Herkes flört etme yeteneğine sahip değildir. Kimisi bunu gerçekten beceremez, eline, yüzüne, gözüne bulaştırır. Kimisi flört etmek konusunda gerçekten çok yetenekli ve eğlencelidir ama bir ilişkiyi sürdürmek bakımından tam bir fiyasko olabilir. Kimisi var; ikisini de beceremiyor; hem utangaç, hem çekingen, hem esrikli, hem sıkılgan, hem kaba, hem saldırgan hem o, hem bu… Kur yapmak zor iş; zeka gerektiriyor, incelik gerektiriyor, sonra bir zevkiniz ve tarzınız olmalı… O da yetmiyor; illa ki espritüel olacaksınız, iltifatlarınız gerçek olacak; falan da filan da… Evrim ilerledikçe, gittikçe zorlaşan bir süreç bu. Baştan çıkartmanın standartlarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor ve işler de, ilişkiler de gittikçe karışıyor, bazan sarpa sarıyor; gün geliyor, tadından yenmiyor; bazan da bal dök yala… Fakat ilişki yapamayanlara önemle duyurulur ki, bu işin (!) basit bir özü var; her ne kadar her şey birer taktik ve stratejiler bütünü olsa da, aslında tüm olay samimiyette, dürüstlükte ve içten gelen o coşkunlukta yatıyor. Bunlar yoksa her şey boş. Peki tanrı-ça-larda durum nedir derseniz; kana susamış, inanılmaz boyutlarda can tüketen varlıklar bunlar… Olağanüstü güçlere sahip olmalarına karşın, onlar da özünde saf sevgiyi, aşkı arıyorlar… Yanlış yerde ya da kimselerde aradıkları için sefil bir biçimde başarısız oldukları da oluyor. İşte bu hikayeler de onlara ait. Reddedilmek ve bununla yaşamak elbette hoş bir duygu değil fakat bunu olgunlukla karşılayabilmek ve hazmedebilmek de herkesin harcı değil… Bunu başarabilenler bizce daha çok tanrısallaşıyorlar ve kim bilir belki tam da bu sebepten daha çok kıymet verecekleri bir başkasını kendilerine aşık edebiliyorlar. Biz yine de mutluluk hepimizin hakkı diyerek, herkesin sevgiden yana aradığını; hakkaniyetle ve karşılıklı birbirinde ama karşılıksız sevgi gibi bedelsiz ve bir o kadar güçlü bulmasını dileyerek listemize başlayalım.
1. Apollo ve Daphne
Daphne, nehir tanrısı Peneus’un kızıydı. Güneş ve müzik tanrısı olan Apollo, Daphne’ye aşık oldu. Bunun nedeni, aşk tanrısı Eros’un oklarından birine hedef olmasıydı. Çok iyi bir okçu olan Apollo kendisiyle övünmeyi çok sever ve kendisi kadar iyi bir okçu olan Eros’un yeteneği ile alay eder. Bunun intikamını almak isteyen Eros, iki ok hazırlar; biri saplandığı kişiye tutku ve sonsuz aşk verirken diğer ok saplandığı kişiyi aşk ve tutkudan tamamen uzaklaştıracaktır. İlk okun saplandığı Apollo umutsuzca Daphne’ye aşık olurken, ikinci okun hedefi olan Daphne ise tam tersi bir hal içine düşer ve Apollo’nun aşkını reddederek sürekli ondan kaçar. Bir gün Daphne ormanda Apollo’ya yakalanır ve Apollo onu kovalamaya başlar. Bu durum Daphne’yi son derece korkutur. Apollo’dan kaçarken bir yandan da babasından ve yeryüzü tanrıçası Gaia’dan yardım ister. Gaia onu bir defne ağacına dönüştürür. Daphne’ye yetiştiğinde onun bir ağaca dönüşmekte olduğunu gören Apollo dallarından birini koparıp taç haline getirir ve sonsuz aşkının bir simgesi olarak başına takar; bir daha da hiç çıkarmaz. Bu yüzden Yunanlılar’ın defne tacını büyük şairleri, kazanan atletleri, muzaffer savaşçıları onurlandırmak için kullanmaları bir gelelenek haline gelir. Elbette bu durum Daphne’nin kendisini daha iyi hissetmesini sağladı mı bilemiyoruz ama Gaia onu bir ağaca dönüştürürken gerçekten iyi iş başarmış.
