Süper kahraman filmlerinin tarihi neredeyse film tarihi kadar eski. Lumiére Kardeşler’in 1895’te Paris’te ilk kez bir trenin istasyona geldiğini göstermesinin üzerinden çok fazla geçmeden, ilk film stüdyoları 1897’de kurulmaya başlandı. Bu stüdyolardan birinin kurucusu olan Georges Méliès bir yıl içinde 500 kısa film çekip dağıttı. Filmlerin bir hikâye anlatma aracı olarak evrimleşmesi ve ilk “özel efektler”in ortaya çıkması da fazla zaman almadı. Ardından oyuncuların filmlerin başına ve/ya sonuna isimlerinin eklenmesi de “yıldız sistemi”nin temellerini attı ve Marvel filmleri sahneye çıkmış oldu.
Bugün süper kahraman filmlerini özel efektlerden ayrı düşünemiyoruz. Bununla birlikte bu filmler, filmlerde rol alan oyuncular için de çoğu zaman bir fırsat. Bazen tam tersi etki yaptığı da görülebiliyor. Öte yandan sinema sektöründe bazı rollerin oyunculara yapışıp kalması gibi oyuncular için yeri geldiğinde iyi yeri geldiğinde ise olumsuz sonuçlar doğurabilecek etkileri oldu.
Howard the Duck (1986)
IMDb Puanı: 4,6
RT Puanı: 2,6
Sinemalar Puanı: 7,4
Zaman zaman Earth-616’da görünse ve MCU’da cameo yapsa da Howard the Duck’ın gerçek evreni Earth-791021 olarak geçiyor. Film evreni ise Earth-58470. Filmde Ördek Howard’ı canlandıran cüce oyuncu Ed Gale aynı zamanda Child’s Play 1 ve 2’nin Chuky’si ve O Brother, Where Art Thou’nun da Küçük Adam’ı (The Little Man). IMDb puanı bu kadar düşük olmasına rağmen filmde tanıdık yüzler görmek mümkün. Bunlardan biri Tim Robbins diğeri ise Back to the Future serisinden hatırlayabileceğimiz Lea Thompson. Bir ara Lea Thompson’ın yönetmen koltuğuna oturmak istediği MCU’ya dahil bir Howard the Duck filmi için kulis çalışmaları da olmuştu.
George Lucas’ın yapımcıları arasında bulunduğu, yönetmenliğini Willard Huyck’ın yaptığı filmde Duckworld’den gizemli bir şekilde dünyaya ışınlanan Howard’ın hem insanların dünyasına alışmasını hem de yabancısı olduğu bu dünyayı kurtarmasını izliyoruz. Düşük notuna rağmen seyri keyifli bir film denilebilir. Boş vakit doldurmak ve biraz gülüp eğlenmek için izleme listenize alabilirsiniz. Ayrıca bugün yaşlılığını bildiğimiz Tim Robbins ve Jeffrey Jones gibi oyuncuların gençliklerini bu tarz, neredeyse B-type bir kahramanlık filminde izlemek hoş bir deneyim olabilir.
The Punisher (1989)
IMDb Puanı: 5,7
Sinemalar Puanı: 7,7
Ivan Drago… Pardon, Dolph Lundgren’i Frank Castle olarak düşünebiliyor musunuz? Yönetmen koltuğunda Mark Goldblatt’ın oturduğu 1989 yapımı The Punisher filmini bilenler düşünebilir. Filmin yayımlandığı dönem Marvel, New World Pictures çatısı altında faaliyet gösteriyordu ve Stan Lee, Carl Potts ve Tom DeFalco gibi isimler yapım sürecinde danışılan isimler arasında yer alsa da 2000’lerde olduğu kadar işin içinde değillerdi. Yine de 1944 yapımı Captain America’yla karşılaştırıldığında Marvel çizgi romanlarında yayımlanan orijinal hikâyeye daha bağlı kalınan bir yapım ortaya çıktı.
Earth-58627’de geçen film, mafya tarafından ailesi öldürülen Frank Castle’ın Yakuza’ya karşı intikam mücadelesini anlatan, klişe bir macera filminden öteye geçmiyor. Bununla birlikte nostaljik aksiyon filmlerinden hoşlanan herkesin sıkılmadan izleyebileceği bir film.
Captain America (1990)
IMDb Puanı: 3,3
RT Puanı: 3,0
Sinemalar Puanı: 7,5
Geçmişte yaşanan 1944 ve 1979 başarısızlıklarının ardından 1990’da bir Captain America filmi daha yayınlandı. Bu filmin de Marvel için büyük bir başarı olduğu söylenemez. Matt Salinger’ın Steve Rogers/Captain America rolüyle kamera karşısına geçtiği filmde Rogers’ın ezeli düşmanı Red Skull’u Scott Paulin canlandırdı. Filmin yönetmeni genellikle B-type aksiyon ve macera filmleri ile tanınan Albert Pyun’du. Filmin yapımcıları ve Marvel bir sene önce Tim Burton’un çektiği, Michael Keaton (Bruce Wayne/Batman) ve Jack Nicholson’ın (Joker) rol aldığı Batman filminin başarısının rüzgârını arkasına alarak Marvel’in ikonik karakterinin çizgi romanlarının ticari başarısını artırmayı hedefliyordu ama olmadı.
Yirminci yüzyılın sonuna gelinirken sinemalarda yayımlanan filmin senaryosunda 1944 yapımı Captain America’ya göre orijinal hikâyeye çok daha bağlı kalınıyor. Earth-697064’te geçen filmin hikâyesi bu filmden yaklaşık 30 yıl sonra sinemalarda seyircinin karşısına çıkacak Captain America: The First Avenger filminin hikâyesi ile bir hayli paralellik taşıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nda ABD ordusuna hizmet etmek isteyen çelimsiz genç Steve Rogers Süper Asker Serumu testleri için gönüllü olur ve Captain America’ya dönüşür. Red Skull ve Nazilerle mücadele ederken okyanusun dibinde donar. Buradan sonrası ise The Avengers’ın başını hatırlatıyor; 1990’da kurtarılan Captain America bir yandan yeni dünya düzenine uyum sağlamaya çalışırken bir yandan da eski düşmanlarıyla mücadele etmeye devam eder.
Filmin çok başarılı olmadığı Rotten Tomatoes ve IMDb puanlarından anlaşılsa da Captain America’nın 30 yılda nereden nereye geldiğini görmek isteyenlere filmi izlemelerini tavsiye ederiz.
Blade (1998)
IMDb Puanı: 7,1
RT Puanı: 5,7
Sinemalar Puanı: 8,3
Muhtemelen birçok insanın Marvel karakteri olduğunu bilmeden izlediği Blade’in ilk filmi Marvel’in daha önce yakalayamadığı bir başarı yakaladı ve iki devam filmi çekildi. Wesley Snipes’ın Blade’i canlandırdığı yapımda yönetmen koltuğunda Stephen Nortington oturuyor. Blade’in bir başka özelliği ise şiddet ve cinsellik içeren sahnelerinden dolayı izleyici kategorisi ‘R’ (Türkiye’de 18, dünyanın farklı yerlerinde 17-21 arası yaşından küçüklere sakıncalı) olarak yayınlandı ve bu izleyici kategorisine hitap eden ilk çizgi roman uyarlaması olma özelliğine sahip.
Filmin kan banyosu yaparken diskoda dans eden vampirleri izlediğimiz açılış sahnesi ve müzikleri de seyircilerin aklına kazınan ögelerinden. Film zaten açılış sahnesiyle seyirciye daha önce gördüklerinden çok daha farklı bir çizgi roman uyarlaması izleyecekleri mesajını etkili biçimde veriyor. Günümüzde ilk “R” izleyici kategorisiyle yayımlanan ilk filmin Deadpool olduğu gibi yaygın bir algı olsa da Blade Deadpool’dan yaklaşık 20 sene önce bu kategoride yayımlanmıştı.
Earth-26320’de geçen filmde vampir babadan olma, insan anneden doğma, vampir özellikleri taşısa da güneşe çıkabilmesi nedeniyle “Daywalker” (Gündüz Yürüyen) takma adını alan vampir avcısı Blade’in hikâyesi anlatılıyor. Filmde Blade’in ezeli düşmanı Deacon Frost’u Stephen Dorff canlandırıyor.
X-Men (2000)**
IMDb Puanı: 7,4
RT Puanı: 7,1
Sinemalar Puanı: 8,4
Süper kahraman filmlerinin altın çağına yavaş yavaş yaklaşırken gişede önemli bir başarı elde etse de geri dönüp bakıldığında özellikle çizgi roman severleri bir türlü tatmin etmeyen X-Men serisinin ilk filmine. Daha sonra Deadpool filmlerinin de X-Men evrenine dahil edilmesiyle Marvel’in film haklarını Fox Entertainment’a sattığı karakterlerin de kendince bir sinema evreni oldu. Ancak bu evrenin durumu biraz karışık. Çizgi roman severlerin fazlasıyla aşina olduğu bir yöntemle bu evren sıfırlandı. Bir başka deyişle, “retcon”landı. Earth-10005 olarak başlayan X-Men evreni 2014 yapımı X-Men: Days of Future Past filmiyle sıfırlandı ve bu filmden sonra gerçekleşen olaylar Earth-TRN414’te yer aldı.
Yönetmenliğini Bryan Singer’ın yaptığı, Patrick Stewart (Professor Xavier), Ian McKellen (Magneto), Hale Barry (Storm) ve Hugh Jackman (Wolverine) gibi yıldızların yer aldığı film iyi bir gişe başarısı elde etti ve devam filmleri çekilmeye devam edildi.
Filmde sahip olduğu mutant gücü nedeniyle insanlara dokunamayan Anna Paquin’in canlandırdığı Rogue ve Hugh Jackman’ın canlandırdığı Wolverine’in hikâyelerine odaklanıyor. Rogue ve Wolverine’in yolları Professor Xavier (Patrick Stewart) ve okulundaki mutant öğrencilerle kesişiyor ve birlikte Magneto’nun (Ian McKellen) planlarını engellemeye çalışıyorlar.
Blade II (2002)
IMDb Puanı: 6,7
RT Puanı: 5,9
Sinemalar Puanı: 8,1
İlk Blade filminden sonra Marvel karakterlerinin beyazperdeyi işgali ivme kazanmaya başladı. 1990’daki Captain America faciasının ardından 8 sene boyunca bazı TV filmleri dışında hiçbir Marvel karakterinin uzun metrajlı filmleri sinema salonlarını görmedi. Ancak Blade ve iki sene sonra X-Men’in yakaladığı gişe başarıları 1996’da iflasın eşiğindeki Marvel için umut ışığı oldu.
