Bilim tarihi oldukça ilginç deneyler ve bu deneyleri gerçekleştiren sıra dışı şahsiyetlerle dolu. İşte Fransız yer altı kaşifi, maceracı ve yer bilimci Michel Siffre de bu sıra dışı şahsiyetlerden biri. Siffre henüz 20’li yaşlarının başında pek çok insanın hayalini kurmaktan dahi çekineceği bir deney tasarladı. Bu doğrultuda dış dünya ile hiçbir teması olamayan karanlık bir mağaraya kapandı ve tam izolasyon halinde uzun günler geçirdi. Michel Siffre isimli bu genç adamın böylesine ürpertici bir deney gerçekleştirmek için çeşitli motivasyon kaynakları vardı. Ancak deney sona erdiğine insanın zaman algısı hakkındaki daha önce pek de bilinmeyen gerçekleri açığa çıkaracaktı. Gelin, bilim tarihine adını altın harflerle yazdıran Michel Siffre kimdir birlikte bakalım.
Michel Siffre 3 Ocak 1939’de Fransa’nın Nice şehrinde dünyaya geldi
Yaşamının ilk yıllarından itibaren insan doğasının ve tabiatın sırlarına ilgi duyan bir maceracıydı. Takip eden süreçte bu kuvvetli merak duygusunu bilim alanına yöneltti. Bu sayede yöntemi ve sistemi olan bilimsel deneyler gerçekleştirebilecek ve bütün insanlık için hayli ilginç bazı verilerin açığa çıkmasına öncülük edebilecekti.
Dünya, Michel Siffre’yi genç bir bilim insanıyken gerçekleştirdiği mağara deneyleri ile tanıdı
Ancak yer bilimcinin 1961 yılında bir buzul keşfetmesi yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biri haline gelecekti. Michel Siffre, 1961 yılında Alpler’de bir yeraltı buzulu keşfeden ekibin üyelerinden biriydi. Bu heyecan verici keşfin ardından Siffre, bölgede kamp kurmaya ve yaklaşık 15 gün boyunca yeni keşfettikleri buzulu incelemeye karar verdi. Daha sonra 15 günün bir buzulu tüm detaylarıyla incelemek için yeterli bir süre olmadığına ve kamp süresini 60 güne çıkarmaya karar verdi. İşte tam bu noktada genç yer bilimcinin zihninde oldukça ilginç bir fikir oluştu.
Siffre, günlerini ıssız ve karanlık bir mağarada geçirmenin kendi yaşamı için nasıl bir keşif olacağını düşünmeye başladı
Böylece kendi ifadesiyle, “zamandan habersiz, karanlıkta, saati olmadan tıpkı bir hayvan gibi yaşama” kararı aldı. Bir mağaranın içerisinden dış dünyadan bütünüyle izole bir halde yaşamanın nasıl bir deneyim olduğunu merak ediyor, bunun insan psikolojisi üzerinde ne gibi etkileri olacağını gözlemlemek istiyordu. Böylece yer altı buzulunu keşfettikten bir yıl sonra 1962’de ürpertici deneyi hayata geçirmek için harekete geçti.
Fransız yer bilimci Michel Siffre, 16 Temmuz 1962’de Fransız Alpleri’nde bulunan Scarasson uçurumundaki bir mağaraya indi
Elbette yanında dış dünyadan haber alabileceği hiçbir şey yoktu. Her uyandığında, uyuduğunda ve yemek yediğinde basit bir telsiz aracılığıyla mağaranın dışında kamp kuran diğer bilim insanlarına haber veriyordu. Ancak telsizin diğer ucundaki insanlara herhangi bir şekilde iletişim kurması mümkün değildi.
Mağaradaki günlerini okuyarak, yazarak, araştırma yaparak ve geleceği üzerine düşünerek değerlendiriyordu
Daha sonrada ifade edeceğine göre uykusu kusursuzdu. Bedeninin belirttiği zamanlarda yemek yiyor ve uyuyordu. Modern dünyadaki zamansal sınırların ortadan kalkması ile yalnızca kendi biyolojik saatine göre hareket etmekte özgürdü.
Genç bilim insanı yaklaşık 60 gün boyunca bu karanlık mağarada kaldı
Michel Siffre yaklaşık iki ay boyunca dış dünyadan tamamen izole bir yaşam sürmüştü. Ancak dışarı çıktığında deneyin yarıda kesildiğine inanıyordu! Çünkü kendisine göre yalnızca 35 gündür mağaradaydı! Evet, Michel Siffre şaşırtıcı bir şekilde aşırı izole haldeki mağara yaşamı sırasında zamanı diğer insanlardan farklı bir şekilde algılamış ve farklı bir şekilde deneyimlemişti.
