21 Ağustos 1911, Pazartesi günü Paris’teki Louvre Müzesi çalışanları Leonardo Da Vinci’nin en bilinen eseri olan Mona Lisa tablosunun yerinde olmadığını gördüler. İlk başta kimsenin dikkatini çekmeyen bu durum, tam 12 saat sonra ertesi sabah tablo hala yerinde olmadığında anlaşılabildi. Hemen polisle irtibata geçildi ve soruşturma başlatıldı. Mona Lisa çalınmıştı.
“Kadınlar sevgililerinin yanında değillerse, fotoğrafçılarının yanındadırlar.”
O sabah müze çalışanları tablonun yerinde olmadığını görmüş ama telaşa kapılmamıştı. Çünkü müze fotoğrafçıları sık sık haber vermeden müzedeki eserleri yerlerinden alıp fotoğraflamak amacıyla fotoğraf stüdyosuna götürüyorlardı. Hatta aynı gece vardiya bekçisi amirine müzede her şeyin yolunda olduğunu rapor etmişti. Ressam Louis Beroud Salı sabahı Mona Lisa’nın kopyasını yapmak amacıyla Luvr’a geldiğinde tablonun yerinde sadece dört demir kanca buldu. Tabloyu fotoğraflamak amacıyla bir fotoğrafçının aldığını düşünerek galerinin bekçisine de şaka yaptı: “Kadınlar sevgililerinin yanında değillerse, fotoğrafçılarının yanındadırlar.”
Mona Lisa’yı gören oldu mu?
Ertesi sabah müze çalışanları tablonun hala yerinde olmadığını fark ettiler. Stüdyo kontrol edildi ancak tablo burada da yoktu. Müze yetkililerine haber verildi ve alelacele polis ile temasa geçildi ve müze idarecisinin odasında bir karargâh kuruldu. Müzenin her tarafı baştan sona arandı. Arama bir hafta sürdü çünkü Louvre Müzesi, 49 dönümlük bir sahaya inşa edilmiştir ve Sen Nehri boyunca 2200 feet uzunluğunda devam eder. Bir dedektif, Mona Lisa’ nın ağır çerçevesini buldu. Buldukları yer, gizli bir odaya giden merdivenlerdi.
Mona Lisa çalınmıştı!!
Sadece belirli sanat çevrelerince bilinen Mona Lisa uluslararası bir sanat ikonu haline geldi…
Hırsızın kimliği hakkında kimsenin bir fikri yoktu ve bu kadar ünlü bir tablonun satılabilmesi mümkün olamayacağından, kimse çalınış amacının ne olabileceğini bilmiyordu. Louvre Müzesi bir haftalığına kapatıldı; yeniden açıldığında, Mona Lisa’nın asılı olduğu yerdeki boşluğu görmek için gelen muazzam bir müşteri kuyruğu vardı. Bir gecede, sadece belirli sanat çevrelerinde ünlü olan tablo uluslararası bir sanat ikonu olmuştu. Dünya’nın her tarafında Mona Lisa’lı kartpostallar satılıyor, hatta sigara paketlerinde yer alıyordu.
İlk şüpheli: Honore Gery
Fransız polisi hırsızın izini bulabilmek için olağanüstü bir çaba gösterdi. Ellerindeki tek ipucu, tablonun söküldüğü çerçevenin camındaki bir parmak iziydi. Belçika vatandaşı olan Honore Gery olaydan birkaç ay önce, bir gazete muhabirine Louvre müzesinden çaldığı bir heykelciği satmıştı. Hatta gazeteciye elinde tanınmamış bir artist arkadaşına emanet ettiğini söylediği başka çalıntı heykelcikler bulunduğunu söylemişti. Muhabir Mona Lisa’nın çalındığı haberi üzerine onu polise ihbar etmiş ve Gery soruşturulmak üzere tutuklanmıştı.
Picasso da şüpheliler arasında…
Gery’nin çalıntı heykelcikleri emanet ettiği artist arkadaşı o günlerde Paris’te yaşamakta olan genç Picasso’dan başkası değildi. Bu nedenle olay ilginç bir şekilde yön değiştirerek Picasso’yu hırsızlığın içine kattı. Picasso dostu olan Gery’nin Louvre’dan bir şeyler aşırdığını biliyordu. Bu olay Picasso için kötü olmuştu, çünkü Gery’nin Louvre’den aşırdığı iki heykelcik halen Picasso’nun elindeydi. Üstelik de o iki heykelciği ünlü tablosu “Les Demoiselles d’Avignon” tablosunda model olarak kullanmıştı.