2. Salmacis ve Hermafroditus
Bu hikaye; Zeus’un habercisi, tanrıların en hızlısı Hermes ile güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit’in oğlu olan Hermaphroditus’un nasıl bir hermafrodit (çift cinsiyetli) olduğunu anlatıyor. Bazıları, ebeveyninin onu böyle doğurduğunu söylerken, bazıları da bu konuda farklı hikayeler anlatırlar. Bunlardan biri de, peri kızı (nymph) Salmacis’in hikayesidir. Bir gün ufak bir nehirde keyif yaparken Hermaphroditus’u görür ve görür görmez de aşık olur. Fakat Hermaphroditus onun aşkına karşılık vermez. Bunun üzerine Salmacis gizlenerek onu takip etmeye başlar. Hermaphroditus soyunup nehre atladığında, Salmacis bunu fırsat bilip Hermaphroditus’un üzerine atlar ve ona sıkı sıkıya sarılır. Hermaphroditus ona direnince Salmacis, tanrılardan onları birbirinden ayırmamalarını diler. Tanrılar, Hermaphroditus’un rızasının olmadığı bu dileği kabul ederler. Salmacis ile Hermaphroditus kelimenin tam anlamıyla bir beden haline gelirler. Hermaphroditus nehrin dışına çıktığında artık hem kadındır hem erkek… Böyle bir çatışmanın içindeyken ebeveynleri Hermes ile Afrodit’in ona yardım edeceğini düşünüyor olabilirsiniz ama hayır; belli ki o gün yapacak daha önemli başka işleri varmış.
3. Alpheus ve Arethusa
Bakire vahşi doğa, avcılık ve okçuluk tanrıçası Artemis’in takipçisi ve gözdelerinden olan peri kızı (nymph) Arethusa da aynı onun gibi evlilik ve aşk ilişkilerine karşıydı. Erkeklerle ilgilenmiyor ve ormanlarda, tarlalarda özgürce dolaşmaktan ve doğa güzelliklerinin tadını çıkarmaktan hoşlanıyordu. Arethusa maceraları sırasında parıl parlayan bir nehir farketti ve canlandırıcı bir banyonun kendisine iyi geleceğini düşünerek, davetkar suya dalmaya karar verdi. Fakat nehre girer girmez, yalnız olmadığını fark etti. Bu nehrin tanrısı Alpheus, şehvetli ve umursamaz tipik bir erkekti ve Arethusa’ya aşık olmuştu. Arethusa, Artemis gibi nazik olmayı denedi fakat Alpheus ısrarcıydı bunun üzerine o da bir erkeğin duygularını istemeyen tipik her kadın gibi kaçtı. Ancak tutkulu Alpheus adeta bir avcıya dönüşmüştü ve Arethusa yorulup da Artemis’den yardım isteyene kadar peşini bırakmadı ve onu Sicilya’ya kadar kovaladı. Tanrıça Artemis, Arethusa’yı Syracuse yakınlarında sona eren bir yer altı kaynağına dönüştürerek onun yardım isteğine cevap verdi. Fakat Alpheus su tanrısı olduğu için kendisini bir nehre dönüştürdü ve aynı kanala girerek Arethusa’nın sularına karıştı. Sonuçta Arethusa bir daha asla gerçekten Alpheus’tan azade olamadı.
