İslam dünyası; asr-ı saadet denilen peygamber dönemi haricinde hep ölümle, kanla, şiddetle anılageldi. Bazı araştırmacılara göre peygamber dönemi “asr-ı saadet” de, en az sonrası dönem kadar şiddet doludur. Ama konumuz bu değil. Konumuz; İslam içindeki farklı sesler, farklı görüşler.
İslamiyet her ne kadar farklılığa, sıra dışılığa en az cevaz veren din olsa da, görüşlerinin toplumda infial yaratmasını ve başına gelebilecek her türlü şeyi göze alıp düşüncesini dile getiren insanlar oldu tarihte.
Biz de bir kez daha “Ben buradayım” diyen cihatçı İslam’a karşı, “İslam sınırlı da olsa birileri tarafından bambaşka şekillerde yorumlandı” demek istedik. Gözden kaçırdığımız isimler mutlaka olmuştur. Yapacağınız eklemeler, listeyi hazırlayanların da, okuyanların da ufkunu açacaktır.
1. Yalnız yaşayıp yalnız ölen muhalif: Ebu Zerr el Gifari
Tanıştıralım, bu listenin en önemli ismidir Ebu Zerr ve apayrı bir liste olmayı da fazlasıyla hak eder. İslam’ı kabul eden ilk kişilerdendir ve -deyim yerindeyse- ilk İslam sosyalistidir (anakronik bir yorum mu oldu ne). Ebu Zerr’in o dönemki İslam devleti yöneticilerinin öfkesine hasıl olması, halife Osman dönemine rastlar.
Ebu Zerr, Osman’ın kendi akrabalarını kayırmasını ve onlara devlet hazinesinden (beytülmal) para aktarmasını sert bir şekilde eleştirir. Kayırma ve hazineden nemalanma sürdükçe, Ebu Zerr’in muhalif söylemlerinin şiddeti de artar; halifenin huzuruna çıkarak bu durumu sert sözlerle eleştirir. Bunun üzerine Osman tarafından Şam’a gönderilir, ama burada da muhalif tutumundan vazgeçmez ve o sıralar Şam bölgesinde valilik yapan Muaviye’nin şaşaalı hayatını eleştirir.
Bunun üzerine tekrar Medine’ye gönderilir. Peki bu durum onu yıldırır mı? Elbette hayır. Sonuç: Osman tarafından eyersiz bir atla Medine Çölü yakınlarındaki El Rabaza kentine, yolda ölmesi umuduyla sürgün edilir. Öyle de olur zaten. Ebu Zerr -bazı kaynaklara göre eşi ve kızıyla birlikte- çölde ölür. Öldüğünde yaşı 90’dır.
Halife Osman yasakladığı halde onu kent sınırına kadar yolcu eden birkaç kişiden biri ise müstakbel halife ve muhalif Ali’dir. Kefeninin bile devlete ait olmamasını vasiyet eden ve “Yiyecek ekmeği olmadığı halde kılıcından sıyrılmış bir kın gibi isyan etmeyen insana şaşarım” diyen kişidir aynı zamanda, Ebu Zerr.
2. Ebu Zerr’in izinde bir yaşam: Ali Şeriati
Her şeyden önce, Ali Şeriati önde gelen bir Ebu Zerr hayranıdır ve Ebu Zerr’le ilgili de bir kitabı vardır.
Şeriati; İslam dünyasının anarşisti, devrimci İslam’ın babasıdır. 1933’te İran’da doğar. Fikirleri Marksizm’le İslam’ın sentezi gibidir. Zaten bu yüzden içinde yaşadığı toplumu ve tabii ki o toplumun din algısı üzerinden türlü katakulliler çeviren muktedirleri rahatsız eder düşünceleri.
Sırasıyla Belçika’ya, Fransa’ya ve İngiltere’ye gider. İngiliz gizli servisinin de işbirliğiyle, Savak militanları tarafından 1977’de öldürülür. Geriye “bizi rahatsız eden” kitapları ve düşünceleri kalır. O kadar büyük bir insandır ki, Jean Paul Sartre’ın onunla ilgili “Bir dinim yok ama birini seçmem gerekseydi bu, Şeriati’nin dini olurdu” dediği rivayet edilir.
3. Medyanın görmezden geldiği bir derya: Roger Garaudy
1913’te Marsilya’da doğan Garaudy, Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi aldı; 1954’te de SSCB Bilimler Akademisi’nde doktor unvanı elde etti. Fransız Komünist Partisi’nde etkin bir konumda görev yaptı. 1982’de de Müslüman oldu.
