20. yüzyılın başında, Klasik Türk Müziği’nin seyrini değiştirecek o efsane doğdu: Münir Nurettin Selçuk. Sadece klasik müzik özelinde değil müzik adına yaptıklarıyla hem bu topraklara hem de dünyaya damgasını vuran gerçek sanatçılardan biri.
Tarzı, üretimi, tavrı ve oluşturduğu ekolle bu dev isme bir saygı duruşunda bulunalım ve onun hayatından bazı notları ve iz bırakan eserlerinden bir kısmını sizlerle paylaşalım istedik. Kendinizi şapkalı harflerin bol olduğu zarif günlere yapacağınız bu naif müzikal yolculuğa hazırlayın.
Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz İstanbul
(Hicaz) Güfte: Yahya Kemâl Beyatlı
Sarıyer doğumlu olan sanatçı, hem kelimenin tam anlamıyla bir İstanbul Beyefendisi, hem de bir İstanbul aşığıydı. Eserlerine bu aşkı öyle bir yedirmiştir ki her nerede dinlerseniz dinleyin sizi şu an tanıdığınız trafikli, kalabalık, karmakarışık bu şehirden alır ve Beyoğlu’na sadece şık kostümlerle çıkılan, kibarlığın bir artı özellik değil yaşam tarzı olduğu, o hep nostaljisi yapılan İstanbul’a götürür. Yüzünüzde de şarkı bitince gerçek hayata dönmenin verdiği buruk bir tebessüm kalır.
Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semen Say Gönül
(Rast) Güfte: Ahmet Paşa
Klasik Türk Müziği konusundaki hakimiyeti ve Paris’te aldığı ses eğitimiyle özgün bir ses tekniği eğitimi görmüş ilk Türk Müziği ses sanatçısı olan Münir Nurettin, Türk Müziği tarihinde tek başına konser verme geleneğini getirmiş ve solist icrâsını bu müziğe kazandırmıştır. Konserlerine frakla çıkar ve koronun da yer yer katılımıyla birlikte ancak solo olarak repertuvardaki eserleri okurdu. Hem geleneksel, hem daha modern eserler bestelemiş, sayısını kestiremeyeceğimiz kadar eseri de müthiş icrâsıyla yorumlamıştır.
Çepçevre Bahar İçinde Bir Yer Gördük
(Muhayyer) Güfte: Yahya Kemâl Beyatlı
1920’lerde ilk iki bestesini yapmış, ancak ardından 20 yıl süreyle hiç beste yapmamıştır. 1920’lerin sonuna doğru klasik üslûbu modern anlayışla birleştirdiği sıra dışı tavrıyla ilk plaklarını kaydetmiştir. 1940-1941 yıllarında beste çalışmalarına tekrar başlayan üstat, 30 yıldan fazla bir süre İstanbul Belediye Konservatuarı İcrâ Heyeti’nde görev almış ve şeflik yapmış, nice ses sanatçısının yetişmesinde büyük katkısı olmuştur.
Dönülmez Akşamın Ufkundayız Vakit Çok Geç
(Segâh) Güfte: Yahya Kemâl Beyatlı
Bir başka dev isim Yahya Kemâl ile çok fazla ortaklık etmiş, onun şiirlerini besteleriyle taçlandırmıştır. En bilinen eserlerinin çoğunu bu şiirlerin besteleri oluşturur. Farklı formlarda bestelediği bu şiirler şairi de etkilemiş, şairin beğenisini kazanmak üstadı daha da heyecanlandırmıştır. İki İstanbul aşığının yollarının kesişmesi böylelikle bize nice güzellikler kazandırmıştır.
Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın
(Uşşak) Güfte: Yahya Kemâl Beyatlı
Üstadın efsaneleri arasında şahit olanların anlata anlata bitiremediği, şahit olamayanlara da kahrolmaktan başka seçenek bırakmayan bir konser vardır, 1964 Kadıköy Konseri. Üstat, bahsi geçen konserdeki eserlerin birinde geçen “o daha genç yaşında, benimse geçti çağım” sözlerini, kayıttaki sesinden anlaşılacağı üzere gülümseyerek “o daha genç yaşında, benimse geçmedi çağım” şeklinde değiştirmiş ve o dönemlerde parlayan Zeki Müren’e de çok zarif bir gönderme yapmıştır, kimseyi ezmeden yerini hatırlatmıştır.
Sen Şarkı Söylediğin Zaman
(Sultânîyegâh) Güfte: İsmet Bozdağ
Üstadın sesini anlatıyor herhalde dedirten şiirlerden biri de İsmet Bozdağ’a aittir ki Münir Nurettin yine pek zarif bir besteyle taçlandırmıştır bu şiiri. “Sen şarkı söylediğin zaman, mevsimler değişir gibi kımıldardı içim, dudaklarında doğardı şafaklar ve güneşler…” diye başlayan şiir, “Sen şarkı söylediğin zaman, ne kadar gençti dünya ve ne güzeldi.” diye devam eder, sevenleri için bu şarkı söyleyen ses Münir Nurettin’den başkası değildir.
Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın
(Kürdîlihicazkâr) Güfte: Ümit Yaşar Oğuzcan
Tüm dünyada müzik çevrelerinde ilgi gören sanatçı 1981 senesinde vefat etmiş, bizi ve müziği kör kuyularda merdivensiz bırakmıştır, mezarı Aşiyan Mezarlığı’nda aşık olduğu şehir İstanbul’u ve Boğaz’ı seyre devam eder. Böylelikle Klasik Türk Müziği’nin 20. yüzyıldaki en büyük temsilcisi de başka diyarlara göçmüştür. Kabir komşuları kimseyi şaşırtmayacağı üzere Yahya Kemâl Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar‘dır. Muhabbetleri sonsuzlukta devam ediyor belli ki.
Aşıka Bağdat Sorulmaz
(Mâhur) Güfte: Vecdi Bingöl
Kendisine sorulan “Hayatınızda, şöyle sahiden âşık oldunuz mu hiç?” sorusuna gülerek verdiği cevap ise şu şekildedir:
“Bu sorunuzu, aşk hakkındaki düşüncelerimi söylemekle cevaplandırabileceğim. ‘Aşksız meşk olmaz’ derler. Bilhassa bir müzisyen için aşk, güzel bir şeydir. Yalnız bu aşkı, tek bir şahıs üzerinde toplamak, kanaatimce pek doğru olmasa gerek. Zira bütün vasıfları ile derli toplu bir aşka, bilhassa bu zamanda, tesadüf etmek hemen hemen imkânsız oluyor. Ben, bugünkü aşkı namaz kılarken kafasından günlük hâdiseleri geçiren zoraki dindarların ibadetine benzetiyorum. Bu bakımdan, ilâhî bir duygu olan aşkın, bir şahsa değil, fakat bütün tabiata ve bütün güzel ve iyi şeylere teşmil ettirilmesi lâzım geldiği kanaatindeyim. Zira, çok defa, emsalsiz diye vasıflandırdığımız bir fâni, küçük bir hareketiyle, kristalize olmuş o güzel hislerimizi birden bire tuzla buz ediyor. Halbuki san’ata ve tabiata olan lâhutî aşk insanı hiç olmazsa sukutu hayale uğratmıyor.”
Hatırla Mazi-i Mes’udu Sen de Benim Gibi Yan
(Nihavend)
Bir de oğlu Timur Selçuk’un da anlattığı -ki o da bambaşka bir müzikal dehadır- Mustafa Kemal’in Münir Nurettin’e küsüş öyküsü vardır ki değinmeden geçmek olmaz. Bir toplantı esnasında üstadın söylediği bir şarkıya Mustafa Kemal de eşlik etmeye başlayınca “Ya siz söyleyin ya da bırakın ben söyleyeyim.” cümlesini patlatıvermiş ve bu cümlenin ağırlığıyla 2 yıl kadar araları limoni kalmıştır. Mustafa Kemal’in trenin camında Münir Nurettin plaklarını attığı dönem de bu iki yıllık aralığa denk gelir herhalde. Sonradan Mustafa Kemal de yaptığına pişman olduğunu belirtmiştir.
Kandilli Yüzerken Uykularda
(Nihavend) Güfte: Yahya Kemâl Beyatlı
Yahya Kemâl’in üstatla ilgili verdiği bir açıklama ise şöyledir: “Münir Nurettin’in en üstün meziyeti, son iki yüzyıl içinde Itrî’den Zekâi Dede’ye kadar, Millî Musıkî’nin kâr, beste, semai, nakış, durak ve sair şekillerinde, en halis eserlerini mükemmel bir ifade ile tegannî etmeyi bilmek olmuştur. Bu meziyet Tanburî Cemil’in eşsiz dehasını hatırlatır. O’nun sazla ifade ettiğini, Münir Nurettin sesi ile ifade etmiştir. Bu sanatın sırrı, eski bestelere derin bir vukuf ve şaşmaz bir bigi ile nüfuz etmek ise de, ondan fazla olarak, Millî Musıkî dehamızın, yer yer, ne tarzda tecelli ettiğini duymak ve tam bir ifade ile çalmak yahut okumaktır. Bu meziyet milletin nadir insanlara nefh ettiği bir mevhibedir. Bu devirde yaşayan ihtiyar, orta yaşlı, genç vatandaşlar eski musıkimizin bestelerini Münir Nurettin’den dinledikleri için talihlidirler…”
Ne Doğan Güne Hükmüm Geçer Ne Halden Anlayan Bulunur
(Mahur) Güfte: Cahit Sıtkı Tarancı, Solist: Timur Selçuk
Bu kez Timur Selçuk, babasının eserini söylüyor. Timur Selçuk, Münir Nurettin’le ilgili bilgilerimizin çoğunun kaynağıdır aslında. İstanbul’a yeni döndüğü zamanlarda Münir Nurettin’in bir konserinde salonun kısmen boş olması üzerine babasına sorar: “Paris’te verdiğin konserleri düşününce bu salondaki boşluğu bir türlü anlayamıyorum, nerede dinleyicilerin?” Üstadın etkileyici cevabı şöyledir: “Oğlum, beni aradıkları gün, onlar da beni bulamayacaklar.”