4. Apemosyne ve Hermes
Tanrıların habercisi olduğu kadar ölen ruhların da rehberi olan Hermes, Girit’in prensesi ve kral Minos’un oğlu Catreus’un kızı olan Apemosyne’ye aşık oldu. Abisi ile Rodos’a giden Apemosyne’yi gören Hermes, onu takip etmeye başladı. Bununla birlikte, kız daha hızlı koşuyordu ve Hermes’in numaralarından kaçmayı başardı. Ancak Hermes kurnaz ve sinsi doğasıyla da tanınmıştı ve bu sebeple hırsızların ve kumarbazlarında da koruyucu tanrısıydı. Prensesin yakınlardaki nehirde yıkanmaya giderken aşağı ineceğini bildiği patika üzerinde ona tuzak kurdu. Apemosyne, bu yolda kayıp düşünce Hermes ona tecavüz etti ve Apemosyne onun çocuğuna hamile kaldı. Apemosyne, kardeşi Althaemenes’e olanları anlatmaya çalıştı fakat kardeşi ona inanmadı. Sonuçta bir tanrı, ölümlü bir kıza neden tecavüz etsindi ki? Yalan söylediğini düşündüğü için Althaemenes kız kardeşini tekmeleyerek öldürdü.
5. Athena ve Hephaistos
Biz bu Yunan Mitolojisi’nde Zeus’dan tutun, Poseidon’a kadar tacizci ya da tecavüzcü olmayan tek bir tanrı figürüne dahi rastlamadık, hani söyleyelim de… Athena ve Hephaistos doğumları itibariyle birbirinin tersi olan varlıklar. Karısı Metis’i kendisini tahtından edecek bir erkek çocuk doğuracağı korkusuyla yutan Zeus’un kafasından, tamamen silahlı olarak doğan Athena’ya karşılık; bu çocuğu onsuz doğurduğu için Zeus’u kıskanan ve ondan intikam almak isteyen karısı Hera, Hephaistos’u Zeus olmadan tek başına yaratmış. Sonra da Hephaistos sakat ve çirkin doğduğu için beğenmeyip, onu Olimpos Dağı’ndan aşağı atmış. Eşi Afrodit tarafındanAres ile aldatılan ateş tanrısı ve demirci Hephaistos’un atölyesine bir gün kendisine silah yapmasını istemek için savaş ve bilgelik tanrıçası Athena gelir. Athena’dan çok tahrik olan Hephaistos onu taciz etmeye başlar, buna karşı koyarak kaçmaya başlayan Athena’nın zorla üzerine çıkıp içine girmeye çalışır; fakat Artemis ve Hestia ile birlikte üç bakireden biri olan Athena, buna hiçbir biçimde izin vermez. Hephaistos, Athena’nın bacağına boşalır. Athena bir yün parçasıyla meniyi silerek yeryüzüne fırlatır. Yeryüzü tanrıçası Gaia, Hephaistos’un menisiyle yanlışlıkla hamile kalınca Erichthonius adında bir oğlan çocuğu doğurur. Gaia bu doğumdan hiç memnun değildir ve çocuğun annesi olmayı reddeder. Yunan tanrılarının nadiren de olsa hoş olabileceklerinin bir göstergesi olarak Athena bu çocuğun sorumluluğunu üstlenir ve kendi çocuğu gibi yetiştirir. Yine ilginç bir şekilde Athena, değerli bekaretini almaya çalıştığı için Hephaestos aleyhinde hiçbir kötü niyet taşımaz ve ondan intikam almaya da çalışmaz.