Louvre soruşturması sonuçsuz kaldı…
İhale Picasso’ya kalmış ve Paris polisi tarafından tutuklanmıştı. Yoğun sorgulama süresi boyunca soğukkanlılığını koruyan Picasso Gery’nin hırsızlıklarından haberdar olduğunu inkar etti ve Mona Lisa’nın çalınışı ile ilgili hiçbir bilgisi olmadığını söyledi. Bu kötü suçlamalar ve halkın tepkisi üzerine Picasso yerel bir gazetede heykellerin geri verileceğini duyurdu ve Picasso adının gizli kalmasını rica etti. Polis Picasso’yu serbest bıraktı ancak heykelciklerin olayı çözülemedi ve Luvr soruşturması sonuçsuz kaldı.
“Leonardo da Vinci’nin kayıp eseri bendedir. Ressamı İtalyan olduğuna göre eser de İtalya’ya aittir.”
Mona Lisa’nın tekrar su yüzüne çıkışı tam iki yıl sonra oldu. Fiorentinalı bir antikacı olan Alfredo Geri, bir gün:
“Leonardo da Vinci’nin kayıp eseri bendedir. Ressamı İtalyan olduğuna gore eser de İtalya’ya aittir.”
yazılı bir mektup aldı. Mektup “Leonardo” adıyla imzalanmıştı. Sonunda Alfredo Geri, “Leonardo” ile buluştu ve Mona Lisa’yı gördü. hatta “Leonardo” ismini kullanan bu vatandaş, Alfredo Geri’nin eseri orijinalliği açısından araştırmasına da izin verdi.
Peki Vincenzo Perugia, Mona Lisa’yı nasıl çalmıştı?
Mona Lisa’yı çalan ve “Leonardo” takma adıyla Alfredo Geri’ye mektup yazan kişi Vincenzo Perugia’dan başkası değildi. Perugia; pazar gecesini Louvre’ da, gözlerden uzak bir odada saklanarak geçirdi, pazar günü sabahı müze kapandığında, resmin bulunduğu odaya girmiş ve duvardan indirmişti. Merdivenlerde resmin çerçevesini keserek, resmi çıkartmıştı. Binayı terk etmeye çalışırken, kilitli bir kapıya gelmiş, kapı tokmağının vidalarını çıkarıp çantasının içine koymuştu. Daha sonra elinde çaldığı tarihin en ünlü tablosuyla beraber, Louvre’un dışına, tarihin tozlu sayfaları arasına yürümüştü. Dünyanın en ünlü tablosunu böyle kolayca müzeden çalabilmiş olmasına kendisi bile inanmakta zorlanıyordu.
Tarihin en büyük sanat hırsızı!
Perugia’nın tutuklanmasından ve tablonun bulunuşundan sonra çok ilginç bir gerçek anlaşıldı. Mona Lisa çalınmadan 10 ay önce Louvre Müzesi İdaresi, usta sanatçıların resimlerinin camdan yapılmış kutular içine konulmasına karar vermişti. Perugia da bu iş için seçilen 4 adamdan biriydi. Hırsızlıktan sonra polis, Perugia’yı sorgulamış fakat sakin tavırları ve rahatlığı yüzünden kuşkulanmamıştı. Perugia bu sayede ilk başlardaki yoğun soruşturma sürecinden paçayı yırtmıştı.
Mona Lisa bulundu!
Vincenzo Perugia, resmi İtalya’nın Floransa şehrindeki Uffizi Galerisi’ne 100.000 dolara satmaya çalışıyordu. Ancak olumlu cevap alamayınca Alfredo Geri ile irtibata geçmek zorunda kalmış ve yakayı ele vermişti. Perugia Floransa’da yargılandı. Mahkemeye, hırsızlıktaki tek amacının, İtalya’ya ait olan eserin İtalya’ya dönmesini sağlamak olduğunu anlattı. İtalya’dan Napolyon tarafından çalınan tüm eserlerin İtalya’ya iade edilmesi gerektiğini söyledi. Hakim Peruggia’nın zararsız bir deli olduğuna hükmetti ve bir yıl on beş gün hapis cezası verdi. Kısa süre sonra da ceza bozuldu ve Peruggia serbest bırakıldı. Mona Lisa’da Paris’e, Louvre müzesine iade edildi.
En karlı çıkan taraf Louvre Müzesiydi…
Bu olaydan en karlı çıkan taraf ise şüphesiz Louvre Müzesi oldu. Müze ilk soruşturma süresinde Picasso’dan çalınan heykelcikleri geri almıştı. Mona Lisa o güne kadar yalnızca belirli sanat çevrelerindeki insanların bildiği bir eser iken, bu olay sayesinde bir anda dünya çapında üne kavuştu. Artık Louvre Müzesi duvarlarında dünyaca meşhur bir tablo asılıydı. Peruggia’nın olağanüstü hırsızlığı Mona Lisa tablosunu uluslararası tanınan bir başyapıta çevirmişti.