Saçının Telleri Göğsünde Perîşân Yaraşır
(Sultânîyegâh) Güfte: Faruk Nâfiz Çamlıbel
Bir diğer enteresan hikaye ise şu şekilde gelişir. Timur Selçuk babasının eşyaları arasında bir şeyler ararken bir davet mektubuna denk gelir. Mektup Paris Opearsı’nın, kendi bünyesinde tenor olması için Münir Nurettin’e gayet yüksek bir meblağ önerdiği teklif mektubudur. Bunun üzerine Timur Selçuk babasına: “Babacığım size zamanında böyle teklifler yapmışlar neden kabul etmediniz?” diye sorar. Üstat cevaplar: “O zaman kim Münir Nurettin olacaktı oğlum?”
Yok Başka Yerin Lûtfu Ne Yazdan Ne de Kıştan
(Nihavend) Güfte: Behçet Kemâl Çağlar
Rauf Tamer 29 Nisan 1981 tarihli Tercüman Gazetesi’nde şöyle bir anekdot anlatır: “Delikanlılık günlerimiz, Kalamış şarkısıyla süslüydü… Bir tatlı huzur almak için ara sıra, Münir Nurettin’in, Kalamış’a gelip gittiğini duyardık. Belki bir yakıştırmaydı… Ama, Kalamışlı arkadaşlar buna çok inanmışlardı. Hatta, nesilden nesile geçecek bir olayı anlatır dururlardı. Belki bu da bir yakıştırmaydı, olsun, olay ’emsalsiz bir ses’in, halk arasındaki değerini vurguluyor ve Münir Nurettin’i daha o tarihte gönüllere oturtuyordu… İşitmişsinizdir: Güya, mehtapta, sandaldan bir enfes gazel duyulur da, sahildekilerden biri, kendini tutamayıp denize doğru bağırır: “Nur ol! Münir Nurettin misin be birader, nesin?” Halbuki gerçekten o’dur. Münir Nurettin’in ta kendisidir…”
Zil Şal ve Gül Bu Bahçede Raksın Bütün Hızı
(Kürdîlihicazkâr) Güfte:Yahya Kemâl Beyatlı
Arçil ve Şota ikilisi gibi her karşılaştığınızda size güzel bir şeyler vaat eden efsane bir ikili Münir Nurettin Selçuk ve Yahya Kemâl Beyatlı. Başka hangi usta yazdığı şiirin ritminde sizi Endülüs’e götürebilir ve oranın tüm canlılığını yaşatabilir ya da hangi bestekâr bu satırları kulakta Endülüs’ten bir tat bırakacak duygularla besteleyebilir ki?
Söyle Sevgili
(Uşşak) Güfte: Vecdi Bingöl
Objektif olmaktan ister istemez bizi uzaklaştıracak, doğrudan hayran bırakacak bir karakter Münir Nurettin Selçuk, eleştirmeyi haddimize bulmadığımız dev isimlerden. Şarkıları, söyleyişteki tavrı, duruşu, ne canınızı sıkacak kadar didaktik ve monoton, ne yaptığı hareketlerle sesini gözünüze/kulağınıza sokacak kadar şovenist. Tam anlamıyla damakta müthiş bir tat bırakan, “baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”.
Bonus: Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş
(Nihavend) Beste: Mesud Cemil, Güfte: Nâzım Hikmet
Listedeki diğer eserlerin aksine bu bir Münir Nurettin bestesi değil, ancak öyle bir kadro, öyle güçlü ve zarif bir iş ki paylaşmadan geçemedik. Nâzım Hikmet’in sözleri, Mesud Cemil tarafından bestelenip düzenleniyor ve Münir Nurettin bu eseri seslendiriyor. Bu üçlünün çılgınlığını şöyle bir başka müzikal ekibe benzetebiliriz: Murathan Mungan’ın yazdığı bir şiiri Sezen Aksu besteliyor, Onno Tunç düzenliyor ve Sertab Erener söylüyor. Bilmem anlatabildik mi?
Bonus 2: Martılar Ah Eder Çırparlar Kanat
http://youtu.be/7dwVB9jOvoA
(Nihavend) Beste: Mesud Cemil, Güfte: Nâzım Hikmet
Tıpkı yukarıdaki eser gibi aynı kadronun elinden çıkan bir diğer eser! Vaktiyle bir film müziği olması için bestelenen bu şarkılar bir şekilde yasaklanıyor ve daha yeni yeni gün yüzüne çıkabiliyorlar ne yazık ki. Dinletmeyenler utansın diyelim ve büyük üstadın anısına gerçekleştirdiğimiz saygı duruşuna burada son verelim. Rahat! Ceketlerinizin düğmesini çözebilirsiniz.