6. Apollo ve Kassandra
Apollo, Troia kralı Priamos ve kraliçesi Hekabe’nin en güzel kızları olduğu rivayet edilen Kassandra ya da Alexandra’ya aşık oldu. Kızın en büyük arzusu geleceği bilmek ve rahibe olmaktı. Apollo, kızın aşkı karşılığında onu geleceği görme yetisiyle ödüllendireceğini söyledi. Kız bu anlaşmayı kabul edince Apollo onun ağzına tükürerek kıza geleceği görme yetisi kazandırdı fakat Kassandra sözünü tutmadı ve Apollo ile birlikte olmadı. Bakire bir rahibe olma isteği Apollo’ya verdiği sözden daha ağır basmıştı. Bir rivayete göre de aslında en başından beri Apollo ile birlikte olmaya niyeti yoktu, sadece geleceği görme yeteneği almak için Apollo’yu kandırmıştı. Bunun üzerine Apollo, misilleme olarak onu lanetledi. Lenete göre; artık hiç kimse onun kehanetlerine inanmayacak ve hiçbir zaman rahibe olamayacaktı. Troia Savaşı’nı ve Troia atının getireceği yıkım ve savaşın sonucunu gördüğü halde kimseyi kendine inandıramadı ve tüm olayları başından sonuna hiçbir şey yapamadan izlemek zorunda kaldı. Eğer anlaşmayı baştan kabul etmiş olsaydı; Troia Savaşı sonrası Ajax’ın tecavüzüne uğramayacak ve Agamemnon tarafından esir alınarak götürüldüğü Sparta’da onun kıskanç karısı tarafından öldürülmeyecekti. Başka bir hikayeye göre, Kassandra ve ağabeyi Helenus bebekken bir geceyi Apollo’nun tapınaklarından birinde geçirdiler. Ebeveynleri ertesi gün ikizleri, Apollo’nun yılanlarına dolanmış vaziyette buldular. Bu sürüngenler çocuklarla konuşmuş ve onlara kehanet yeteneği kazandırmıştı. Büyüdüğünde Kassandra aynı tapınağa geri döndüğünde Apollo ona göründü. İlk öyküde olduğu gibi sevimli flörtlerle kendini kabul ettirmeye çalıştı fakat kız tarafından reddedilmesi, onu lanetlemeye yetecek kadar Apollo’yu delirtmişti. Psikolojide, gelecek hakkında başkalarını uyarmasına ve doğruları söylemesine rağmen kimseyi kendine inandıramama durumuna “Kassandra Kompleksi” adı veriliyor.
7. Asteria, Zeus ve Poseidon
Asteria, Titan olan Koios ve Phoebe’nin kızıydı ve aynı zamanda gece gelen kehanetlerin ve düşen yıldızların tanrıçasıydı. “Burçların Anası” olarak da biliniyor. Perses adında başka bir Titan’la evliydi ve Hekate adında bir kızları oldu. Asteria’nın anne-babası Coeus ve Phoebe, Uranüs ve Gaia’nın çocuklarıydı; yani Asteria ile Zeus kuzendiler. Zeus, Asteria’yı baştan çıkarmaya çalıştı. Ancak Asteria birkaç farklı hayvana dönüşerek ondan kaçtı. Sonunda bir bıldırcına dönüştü ve Ege Denizi’ne düştü ve sonra da Ortygia Adası’na dönüştü. Zeus’tan sonra bu kez Poseidon Asteria’nın peşine düştü. Bu sefer de Delos Adası’na dönüşerek ondan kurtuldu Asteria. Poseidon’a aşık olmuş ama onun Demeter ile arasının bozulmasına üzülüp bu aşkı yaşamamayı seçmiş. Zeus’a ve onun baştan çıkarma gücüne karşı koyabilen ilk tanrıçadır. İlginçtir ki, Asteria’yı baştan çıkaramayan Zeus, bu sefer onun kız kardeşi Leto’nun peşine düştü. Zeus’tan hamile kalan Leto, Hera’nın gazabından Asteria’nın adası Delos’a sığınarak kurtuldu ve çocukları Artemis ile Apollo’yu orada doğurdu.
8. Poseidon ve Demeter
Poseidon ve Demeter, ikisi de Rhea ve Kronos’un çocuklarıdır. Demeter, Zeus’tan olan ve Hades tarafından kaçırılan kızı Persephone’yi aramak için Mora Yarımadası’ndaki Arkadya’ya geldiğinde Poseidon onu baştan çıkarmaya çalıştı. Demeter ise bir kısrak haline gelip, Kral Onkios’un kısrakları arasında saklanarak ondan kaçtı. Bununla birlikte, ilahi güzelliğinin saklanması oldukça zordu. Poseidon kızkardeşini tanıyarak bir aygıra dönüştü ve ona tecavüz etti. Demeter başta Poseidon’a son derece öfkeliydi fakat bu öfkesinden Ladin Nehri’nde yıkanarak arındı. Bu “birleşmeden” iki çocuk dünyaya geldi. Bu çocuklardan biri, Despoina adlı bir kızdır ve Arkadyalılar için sonradan Demeter’den bile daha önemli bir tanrıça haline gelmiştir. Diğeri ise, Herkül’ün hikayesi de dahil pek çok hikayede yer alan siyah yeleli, insan gibi konuşabilen ölümsüz bir hayvan olan Arion ya da Areion adlı attır.
