Popüler kültürün dayattığı ‘vampir kültürü’ne dair birtakım edebi ürünler vazgeçilmez nimet niteliğinde. En azndan bir süre daha öyle olacak gibi gözüküyor. Öte yandan sadece edebi türlerde değil, aynı zamanda sinemada da pek çok yapımla sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu akımın modern kurgudaki ivmesinin dayandığı kaynak ise Romanya kültürü. Moroi olarak tarihteki yerini alan bu folklorik figür ise işin özünde bir vampir.
Moroi cinsiyete göre değişebiliyor: Erkek ise moroi, dişi ise moroaică
Erkeğine ‘moroi’ diyebileceğimiz bu vampirin dişi hali ise ‘moroaică’ olarak tarihteki yerini almış. Bu folklorik figür ile ilgili olarak ilginç bir başka nokta daha var; söz konusu kültürün bazı versiyonlarında farklı profillerle karşılaşabiliyoruz. Efsanenin bazı anlatılarına göre moroinin yaşayanlara musallat olduğu da dimağımızda kalmalı. Çünkü moroi, kültürde, insanlardan enerji çekiyor. Ve bu şekilde kendi yaşamını devam ettiren salt bir hayalet olarak olarak da yer alıyor.
Moroi türünün diğer türlerle ilişkisi ve onlardan farklılıkları
Moroi genel olarak strigoi adı ile nam salan bir diğer vampir türü ile ilişkili olarak kayıt altına girmiş. Ayrıca ‘kurt adam’ olarak bildiğimiz vârcolac ve pricolici gibi folklorik figürlerle de bağı olan bir vampir türünden söz ediyoruz. Dolayısıyla tek bir kültürel kaynak olmadığı için yer yer farklı tanımlamalarla da karşılaşabildiğimizi belirtmekte fayda var.
Moroi efsanesinin olası çıkış noktaları
Kültürün aktarılmasını sağlayan referansları göz önünde bulundurursak; Wlislocki, bir nosferat (bu da bir vampir türü) ile hamile bırakılan bir kadının çocuğunun son derece çirkin ve kalın kıllarla kaplı olacağına ve çok hızlı bir şekilde moroiye dönüşeceğine dair bir inanç, bu rivayetin okumamızı sağlıyor.
Moroiler, bazen modern hikayelerde iki strigonun yaşayan çocukları olarak da isimlerinden bahsettiriyorlar. Ayrıca kültüre göre vaftiz edilmeden önce ölen bir bebeğin de moroi efsanesinin çıkış noktası olabileceği tartışılıyor.
“Moroi” teriminin kökenleri belirsizdir. Ancak Romanya Akademisine göre muhtemelen Eski Slav diline mensup olan ve ‘kabus’ anlamını taşıyan ‘mora’ sözcüğünden türediği olasılığı söz konusu.
Fantezi kurguda ve popüler kültürde moroi efsanesi hakkındaki bilgiler
“Moroi” ve “strigoi” kavramı, popüler kültürde geleneksel vampirlerden biraz daha az sıklıkta karşımıza çıkıyor.
Richelle Mead’den Vampir Akademisi
Bununla birlikte ‘Vampir Akademisi’ olarak bildiğimiz var. Richelle Mead’in yazdığı esere değinmemiz yerinde bir hamle gibi gözüküyor. Eserde, moroi, normal bir ömrü ve ölümlü olan vampirler olarak yer alıyor. Büyülü güçlere sahip olmak, çok fazla güneş ışığından kaçınma eğilimindeler. Ayrıca insanların ve insanların kanlarını içme eğiliminde olduklarını söyleyebiliriz.
Amerika kökenli yazar Richeller Mead’in yazdığı ve altı bölümden oluşan eser oldukça popüler. Öyle ki, paranormal, gotik, fantezi türü bir seri olan Vampir Akademisi, The New York Times Best Seller listesine giridi. Ve ardından kısa bir süre içinde pek çok dile çevrildi. Kitaplar, genç, delidolu insanların yaşadıkları sorunlardan ustaca kurtulmalarını konu alıyor.
Eserin konusu ve baş karakterleri
Kitabın ana karakteri Rosemarie Hathaway ve en yakın arkadaşı Vasilissa Dragomir olarak konumlanıyor. Rose Hathaway yarı insan yarı vampir olan bir dhampirdir. En yakın arkadaşı ise kraliyet aiesinden bir Moroi prensesi olan Lissa Dragomir’dir. Moroi’ler sihir dünyasıyla arasında kopmaz bir bağ olan ölümlü bir vampirlerdir fakat vampirlerin en vahşisi ve en tehlikelisi olan ölümsüz Strigoi’lerden her daim korunmaları gerekmektedir. Bu görevde dhampir olması sayesinde hem bir insandan hem de bir vampirden daha güçlü olan gardiyan Rose’a düşmektedir. Böylece başları dertten kurtulmayan Rose ve Lissa sürekli tehlike ve heyecan dolu maceralara atılırlar. Tabi bu sırada akademide aşık olmayı ve bir sürü kalp kırmayı da ihmal etmezler.
Rosemarie Hathaway: Yarı vampir yarı insan olan dampirlerdendir. Çok cesurdur. Sorumsuz bir kızdır. Lissa ile bağı olduğu için onun hissettiklerini hissetme olasılığı söz konusu. Ayrıca bağları sayesinde Rose bazen Lissa’nın beynine girebilir. Dimitri’ye âşıktır.
Dimitri Belikov: Dampirdir. Uzun saçlı ve çok yakışıklıdır.
The Vampire
Anne Rice’in Vampir Günlükleri serisinin ilk kitabı (1976) olan, “Vampirle Görüşme” genç bir gazetecinin gizemli bir kişi olan Louis ile bir odada röportaj yapması ile başlar. Louis öyküsünü anlatmaya başlamadan önce kendisinin 200 yaşına bir vampir olduğu gerçeğini saklamaz. Daha en başından farklı bir boyuta gideceği belli olan bu görüşmede korkunç gerçekler bir bir ortaya çıkar.
Bir süre önce ölmüş olan karısından dolayı hayatı altüst olmuş Louis, sarhoş olduğu bir gecede Lestat’ın onu vampir yapma teklifine karşı çıkamaz ama yaşamak için insanları öldürme fikrine de kendini bir türlü adapte edemez. Bu nedenle bir süre çeşitli hayvanları öldürerek yaşamını devam ettirir.
Louis bir gün kendisi gibi hayatı altüst olan Claudia adlı küçük bir kızla tanışır ve olaylar bu andan itibaren gelişmeye başlar. Artık kendilerinden daha bilge olanları bulma çabası ile yollara düşen ikili, nefretle bağlı oldukları Lestat’ın korkunç ve karanlık yüzüyle de sürekli karşı karşı gelecektir.
The Keep
1983 yılında Michael Mann’ın yönetmen koltuğuna oturduğu yapım aslında F. Paul Wilson’un yazdığı kitaba dayanmaktadır. Kitabın konusu ise Romanya’da, bir kasabada bulunan mabedi üs haline getiren Nazi askerlerinin farkında olmadan eski ve çok güçlü bir iblisi uyandırması üzerinde şekilleniyor.