Alışılmışın ötesinde çağdaş bir İslam yorumu getiren Garaudy; Kur’an’daki bazı ayetlerin, o dönemdeki Arap toplumuna uygun olduğunu ve günümüzde bir değerinin kalmadığını söyler. Ayrıca sert Siyonizm karşıtı söylemleriyle de bilinir.
Öyle ki 1996’da yazdığı “İsrail: Terör ve Mitler” adlı kitabı, soykırımı reddettiği gerekçesiyle 1998’de yasaklandı. 2002’de öldü, fakat ölümü hemen hemen bütün ana akım medya tarafından görmezden gelindi. Vasiyeti üzerine cesedi yakıldı ve külleri Akdeniz’e savruldu.
4. İslam sosyalizmle örtüşür: Prof. Hamid İnayet
1932 doğumlu İranlı siyaset bilimci İnayet’in en çok üzerinde durduğu konu, İslam siyasi düşüncesinin akım ve ekolleri oldu. Kitaplarında ve yazılarında; Arap milli şuurunun oluşum süreçleri, Şii-Sünni siyasetinin tahlili ve karşılaştırması, milliyetçilik ve sosyalizmin çağdaş Müslüman toplumlardaki etkilerini yazdı, anlattı.
İnayet’i bu listeye dahil eden düşüncesi ise, sosyalizmin eşitlikçi ve antiemperyalist tavrının İslam’la örtüştüğünü söylemesidir. Fakat şunu da ekler; sosyalizm, içinde doğduğu Batı dünyasıyla koşulları itibarıyla uyumludur ve orada etkisini göstermiştir. Fakat aynı koşullar İslam toplumlarında var olmadığı için, sosyalizm Müslüman kitleler üzerinde batı toplumlarındaki gibi bir etkiye sahip değildir; İslam dünyasını harekete geçirecek bir terminoloji içermez.
5. İslam sosyalizmi denilince: Mustafa Sibai
Prof. Dr. Mustafa Sibai, İslam Sosyalizmi denilince akla ilk gelen isimlerden biridir. Mustafa Sibai’nin babası Hasaneyn Sibai, Fransızların Suriye’de en çok korktukları isimlerden biriydi ve emperyalizme karşı verilen mücadeleyi destekleyenlerin başında geliyordu. Maddi manevi desteğe ihtiyaç duyan insanların da yanında oldu her zaman.
Oğul Sibai, işte böyle bir ortamda yetişti ve emperyalizmle en az babası kadar mücadele etti. Babasıyla beraber âlimlerin bir araya geldiği toplantılara katıldı ve bu ortamlardan beslendi.
Yaşar Nuri Öztürk, Sibai ile ilgili yazdığı “İslam Sosyalizmi” adlı kitapta şunları söyler: Sosyalizmi, bütün peygamberlerin ortak mesajlarından biri ve ‘İslam akidesinin bir parçası’ olarak gören Sibaî, fikir ve siyaset mücadelesinin merkezine bu fikri koymuştur. Sibaîye göre, Hz. Muhammed’in sünneti, tarihin ilk ve en muhteşem sosyalizm denemesidir.
6. Felsefesiz İslam olmaz: Nurettin Topçu
Doktora tezinin konusu “İsyan Ahlâkı” olan kişiydi Nurettin Topçu. İslam dünyasının Kur’an ahlâkından uzaklaşmasını, felsefe yoksunluğuna bağladı. “Felsefe okuyan insan şüpheye düşer, İslam’dan uzaklaşır, Kur’an kâfidir” diyen geleneksel İslamcılara şiddetle karşı çıktı. Yazılarında muhafazakârları, milliyetçileri ve İslamcıları hedef aldı.
Dedi ki: “Toplumsal yaşamdaki gelenekler, örfler, adetler, kurallar insan hürriyetinin önündeki en büyük engellerdir. Gelenekçi / muhafazakâr; güvenliği özgürlüğe tercih etmiş, yaratıcı fikirlerden / hareketlerden vazgeçmiş bir cemiyet adamıdır. Bunlar asırlarca aynı alışkanlığı tekrarlamaktan huzur duyarlar. Örflerini değiştirmek, onların bir uzvunu kesmek gibidir.”
Özetle, inandığı gibi yaşayan Müslüman bir sosyalistti Nurettin Topçu.
7. Özgür düşünceye evet, mezheplere hayır: İsmail Hakkı İzmirli
İzmirli İsmail Hakkı olarak da bilinir. 1869’da İzmir’de doğan, 1946’da Ankara’da ölen bir ordinaryüs profesördü İsmail Hakkı. Darülfünun’da dinler tarihi ve felsefe dersleri verdi.