Oscar ödüllü Guillermo del Toro’nun yönettiği filmde Wesley Snipes’a Ron Perlman (Reinhart) ve o dönemler Şehrin Azizleri (The Boondock Saints), bugünlerde The Walking Dead’den tanınan Norman Reedus (Scud) ve eşlik ediyor.
Bu filmde Blade vampirleri de tehdit eden “Reaper” adı verilen bir vampir türüne karşı mücadele ediyor. Ancak bu sefer tek başına değil, vampir ortakları var. Blade, vampir konseyinin lideri Damaskinos (Thomas Kretschmann), Damaskinos’un kızı Nysa (Leonor Varela) ve Asad (Danny John-Jules) ile işbirliği yaparak “Reaper”ların peşine düşüyorlar. Ancak bu ortaklık da kendi içinde bazı sorunları barındırıyor.
Blade II ilk filmin yakaladığı başarıyı yakalayamasa bile ilk Blade filminin başarısını da arkasına alarak 3. filmin kapısını araladı.
Spider-Man (2002)
IMDb Puanı: 7,3
RT Puanı: 7,6
Sinemalar Puanı: 8,3
Marvel’in belki de en popüler, en sevilen 3-4 karakteri arasında sayılabilecek Spider-Man’in daha önce başarısız TV girişimleri oldu ama ilk kez 2002’de beyazperdeye uyarlandı. Sam Raimi’nin çektiği filmde Peter Parker/Spider-Man rolünü Tobey Maguire oynarken Peter Parker’ın hayatının aşkı Mary Jane’i Kirsten Dunst canlandırdı.
Sam Raimi’nin üç filmlik serisinin ilki ve birçok seyirci tarafından en iyisi olarak konumlandırılan Spider-Man’de bir yandan Spider-Man’in kökenleri anlatılırken diğer yandan onun ezeli düşmanı Norman Osborn/Green Goblin’in (Willem Dafoe) kökenleri de anlatılıyor. Filmde Mary Jane ve Peter Parker ilişkisinin yanı sıra Harry Osborn’un (James Franco) Parker ve Jane ile ilişkisi de hikâyenin önemli bileşenlerinden biri. Harry, Parker’ın çok yakın arkadaşı olmasına rağmen babasından sonra Green Goblin görevini devralarak Spider-Man’in en büyük düşmanlarından biri oluyor ve bu filmde bu dönüşümün ilk evresi de anlatılıyor. S
pider-Man’e kadar sinemaya uyarlanan hemen hemen tüm süper kahraman filmlerinde kahramanların köken hikâyelerinde önemli değişiklikler yapılırken Raimi’nin Earth-96283 Spider-Man’i Earth-616 çizgi romanlarına en sadık kalan uyarlamalardan biri denebilir. Film aynı zamanda En İyi Görsel Efekt ve En İyi Ses kategorilerinde Oscar adaylığı kazandı.
Daredevil (2003)
IMDb Puanı: 5,3
RT Puanı: 5,2
Sinemalar Puanı: 7,6
https://www.youtube.com/watch?v=dlbEZFEt5-0
Bir 1944 yapımı Captain America kadar olmasa da… The Green Mile’ın (1999) John Coffey’si rahmetli (2012) Michael Clarke Duncan’ın canlandırdığı Wilson Wisk/Kingpin, bu zamana kadar çizgi romandan beyazperde aktarılırken en radikal değişime uğrayan karakterlerden biri oldu. Ben Affleck’in Matt Murdock/Daredevil olarak kamera karşısına geçtiği filmin yönetmeni Mark Steven Johnson’dı. Film Jennifer Garner (Elektra) ve Collin Farrell (Bulseye) gibi yıldızları da barındırıyordu. Film gişede çok yüksek bir başarı elde etmese de 2005’te çekilen ve Jeniffer Garner’ın bir kez daha aynı karakter ile kamera karşısına geçtiği Electra’nın kapısını araladı.
Filmde Matt Murdoch’ın avukat ortağı Foggy Nelson karakterini canlandıran aktör Jon Farvreau daha sonra MCU filmlerinde de rol aldı. İlk Iron Man’de Happy Hogan olarak izleyici karşısına çıkan Favreau Iron Man’in devam filmleri (aynı zamanda Iron Man 2’yi yönetti) ve Avengers filmlerinde de yer aldı. Daredevil’ın evreni Earth-701306’nın Foggy’si Earth-199999’un Happy’si oldu.
Favrau gibi iki farklı Marvel evreninde rol alan bir başka oyuncu ise Chris Evans. Evans’ın Earth-121698’de geçen iki Fantastic Four filminde Human Torch karakterini canlandırırken MCU’da Steve Rogers. Captain America. Ayrıca Micheal B. Jordan da 2015’te Fantastic Four’da Human Torch karakterini canlandırıp daha sonra Black Panther filminde rol alarak iki farklı Marvel karakterini canlandıran bir başka isim.
Hollywood tarzı aksiyon ağırlıklı bir gangster filmi izlemek isteyenlerin iyi vakit geçirebileceği bir film olsa da genel izleyiciden çok iyi bir not aldığı söylenemez.
X2: X-Men United (2003)**
IMDb Puanı: 7,5
RT Puanı: 7,5
Sinemalar Puanı: 8,4
Bryan Singer ilk X-Men filminin gişe başarısının ardından aynı oyuncu kadrosunu koruyarak yeniden kamera arkasına geçiyor. İlk filmdeki Magneto (Ian McKellen) ve Professor Xavier (Patrick Stewart) arasındaki rekabet bu filmin ilk yarısına taşınıyor ancak daha sonra bu iki eski dost, yeni düşman geçici bir işbirliği yapmak zorunda kalıyor. Mystique (Rebecca Romjin) Magneto’yu hapisten kaçırıyor ve Xavier’ın okuluna saldıran William Stryker (Brian Cox) isimli bilim insanı Xavier ve Magneto’nun ortak düşmanı oluyor.
İlk filmdeki Wolverine (Hugh Jackman), Cyclops (James Marsden), Jean Grey (Famke Jansen), Rogue (Anna Paquin) ve Storm (Hale Berry) kadrosuna eklenen isimler arasında Nightcrawler (Alan Cumming), Pyro (Aaron Stanford), Ice Man (Shawn Ashmore) ve Lady Deathstrike (Kelly Hu) bulunuyor.
Bu filmde de William Stryker ile bir geçmişi bulunan Wolverine en ön plandaki karakter olarak dikkat çekiyor. Stryker mutantlar üzerinde yaptığı deneylerle tüm mutantlar için büyük tehlike oluşturuyor ve ilk filmdeki düşmanlar bu filmde geçici bir ittifak kurarak Stryker’a karşı cephe alıyor.
Hulk (2003)
IMDb Puanı: 5,7
RT Puanı: 6,3
Sinemalar Puanı: 7,6
Eric Bana (Bruce Banner/Hulk), Nick Nolte (David Banner) ve Jeniffer Connelly’yi (Betty Ross) kamera karşısında bir araya getiren Hulk beyazperdede beklenen ilgiyi görmedi.
Bruce Banner’ın geçmişine odaklanan filmde Banner ve babasının problemli ilişkisi anlatılıyor. Geçmişte babasıyla ilgili problemler yaşayan Bruce Banner geçirdiği bir laboratuvar kazasından sonra Hulk’a dönüşüyor ancak Hulk’u kontrol etmekte zorlanıyor. Ayrıca Banner’ın Hulk’a dönüşmesi ile babasının geçmişte Banner’a yaptıkları arasında bir bağ olduğu anlaşılıyor. Bruce’un babası filmin ana kötüsü olarak öne çıkıyor ancak Bruce’tan faydalanmak isteyen ve Hulk’a dönüştüğünde peşini bırakmayan General Ross (Sam Elliott) da Bruce Banner’ın karşısındaki engellerden biri.
Earth-400083’te geçen bu filmde Hulk’u canlandıran Eric Bana, bu karakteri canlandıran 3 aktörden biri. Hulk’un ilk ve tek solo MCU filminde Bruce Banner’ı Edward Norton beyazperdeye taşırken The Avengers filminden sonra görevi Mark Ruffalo devraldı.
The Punisher (2004)
IMDb Puanı: 6,5
RT Puanı: 4,5
Sinemalar Puanı: 8,1
John Travolta’nın (Howard Saint) baş kötüsü olarak izleyicilerin karşısında çıktığı filmde Frank Castle/Punisher rolünü Thomas Jane oynuyor. Jane, 2015’te yayınlanmaya başlanan ve 2018’de 3. sezondan sonra iptal edilen The Expanse’te Joe Miller karakterini canlandıran aktör.
Travolta’nın canlandırdığı Howard Saint karakteri sadece Earth-58732’te geçen The Punisher filminde bulunan, kökeni çizgi romanlarda bulunmayan bir karakter. Filmin hikâyesi 1989 yapımı Dolph Lundgren’in The Punisher’ı ile neredeyse birebir. Bu filmin farkı Howard Saint’in oğlunun cinayetinden Castle’ı sorumlu tutması sonucu Frank ve ailesinin öldürülmesini emrediyor. Ölümden dönen Castle ailesinin katillerini bulup yok edeceğine ant içiyor ve yine klişeleşmiş bir intikam hikâyesi izliyoruz.
Die Hard with a Vengeance, Armaggeddon ve Jumanji gibi filmlerin yazar kadrosunda bulunan Jonathan Hensleigh’in yönettiği film gişede çok başarılı olamadı ama bu, 2008’de The Punisher: Warzone filminin çekilmesine ve Daredevil’ın Netflix dizisinde belki de ekranlarda izlediğimiz en iyi Frank Castle/The Punisher yorumlarından birini izlememize engel olmadı. Daredevil’da yan karakter olarak karşımıza çıkan ve Jon Bernthal’ın hayat verdiği karakter solo Netflix dizisine sahip oldu. Bu arada The Punisher: Warzone’un bir devam filmi olmadığı notunu düşelim.
