Müşfik Galip Kenter. 4 yıl önce bizi, öğrencilerini ve tüm izleyicileri şaşırtan bir şaka yaptı ve sofitaya çıktı. Hayatı boyunca öğrencilerine disiplini ve dürüstlüğü kahkahalar eşliğinde bağırarak anlatan bu derya deniz adam için söyleyecek o kadar çok şeyimiz var ki.
Kedisi Jackie Chan, çok sevdiği karate filmleri, o an anlattığı kovboy maceraları ve aklındaki yüzlerce tiyatro oyununu bize armağan etti ve bir karakter oldu.
En azından mirası, Bakırköy Belediye Tiyatroları son zamanlarda hocasını çok mutlu edecek şeyler yapıyor. Haliç Konservatuvarını ilk kurduğu sınıftan, BBT’ye de bizzat kendisinin aldığı öğrencisi Alican Yücesoy, BBT’nin ilk seçimle gelen sanat yönetmeni oldu. Müşfik Kenter sahnesi, isminin anlamına kavuştu yani.
”Bir önceki okulumdan bana iyi hal kağıdı vermediler, konservatuara gittim, ilk gün müdür geldi yanıma. Sen çok yaramazmışsın dedi. Burada onlar sökmez. Daha ilk günümdeyim!”
Dünyanın en koca kalpli yaramaz adamına, memlekette sahneye çıkan herkesin manevi babasına ve herkesin hocasına gelin bir saygı duruşunda bulunalım.
Müşfik Kenter bir tiyatro peygamberiydi. Onu yaşadığımız için çok şanslıyız.
Çünkü, o hocaların hocasıydı. Bu belki de onunla ilgili en önemli şeydi
Aslında değildi. Onunla ilgili en önemli şeyin ne olduğunu, bir kez olsun dersinde bulunmuş olanlar anlayacaktır. Listenin sonuna sakladık bunu. Müşfik Kenter, tam anlamıyla bir hocaydı. Sırf tiyatro anlatmazdı, sevgiyi anlatırdı. Horatio’yu anlatırdı ama aynı zamanda soytarıyı anlamak gerektiğini savunurdu. Hamlet’i bir çırpıda kalkar oynardı ama size aynı zamanda metanet ve şizofreninin ne olduğunu da algılatırdı. Daha da güzeli, evet o bir hocaydı ve onu izlerken siz ilerde nasıl bir hoca olmanız gerektiğini de görürdünüz.
Çünkü, o insanları güldürürdü. Kahkaha demiyoruz, Müşfik Kenter sizi gülümsetirdi
17 yaşınızı devirip konservatuvara girdiğinizde Türk tiyatrosunun en efsane isminin sizin dersinize gireceğini duyduğunuzda enseden aşağı bir Niagara boşalıyor elbet. Bütün o gerilimden sonra o güzel hırkaları ve yakasını sonuna kadar iliklediği gömleklerinden biriyle derse geldiğinde hanginizin yüreği bir kestane gibi ortadan ikiye ayrılmadı?
Masasına o çok sevdiği naneli şekerini koyduğunda ya da kocaman olan saatinize ”Oo 32 ekran” diye laf attığında hanginiz mutluluktan iki büklüm olmadınız? Bundan bahsediyoruz işte.
Çünkü, o güven demekti. O, tiyatro dendi mi sizin aklınızın emniyet kemeriydi
Tüm öğrencileri kızı ve oğluydu. O size öyle hitap etmezdi, siz kendinizi öyle hissederdiniz. Sizi bilgisiyle korurdu. Kafasını çevirmesinde ya da size adınızı söylemesinde bile bir tecrübe vardı. Sizin Sherlock Holmes sevdiğinizi mi biliyor? Hemen bir sonraki derse elinde onunla ilgili bulunmayan bir kitapla gelecek kadar da ince bir adamdı.
Çünkü, o masal demekti. Bir vardı, hep varol Müşfik Kenter!
Tiyatro okumayı bırakın, daha hangisi el hangisi ayak diye düşünürken çocukluğumuzda, Müşfik Kenter’in Kurşun Asker’iyle büyümeyen kaç kişi var? Bir masaldı Müşfik Kenter, okuyabildiğimiz için çok şanslıyız.
Çünkü, o aktör gibi bir aktördü
Aktör olması gereken zamanlarda daha fazlası asla değildi.
Çünkü, o rejisör gibi bir rejisördü
Biraz tiyatroyla uğraştıysanız, birazcık bile, onun yönettiği bir oyunda yer almanın ne anlama geldiğini bilirsiniz. Strop da eksik olmazdı hani.
Çünkü o şiirdi. Hatta o, bizim için Orhan Veli’ydi!
Çünkü o, her şeyden önce insandı! Önce insandı, hep insandı!
Müşfik Kenter, size Hamlet olun, Desdemona olun ya da bir orman perisi olun demezdi. Önce insan olun derdi. İnsan olmanın önemini, sahnede yaşayan bir karakter olmanın ve bunu hayatta sürdürmenin önemini hiç bir zaman unutmadı.
Bize bıraktığı en büyük miras da bu işte. İnsanlığımız.
Bonus: Bu liste, Müşfik Kenter’in Haliç Üniversitesi Tiyatro Bölümünde, vefatından etmeden önce son aldığı sınıftaki bir öğrencisi tarafından yazıldı.
Sadece onun öğrencisi olan insanlara tek bir sorumuz var;
Sıcak ızgaralardan ne var?