Günlük 50 dolar, 32 ülke? Birçoğumuzun hayalinde olan bu eylemi hayata geçiren kişileri gördükçe özenip kıskanmamak elde değil. Şapkamızı önümüze alıp yapmayı tahayyül ettiğimizde ise kafamıza üşüşen o ‘peki iş ne olacak?, Hangi parayla gideceğim?, Yalnız başıma nasıl yapacağım?, Bundan sonraki hayatıma nasıl devam edeceğim?, Diyelim döndüm beni neler karşılayacak?’ soruları her şeyi yerle bir ediyor ve fırsatları, hayalleri erteleyip yarınki toplantı notlarına göz atmaya başlıyoruz.
Gülçin Söğüt sorulara aldırış etmeden çabucak hazırlayıp sırt çantasını çıkmış yollara. Yolda hayat arkadaşını bulma bonusuyla devam etmiş. Çift şimdilerde 18 ay kadar önce gittikleri Afrika turunu gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyor. Hem de günlük 50 dolarlık bir bütçeyle. Heyecan ve maceranın kol gezdiği bu yolculuk hepimizin istediği ama kalkışamadığı o yolculuk.
Adana doğumlu Gülçin Söğüt, üniversite için geldiği İstanbul’da eğitimini tamamlayıp çok bayılmasa da finans sektörünün bankacılık kısmına kendi deyimiyle ‘elini kaptırmış’
Uzun yıllar çalıştıktan sonra üzücü bir şekilde başlıyor gezginliğe. Annesini kaybedince artık hiçbir şeyi ertelememek istediğini, hayatın ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu fark edip işini gücünü bırakıp hayallerinin peşinden gidiyor.
Sırt çantasını alıp çıktığı yolculukta ilk durağı Latin Amerika oluyor. Hem de tam 3 yıl tek başına
Artık yolculuğa birlikte devam etme vakti! Endonezya’da Hollandalı Ferry Schouten ile tanışıyor ve hayatlarına, gezilerine birlikte yol almaya başlıyorlar. Bir diğer hareket noktaları Afrika’yı dolaşmanın ise hep hayali olduğunu söylüyor Söğüt.
Çift, Kuzey Burnu’nda başlayan Avrupa turundan sonra İspanya’dan Fas’a geçiyor. Kasım 2016’dan beri de bu kıtada bulunuyor
Batı Afrikadaki rotalarından bahseden Gülçin Söğüt, yolculuğun bu kısmında asfalt ve bazen yol bile olmadığını söyleyip yollarını GPS’le bulduklarını anlatıyor. Yaşadıkları zorlukların üstesinden gelmelerinde bölge halkının katkısının olduğunun da altını çiziyor.
Yol boyunca gördükleri neticesinde duyduğu Afrika’dan çok daha farklı bir yer gördüğünü söyleyen Söğüt, eşi Ferry’e nazaran bir nebze daha şaşkınlık yaşıyor
Söğüt’ün söylediğine göre, medyanın gösterdiği Afrika’nın gerçektekiyle hiçbir alakası bulunmazken halk oldukça paylaşımcı ve yardımsever.
Gittikleri Gine Bissau’nun köyünde misafir olan ikili, orada yaşayan halkın kendileri için balık avına çıkıp tavuk kestiklerini anlatıyor
Yaşadıklarının, daha öncesinde okuyup anlatılanlara tam karşıt olduğunu anlayınca etkilenmeden edemiyorlar.
Seyahat sırasında konaklama kısmını uygun buldukları yerde çadır kurarak hallediyorlar
Çift sabahlamak için kullandıkları yöntemi anlatırken bölgenin tehlikeli olup olmadığını anlamak için hava kararana kadar beklediklerini belirtiyor.
Şimdiye kadar anlattıklarının biraz pembe camlar arkasında olduğunu fark edip başlıyorlar zorlukları anlatmaya
Burada yaşamanın çeşitli tehlikelere yol açacağını tahmin etmek çok güç değil. Söğüt yaşadıkları tecrübelere dayanarak edindikleri tatsız bir anıdan bahsediyor; ‘Namibya’da 7-8 kişi Ferry’nin etrafını sararak onu soymaya çalıştı, hırsızlardan iki saat boyunca kaçtık. Güney Afrika’ya girdiğimizde dönmeyi bile düşündük.’
Yalnız bunlara bakıp gitmekten vazgeçmenin yanlışlığını vurgulamak istercesine, dünyanın her yerinde yaşanabileceğini hatırlatıyor
Böyle turlarda ve tura çıkmadan önce yapılması gereken şeylerin başında, kendine güven ve motosikletle ilgili teknik bilgi sahibi olmanın geldiğini öğreniyoruz. Tabii bütün bunları zihnen kendinizi hazırladıktan sonra yapmaya başlıyorsunuz.
Seyahatin en unutulmaz şehri gibi klasik soruya, Zimbabve diye cevap veriyorlar. Söylediklerine göre Zimbabveliler Afrika’daki en cana yakın insanlarmış
Yolculuğun nerede biteceği ise merak konusu elbette, orası: Sudan ve Mısır.
Ferry Schouten ve Gülçin Söğüt çifti, şimdiye kadar kıtada tam 50 bin kilometre yol aldıklarını söylüyor
Afrika’nın her köşesinin kendine özgü kültür ve güzelliğe sahip olduğunu, bu yolculuğun en zor kısımlarının başında yorucu yol koşulları ve yağmur olduğunu öğreniyoruz.
Dilin fazlaca önemli olduğu böyle bir yolculukta Ferry Schouten, İngilizce’nin yanında biraz Fransızca ve Afrikaans konuşabiliyor
Ancak söylediklerine göre yolda en fazla kullanılan ve önemli olan beden diliymiş.