Spider-Man 2 (2004)
IMDb Puanı: 7,3
RT Puanı: 8,3
Sinemalar Puanı: 8,3
Spider-Man 2 ile Sam Raimi tekrar kamera arkasındaki yerini alırken Toby Maguire (Peter Parker/Spider-Man), Kirsten Dunst (Mary Jane) ve James Franco (Harry Osborn) bir kez daha aynı rollerle kamera karşısına geçti. İlk filmde babasını kaybeden ve bunun sorumlusunun Spider-Man olduğunu düşünen Harry’nin Green Goblin olma hikâyesinin ikinci bölümünün de anlatıldığı bu filmin ana kötüsü Alfred Molina’nın canlandırdığı Dr. Otto Octavius/Dr. Ocktopus.
Bu filmde Parker’ın yaşadığı ikili hayat sebebiyle karşısına çıkan sorunlar anlatılıyor. Parker iki hayattan bir tanesini seçmek zorunda olduğunu hissediyor ve bir yandan kendi iç çatışmalarını yaşarken bir yandan da Spider-Man kimliğine bürünmesine neden olan güçlerin ona yüklediği sorumluluklarla boğuşuyor. Gişe başarısı üçüncü filmi garantileyen Spider-Man 2 En İyi Görsel Efekt dalında bir de Oscar ödülü aldı.
Blade: Trinity (2004)
IMDb Puanı: 5,9
RT Puanı: 4,4
Sinemalar Puanı: 7,9
Kadrosundaki Ryan Reynolds’un bile kurtaramadığı Blade: Trinity ilk iki filmin gölgesinde kalsa da yine de ortalama bir süper kahraman filminin vadettiği her şeyin bulunduğu bir film denilebilir. Eski dostların düşman olduğu filmde FBI’ın arananlar listesindeki Blade Nightstalker’larla işbirliği yaparak Dracula’nın peşine düşüyor.
Filmin yönetmen koltuğunda daha çok yazar kadrolarında görünen David Goyer oturuyor. Jessica Biel (Abigail Whistler) ve Ryan Reynolds (Hannibal King) gibi isimlerin yanı sıra Prison Break’te Lincoln Borrows, The Flash ve DC’s Legends of Tomorrow’da Mick Rory/Heat Wave olarak tanınan Dominic Purcell (Drake) de Blade:Trinity’nin kadrosunda dikkat çeken oyuncular arasında. Uluslararası alanda ilk iki filmin başarısını yakalayamasa da ülkemizde beğenilen Blade: Trinity zaman öldürmek için izlenebilecek bir film.
Elektra (2005)
IMDb Puanı: 4,7
RT Puanı: 3,8
Sinemalar Puanı: 7,3
https://www.youtube.com/watch?v=cc_beq7-kS4
Aslında çizgi roman dünyasının en ilginç karakterlerinden biri olmasına rağmen, Netflix’in çok başarılı bulunan Daredevil dizisinde dahi çok başarılı bir ekran temsiline rastlanmayan bir karakter Elektra. Çok trajik bir köken hikâyesi olan ve zaman zaman elinde olmayan nedenlerle ahlaki pusulası sapan, ilginç bir karakterken genellikle çok sığ veya Jennifer Garner’ın 2003’te Daredevil’da 2005’te ise solo filminde olduğu gibi iki boyutlu anlatılıp geçildi.
Yönetmenliğini Rob Bowman’ın yaptığı filmde kökeni çizgi romanlarda bulunmayan birçok karakter bulunmasının yanı sıra Elektra’nın köken hikâyesinin de bir hayli değiştirildiğini gözlemlemek mümkün. Geçirdiği bir kaza sonucu ölümden kurtarılan ve bir suikastçı olarak eğitilen Elektra son hedeflerini tanıdıkça suikastçı kimliğini sorgulamaya başlar. Karanlık bir organizasyon olan The Hand Mark Miller (Goran Visnjic) ve kızı Abby Miller’ın (Kirsten Prout) peşindedir. Elektra’ya Miller’ları öldürmesi için bir kontrat önerilse de Elektra zamanla bu baba kıza yakınlık duymaya başlar. Ancak The Hand gibi bir organizasyonun neden Miller’ların peşinde olduğunu da çözmesi gerekir.
Fantastic Four (2005)
IMDb Puanı: 5,7
RT Puanı: 4,5
Sinemalar Puanı: 7,7
https://www.youtube.com/watch?v=27dZ5mJBnBY
Arada Fantastic Four, Daredevil ve Elektra gibi kötü örnekler olsa da X-Men, Blade ve Spider-Man’in başarıları stüdyoları hem daha fazla hem de daha yüksek bütçeli filmler çekmeye ikna ediyordu. Jessica Alba’nın Susan Storm’u, şimdilerin Steve Rogers/Captain America’sı Chris Evans’ın Johnny Storm/Human Torch’u canlandırdığı film hayal kırıklığı yarattı.
Fantastic Four’un özellikle Earth-616’da bir hayli önemli yer tutmasından dolayı birçok çizgi roman sever ekibin şu ana kadar Fox’un yapımcılığında gerçekleşen filmlerden pek memnun olduğu söylenemez. Bununla birlikte Fantastic Four’un baş düşmanı olsa da, bu filmde (Earth-121698) Niptuck’tan tanınan Julian McMahon tarafından canlandırılan Dr. Doom/Victor von Doom Earth-616’da gerçekliği değiştirecek kadar kahramanların başına bela olan bir karakter.
Filmde kahramanların çizgi romanlardaki kökenlerine sadık kalındığı söylenebilir, özellikle Fantastic Four karakterlerinin güçlerini elde etmeleri kısmı çok değiştirilmemiş. Bununla birlikte hem kahramanların hem de Richards ve ekibinin Dr. Doom’la düşmanlığının kökenlerinin anlatıldığı film patlamış mısır tüketimi artırmak dışında pek bir işe yaramıyor. Yine de Tim Story’nin yönettiği filme bir devam filmi -çekilmese daha iyiydi ama- çekiliyor.
X-Men: The Last Stand (2006)**
IMDb Puanı: 6,7
RT Puanı: 5,9
Sinemalar Puanı: 8,2
Çizgi roman filmi severler Fantastic Four’un yaşattığı hayal kırıklığını bir nebze olsun hafifletmek için ertesi sene X-Men: The Last Stand izlemek üzere sinema salonlarının yolunu tuttu. Salondan çıkış ise, bir Fantastic Four kadar olmasa da hüsrandı. İlk iki filmdeki Hugh Jackman (Wolverine), Hale Barry (Storm), Famke Jansen (Jean Grey/Dark Phoenix), Patrick Stewart (Professor Xavier), Anna Paquin (Rogue) ve Ian McKellen (Magneto) kadrosuna Ellen Page de (Kitty Pride) katılıyor.
Bu filmin özellikle çizgi roman severlerde büyük hayal kırıklığı yaratmasının sebebi çizgi romanlardaki Dark Phoenix hikâyesinin çok zayıf bir yorumu olmasıydı. Bununla birlikte Ben Foster’ın canlandırdığı Warren Worthington III/Angel gibi bir yan karakterin hikâyesine girilmesi ancak izleyiciyi tatmin etmeyen bir şekilde sonuçlanması, filmin konusunun ikinci filmden çok da farklılık göstermemesi de filmin zayıf noktalarından bazıları.
Bryan Singer’ın yönetmen koltuğunu Brett Ratner’a bıraktığı film üçleme içindeki en zayıf halka olarak kabul ediliyor. X-Men: The Last Stand gişede istenilen başarıyı elde etmese de Hugh Jackman’ın canlandırdığı Wolverine karakterinin popülerliği Hugh Jackman’ın 3 solo Wolverine filmi çekmesinin kapısını araladı.
Ghost Rider (2007)
IMDb Puanı: 5,2
RT Puanı: 4,2
Sinemalar Puanı: 7,6
Nicholas Cage (Johnny Blaze/Ghost Rider) ve Eva Mendes’in (Roxanne Simpson) başrollerinde yer aldığı 2007 yapımı Ghost Rider’ın yönetmeni Mark Steven Johnson. Bu yazıyı başından beri okuyorsanız ve “bu ismi bir yerden hatırlıyorum” diyorsanız, Johnson 2003 yapımı Ben Affleck’in başrolde olduğu Daredevil filminin de yönetmeni. Johnson’ın sevilen karakterlerin sevilmeyen filmlerini çekme gibi bir huyu var. Cage gibi bir yıldızın başrolde olduğu Ghost Rider gişede başarılı olamadı.
Filmde sevdiklerini korumak için Mephistopheles ile ruhu karşılığında bir anlaşma yapan Johnny Blaze’in hikâyesi anlatılıyor. Blaze ruhunu geri almanın bir yolunu buluyor ama -tabiri caizse- bir bedel ödemesi gerekiyor. Filmin yarattığı tüm hayal kırıklığına rağmen 2011’de bir devam filmi çekildi. Nicholas Cage’in bir kez daha Johnny Blaze/Ghost Rider olarak rol aldığı filmde Eva Mendes yer almadı. Ghost Rider, Marvel’in Earth-616 çizgi roman evreninin sevilen bir karakteri olsa da Cage’in can verdiği Earth-121347 Ghost Rider’ı pek sevilmedi. Bu arada Ghost Rider MCU’nun da bir parçası. Marvel’s Agents of S.H.I.E.L.D. dizisinin 4. sezonunda Ghost Rider’ın Robbie Reyes versiyonu hikâyenin önemli bir parçasıydı.
Spider-Man 3 (2007)
IMDb Puanı: 6,2
RT Puanı: 6,2
Sinemalar Puanı: 7,6
Muhtemelen birçok hayranın beyazperdede Venom karakterini görme heyecanıyla gidip büyük bir hüzünle sinema salonundan çıktığı bir filmdi Spider-Man 3. Spider-Man’in çizgi romanlardaki ikonik siyah kostümü ve efsanevi düşmanı Venom’la karşılaşmasının beyazperdede bu kadar üzücü bir sonuç doğuracağını muhtemelen kimse tahmin edemezdi.
Venom’un Peter Parker’ı (Tobey Maguire) ele geçirdiğinde Parker’ın aşırı yüksek özgüvene sahip bir “goth”a dönüştürmesi filmdeki diğer önemli gelişmeleri gölgede bırakıyor. Örneğin bu film Harry Osborn’un (James Franco) hikâye arkının tamamlandığı film olsa da Osborn’un Green Goblin’i filmde hiç akılda kalan detaylardan biri değil. Belki de Franco ile parada anlaşamayıp ekran süresini kısaltmak zorunda kalındı, bilemiyoruz ancak ilk iki filmde önemli görünen bir hikâyenin bu filmdeki gibi bir sona bağlanması da filmin zayıf bir başka yönü. Yönetmen koltuğundaki Raimi, iyi başladığı seriyi pek hatırlanmak istenmeyen bir filmle bitiriyordu.
Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer (2007)
IMDb Puanı: 5,6
RT Puanı: 4,8
Sinemalar Puanı: 7,7
Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer, Marvel çizgi romanlarının en güçlü ve en ilginç karakterlerinden Silver Surfer’ın harcandığı bir film olarak süper kahraman sineması tarihindeki yerini aldı. Jessica Alba (Susan Storm/Invisible Woman) ve Chris Evans’ı (Johnny Storm/Human Torch) bir kez daha aynı rollerle kamera karşısına geçiren projenin yönetmen koltuğunda yine Tim Story oturuyor.
Sadece Silver Surfer değil Galactus karakterinin de özellikle çizgi roman seven seyircilerde hayal kırıklığı yaratması filmin “süper kahraman filmleri kara listesi”nde zirveye oynaması için haklı sebeplerden biri. Chris Evans, ikinci kez Johnny Storm/Human Torch olarak yer aldığı bu filmden bir sene sonra Iron Man ile başlayacak MCU’nun Captain America’sı olmadan önce son kez farklı bir süper kahraman olarak kamera karşısına geçti. İlk Captain America filminden Avengers: Infinity War filmine kadar 6 filmde Captain America karakterini canlandırdı.
Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer, gezegenleri yiyerek enerji sağlayan Galactus’un yardımcısı olarak dünyaya düşmesiyle başlayan olaylar zincirini anlatıyor. Silver Surfer’ın (Laurence Fishburne) dünyaya düşmesi Dr. Doom’un (Julian McMahon) özgür kalmasını sağlıyor. Doom, Silver Surfer’ın peşine güç arzusuyla düşerken yolları yeniden Fantastic Four ile kesişiyor ve olaylar gelişiyor.
MCU filmlerine gelmeden kısa bir mola
Iron Man, Marvel için büyük bir risk ve dönüm noktasıydı. Iron Man’den başlayarak 10 yıla yayılmış bir sinema evreni planı yapan Marvel yaklaşık Iron Man çıkmadan birkaç yıl önce iflasın eşiğine gelmişken çok hırslı bir planla çizgi roman ve sinemaseverlerin karşısına çıktı. Marvel’in hazırladığı 10 yıllık plan ilk başta 2008’de Iron Man ile başlıyor ve bir Avengers üçlemesi ile sona eriyordu. Plan büyük oranda aynı kalsa da izleyicilerden gelen tepkilere ve yolda karşılaşılan gelişmelere göre birtakım değişiklikler yapıldı.
Inhumans daha önce Avengers üçlemesinin bir parçası olacakken çok kötü bir dizi uyarlaması olarak yayımlandı ve neredeyse MCU’daki diğer hiçbir hikâye ile etkileşimi olmadı, Spider-Man MCU’ya katıldı, Ant-Man ilk planda yoktu ama şimdi devam filmi çekiliyor vs. vs.
Marvel 10 yıllık planı Faz (Phase) dediği üç bölüme ayırdı ve her Faz bir Avengers filmi ile sona eriyordu. Daha sonra plana eklenen Ant-Man Faz 2’yi sonlandırarak ilk planı bozsa da birinci ve üçüncü Fazlar Avengers filmleri ile sona eriyor. Aslında her fazda o fazı sona erdiren Avengers filmlerinin kahramanları tanıtılıyor bir yandan fazı sonlandıran Avengers filminin tohumları ekiliyor bir yandan da büyük finale hazırlık yapılıyor.
Üçüncü Faz 2019’da Avengers: Endgame ile sona eriyor ve Dördüncü Faz’da yer alması kesinleşen tek film Spider-Man: Far From Home. Bunun dışında konuşulan filmler arasında Doctor Strange 2, Black Panther 2 ve Guardians of the Galaxy Vol. 3 isimleri geçiyor. 2019’da Avengers: Endgame ile sona eren ilk 3 Faz’ın filmlerinin tamamının listesi aşağıda. Filmlerle ilgili detaylar biraz daha aşağıda.
Faz 1
Iron Man (2008)
The Incredible Hulk (2008)
Iron Man 2 (2010)
Thor (2011)
Captain America: The First Avenger (2011)
The Avengers (2012)
Faz 2
Iron Man 3 (2013)
Thor: The Dark World (2013)
Captain America: The Winter Soldier (2014)
Guardians of the Galaxy (2014)
Avengers: Age of Ultron (2015)
Ant-Man (2015)
Faz 3
Captain America: Civil War (2016)
Doctor Strange (2016)
Guardians of the Galaxy Vol. 2 (2017)
Spider-Man: Homecoming (2017)
Thor: Ragnarok (2017)
Black Panther (2018)
Avengers: Infinity War (2018)
Ant-Man and the Wasp (2018)
Captain Marvel (2019)
Avengers: Endgame (2019)
Iron Man (2008)*
IMDb Puanı: 7,9
RT Puanı: 7,7
Sinemalar Puanı: 8,3
Gişede beklenilenin de üstünde başarı gösteren Iron Man aynı zamanda MCU’nun ilk filmi. Robert Downer Jr.’ın Tony Stark/Iron Man karakterini canlandırdığı film AC/DC, Black Sabbath ve Ozzy gibi rock efsanelerini de hatırlattığı ve çok daha geniş çevrelere tanıttığı müzikleriyle de sevgi ve saygı ile anılıyor.
Hayatını silah ticaretinden kazandığı paraları harcayarak zengin bir züppe olarak yaşayan Tony Stark’ın bir kahramana dönüşmesini izlediğimiz film 2 dalda Oscar’a aday gösterildi. Hem sinema seyircisi hem çizgi roman severler Robert Downey Jr.’ın Tony Stark yorumunu çok sevdi. Stark karakteri ve Chris Evans’ın Captain America’sının hikâyeleri Avengers filmlerinin de odak noktaları oldu. Hatta 3. Captain America filmi Captain America: Civil War Stark ve Rogers’ı karşı karşıya getirdi. MCU bugün geldiği yeri aynı yıl çıkan The Incredible Hulk’un başarısızlığının değil Iron Man’in başarısının hatırlanmasına borçlu denebilir. Ayrıca Iron Man’in, Marvel filmlerinin alametifarikası, “post-credit” sahnesinde yavaştan Avengers’ın yolu yapılmaya başlanıyor.
The Incredible Hulk (2008)*
IMDb Puanı: 6,8
RT Puanı: 6,2
Sinemalar Puanı: 8,2
MCU’nun Bruce Banner/Hulk’u olarak The Avengers filmlerinden akıllara kazınan isim Mark Ruffalo olsa da MCU’nun ilk Bruce Banner’ı Edward Norton’du. Ruffalo MCU’nun ikinci ve beyazperdenin 3. Hulk’u olsa da daha çok filmde bu karakteri canlandırmasının da etkisiyle seyircilerin aklına Bruce Banner olarak kazındı.
Edward Norton’u (Bruce Banner/Hulk) Liv Tyler (Betty Ross) ve William Hurt (General “Thunderbolt” Ross) ile kamera karşısına geçiren proje, Eric Bana’lı Hulk gibi, başarılı bir gişe elde edemedi. Hulk daha sonra The Avengers ve Thor’da karşımıza çıkacak kullanışlı bir “plot device” olmanın ötesine pek geçemedi. Buna rağmen filmlerdeki kısıtlı rolüne rağmen kendince bir kahraman arkı izlediği söylenebilir. Transporter 1 ve 2 filmlerinin yönetmeni Louis Leterrier The Incredible Hulk’la gönülleri fethedemiyor, bu filmde MCU’nun unutulmak istenenleri arasında yerini alıyordu.
Punisher: War Zone (2008)
IMDb Puanı: 6,0
RT Puanı: 4,3
Sinemalar Puanı: 8,3
İkisi MCU’ya dahil olmak üzere 3 Marvel filminin sinema salonlarına girdiği 2008’de o kadar da fazla salona giremeyen ve çok ilgi görmeyen bir film. Oysa o zamana kadar çekilen en kanlı ve abartı grafik şiddet içeren çizgi roman uyarlamalarından biri.
Filmin görsel atmosferi çok karanlık ve filmde kan gövdeyi götürüyor. Kopan beden parçalarından abartılı kan efektlerine kadar neredeyse Tarantino’vari bir estetiğe sahip filmin yönetmeni Lexi Alexander. Kadın yönetmenin Punisher: War Zone’dan önceki filmi Elijah Wood’un rol aldığı Green Street Hooligans çok daha farklı bir türde ve tonda. Bu filmde Frank Castle/Punisher’ı canlandıran Ray Stevenson daha sonra MCU’da Thor filmlerinde Volstagg karakterini canlandırdı.
Bu filmde bir köken hikâyesi anlatılmıyor. Bu açıdan IMDb ve Rotten Tomatoes’dan aldığı düşük nota rağmen izlenmeye değer bir materyal olduğu söylenebilir. Castle bir görev sırasında suç şebekesine sızmış bir gizli FBI ajanını öldürdüğü için suçluluk duyuyor ve emekli olmanın eşiğinde. Gerek görsel tonu gerek konusu açısından önceki Punisher filmlerinden ayrışan bir film. Ayrıca filmde Punisher’ın çizgi romanlardaki baş düşmanlarından Jigsaw da (Dominic West) bulunuyor.
X-Men Origins: Wolverine (2009)**
IMDb Puanı: 6,6
RT Puanı: 5,1
Sinemalar Puanı: 7,9
X-Men: The Last Stand’den sonra X-Men’e devam filmi çekilmese de Wolverine filmeri bir tür spin-off olarak X-Men evrenini oluşturdu denilebilir. İlk X-Men filminde de biraz değinilen Wolverine’in kökenlerine odaklanan filmin aslında X-Men’in kökenleriyle pek ilgisi yok. Filmde Ryan Reynolds’ın canlandırdığı Deadpool o kadar kötüydü ki Deadpool filmlerinin önünün açılmasını kolaylaştırdı bile denebilir. Reynolds Days of Future Past filmi ile “retcon”lanan (Earth-10005’ken Earth-TRN414 olan) X-Men Sinema Evreni’ne aynı karakterin sevdiğimiz versiyonuyla dahil oluyor.