9. Ariadne ve Theseus
Ariadne, Zeus ve Europa’nın oğlu Girit Kralı Minos ve Helios’un kızı Kraliçe Pasiphae’nin kızıdır. Efsanenin Atina versiyonuna göre, oğlu Atina’da öldürüldükten sonra Minos şehre saldırır. Atinalılar saldırının durması için anlaşma yapmak istediklerinde her dokuz yılda bir yedi genç erkek ve yedi bakire kızın Minotor’a (boğa başlı, insan gövdeli Kraliçe Pasiphae’nin bir boğadan olma oğlu ve Ariadne’nin kardeşi) kurban edilmesi şartı koşulur. Atina Kralı Egeus’un oğlu Theseus kurban edilecek erkeklerden biri olarak seçildiği vakit, Girit’e gidip Minotor’u öldürmeye karar verir. Ariadne Girit’e Minotor’a kurban edilmek üzere gelen Theseus’a aşık olup, Minotor’un yaşadığı ve Daidalus tarafından inşa edilmiş labirentte yolunu bulmasına yardım eder. Theseus’un evlilik sözü karşısında ona labirentin girişine bağlayabileceği ve yanında götürebileceği dönüş yolunu bulmasını sağlayacak Hephaistos’tan aldığı ipi verir. Theseus’un Minotor’u öldürmesinin ardından, Ariadne ve Theseus Atina’ya gitmek için Girit’ten yola çıkarlar. Ama Theseus onu Nakşa Adası’nda terk eder. Bir versiyona göre Theseus onu terk ettiğinde, Ariadne hissettiği tarifsiz üzüntüden ötürü ölür. Bir versiyona göre; Dionysos tarafından oradan kurtarılır ve onunla evlendiği için Ariadne çok mutlu olur. Başka bir versiyona göre ise Theseus, Girit’e geldiğinde Ariadne zaten Dionysos’la evlidir ve onu Atina’ya götürmesi koşuluyla Theseus’a yardım etmiştir. Theseus’un Ariadne’yi adada isteyerek terketmesinin nedeni hakkında da bazı farklı versiyonlar mevcut. Girit ve Atina o dönem düşmandır. Giritli Ariadne, Atilalı Theseus’a aşık olduğu için ona yardım ederek aslında babasına ve Girit’e ihanet etmişti. Theseus da, sonuçta kendisine yardim etmiş olsa da, bu ihaneti yüzünden Ariadne ile evlenmek istemeyip onu adada bıraktı. Ya da Ariadne adada, Theseus ise gemideyken bir fırtına kopar ve Theseus Ariadne’yi gemisi açıklara sürüklendiği için elinde olmayan nedenlerden ötürü adada bırakır Hepsine burada değinemeyeceğimiz hikayenin farklı sonlarla biten pek çok farklı versiyonu bulunuyor.
10. Galatea ve Polyphemus
Yunan mitolojisinde aslında birden fazla Galatea var, ancak bunlardan birinin, Polyphemus adlı bir kiklop (tepegöz) ile bağı bulunuyor. Polyphemus, tanrı Poseidon’un Thoosa adında bir periden olma oğluydu. Nereus ve Doris’in pek çok kız çocuğundan biri olan Galatea ise bir periydi. Polyphemus Galatea’ya peynir, süt ve meyve gibi yiyecekler ikram ederek kur yapmaya başladı. Galatea ise, Pan ve Symaethis oğlu olan Acis’e aşıktı ve Acis de ona. Ancak ikisi de tepegözün gazabından kurtulamadılar. Bir gün Polyphemus onları bir arada gördü ve çifte kaya atmaya başladı. Acis, bu kayalardan birinin altına ezildi ve kanı fışkırmaya başlayınca, Galatea onu bir bahar haline getirdi. Polyphemus’a gelince, Galatea’yla hiçbir zaman birlikte olamadı. Bununla birlikte Polyphemus, Yunan kahramanı Odysseus’u ve onun Troia’nın düşmesinden sonra evine yaptığı dönüş yolculuğunu konu edinen Odysseia destanındaki rolüyle de bilinir.
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16