Minimalizm, “Ali Ağaoğlu yaşam tarzı”nın tam zıttıdır desek yanlış olmaz. Minimal yaşam tarzı, tüketim odaklı yaşamın karşıt biçimi olarak ortaya çıktı. Sanayi devriminden beri, gitgide büyüyen ve virüs gibi yayılan tüketim sendromundan artık iyice tiksinen bireyler, minimal yaşam tarzını daha çok aramaya başladı.
Bize en son modelini, daha iyisini, daha iyisini, ve en iyisini satın almaya zorlayan, üzerimize üzerimize gelen tüketim baskısını püskürtmek için seçebileceğimiz en iyi yol minimal olmayı benimsemektir.
Günümüzde aldığımız birçok ürün belli bir ömrü olacak şekilde üretiliyor. Bu da aslında “planlanmış eskime” gibi bir durum ortaya çıkarıyor. Böylece daha çok ve daha yenisini almak için ister istemez dayanılmaz bir ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü eşyamızın bir süre sonra ya bir özelliği bozuluyor/ihtiyacı karşılamıyor, ya da modası geçiyor.
Bütün enerjimizi harcayarak karşılığında aldığımız şu eşyalara bakınca ne görüyoruz? Sırf moda olduğu için aldığımız ayakkabılar, ya da 3d televizyona gerçekten ihtiyacımız var mı mesela? Onlarsız çok daha mutlu olabiliriz. Minimal yaşamı seçmenin bize getireceği artıları okuyunca bize hak vereceksiniz.
1. Daha az eşyanın getirdiği maddi mutluluk
Minimal yaşamın öncelikli ve en büyük getirisi tabii ki maddi özgürlük. Daha az eşya = daha çok paramız olması. Yeni model bir telefona, pahalı bir cekete ihtiyacımız olmadığını fark ettiğimiz gün, özgürleşeceğimiz gündür.
2. Daha az stres
Daha az eşya = daha az gereksiz sorumluluk. Temiz ve düzenli tutmanız gereken daha az eşya ve hakkında kaygılanmanız gereken daha az maddi varlık…
3. Çevreye daha az zarar vermek
Yine daha az tüketim, tabii ki daha az atık ve çevre kirliliği demek. İnsanların yaşayış biçimleri ve tüketim miktarı dünyamız için büyük bir fark yaratıyor.
4. Üretken olmak için daha çok zamanımız olması
Dikkatimizi dağıtan eşyaların sayısı azaldıkça kendimize ve zihnimize ayıracak daha fazla alanımız kalacak. Arkadaşlarınızla, ailenizle, sevdiklerinizle daha çok zaman geçirmek, basit bir yürüyüş ya da yoga yapmak, bahçeyle uğraşmak, bizi video oyunlarından veya şık kıyafetlerden daha çok tatmin edecek.
5. Küçük alanlarda da yaşayabilme becerisi kazanmak
Kocaman Amerikan evlerini düşünün, 4-5 kişinin yaşadığı koca koca evlere sığmak bilmeyen eşyalar… Kullanılmayan yüzlerce eşya için ayrılan garajlar veya odalar. Düşününce bile içimiz sıkıldı. :/
6. Fazla yük ve dağınıklık hissinden kurtulmak, hafiflemek
Çok sayıda eşya sahibi olmak ayağımıza zincir vurmak gibi bir şey. Hareket etmemizi zorlaştıran eşyalarımız bizi olduğumuz yere çakma görevi görüyor. Özgürlük için minimalizm!
7. Eşyalarınız yüzünden bitmek bilmeyen kıyaslanma oyunundan kurtulmak
Şöyle düşünün, kimse sizin cenazenizde durup şöyle demeyecek; “Çok pahalı bir paltosu ve çok şık ayakkabıları vardı…:'(” Sadece başkalarını etkilemek için aldığımız eşyalar yüzünden yaşadığımız mutsuzluğa hiçbir şekilde değmez. Çünkü her zaman birilerine kıyasla daha az sayıda ya da daha modası geçmiş eşyalarımız olacak.
8. Geçmişe daha az takılıp kalmak
Bazen bize geçmişi hatırlatan eşyalarımıza sıkı sıkı tutunuruz. Üstelik bu eşyaların hatırlattıkları genelde iyi anılar olmazlar. Neden hayatımızı bu şekilde sabote ederiz ki? Ya da mutlu anılarla bağdaştırdığımızı düşündüğümüz o eşyalara gerçekten ihtiyacımız var mı? Kurtulun gitsin!
9. Ve daha mutlu olmak…
Jim Carrey ne güzel özetlemiş; “Keşke her insan ünlü, çok zengin ve hayal ettiği her şeye sahip olabilse, böylece cevabın bu olmadığını anlarlardı.” Minimal yaşamayı öğrendiğimiz zaman anlayacağımız en önemli şey, mutlu olmak için eşyalara sahip olmamız gerekmediğidir.
10. Dünyayı değiştirmek için insanlara iyi bir örnek olmak
Başta aileniz ve arkadaşlarınız olmak üzere, minimal yaşam tarzınızla çevrenizdeki insanlara güzel bir örnek olabilirsiniz. Az tüketerek mutlu olduğunuzu gören yakın çevreniz, doğru yolun bu olduğunu bizzat görerek sizden etkilenecekler. Daha yaşanılası bir dünya kurmak için değişime kendinizde başlayabilirsiniz.