X-Men Origins: Wolverine, James “Logan” Howlett’ın sahip olduğu mutant gücü nedeniyle yaşadıklarına odaklanıyor. Wolverine, artık kendini bir ölüm makinesi olarak görmekten bıkan Logan’ın peşini bırakmıyor. Liev Schreiber, Wolverine’nin azılı düşmanı Sabretooth/Victor Creed’i canlandırıyor. Film eleştirmenlerden ve çizgi roman severlerin bir kısmından düşük not alsa da gişe başarısının bekleneni vermesinden dolayı devam filmini garantiledi.
Iron Man 2 (2010)*
IMDb Puanı: 7,0
RT Puanı: 6,5
Sinemalar Puanı: 8,0
Robert Downey Jr.’ı Avengers öncesi bir kez daha Tony Stark olarak izlediğimiz Iron Man 2’de kötü adam koltuğuna Mickey Rouke (Ivan Vanko/Whiplash) oturuyor. Filmin bir diğer daha silik kötü adamı ise Sam Rockwell’in canlandırdığı Justin Hammer. Silah ticaretini bırakıp daha farklı alanlara yönelse ve Iron Man olarak kimliğini açık etse de geçmişi Tony Stark’ı yalnız bırakmıyor.
Tony’nin babası Howard Stark’ın geçmişte düşmanlık yaşadığı Anton Vanko’nun oğlu Ivan Vanko, Tony Stark’tan intikam almak ister. Stark’ın rakibi ve Iron Man zırhına kafayı takmış Justin Hammer’da Vanko’nun ihtiyacı olan imkânlar vardır ve olaylar gelişir. Gywenth Paltrow’un bir kez daha Pepper Potts olarak kamera karşısına geçtiği filmin yönetmeni aynı zamanda Happy Hogan rolünü üstlenen Jon Favreau. Ayrıca Scarlett Johansson’un canlandırdığı Black Widow/Natasha Romanoff karakteri de ilk kez bu filmde izleyicinin karşısına çıkıyor.
Thor (2011)*
IMDb Puanı: 7,0
RT Puanı: 6,7
Sinemalar Puanı: 8,1
Chris Hemsworth’u ilk kez Thor olarak izlediğimiz 2011 yapımı filmi Kenneth Branagh yönetti. Usta oyuncu Anthony Hopkins’i Odin rolünde izlediğimiz filmde Natalie Portman, Jane Foster, Tom Hiddleston ise Loki’yi canlandırıyor. Büyük oranda Dünya’da geçse de MCU’nun kozmik yönünü ilk kez gördüğümüz film Thor. Film babası tarafından Asgard’dan sürülen Thor’un kendini kanıtlama mücadelesinin nasıl dünyayı kurtarma mücadelesine dönüştüğü anlatılıyor.
Thor filmi aslında bir sonraki sene çıkan The Avengers filminin zeminini hazırlıyor demek yanlış olmaz. The Avengers’ın baş kötüsü Loki, Thor filmi ile tanıtılıyor ve MCU’da Dünya dışında da tehlikelerin olduğu ilk defa bu filmle ortaya çıkıyor. Aslında Captain America: The First Avenger filminde de tehlikenin kökeninin (Tessaract) dünya dışı olduğu vurgulanıyor ancak dünya dışı bir tehlike MCU’da ilk kez Thor’da karşımıza çıkıyor.
X-Men: First Class (2011)
IMDb Puanı: 7,7
RT Puanı: 7,4
Sinemalar Puanı: 8,6
Herhalde yazarlar X-Men: First Class’ı yazma kararını “geleceğinden pek hayır yok biz geçmişe yönelelim” diyerek aldı. Bu filmde daha önceki üç X-Men filminde de bahsi bir şekilde geçen Erik Lehnserr/Magneto (Michael Fassbender) ve Professor X (James McAvoy) dostluğunun detaylarına iniliyor. Hikâye Mystique, Professor X ve Magneto etrafında dönüyor ve bu dostluğun nasıl düşmanlığa dönüştüğünün hikâyesi anlatılıyor. Özellikle Fassbender’ın Magneto’su bu filmle bir hayli popüler oldu.
First Class’la başlayan Days of Future Past’le “retcon”lanan ve Apocalypse ile devam eden X-Men sinema evreninin en büyük şansı ve şanssızlığı belki de Jennifer Lawrence’ın bir anda artan popülaritesi oldu. Lawrence’ın canlandırdığı Mystique karakteri çizgi romanlarda nadiren (sonunda genellikle ihanetle sonuçlanan) X-Men’le işbirliği yapsa da filmlerde X-Men’in kurucu üyelerinden biri olarak yorumlanması birçok çizgi roman takipçisinin tepkisini çekti. Filmin yönetmenliğini Matthew Vaughn üstlendi.
Captain America: The First Avenger (2011)*
IMDb Puanı: 6,9
RT Puanı: 7,0
Sinemalar Puanı: 7,8
Captain America: The First Avenger’da Fantastic Four’un Johnny Storm/Human Torch’unu canlandıran Chris Evans’ın ilk kez Marvel’in ikonik karakteri Steve Rogers/Captain America olarak Red Skull’a (Hugo Weaving) karşı izliyoruz. Bu filmde Steve Rogers ikinci dünya savaşı sırasında ABD ordusuna hizmet etmek isteyen zayıf ve çelimsiz bir genç. Fiziksel yetersizliğinden dolayı cepheye gidemiyor ama cesareti ve sahip olduğu diğer erdemler sayesinde süper asker serumu deneylerine gönüllü oluyor ve Captain America ortaya çıkıyor.
Filmde, bir sonraki Captain America filminde Winter Solider olarak izleyici karşısına çıkan Bucky Barnes (Sebastian Stan) ve Steve Rogers’ın dostluğu da önemli yer tutuyor. Film, Captain America üçlemesi içindeki en zayıf film olsa da birçok süper kahraman filmine göre seyri keyifli bir köken hikâyesi anlatıyor. Ayrıca 2012’de vizyona giren The Avengers filmi öncesi Avengers kadrosundaki Hawkeye/Clint Barton (Jeremy Renner) ve Black Widow/Natasha Romanoff (Scarlett Johansson) dışındaki tüm kahramanların filmleri bu filmle tamamlanıyor.
Ghost Rider: Spirit of Vengeance (2011)
IMDb Puanı: 4,3
RT Puanı: 3,8
Sinemalar Puanı: 6,5
İlk film çok başarılı olmamasına rağmen inatla devam filmi çekilen ve o da bir o kadar başarısız olan Ghost Rider: Spirit of Vengeance’ta Johnny Blaze/Ghost Rider karakterini yine Nicholas Cage canlandırıyor. Bu filmde Cage’in rol arkadaşlarından biri Thor filmlerinde Heimdall’ı canlandıran Idris Elba (Moreau).
Bu filmde de Johnny Blaze, Ghost Rider lanetinden kurtulmaya çalışıyor. İnsanlara zarar vermemek adına Doğu Avrupa’da medeniyetten uzak yaşamaya çalışırken birtakım tuhaf olaylar gelip Blaze’i buluyor. Moreau adlı tuhaf bir rahip eğer dediklerini yaparsa Blaze’i lanetten kurtarabileceğini iddia ediyor ve macera başlıyor.
The Avengers (2012)*
IMDb Puanı: 8,1
RT Puanı: 8,1
Sinemalar Puanı: 8,2
Buffy the Vampire Slayer ve Firefly gibi yapımlarda imzası bulunan Joss Whedon’un yönetmenliğini yaptığı The Avengers birçok hayranın beklediğini bulduğu bir film oldu. İki Iron Man (Robert Downey Jr.), bir Thor (Chris Hemsworth), bir Hulk (Mark Ruffalo) ve bir Captain America (Chris Evans) filminden sonra tüm bu karakterleri dünyayı Thanos’un emrindeki Loki’den (Tom Hiddleston) kurtarırken omuz omuza mücadele ederken görmek birçok seyirciyi ziyadesiyle ihya etti.
Aslında o zaman farkında olmasak da bu filmde ilk defa iki Sonsuzluk Taşı’nı bir arada görüyoruz. Captain America: The First Avenger’daki Tessaract (Uzay Taşı) ve o zaman Loki’nin asasının gücünü verdiğini bilmediğimiz Zihin Taşı. Bu filmle beyazperdede ilk kez gördüğümüz Hawkeye filmin büyük bölümünü hipnoz altında geçirse de filmin sonlarındaki büyük New York savaşına aklı başında bir şekilde yetişiyor. Önceki filmleri izleyince seyri ayrı keyif veren bu ilk Avengers filmi MCU’nun izleyiciye yaşattığı seyir şöleninin henüz başıydı.
The Amazing Spider-Man (2012)
IMDb Puanı: 7,0
RT Puanı: 6,7
Sinemalar Puanı: 8,1
Spider-Man kostümünü Tobey Maguire’dan devralan Andrew Garfield ile yeni bir Spider-Man üçlemesi macerasına başlandı. Ancak The Amazing Spider-Man 2 filminin ardından SONY’de yaşanan küresel sorunlar ve Marvel’in araya girerek karışık birtakım telif anlaşmalarıyla Spider-Man’i MCU’ya dahil etmesiyle bu üçleme tamamlanamadı ve Spider-Man kostümünü Tom Holland devraldı. Bu filmde Peter Parker/Spider-Man’i canlandıran Andrew Garfield’a Gwen Stacy rolüyle Emma Stone eşlik ediyor. Garfield’lı Spider-Man’lerde Mary Jane karakteri yerine Parker’ın çizgi romanlarda bir başka ilgi duyduğu kadın olan Gwen Stacy konuluyor. Çizgi romanlarda Stacy’nin ölümü Parker’ın karakter gelişiminde önemli yer tutsa da bu seri ne yazık ki bu konuyu işleyecek kadar yaşamadı.
Iron Man 3 (2013)*
IMDb Puanı: 7,2
RT Puanı: 7,0
Sinemalar Puanı: 7,8
Iron Man 3 için The Avengers’ta yaşadıkları sonucu yolunu bulmaya çalışan ve Post Travmatik Stres Bozukluğu yaşayan Tony Stark’ın hikâyesi demek pek yanlış olmaz. Film izleyiciden çok fazla olumsuz yorum almasa da hem Iron Man çizgi romanlarında çok da popüler olmayan bir konudan ilham alması hem de Ben Kingsley’in canlandırdığı Mandarin karakterinin filmde pek hoş olmayan bir sürprizle çizgi roman severleri üzmesi filmin eksileri arasında.
