Plak’la dört tane 45’lik yaptı.
6. Ve İstanbul yılları
Daha sonra İstanbul’a gelen Müslüm Gürses, Sarıkaya Plak ile anlaştı ve bu şirketle iki 45’lik plak yaptı. Bunlar, Giyin Kuşan Selvi Boylum/Hayatımı Sen Mahvettin ve Gitme Gel Gel/Haram Aşk’tı.
7. Yeni 45’lik ve satış rekoru
1969’da da yine İstanbul’da Palandöken Plak’tan Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma adlı 45’liği çıktı. Bu 45’lik 300 bin adet satarak rekor kırdı.
8. Bir trafik kazası ve yok olan duyular
1978 (ya da 79) yılında bir konser sonrası Tarsus’tan Adana’ya dönerlerken uyur kalır Müslüm Baba. Şoför de uyuklamaya başlayınca bir kamyona arkadan çarparlar. Şoför ölür, Müslüm Gürses hayatta kalır ama alın kemiği parçalanmış, koku alamaz olmuş ve kör olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hastanede gerekli müdahaleler yapılır, alnına “plaka gibi bir şey” takılır. Ama koku duyusu yok olur, işitmede de yüzde elli kayıp vardır.
9. Sinemaya geçiş akımından da geri kalmadı
70’lerin sonunda başlayan “madem halk tarafından seviliyorum, film de çekeyim tam olsun” akımına o da dâhil oldu. İlk filmi 1979 yapımı “İsyankâr” oldu. Sonra da arkası geldi; “Hasret” (1980), “Kul Sevdası” (1980), “İtirazım Var” (1981), “Mutlu Ol Yeter” (1981) ve diğerleri…
10. 45’liklerin ardı arkası kesilmiyor
Plağı 300 bin satan biri olarak askere giden Gürses, askerlik sonrası plaklarını aynı firmadan çıkarmaya devam etti. Palandöken Plak ile tam 13 adet 45’lik yapan Müslüm Gürses daha sonra Bestefon ile dört, Hülya Plak ile 15 ve Çın Çın Plak ile de iki 45’lik yaptı.
11. Muhterem Nur günleri
1982 yılı, ülke için de (bkz. 1982 Anayasası), Müslüm Gürses için de çok önemli bir yıl oldu. Müslüm Gürses, ölene dek birlikte olacağı kadınla, Muhterem Nur’la Malatya konserinde tanıştı. Hem de ne tanışma! Sahne arkasında gerçekleşen bir repertuvar tartışmasında Müslüm Gürses, Muhterem Nur’a tokat attı.
Müslüm Gürses, arkadaşının “Seni Malatya’da sahneye çıkarayım” teklifini, Muhterem Nur’un da aynı gazinoda sahneye çıkacağını öğrenince kabul etmişti bir de. Her neyse, bu tokatlı tanışıklık 1986’da evlilikle sonuçlandı.
12. 90’lı yıllar ve jiletli Müslüm Baba ayinleri
Aşağı yukarı o dönemlere tekabül eder (88 ya da 89 yılı); konserlerde eli jiletli, üstü çıplak, göğsü kanlı abilerin ortaya çıkması. Babanın şarkılarıyla kendilerinden geçen bu abiler, Müslüm Gürses’in onca telkinine rağmen ellerinde jiletle göğüslerini paramparça ederlerdi. Yetmezmiş gibi, sahneye fırlar, Müslüm’ün “Bakın sahneyi terk ederim” tehdidine rağmen bildiklerini okurlardı. Müslüm Gürses’i “Müslüm Baba” yapan da bu kitle oldu.
13. Değişimden o da nasibini alıyor
Değişim derken, kendi tarzından çıkıp bambaşka tarz ve türlerde şarkılar seslendirmesini kast ediyoruz. Nilüfer’in “Olmadı Yar” adlı parçasıyla başlayıp Teoman’dan “Paramparça”, Tarkan’dan “İkimizin Yerine” ve “Aşk Tesadüfleri Sever” ile devam eden bir süreç bu.
14. Mungan’la yürütülen bambaşka bir proje: Aşk Tesadüfleri Sever
2006’nın başında “Gönül Teknem” adlı albümü Seyhan Müzik etiketiyle satışa sunuldu. Yine aynı yıl, Gürses’in Murathan Mungan’la ortak olarak yürüttüğü proje “Aşk Tesadüfleri Sever” Pasaj Müzik’ten çıktı. Gürses bu albümde, Mungan’ın sözlerini yazdığı, birçok yabancı müzisyenin bestesini yaptığı şarkıları seslendirdi.
15. Art arda çıkan albümler
“Sandık” adlı albümü 2009’da yine aynı firmadan çıkan Müslüm Gürses sahnelere geri döndü. Takip eden yıl “Yalan Dünya” albümü raflarda yerini aldı.
16. Arabeskin Baba’sı artık yok
Müslüm Gürses, 15 Kasım 2012’de bir by-pass ameliyatı geçirdi. Ameliyat sonrası akciğer ve kalp yetmezliğinden dolayı yoğun bakıma kaldırıldı. Dört aya yakın tedavi gördü. 1953’te Müslüm Akbaş olarak dünyaya gelen bu garip, 3 Mart 2013’te Müslüm Baba olarak hayata gözlerini kapadı. 4 Mart 2013’te de Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
17. Bonus I: “Yıkılsın camiler, açılsın meyhaneler” efsanesi
Öncelikle efsane değil ama böyle bir albümü olduğu, o albümün toplatıldığı da doğru değil. Olayın aslı, Müslüm’ün bir konseri esnasında her zamanki “dumanlı” kafasıyla şarkılarından birinin “elimizde şişeler, açılsın meyhaneler” kısmını, “yıkılsın camiler, açılsın meyhaneler” şeklinde söylemesi. Herhangi bir albümde geçmeyen, konser sırasında “güzel” kafayla söylenmiş ve konseri izleyen kafası “güzel” binlerce insanı coşturmuş bir söz öbeği var ortada sadece.
18. Bonus II: Müslüm Baba üzerine bir kitap
Arabesk ve özellikle de dinleyici kitlesiyle birlikte, Müslüm Gürses birçok araştırmaya da konu oldu. Bunlardan birisi de Caner Işık ve Nuran Erol tarafından yazılan “Arabeskin Anlam Dünyası”dır.