Mesela gece vakti üşüdüğümüzde üstümüzü örtse hiç şaşırmayacağımız; okul sıralarındayken hocamız, ezildiğimizde umudumuz, hem Türk tiyatrosunun hem de sinemasının yaşayan efsanesi Münir Özkul’u haddimiz olmayarak, dilimiz döndüğünce anlatmak istedik. Buyrun!
1. Dönemin komik-i şehri
Bilinen bir gerçektir ama hatırlatalım; Ferhan Şensoy’a devredilmeden önce söz konusu “Kavuk”, Münir Ustamız’daydı. Kendisinin geleneksel tiyatroya gönül verdiği bir dönemde İsmail Dümbüllü gelip onu “Kanlı Nigar” oyununda izlemiş, bu genç oyuncuyu çok beğenmiş ve Kel Hasan Efendi’den kendisine hatıra kalan kavuğu Özkul’a hediye etmiştir.
2. Büyük güç büyük sorumluluk getirir
Kendisi, çevresindeki insanları tiyatro konusunda olduğu kadar insanlık konusunda da eğitecek bir delikanlılığa sahip olduğundan, bu kavuk konusunda duyarlılığını çok net gösterecek bir hikâyeye de sahiptir.
Bir gün ahbabı Erol Günaydın ile uçakla bir yere turneye gidiyorlar. Uçak tam havadayken birden aklına bir soru takılır. Eğer kavuklu, kavuğunu devredemeden ölürse diye bir vekil tayin eder; devir işleminden sorumlu kişi o vekil olur. Münir Usta’nın da vekili Erol Günaydın’dır. Usta’nın uçaktayken gözleri büyür; ter basar. Çünkü söz konusu uçak düşerse, haliyle yan koltuğundaki Erol Günaydın da öleceği için kavuğun akıbeti ne olacaktır? Yol boyu “Aman da kavuk” diye diye gerilir, indiklerinde yeri öper bu çocuk ruhlu iki dev adam.
3. Efsaneler ‘dan’ diye doğmaz!
Ertem Eğilmez ile olan dostlukları, Ertem Usta’nın sinemaya başlamaya karar verdiği andan itibaren çektiği her filmde görülmüş. Bazen kamera arkasında, bazen de önünde. Bir gün Ertem Eğilmez ile yürüyorlar; Memduh Ün şaryo üzerinde bir sağa bir sola gidiyor. Münir Özkul bunun ne olduğunu açıklayınca, “Ben de yaparım! Bana birini bulun!’’ diyor. Öztürk Serengil ile anlaşıp Efe Film’i kuruyorlar. Sonuç; ünlü ikili, ikinci filmde batıyor.
4. Tevazu, usta olmanın portakaldaki vitaminidir!
Mesela çok sorulur; “Şabanoğlu Şaban”da, “Köyden İndim Şehire”de veya “Tosun Paşa”da Münir Özkul nerededir diye. Kendisi bu filmlerde Ertem Eğilmez’in asistanı, set amiri veya senaristi olarak çalışmış, özveri ve tevazunun da kitabını yazmıştır.
5. Sahnede kendine en bi’ has
“Kanlı Nigar”da oynadığı İbiş rolünde, kendi yaptığı aksanı beğenmeyip “Oynamıyorum ulan, defoluyorum!” diyerek sahneyi terketmişliği de vardır, kendisine “Repliğini söylesene lan!” diyen rol arkadaşı Erol Günaydın’la “Söylemiyorum ne olacak!” diyerek kahkahalar içinde kavgaya tutuşmuşluğu da.
6. Hepimizin babası
Kendisinden bahsederken saygı duruşunda durmazsak ayıp olacak bir konu da, rol aldığı aile filmleri! “Neşeli Günler”, “Aile Şerefi”, “Gülen Gözler”, “Bizim Aile” filmlerinin hepsinde vakur bir aile babasını canlandırır. Fakirdir ama evini geçindirir. Hakkı olmayana el uzatmaz, başka bir haksızlık gördüğünde de müdahale eder; o Yaşar Usta ya da Turşucu Kazım değil, film izleyen herkesin manevi babasıdır!