Film diğer Iron Man filmlerinde olduğu gibi birtakım endüstriyel casusluk ve rekabet sonucu gerçekleşen olayları konu alıyor. Bu sefer Tony Stark’ın karşısında Guy Pearce’in canlandırdığı ldrich Killian karakteri bulunuyor. Shane Black’in yönettiği filmin konusunu özetlemek gerekirse: “Killian da diğer Iron Man düşmanları gibi geçmişte Stark ile husumet yaşamış ve intikam için Stark’ı hedef tahtasına koymuştur. Bir yandan PTSD ile boğuşan Tony Stark, Iron Man zırhını giydiği sürece sevdiklerini tehlike atmakta ama giymediği zaman onları koruyamamaktadır. Kahramanımız acaba ne yapacaktır?”
The Wolverine (2013)**
IMDb Puanı: 6,7
RT Puanı: 6,4
Sinemalar Puanı: 7,9
Hugh Jackman’ın bir kez daha Wolverine’i canlandırdığı X-Men evreninin beşinci, Wolverine üçlemesinin ikinci filmi The Wolverine’in yönetmen koltuğuna James Mangold oturuyor. İlk Wolverine filmi X-Men’in kuruluşundan önceki zamanlarda geçerken bu Wolverine filmi X-Men: The Last Stand sonrası geçiyor.
Film “Jean Grey’in ölümü üzerine medeniyetten (bir kez daha) elini ayağını çekmeye çalışan Wolverine yine kader kurbanı olur ve bu sefer onu Japonya’da bir macera beklemektedir.” şeklinde özetlenebilir. Tabii ki Wolverine’in bu yeni maceraya atılmasını sağlayan iki dünya savaşı görmesini sağlayan yüzlerce yıllık geçmişinden bir anda ortaya çıkan bir adamdır. Filmin sonundaki küçük şaka (spoiler olmasın diye yazmadık) dışında pek akılda kalıcı bir film olmayan The Wolverine, Wolverine üçlemesinin en zayıf halkası denebilir.
Thor: The Dark World (2013)*
IMDb Puanı: 7,0
RT Puanı: 6,2
Sinemalar Puanı: 7,7
Marvel açısından 2013’ü “vasatın altı filmler yılı” olarak tanımlamak pek yanlış olmaz. MCU’da Iron Man 3, X-Men evreninde The Wolverine gişede başarılı denebilecek performanslar gösterse de izleyicileri çok tatmin ettiği söylenemez.
Thor üçlemesindeki filmler MCU filmleri arasında popülerliği en düşük filmler arasında olsa da Avengers: Infinity War filmine giden yolda en önemli taşların döşendiği filmler olduğu da bir gerçek. Sonsuzluk Taşları’nın bir diğeri ikinci Thor filmi Thor: The Dark World’deki olayların başlamasının sebebi. Asgardlılar ve Dark Elf’ler arasında binlerce yıl önce geçen savaşta Dark Elf’lerin kullandığı Aether isimli silah aslında bir Sonsuzluk Taşı, bir diğer adıyla Gerçeklik Taşı. Başlarını Christopher Eccleston’un canlandırdığı Malekith’in çektiği Dark Elf’ler filmde Thor (Chris Hemstworth) ve Loki’nin (Tom Hiddleston) bir ittifak kurmasına bile neden oluyor.
Filmde Hemsworth ve Hiddleston’a ekranlarda Chuck rolüyle tanınan Zachary Levi (Fandral), Natalie Portman (Jane Foster), Anthony Hopkins (Odin), Rene Russo (Frigga), Kat Dennings (Darcy Lewis), Stellan Skarsgård (Eric Selvig) ve Idris Elba (Heimdall) gibi isimler eşlik ediyor. Yönetmen koltuğunda Game of Thrones’un “Valar Morghulis” ve “Beyond the Wall” gibi önemli bölümlerinin de yönetmeni olan Alan Taylor oturuyor. Zayıf senaryosunu bir kenara bırakabilirseniz keyifle izlenebilecek bir film.
Captain America: The Winter Soldier (2014)*
IMDb Puanı: 7,8
RT Puanı: 7,6
Sinemalar Puanı: 8,5
Captain America: Winter Soldier muhtemelen birçok MCU seven insanın en iyi 3 MCU filmi arasındadır. Süper kahraman filmlerine özel ilgisi olmayan ama iyi kurgulanmış bir casusluk filmi izlemek isteyen herkese şiddetle tavsiye edilir. Bu filmde Steve Rogers (Chris Evans) bir yandan The Avengers olaylarının ardından dünyaya adapte olma çalışmalarına kaldığı yerden devam ederken bir yandan da S.H.I.E.L.D. ile çalışıyor.
Rogers çıktığı görevlerden birinde S.H.I.E.L.D.’in çok gizli ve bir o kadar ‘kötü kişilerin eline geçerse insanlığı tehdit edecek kadar tehlikeli’ bir güvenlik programı üzerinde çalıştığını öğreniyor. Rogers’ın Nick Fury (Samuel L. Jackson) ile arası biraz bozulsa da büyük bir kandırmacanın içinde olduklarını anlamaları uzun sürmüyor. Bir yandan Captain America: The First Avenger filminde Steve Rogers’ın en iyi dostu rolünde izlediğimiz Bucky Barnes’ın Winter Soldier (Sebastian Stan) olarak geri dönmesi de hikâyeyi ilginç kılan olaylardan biri. Filmin yönetmeni Avengers: Infinity War gibi bir zorluğun altından kalkarak harika bir işe imza atan Anthony Russo ve Joe Russo Kardeşler.
Bu filmin, özellikle Agents of S.H.I.E.L.D. dizisini takip edenler için ayrı bir yeri vardır. Dizinin bir anda rüzgârının değişmesinde bu filmdeki plot twist’in doğrudan etkisi olması birbirine ufak referanslar dışında fazla dokunmayan Marvel dizileri ve sinema filmleri arasında şu ana kadar kurulan en doğrudan bağlardan biri.
The Amazing Spider-Man 2 (2014)
IMDb Puanı: 6,6
RT Puanı: 5,8
Sinemalar Puanı: 8,1
Andrew Garfield’ın Spider-Man, Emma Stone’un Gwen Stacy olarak bir kez daha kamera karşısına geçtiği filmi yönetmeni de ilk filmin yönetmeni Mark Webb’di. Jamie Foxx’un Spider-Man’in bu filmdeki düşmanlarından biri olan Electro/Max Dillon’ı canlandırdığı filmde Harry Osborn/Green Goblin rolünü Dane DeHaan canlandırıyor. Üçleme olarak planlanmasına rağmen hem gişedeki düşük başarısı hem de SONY’nin yaşadığı kriz nedeniyle Garfield üçüncü kez Spider-Man olamadı. Sam Raimi’nin üçlemesinde olduğu gibi üç filme yayılan Osborn-Parker ilişkisi sonuca ulaşamadı. Özellikle Electro ve Spider-Man’in dövüş sahnesi görsel olarak keyifli bir seyir sunsa da senaryodaki boşluklar, zayıf hikâye anlatımı ve karakter gelişimi için yetersiz motivasyonlar gibi nedenlerle kötü bir film olarak akıllara kazındı.
X-Men: Days of Future Past (2014)**
IMDb Puanı: 8,0
RT Puanı: 7,5
Sinemalar Puanı: 8,6
X-Men sinema evrenini “retcon”layarak sinema tarihine geçen X-Men: Days of Future Past’in yönetmeni Bryan Singer. Filmde birçok mutantı hem yaşlı hem genç halleriyle görmek mümkün. Xavier hem Patrick Stewart hem James McAvoy, Magneto hem Ian McKellen hem Michael Fassbender tarafından canlandırılıyor. Film ne kadar X-Men hikâyesi olsa da Wolverine yine en öne çıkan karakter olarak dikkat çekiyor. Bununla birlikte Jennifer Lawrence’ın da artan popülaritesi nedeniyle bir hayli fazla ekran süresi aldığını söylemek mümkün.
Bu filmde Kitty Pride (Ellen Page) güçlerini kullanarak, mutantların sonunu getiren Sentinel’lerin üretilmesini engellemesi için Wolverine’i geçmişe gönderiyor. Filmde Sentinel’leri üreten Trask Industries’in kurucusu Bolivar Trask’ı Game of Thrones’taki Tyrion Lannister rolü ile popülerliği artan Peter Dinklage canlandırıyor. Trask, Sentinel’lerin mutantları yok edecek kadar güçlenebilmesinin sırrının Raven/Mystique’in (Jeniffer Lawrence) DNA’sında olduğunu fark ediyor ve olaylar gelişiyor. Filmde Game of Thrones’taki Sansa rolüyle yıldızı parlayan Sophie Turner Jean Grey olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Bu filmden önce Earth-10005 olarak geçen X-Men sinema evreni Earth-TRN414 oluyor X-Men: Apocalypse, Deadpool ve 2019’da vizyona giren Dark Phoenix bu evrende geçiyor. Bir tek Logan Earth-17315’te geçiyor.
Guardians of the Galaxy (2014)*
IMDb Puanı: 8,1
RT Puanı: 7,8
Sinemalar Puanı: 8,3
James Gunn’ın yönettiği Guardians of the Galaxy Marvel için büyük sürpriz oldu. Çizgi romanları çok da popüler olmayan ve pek de bilinmeyen bu karakterler belki de Avengers: Infinity War hikâye arkının en kritik bileşenleri Guardians of the Galaxy’de tanıtıldı. Thanos’un daha önce The Avengers’ta bahsi geçse de Thanos’un evlat edindiği kızı Gamora (Zoe Saldana) ve üvey kardeşi Nebula (Karen Gillan) bu filmle tanıtıldı. Ayrıca Ronan the Accuser’ın (Lee Pace) peşinde olduğu Güç Taşı da Avengers: Infinity War hikâye arkı için önem taşıyordu.
Guardians of the Galaxy’ye bir grup dışlanmış karakterin bir araya gelip başlarına dert açtıkları filmlerin kozmik boyutlusu da denebilir. Kendine Star Lord lakabını takan Peter Quill’in (Chris Pratt) çaldığı bir küre, başının belaya girmesine, Rocket (Bradley Cooper), Groot (Vin Diesel) ve Gamora ile tanışmasına neden olur. Quill bir anda kendini gezegenler arası bir krizin ortasında bulur. Kanun kaçakları ve ötekileştirilmiş tiplerin bir araya gelip kötülükle mücadele ettiği filmlerden hoşlanıyor ve komedi seviyorsanız şiddetle tavsiye ediyoruz.
