Dizi izlemek modern insanın vazgeçilmez sporlarından biri. ‘Ben belgesel şeyapıyorum sadece ya’ diye elinde mug’la dolanarak kahve molalarını şenlendiren arkadaşlara kanmayın. Siz çatır çatır dizi muhabbeti yaparken onlar da entelektüel duruşlarından taviz vermeyen kaçamak bakışlarla muhabbetinize kulak kabartırlar.
Peki bu ara ne izliyoruz? Yaz olması nedeniyle sezonluk dizilerin hakimiyeti söz konusu olsa da burayı takip eden arkadaşların en azından ismini duyduklarından emin olduğumuz bir iş var şu sıra: Mr. Robot. Hacking olayının isyan ve haykırışla beslenen tabiatını çıkış noktası olarak kullanan dizimiz, yeraltı edebiyatının beyazperdeye uzanan uyarlamalarından da nasiplenerek demlenmiş bir yapım. İzleyicisinden aldığı ilk reaksiyonlara göre ‘biraz matrix, biraz fight club, biraz Sherlock’ olarak konumlanan Mr. Robot, bölümler ilerledikçe kendini bize açmaya başladı ve artık farklı bir gözle izliyoruz onu. Kişilik modelleriyle ilgileniyorsanız, Mr. Robot’u listemek ise kaçınılmaz oluyor.
Bu hafta, Enneagram kişilik modelindeki 9 tipten ‘5 Numaraya’ yerleşen Mr. Robot, yani Elliot Alderson karakterine mercek tutuyoruz. Hazırsanız run!
Ennegram ne ola ki derseniz de, buyurun.
Asosyal deme, fıtratım böyle
Mr. Robot, yani Elliot Alderson ekmeğini kodlardan çıkarıyor. Bilgisayar dilinde konuşarak, çalıştığı şirketin müşterilerinin makinelerini saldırılardan koruyor. Yani adam genelde bilgisayarla iletişim kuruyor, insanlarla değil. Çünkü bilgisayar denen alet, tam olarak kendi tasarlayabileceği türden hatasız bir mantık kitabına göre çalışıyor. Bugün böyle, yarın öyle demiyor. Duygusal olarak onu yormuyor. Gerektiğinden fazla temas kurmuyor. Peki bu adamın hiç mi duyguları yok? Onun için sonraki maddelere alalım sizi.
Hayatımda herkesin yeri belli
Enneagram modelinde Tip 5 kişiliğe sahip olan insanların hayatları tıpkı uzun bir trenin vagonları gibidir. Her birinde birileri bulunur ama bu birileri asla birbirlerini görmezler. İnsan ilişkileri onları yorduğu için, hayatlarına giren tüm profilleri zihinlerinde ayrı birer kompartımana yerleştirir ve öyle idare ederler. Birbirine karışan insan ilişkileri Tip 5’leri fazlasıyla zorlar çünkü. Elliot’un hacklediği insanlara ait dosyaları nasıl sakladığını hatırlayalım. Şimdi taşlar yerine oturmuş olmalı.
El şakası yapma arkadaşım
Mahremiyete olan tutkuları onları adeta ‘dokunulmaz’ kılabilir. Yaklaşmak veya sözlü iletişim kurmak çoğu tip için çekinilecek bir durumdur, onları asosyal, hatta bazen ‘öfkeli’ algılamamızın sebebi bu mesafe koyma ihtiyaçlarıdır. Hayatlarına kendilerinden başka çok az kişiye yetecek yer vardır. Böyle birinin bırakın el şakalarını, elini omzuna koymanızdan bile rahatsız olabileceğini anlamak zor olmasa gerek. Tabii Elliot’un Angela’ya sarılmasını nasıl açıklıyoruz bu durumda derseniz, iki cevabımız var ve ikisi de doğru. İlki, Tip 5’lerin de her insan gibi duyguları olduğu ama onları ifade etmekte fazlasıyla zorlanıyor olmaları. Diğer ihtimal ise henüz izlememiş olanlar için dizinin sürprizinde saklı 🙂
Mesafeler olmadan asla
Bireysel mahremiyet Tip 5 kişiliğin en önemli ö Hayatlarına öyle istediğiniz gibi girip çıkamazsınız. Duvarları vardır, kendini her anlamda koruyucu kalkanları vardır. Bu mahremiyet ihtiyacıyla oturdukları evden, kendileriyle ilgili sahip olduğunuz bilgi miktarına ve bireysel ekonomi yönetimlerine kadar çeşitli alanlarda yüzleşmeniz mümkündür. Dolayısıyla, belirli bir mesafenin varlığı olmaksızın ilişki ve iletişim kurmazlar.
Sen söylemesen de tümevarırım ben
Enneagram modelindeki kişilik tipleri arasında etrafını en iyi gözlemleyenler Tip 5’lerdir. Fazla konuşmuyor olmaları sizle ilgilenmedikleri anlamına gelmez; aksine durmadan sizi izler ve dinlerler. Detayları takip eder ve birbirine bağlarlar. Zihinsel tipler oldukları için olayları parçalayıp nedenlerine inmek ve tümevarmak konusundan doğuştan gelen bir eğilim ve yetenekleri vardır. Dolayısıyla tıkır tıkır işleyen ama kullanması pek de kolay olmayan sistemler kurmakta üstlerine yoktur. Mr. Robot’un iç sesi dizi boyunca hayatına giren insanların sanal alemdeki kimliklerini deşifre etmekle kalmıyor, gündelik tavırlarından da yaşam motivasyonlarını okuyabiliyor. Tıpkı Sherlock gibi. Onun da bir Tip 5 karakter olduğunu söylememize gerek yok sanırız.
Yalandan kim ölmüş?
Birazcık ‘Normal’ olmaktan ve insan içine karışmaktan zarar gelmez. Daha doğrusu toplum içinde yaşamanın normlara biraz olsun ayak uydurmayı zorunlu kılması söz konusu. Mr. Robot’un Bölüm 3’teki ‘Ben de herkes gibi yaşarım, Marvel filmleri izleyip vanilyalı latte içerim n’olmuş yani?’ diyerek kendini sokaklara vurması ise tamamen farklı bir konu. Çünkü bir Tip 5 ciddi stres durumu veya psikolojik sağlık seviyesinde bozulma olmadığı sürece kendi normalinin dışına çıkacak böylesi aşırı sosyalleşme hamlelerine girişemez.
Kimim ben?
Gerçeklikle bağın kopması, ancak alternatif gerçekliklerin var olmasıyla sağlanabilir. Bu da zihnimizde yeni ve tamamen farklı bir dünyanın, fiziksel algılarımızla varlığına emin olduğumuz dünyanın dışında bir tanesinin kurgulanmasıyla mümkün. Bunu yapabilmek için de yoğun ve detaylı çalışabilen bir zihne ihtiyaç var. Kurgunun çılgınca detaylandığı ve fiziksel dünyadan kopuşların başladığı durumlarda ise tehlike çanlarının yüksek sesle çaldığını belirtmek gerekiyor: Zihninde sınırları taa uzaklara giden dünyalar kurabilen Tip 5’ler ipin ucunu kaçırdıkları durumlarda (ileri safhada vakalardan bahsediyoruz, kıdemli hayalperestler siz bi sakin olun 🙂 ) o meşhur teşhise göz kırpıyorlar demektir. Bkz. Bölüm 8 ve muhtemelen bundan sonraki bölümler, sezonlar vs.