Özgür düşüncenin İslam dinini geliştireceğini söyledi, eserlerinde de bu düşünceye yer verdi; mezhepleri reddetti. İslam felsefecilerinin düşünceleri üzerinde çalıştı. İslam Ansiklopedisi’nin bazı maddelerini kaleme aldı ve arkasında 60’tan fazla eser bıraktı.
8. Sınır dışı edilme uzmanı: Cemaleddin Afgani
Panislamizm’in fikir babası İranlı düşünce ve eylem adamı. İslam modernizminin en önemli isimlerinden biri. En büyük hayali, sömürgeci Avrupa’ya karşı güçlü bir İslam uygarlığı oldu. Pek çok ülkeye gitti ve görüşlerini dile getirdi. Gittiği ülkelerin hemen hepsinden de kovuldu, sınır dışı edildi.
Mısır’da İngilizlere karşı birlik çağrısında bulundu. Dinde modernizmi savundu ve tüm Müslümanların tek bir çatı altında birleşmesi için mücadele etti. Kendisi hakkında pek çok tartışma mevcut. Mason olduğu ve Müslüman görünüp İslam’a zarar verme gayretinde olduğu çeşitli kaynaklarda dile getirilir. Cemil Meriç’e göre ise İslam sosyalizminin ilk kuramcısıdır, Afgani.
9. Müslüman kızıl: Mirsaid Sultan Galiyev
Kendi tabiriyle “iki kere ezilen doğu proleterinin” yılmaz savunucusu Bolşevik Müslüman, “sonunu düşünen kahraman olamaz” şiarının efsane isimlerinden biri. Müslüman Sosyalistler Komitesi’nde görev aldı, yine bu komite altında Müslüman Kızıl Ordu Birlikleri’ni oluşturdu, doğu cephesinde bu birliklerle birlikte savaştı ve Stalin tarafından kötü adam ilan edilinceye kadar da yükseldi.
Rusya Komünist Partisi’nin uygulamalarını ve Stalin’i sert bir dille eleştirdi. Stalin’le birlikte yükselen “devlet kapitalizmi” ve “velikorus” (Rus şovenizmi) için tehlike arz etmeye başlayınca 28 Ocak 1940’ta idam edildi. Ülkemizden Mustafa Suphi, Galiyev’le çalışma fırsatı buldu ve ondan fazlasıyla etkilendi. Suphi, Galiyev’den aldığı ilhamla Türkiye Komünist Partisi’ni kurdu.
10. İlk Müslüman sosyolog: İbn-i Haldun
İlk Müslüman sosyolog desek abartmış olmayız sanırız. İlim irfan sevdalısı bir ailede yetişti İbn-i Haldun, ilk öğretmeni de babası oldu zaten.
İlk sosyolog olarak anılmasının sebebi ise; devletin nasıl ortaya çıktığını ve hangi aşamalardan geçtiğini sorgulamış olması, bunu da kuruluştan çöküşe kadar 5 aşamada değerlendirmesidir. Bu açılardan bir nevi İslam’ın Marx’ı muamelesi görür. Muhalifliğinden ziyade entelektüelliğiyle değerlendirilebilir.
Önemli not: İbn-i Haldun, Cemil Meriç gibi dev bir “münzevi”yi peşinden sürüklemeyi başarmıştır.
11. İslam’a entelektüel bir bakış: Fazlur Rahman
İslam’ın eğitimle kabul göreceğinden, halkların eğitimle şahlanacağından, şiddet içerikli eylemlerin dine zarar vereceğinden söz eden Müslüman entelektüel. Pakistan’da doğdu; 1949’da Oxford’da doktorasını tamamladı, 1950’de Durham Üniversitesi’nden görev aldı, 1969’da Chicago Üniversitesi’nde görev yapmaya başladı. 1988’de ölene kadar da bu görevi yürüttü.
Eğitim adamı olduğu için kendisine gelen “Bize katıl” tekliflerini reddetti. Dinde reformu savundu, tasavvufu benimsemedi, İslam’la ilgili öne sürdüğü görüşlerinden dolayı geleneksel Müslümanların tepkisini çeken bir İslam entelektüeli oldu.
12. Sindirilemeyen Müslüman: Ebu’l A’la el-Mevdudi
Listenin tartışmaya açık isimlerinden biri daha. Kapitalizme öfke kusan, devrimci bir Müslümandır el-Mevdudi. İslam dünyasında pek de ifade edilemeyen, dile getirilemeyen düşünceleri dile getirir ve pek çok itirazla karşılaşır. Modern ekonomik anlayışı İslam’a göre yorumlamaya çalışır, sinmiş ya da sindirilmiş Müslümanlara fazlasıyla öfkelidir.