Avengers: Age of Ultron (2015)*
IMDb Puanı: 7,4
RT Puanı: 6,7
Sinemalar Puanı: 8,4
MCU 2014’ü Captain America: Winter Solider ve Guardians of the Galaxy gibi hem gişede Marvel’i mutlu eden hem de salonlarda sinema izleyicisini memnun eden filmlerle kapadı. 2015’in ilk MCU filmi ikinci Avengers filmi Avengers: Age of Ultron’du. Bu filmin ilk sahnesi ile Agents of S.H.I.E.L.D.’in sezon finalinin birbiriyle bağlantılı olması da yine Agents of S.H.I.E.L.D. takipçileri hiç hoş bir detay olarak akıllara kazındı.
Bu filmin temelinde de Tony Stark’ın (Robert Downey Jr.) yaşadığı Post Travmatik Stres Bozukluğu yer alıyor. “Herkesi korumalıyım, herkesi kurtarmalıyım” gerginliği ile farklı psikolojik problemleri olan Bruce Banner’ı da (Mark Ruffalo) yanına alan Stark yaratılışının üzerinden çok geçmeden insanlığı yok etmeye karar veren yapay zekâ Ultron’u yaratıyor. Bu filmde de Steve Rogers (Chris Evans) ve Tony Stark arasındaki gerilim dikkatlerden kaçmıyor. Ayrıca filmde Ultron’un kendisi için ayırdığı ancak Loki’nin asasındaki Zihin Taşı ve Thor’un çekiç darbesinin kombinasyonu ile hayat bulan Vision Avengers: Infinity War’un kilit karakterlerinden biri oluyor.
Film, çizgi romanlardaki en güçlü Avenger’lardan biri kabul edilen Vision’ı (Paul Bettany), aslında mutant olmalarına rağmen Scarlett Witch/Wanda Maximoff (Elizabeth Olsen) ve Quicksilver/Pietro Maximoff’u (Aaron Taylor-Johnson) da daha farklı bir köken hikâyesi ile MCU’ya dahil etti.
Ant-Man (2015)*
IMDb Puanı: 7,3
RT Puanı: 6,9
Sinemalar Puanı: 7,8
Aslında çizgi roman okurları Hank Pym’i Ant-Man olarak görmeye daha alışık ancak MCU’nun Ant-Man’i Scott Lang’in köken hikâyesinde Earth-616’nın Scott Lang’inden esinlenilse de diğer birçok kahramanda olduğu gibi MCU ve çizgi roman kökenlerinde büyük farklar var. Filmde Hank Pym’i Michael Douglas canlandırıyor. Lost dizisiyle popülerliği artan Kanadalı oyuncu Evangaline Lily ise Hank Pym’in kızı Hope van Dyne rolünde. Filmde Corey Stoll’un canlandırdığı Darren Cross/Yellowjacket karakteri ise filmin baş kötüsü.
Yetenekli bir elektrik teknisyeni olsa da becerilerini daha çok soygun ve dolandırıcılık gibi işlerde kullanmayı tercih eden Scott Lang (Paul Rudd) hapishaneden çıktıktan sonra kızından bir daha uzak kalmamak için daha temiz bir yaşam sürmeye karar verir. Ancak kader bir şekilde Hank Pym ile yollarını kesiştirir ve Lang Ant-Man kostümünün yeni taşıyıcısı olur.
Peyton Reed’in yönettiği, biraz macera biraz aile komedisi tadındaki Ant-Man izleyicilerden gayet olumlu tepkiler aldı ve sevilen bir MCU karakteri oldu. Captain America: Civil War’daki rolüyle gönüllere taht kurdu.
Fantastic Four (2015)
IMDb Puanı: 4,3
RT Puanı: 3,5
Sinemalar Puanı: 5,0
Beyazperdeye asla hak ettiği şekilde iyi yansıtılamayan Fantastic Four’un bir an önce MCU’ya taşınarak hakkının verilmesi birçok çizgi roman sever için mutlu edici bir gelişme olurdu. Bu filmin en ilginç yanı Johnny Storm rolündeki siyahi oyuncu Michael B. Jordan’ın daha sonra Black Panther’de filmin baş kötüsü Erik Killmonger’ı canlandırması. MCU macerası çok uzun sürmese de Killmonger MCU’nun en sevilen ve akılda kalıcı antagonistlerinden biri kabul ediliyor. Earth-TRN554’te Johnny Storm’u canlandıran Michael B. Jordan Earth-121698’de Johnny Storm’u canlandıran Chris Evans gibi kalıcı olmasa da akılda kalıcı bir rolle MCU’da yerini aldı.
Film yine bir köken hikâyesi anlatıyor. Josh Trank’in yönettiği filmde Reed Richards/Mr. Fantastic’i Miles Teller, Sue Storm’u Kate Mara, Ben Grimm/The Thing’i Jamie Bell ve Fantastic Four’un azılı düşmanı Victon von Doom/Dr. Doom’u Toby Kebbell canlandırıyor.
Deadpool (2016)**
IMDb Puanı: 8,0
RT Puanı: 7,0
Sinemalar Puanı: 8,4
Ryan Reynolds’un oluşturduğu kamuoyu baskısı ve hayranların X-Men Origins: Wolverine filmindeki Deadpool’dan duyduğu hoşnutsuzluk 2016’da Deadpool’un çekilmesini sağlayan sebepler arasında en görünür olanlardan ikisiydi. Deadpool sevilen bir karakter olsa da sinemaya uyarlanması birçok açıdan riskliydi çünkü istenilenin yapıldığı takdirde büyük oranda seyirci kaybetme riski vardı. Buna rağmen uzun süre sonra ilk kez beyazperdede “yetişkinler için” bir çizgi roman uyarlaması yer aldı.
Özellikle filmin pazarlaması Deadpool’un en ilginç yanlarından biriydi. Bir süper kahraman filmi olarak süper kahraman filmlerini yerden yere vuruyor, öte yandan Sevgililer Günü’nde vizyona gireceği için Sevgililer Günü pazarlaması da yapıyordu. Film gerçekten bir aşk hikâyesini anlatıyor ve Deadpool bununla ne kadar dalga geçerse geçsin bir süper kahraman filminde olması gereken her şey filmde var. Tabii yönetmen Tim Miller ve senaristler Rhett Reese, Paul Wernick’in anlatımıyla ortaya bir hayli eğlenceli bir film çıkıyor. Wade Wilson/Deadpool’un hayatının aşkı Vanessa’yı Morena Baccarin canlandırıyor.
Captain America: Civil War (2016)*
IMDb Puanı: 7,8
RT Puanı: 7,7
Sinemalar Puanı: 8,4
Neredeyse bir Avengers filminden daha çok kahramanın göründüğü Captain America: Civil War kimisi için Captain America üçlemesinin en iyisi kimisi için Captain America: The Winter Soldier ile başa baş. Avengers filmi olmamasına rağmen Thor ve Bruce Banner/Hulk dışında hemen hemen solo filmi çıkan ve dünyada bulunduğu bilinen tüm kahramanlar bu filmde vardı.
Steve Rogers/Captain America (Chris Evans), Tony Stark/Iron Man (Robert Downey Jr.), Vision (Paul Bettany), Scarlett Witch/Wanda Maximoff (Elizabeth Olsen), Black Widow/Natasha Romanoff (Scarlett Johansson), T’Challa/Black Panther (Chadwick Boseman), Bucky Barnes/Winter Soldier (Sebastian Stan), Peter Parker/Spider-Man (Tom Holland), Clint Barton/Hawkeye (Jeremy Renner), James Rhodes/War Machine (Don Cheadle), Sam Wilson/Falcon (Anthony Mackie) Avengers: Infinity War öncesi hiçbir Avengers filminde bu kadar kahraman tek bir MCU filmi için kamera önüne geçmemişti.
Bu filmin bir başka özelliği ise Tom Holland’ın canlandırdığı Spider-Man’in ve Chadwick Boseman’in canlandırdığı Black Panther’in ilk kez izleyiciyle buluşması. Filmde Steve Rogers ve Tony Stark süper kahramanların dünyayı kurtarırken verdikleri zararların en aza nasıl indirgenebileceği konusunda bir fikir ayrılığı yaşıyor ve kahramanlar TeamCap ve TeamIronMan olarak ikiye ayrılıyor. Bir de Tony Stark, Steve Rogers ve Bucky Barnes arasında geçen bir hikâye daha ilerliyor ve filmin sonunda açıklığa kavuşuyor.
X-Men: Apocalypse (2016)**
IMDb Puanı: 7,0
RT Puanı: 5,7
Sinemalar Puanı: 8,3
Game of Thrones’un Sansa’sı Sophie Turner’ı bir kez daha Jean Grey rolünde izlediğimiz X-Men: Apocalypse, X-Men’in çizgi romanlardaki efsanevi düşmanlarından Apocalypse’i beyazperdeye taşıyor. Bilinen en eski ve en güçlü mutant olan Apocalypse mahşerin 4 atlısını toplayıp dünyanın sonunu getirmeye çalışıyor. Ekibine Psylocke (Olivia Munn), Ororo Munroe/Storm (Alexandra Shipp), Angel (Ben Hardy) ve Erik Lehnsherr/Magneto’yu (Michael Fassbender) katan Apocalypse/En Sabah Nur (Oscar Isaac) karşısında Professor Xavier’ın (James McAvoy) öğrencileri Jean Grey, Scott Summers (Tye Sheridan), Hank McCoy/Beast (Nicholas Hoult), Raven/Mystique’ten (Jennifer Lawrence) oluşan X-Men’ini bulur. Bu filmle Bryan Singer bir kez daha X-Men için kamera arkasına geçiyor.
Doctor Strange (2016)*
IMDb Puanı: 7,5
RT Puanı: 7,3
Sinemalar Puanı: 8,3
Doctor Strange de çizgi romanlardaki en güçlü karakterlerden bir diğeri. Avengers: Infinity War’da da önemli bir rol oynayan Benedict Cumberbatch’in canlandırdığı karakterin solo filmindeki olaylar bir Sonsuzluk Taşı etrafında gerçekleşiyor. Doctor Strange’deki Zaman Taşı Avengers: Infinity War’un en kritik kararlarından birinin konusu oluyor.
