1999 yılında Matrix vizyona girdiğinde hepimiz aksiyon filmlerinin bir daha asla eskisi gibi olmayacağını anlamıştık. Matrix’i izledikten sonra hayata bakışımız, giyim tarzımız hatta günlük konuşma dilimiz bile değişmişti. Keanu Reeves’in başrolünde olduğu, Watchowski kardeşlerin yönettiği üç filmlik seri, zihnimizde yeni kapılar açarken sinema endüstrisi için de öncü oldu.
Yerçekiminin ortadan kalktığı dövüş sahneleri ile Matrix, aksiyon filmlerine yeni bir boyut kazandırdı. Kullandığı dövüş koreografileri ve görsel efektler sinema kalıplarını değiştirdi.
Matrix serisini sinemada izleme şansını yakalayanlar bugün 30’lu yaşlarının ikinci yarısında ancak 20 yaşındaki film hala yeni hayranlar edinmeye devam ediyor. 20 yıldır izleyiciler Matrix’in ortaya attığı fikir ve soruları tartışıyor. Christopher Nolan gibi yönetmenler filmlerinde Matrix’te kullanılan teknikleri kullanıyor. Gelin, 20 yıllık olmasına rağmen gerek tekniği gerekse felsefesi ile Matrix’in neden eskimediğini inceleyelim:
1. Aksiyon Sahneleri Unutulmaz
Carrie Anne Moss’un canlandırdığı Trinity’nin, filmin başında karanlık bir odada polislerle dövüştüğü o sahneyi nasıl unutabiliriz. Trinity, tekme atmak için sıçradığında, etrafında dönen kamera ile görsel şölen başlamış oluyordu. Yerçekimine meydan okuyarak başka bir binaya sıçraması ve sahne doruk noktasına ulaştığında bir telefon kulübesinde, kendine doğru hızla gelen kamyona baktığı o an, hepimizi koltuğa çivilemişti.
2. Aksiyona Felsefe Kattı
Matrix serisi, sadece inanılmaz sahneleri ve hikayesi ile seyircileri etkilemedi, sinemayı sonsuza dek değiştirdi, endüstrinin geleceği üzerinde derin bir etkisi oldu. O güne kadar sayısız aksiyon filmi çekilmiş olsa da Matrix, barındırdığı felsefe ile bu türde bir dönüm noktası olmayı başardı. Her ne kadar temelde bir aksiyon filmi olsa da nihilizm ve varoluşçuluk gibi felsefi konulara atıfta bulundu.
Morpheus, Neo’yu eğitirken gerçeğin sadece beynimiz tarafından yorumlanan elektrik sinyalleri olduğunu söylüyordu.
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ‘Bir simülasyonun içinde yaşıyoruz’ teorisi de Matrix’in temel fikrini oluşturuyordu. Morpheus da Neo’ya “Gerçeğin çölüne hoş geldin” derken Simülasyon teorisini yazan ünlü düşünür Jean Baudrillard’a selamı çakıyordu.
3. Görsel Efektlerde Devrim Yaptı
Filmi yazan ve yöneten Wachowski kardeşler, Matrix filmi ile birlikte Hollywood’a ‘bullet time’ adlı efekti de armağan etti. Filmin akılda kalan en önemli sahnesi bu yöntemle çekilmişti. Neo’nun vücudunu geri yatırarak mermilerden kurtulduğu o sahneyi sinema salonunda izleyenlerin adeta gözleri büyümüştü.
Wachowski’lerin ‘bullet time’ efekti Matrix ile özdeşleşti. Matrix’ten etkilenen diğer filmler, televizyon programları ve video oyunları da sonraki yıllarda bu efekti kullanmaya başladılar ve şimdi ‘bullet time’ muhtemelen hiçbirimizin üzerinde aynı etkiyi yaratmıyor.
4. Dövüş Sahnelerini Yeniden Popülerleştirdi
Wachowski kardeşler, Asya sinemasının hayranıydı ve Matrix, Fist of Legend gibi filmlerde kullanılan dövüş koreografilerinden ilham aldı.
Fist of Legend’in dublör koreografı Yuen Woo-ping, Matrix için altı ay boyunca oyuncuları ve sanatçıları eğitti. Woo-ping ve Wachowskiler, dövüş sanatlarına ‘wire-fu’ denilen ve oyunculara bağlanan kablolar sayesinde gerçekçi ama olağanüstü hareketler yapmalarını sağlayan bir tekniği eklediler. Bu da seyirciyi adeta büyüledi. Şimdi aksiyon sahnelerinin hemen hepsinde kullanılan halat ve makaralardan oluşan bu yöntem, Matrix ile hayatımıza girdi.
1999’da Matrix’te Keanu Reeves’in dublörü, 2014’te ise John Wick filminin yönetmenliğini yapan Chad Stahelski bir röportajında şunları söylüyor: O zamanlar dövüş sahneleri, araba, at, helikopter ve motosiklet kovalama sahnelerine kıyasla geri plandaydı. Matrix bunu değiştirdi. Son on yılda çekilen herhangi bir aksiyon filminde dövüş sahnesi olmamasını düşünemezsiniz.