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nün eski müdürü Ahmet Davudoğlu “Din Tahripçileri” adlı kitabında onunla ilgili, “Felsefeyle meşgul olan Mevdudi, kolay tarafından din âlimi olmaya heves etmiş, dinde reformcu bir cemaat meydana getirmiştir” der.
13. Sıra dışı ve cesur bir mülhit: İbn-i Teymiyye
Çok ama çok tartışmalı bir adamdır İbn-i Teymiyye. Selefilerin ileri gelen âlimlerindendir, ama yine de kendi yaşadığı zamanın şartlarında (maruz kaldıkları Moğol İstilası vb.) değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğümüz için listeye ekledik.
Rivayet odur ki, gece gündüz demeden yüzlerce sayfa kitap okur, okurken uyuyakalmamak için de uzattığı saçının ucunu duvardaki bir çiviye ya da halkaya bağlarmış ki, uyuyacak gibi olup başı öne düşerse saçının acısından kendine gelsin. Pek çok İslam âlimi tarafından “mülhit” ilan edilen biri var karşımızda.
Teymiyye için İslam’ın tek kaynağı Kur’an ve sahih hadislerdi. Tasavvufa şiddetle karşı çıktı ve mutasavvıf İbn-i Arabi’yi “şeyh-ül ekfer” (kâfirlerin şeyhi) ilan etti. Dönemin ileri gelenleri tarafından sapkınlıkla suçlandı ve yıllarını zindanlarda geçirdi.
1300’lü yılların başında Moğol istilası sırasında Mardin’de verdiği fetva hâlâ tartışılır. Moğollar ile savaşması yönünde halka fetva verir. Çünkü Teymiyye’nin diğer Müslüman bilginlerden ayrılan yönü; olanı biteni sineye çeken biri olmaması, eylem adamı olmasıdır.
Ama işin maalesef bir başka boyutu da var. O da, El Kaide gibi radikal örgütlerin eylemlerini meşru göstermek için kullandıkları argümanların başında Mardin Fetvası’nın geliyor olması. Bir de demiştir ki Teymiyye: “Düşmanlarım bana ne yapabilir? Hapsedilmem halvet, sürülmem seyahat, öldürülmem ise şehadettir.”
14. “İriş dede sultanım iriş”: Şeyh Bedreddin
Listede yazması en zor olan isimdir “Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin”. Aslında onunla ilgili yazılıp yazılabilecek en güzel sözleri Radi Fiş ve Nâzım Hikmet yazdı zaten. Özellikle Nâzım’ın destanı… Ama kısaca anlatalım yine de.
Aslen Hanefi ve önde gelen İslam bilginlerinden birisi olmasına rağmen İslam’ı farklı yorumlar Bedreddin. Sufilik üzerinde yoğunlaşır. Şer’i hükümlerin, emek ve eşitlik için yeterli olmadığını fark eder. Yıllar süren düşünsel yolculuğunda geldiği nokta, insanla özdeş tanrı, sınırsız eşitlik, karşılığı alınan emek olur.
“Yarin yanağından gayri” her şeyi paylaşmak; kardeşçe, kavgasız, gürültüsüz yaşamak; cenneti yeryüzünde inşa etmek için yola çıkar Bedreddin. Gezer, dolaşır, insanlara kendi düşüncelerini anlatır ve bu uğurda başkaldırır. Sonrası Nâzım’dan gelsin:
“… Hazır bilmeclis
Mevlâna Hayder derler
mülkü acemden henüz gelmiş
bir ulu danişmend kişi
kınalı sakalını ilhamı ilâhiye eğip,
«Malı haramdır amma bunun
kanı helâldır» deyip
halletti işi…
Dönüldü Bedreddine.
Denildi: «Sen de konuş.»
Denildi: «Ver hesabını ilhadının.»
Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
— Mademki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü…”
Bedreddin, Serez’in esnaf çarşısında “yağmur çiselerken” idam edilir.
15. Allah’ta eriyip yok olmak: Hallac-ı Mansur
Mansur el-Hallac olarak da tanınır. İnsanı duygulandıran isimlerden birisidir, Hallac. Vakti zamanında pek çok hocanın müridi oldu, ama hepsiyle de fikir ayrılığı yaşadı. Sonunda yıllar sürecek bir yolculuğa çıktı. Horasan, Maveraünnehir, Talekan, Keşmir gibi yerlere gitti ve gezdiği yerlerdeki halklar için eserler yazdı.