7. Özel hayatında da şeker gibidir
İkinci eşi Suna Selen ile boşandıklarında; bu durum sadece evliliklerini bitirmiş, dostluklarını baki kılmıştır. Boşandıkları gün kızları Güner Özkul’u da yanlarına alıp bir deniz kenarına gidip bütün kıyafetlerini denize atmış, kahkahalar içinde gidip yenilerini almışlardır. Bu durum, bir pozitiflik abidesi değil de nedir?
8. Bizim kendi ‘Hardy’miz!
Laurel & Hardy’nin Türkçe uygulaması olan 1952 yapımı “Edi ile Büdü”de Vasfı Rıza Zobu ile birlikte oynamıştır. Bu bir vizyon meselesidir.
9. Tiyatro er meydanıdır
Kendisi sinemada yaşadığı şöhrete rağmen, asla er meydanı olan tiyatroyu bırakmamıştır. Haldun Taner’in yazdığı “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyununda, Tomas Fasülyeciyan’ın efsane tiradı tam bir ders niteliğindedir.
10. Sahnenin cömert köşesi, cimri köşesi
http://youtu.be/TrBrwMiWVSU
Kendisi, usta olduktan sonra asla gençler ile kontağını koparmamış ve onlara inanmış. Ferhan Şensoy, kendisini bir ara uzak kaldıktan sonra tekrar tiyatro yapmaya ikna edişini ne zaman anlatsa gözleri parlar.
“‘İstanbul’u Satıyorum’un provalarındayız. Münir Usta, Mimar Sinan’ı oynayacak; ilk beş gün ben onu hayran hayran izlemekten ve biraz da çekindiğimden reji yapamadım. En son bir gün ‘Usta şuraya biraz mizansen yapsak?’ dediğimde ‘Yahu ne mizanseni; ben buraya geçeceğim, repliğimi söyleyeceğim, sonra sen buraya geleceksin, repliğini söyleyeceksin’ demişti.”
“Geleneksele bağlıydı, ama önünü görürdü. Bir de şu dikkatimi çekmişti; ben onu sahnenin neresine çekmek istersem isteyeyim, o esprisini hep aynı yerde patlatmak isteğindeydi. ‘Burası cömert köşe; orada espri yapılmaz, orası cimri köşe’ derdi. Ben ondan öğrendim sahnenin neresi cömert, neresi cimridir.”
11. Mahmut Hoca’dan âlâ hoca mı var şu cihanda!
Allah aşkına söyleyin, Mahmut Hocamız’dan âlâ hoca var mı şu cihanda? Öğretmen maaşı ile Boncuk’u okutan, Ahmet’i hoca yapan, altına işeyen 27 yaşındaki Şaban’a bağırmayan, öğrencisi Ferit’in çocuğuna sahip çıkan?
12. Rengârenk skala
Kendisinin sinema kariyeri sadece komedi filmlerinden oluşmamıştır. Reha Erdem’in “A Ay” filminde, başka bir Reha Erdem filmi ve karakteri olan -gençliğini Sermet Yeşil’in mükemmel oynadığı- Kosmos’un yaşlılığını oynamıştır. “A Ay”da, Edip Cansever’in şiirlerinden alınmış bir tiradla İtalyanca oynamıştır. Aynı zamanda “Beş Milyoncuk Borç Versene” filminde, Münir Özkul isimli hafif çapkın bir karakteri de canlandırmıştır.
13. Önce fabrikada, sonra filmde Yaşar Usta olmuş
Kendisi bir zamanlar bir tütün fabrikasında işçiymiş. Çok konuşup, insanları çok güldürdüğü için işinden kovulmuş! Karagöz ve Hacivat’lık genetik bir miras gibi değil mi?
14. Bonus: Dost güzel söyler… Erol Günaydın’dan geliyor…
“Hiç namaz kılmamışken birden namaza başladı. Camide yanındakine baka baka kılıyordu. Bir kez yatmış, bir daha, sonunda kafayı çevirmiş ki ikisi birbirine bakıyor. Ne oluyor diye sormuşlar birbirlerine. Meğer adam da buna bakarak kılıyormuş.”