Fransız yer bilimcinin bu deneyi insanlığın zamana bakışını önemli şekilde değiştirdi
Çünkü deney boyunca kronobiyoloji ve sirkadiyen saat gibi hususlarda önemli veriler elde edilmişti. Bu doğrultuda bilim insanın değişen uyku-uyanıklık döngüsü de oldukça ilginç veriler sunuyordu.
Dikkat çekici deneyden önce pek çok bilim insanı, biyolojik saat ile gün döngüsünün uyumlu olduğunu düşünüyordu
Bu anlamda 24 saatlik gün döngüsü insan tabiatına uygun ve insan tabiatında kendiliğinden var olan bir unsur görülüyordu. Ancak mağara deneyi aksini belirtiyordu. Çünkü Fransız bilim insanının biyolojik saati, mağarada geçen ilk birkaç gününü ardından 48 saatlik uyku-uyanıklık döngüsüne adapte olmuştu. 32 saatlik sürekli hareket dönemini takip eden 16 saatlik uykular, genç bilim insanın rutini haline gelmişti.
1962 yılında 23 yaşında genç bir bilim insanıyken gerçekleştirdiği mağara deneyi, bilim dünyasının zaman kavramına bakışını değiştirdi
Ancak bu deney Michel Siffre için yeterli olmayacaktı. İzole halde yaşamın insan üzerindeki etkilerini geniş bir ölçekte değerlendirmek istiyordu. Bu sebeple tarihe geçen ilk mağara deneyinden tam 10 yıl sonra Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir mağaraya indi ve 6 ay sürmesi planlanan bir deneye başladı. Yine dış dünyadan tümüyle izoleydi.
Michel Siffre ikinci deneyin ilk birkaç haftasında 26 saatlik bir uyku-uyanıklık döngüsünde yaşadı
Yani bir başka ifadeyle bir günü, 26 saat sürüyordu. Ancak mağaradaki 30. günde (gerçekte 37. gündü) bilim insanın günlük rutininde tuhaf bir kopuş meydana geldi. Bundan sonraki dönemde günleri bazen 15 saate kadar kısaldı. Buna karşın döngünün 50 saatte tamamlandığı uzun günler de geçiriyordu.
6 aylık deney, Michel Siffre için psikolojik açıdan da hayli zorlu geçmişti
Değişen yalnızca zamanı algılama biçimi değildi. Psikolojisi iyiden iyiye bozulmuş, yerin metrelerce altındaki bu izole mağarada yıkıcı bir depresyonla mücadele etmek zorunda kalmıştı. Yine de 6 ay gibi uzun bir süre boyunca Güneş’ten, dünyadan, takvimden ve saatten habersiz bir şekilde yaşamayı başardı. 6. ayın sonunda diğer bilim insanları mağaraya geldi ve bir ay boyunca Siffre ile birlikte mağarada kaldılar. Deneyle ilgili ölçümler ve çeşitli değerlendirmeler de bu süre zarfında gerçekleştirildi.
Bilim insanı son kez 1999 yılında yer altına indi. Bu defa yaşın ve yaşlanmanın sirkadiyen döngüye nasıl etki ettiğini gözlemlemek istiyordu
Siffre ilginç mağara deneyleri ile bilim dünyasına oldukça önemli veriler kazandırdı
İzole halde yaşamın insan psikolojisi üzerindeki etkileri bir yana, uyku-uyanıklık döngüsünü etkileyen en önemli faktörün gün ışığı olduğunu kesin bir şekilde ortaya çıkardı. Ayrıca 24 saatin daha önce kabul edildiği gibi doğal bir döngü süresi olmadığını gözler önüne serdi.
1960’ların ilk yıllarında hayata geçirdiği mağara deneyi ile kendinden sonraki pek çok bilim insanına ilham kaynağı oldu
Pek çok bilim insanı, Fransız yer bilimcinin ardından benzer deneyler gerçekleştirdi. Kimileri tıpkı Michel Siffre gibi izole mağaralara indi, zaman, düşünce, fiziksel sağlık gibi farklı alanlarda çalışmalar gerçekleştirdi. Kimileri ise özel olarak tasarlanan yalıtılmış mekanlarda çalıştı. Ancak hemen hepsi ilhamını büyük oradan “Siffre mağarasından” alıyordu.
Kaynak: 1