Bağdat’a dönen Hallac-ı Mansur, söylemleriyle ulemada huzursuzluk yaratmaya başladı. Bu huzursuzluk, ev hapsi ile sonuçlandı. Ev hapsi devam ederken cezalandırılması yönündeki talepler de devam ediyordu.
En sonunda dönemin yöneticileri ve kadıları, Hallac’ı ölümsüz kılan “En-el Hakk” (Ben Hakk’ım) sözünü bahane ederek, bir oldubittiyle idamına hükmettiler. 26 Mart 922’de Hallac, önce kırbaçlandı; sonra burnu, kolları ve ayakları kesildi; daha sonra da idam edildi.
16. Karmatiler’in deli önderi: Ebu Tahir Süleyman
Mekke’yi basan, -bir rivayete göre- zemzem suyuna işeyen, “Taşa tapılır mı!” deyip Hacer’ül Esved’i kaçıran Karmatiler’in lideri. Aslında devlete isim babalığı yapan kişi Hamdan Karmat’tır, Ebu Tahir de en bilindik lideridir bu topluluğun.
Karmatiler, Abbasilere karşı isyan edip ortak mülkiyete ve eşitliğe dayalı bir devlet kurdu. Kurdukları devlette fakirlere ve fakirliğe tahammülleri yoktu. Yoktu derken, maddi durumu iyi olmayanlara devlet hemen yardım elini uzatırdı Karmatiler’de. Zenginden alıp fakire verirlerdi malı mülkü.
Güneş doğmadan önce iki rekât, güneş battıktan sonra iki rekat olmak üzere günde dört rekat namaz kılarlar; yılda iki gün oruç tutarlardı. Her şey dayanışma ve işbirliğiyle yürüdüğü için, anında sefer düzenleyebilecek güçleri de vardı. Abbasiler tek başlarına Karmatiler’in hakkından gelemeyince Melikşah’tan yardım isterler. Abbasi-Selçuklu işbirliğiyle yıkılır Karmatiler.
17. Direnişi namazla selamlayan devrimci: İhsan Eliaçık
Hâlâ bilmeyenler vardır diye İhsan hocayı da ekledik listeye. Yıllardan beri yazdığı yazılarla İslam’la ilgili ezberleri bozan, Ebu Zerr çizgisinden ayrılmayan kişidir İhsan Eliaçık. Pek çoğumuz “kenz”i ve “infak”ı ondan öğrendik.
Herkes tarafından tanınması Gezi Direnişi zamanlarında oldu. Faşizme, baskıya, zulme direnen halkın yanında yer aldı; hem de öyle oturduğu yerden değil, meydanlara inerek yaptı bunu. Sözlerinin kimi rahatsız edeceğini düşünmedi, açık açık söyledi ne söylemek istiyorsa. Önde gelen isimlerinden oldu bu başkaldırının.
Hakkını arayan milyonların yanında yer alıp, “abdestli kapitalistler”e cesurca kafa tuttu, hâlâ da tutuyor. Onca tehdide, gözdağına aldırmadan, hiçbir şekilde boyun eğmeden. Talanlarına, yıkımlarına, sömürülerine Allah’ı da alet eden “zümre”ye savaş açtı.
Zaten tam da bu yüzden onlar tarafından hiçbir zaman sevilmedi. Varsın sevilmesindi. Zaten onun yeri hiçbir zaman şöminenin yanı başındaki berjer olmadı. Kalbi hep sokaktaydı. Atılan biber gazından gözleri perişan olan köpeğin gözlerine talcidli karışımı süren çocukların yanındaydı hep.
18. Ezberleri bozan adam: Eren Erdem
Bizden, bizim topraklarımızdan bir devrimci Müslüman daha. “Abdestli Kapitalizm”, “Nurjuvazi”, “İslam ve Kapitalizm”, “Şeytan Evliyaları” kitaplarının yazarı güzel insan. O da yine ezilenden, aç bırakılandan yana koyduğu tavırla inançlı-inançsız herkesin saygısını kazandı.
Mala mülke tamah eden, yanı başındaki açları, yokluk içinde yaşayanları görmezden gelen Müslüman (!) tayfa tarafından tabii ki sevilmedi. Çünkü onlar ikiyüzlü bir şekilde “Allah bu zenginliği bana nasip etmiş” dese de; Eren Erdem, “Mal mülk biriktirmeyeceksin, kenz yapmayacaksın, infak edeceksin” dedi. Ha bu arada Halk TV’de de “Ezber Bozanlar” adlı bir programı vardır.