Bu filmde de birçok ilk (bazen de ilk ve son) süper kahraman filminde olduğu gibi bir köken hikâyesi anlatıyor. Bencil ve kendini beğenmiş bir cerrah olan Stephen Strange sonucunda ellerini asla eskisi gibi kullanamayacağı ve cerrahlık yapamayacağı bir trafik kazası geçiriyor. Her tür bilimsel yöntemi denese de sonuç alamıyor ve istemeyerek alternatif yöntemlere eğiliyor. Bu yolculuk onu içinde bir sonsuzluk taşı bulunan sihirli kutsal emanet Eye of Agamatto’nun koruyucusu yapıyor.
Scott Derrickson’un yönettiği filmde Benedict Cumberbatch’e Dr. Christine Palmer rolünde Rachel McAdams, The Ancient One rolünde Tilda Swinton ve filmin kötü adamı Kaecilius rolünde Mads Mikkelsen eşlik ediyor.
Logan (2017)**
IMDb Puanı: 8,1
RT Puanı: 7,9
Sinemalar Puanı: 8,6
Filmde Hugh Jackman’ın canlandırdığı Earth-10005 ve Earth-TRN414 Wolverine’i ve Profesör Xavier’ı (Patrick Stewart) olsa da bu film X-Men evreninin bir başka alternatif geleceğinde geçiyor. Yine mutantlar için bir hayli iç karartıcı ve acıklı bir gelecekte X-Men yok olmuş, mutantların ise neredeyse soyu tükenmiştir.
Ağır temposu ve aciz bir kahramanın hikâyesini yetişkinlere yönelik bir dille anlatmasıyla birçok çizgi roman uyarlaması arasından sıyrılan Logan çizgi roman seven-sevmeyen birçok farklı kesimden sinema izleyicisinin beğenisini toplamayı başardı. Özellikle film içindeki Shane göndermeleri ile Post-Western tarzını benimsediğini açıkça belli eden yazar ve yönetmen James Mangold bu filmde aslında süper kahraman mitini yapı bozuma uğratıyor. Filmde eski filmlere ve X-Men çizgi romanlarına bolca referans var ve film çok da mutlu bir sonla bitmiyor. Yönetmen yavaş yavaş süper kahraman filmlerinin devrinin kapanması gerektiği mesajını veriyordur belki.
Guardians of the Galaxy Vol. 2 (2017)*
IMDb Puanı: 7,7
RT Puanı: 7,2
Sinemalar Puanı: 8,3
Marvel hayranlarının heyecanla beklediği Avngers: Infinity War’a yaklaşırken MCU’nun kozmik dünyasına son iki yolculuğun ilk Guardians of the Galaxy vol. 2 oldu. İlk filmde Ronan’a karşı mücadele veren ekibimiz bu filmde Peter Quill’in “baba sorunları” ile uğraşıyordu.
İlk filmin sonunda Quill’in yarı-insan olduğu, babasının insan olmadığı ortaya çıkıyordu. Bu filmde babasını bulan Quill, babasının Marvel evreninde “celestial” denilen bir canlı türü olduğunu öğreniyor. Neredeyse tanrısal güçlere sahip olan Quill de içindeki gücü keşfeder ama Quill’in babası Ego (Kurt Rusell) göründüğü gibi biri çıkmaz. Filmde Nebula ve Gamora’nın kardeş ilişkisi ve bu kardeşlerin babaları Thanos’la olan ilişkileri de önemli yer tutuyor.
İlk filmde olduğu gibi bu filmde de nostaljik film müzikleri öne çıkıyor. Özellikle Cat Stevens’ın Father and Son şarkısı filme bir hayli anlam katıyor. James Gunn’ın yeniden kamera karşısına geçtiği filmde Kurt Rusell (Ego) ve Chris Pratt’in (Star Lord/Peter Quill) yanı sıra Zoe Saldana (Gamora), Dave Bautista (Drax), Vin Diesel (Groot), Bradley Cooper (Rocket), Karen Gillan (Nebula) ve Pom Klementieff (Mantis) yer alıyor. Ayrıca Sylvester Stallone da (Stakar Ogord) filmde küçük bir sürpriz olarak karşımıza çıkıyor.
Spider-Man: Homecoming (2017)*
IMDb Puanı: 7,5
RT Puanı: 7,6
Sinemalar Puanı: 7,3
Captain America: Civil War’da kısa bir süre izleyicilerin karşısına çıka Tom Holland’ın Spider-Man’i bir zamanların Batman’i Michael Keaton’ı Vulture olarak Spider-Man’in karşısına çıkaran Spider-Man: Homecoming ile ilk solo filmine kavuştu. Böylece bu filme kadar yaş itibarıyla Peter Parker/Spider-Man olmaya en uygun aktörün bu rolü canlandırdığı solo ilk Spider-Man filmi yayımlandı.
Filmde Spider-Man’in artık beyaz perdede görmekten sıkıldığımız köken hikâyesini şöyle bir geçerek Peter Parker’ın kahraman özentisi bir ergenden sorumluluk sahibi bir gence dönüşmesini izliyoruz. Ben Amca’nın efsanevi “Büyük güç büyük sorumluluk getirir” sözünü söylememek için taklaların atıldığı filmde bu minvalde birkaç söz ediliyor çünkü filmin Spider-Man üzerinden anlatmak istediği şey yine bu aslında. Spider-Man’in mentorluğunu ise filmde izleyicinin tahmininden fazla ekran süresi alan Tony Stark (Robert Downey Jr.) yapıyor. Ayrıca Jon Favreau’nun canlandırdığı Happy Hogan da filmde hatırı sayılır derecede ekran süresi alan isimlerden. May Hala ise Marisa Tomei tarafından canlandırılıyor.
Seyirciden bir hayli olumlu geri dönüş alan filmin devamı 2019’da geliyor ve “Spider-Man: Far From Home” adıyla tanıtıldı. Filmin adından da anlaşılan “mahallemizin arkadaş canlısı Örümcek Adam’ı” geçici bir süre için -diye tahmin ediyoruz- mahallemizden ayrılıyor.
Thor: Ragnarok (2017)*
IMDb Puanı: 7,9
RT Puanı: 7,5
Sinemalar Puanı: 8,3
80’lerden esinlenilen görsel anlatı stili Guardians of the Galaxy’de tutunca benzer renkli ve mizahi dili Thor’a uyarlayan yönetmen Taika Waititi bazı kesimlerden çok tepki alsa da kendisine en iyi Thor filmini çeken yönetmen demek abartı olmaz. Thor’un imajını bir hayli değiştiren film Avengers: Infinity War öncesi Marvel’in kozmik dünyasına son yolculuk ama gerçekten dillere destan bir yolculuk.
Film, çizgi roman severlerin yakından bildiği Planet Hulk hikâyesi ve Ragnarok hikâyesinin mizahla kavrulmuş bir harmanı. Asgard bir yandan Hela’nın (Cate Blanchett) işgal tehlikesi altında bir yandan Ragnarok sebebiyle kıyametin eşiğindeyken Thor (Chris Hemsworth) vatanını nasıl kurtaracağını kara kara düşünmektedir. Bu filmde Cate Blanchett, Chris Hemsworth ve Tom Hiddleston’a (Loki) Tessa Thompson (Valkyrie) ve Mark Ruffalo (Bruce Banner/Hulk) eşlik ediyor. Ayrıca filmde Benedict Cumberbatch’in canlandırdığı Doktor Strange’in de küçük bir rolü var.
Black Panther (2018)*
IMDb Puanı: 7,4
RT Puanı: 8,2
Sinemalar Puanı: 7,9
Avengers: Infinity War öncesi son durak T’Challa/Black Panther’in ana vatanı Wakanda. Daha önce Avengers: Age of Ultron filminde bahsi geçen ve Captain America: Civil War’da ilk kez lideri T’Chaka’yı gördüğümüz Wakanda bir yandan MCU’nun kozmik hikâyelerinde geçen başka gezegenlerdeki uygarlıkları anımsatırken bir yandan geleneksel Afrika motiflerini taşıyan bir estetikle tasarlanmış.
Film MCU’nun en sevilen ve en tatmin edici antagonistlerinden biri olan Erik Killmonger’ın (Michael B. Jordan) hikâyesini anlatıyor da denilebilir. Filmde çağdaş bir Hamlet yorumu gözlemlemek mümkün ama roller biraz farklı. Hamlet’teki kardeşin kralı öldürerek tahta geçtiği ve prensin intikam almaya çalıştığı hikâye biraz tersine çevrilmiş. Yıllar önce öz kardeşini öldüren T’Chaka kardeşi N’Jobu’yu öldürüyor ve N’Jobu’nun oğlu N’Jadaka/Erik Stevens eski prens yeni kral T’Challa/Black Panther’den (Chadwick Boseman) intikam yemini ediyor.
Filmde özellikle imtiyazlı Afrika-Amerikalıların ABD’deki ırkçı politikalara ve toplum baskısına karşı ses çıkarmalarının önemi konusunda bir mesaj da taşıyor. Yönetmenliğini Ryan Coogler’ın yaptığı film özellikle ABD’de çok olumlu tepkiler aldı ve En İyi Drama Film dalında 2019 Altın Küre Ödülü adayı olmayı başardı.
Avengers: Infinity War (2018)*
IMDb Puanı: 8,5
RT Puanı: 7,5
Sinemalar Puanı: 8,8
Captain America: Civil War’dan beri bu kadar çok kahraman aynı filmde yer almamıştı. Yıldızlarla dolu ve çok kalabalık bir kadroya sahip olmasına rağmen tatmin edici bir hikâye anlatmayı başaran Russo Kardeşler’i gerçekten tebrik etmek gerekiyor. Kahramanların ekran sürelerindeki denge, tekrar bir araya gelmeleri ve filmin sonunda birbirinden ayrı gibi gözüken birkaç hikâyenin bağlanması gerçekten bu tarz bir film için kolay kolay altından kalkılacak bir şey değil.
Captain America/Steve Rogers (Chris Evans), Tony Stark/Iron Man (Robert Downey Jr.), Peter Quill/Star Lord (Chris Pratt), Thor (Chris Hemsworth), James Rhodes/War Machine (Don Cheadle), Bruce Banner/Hulk (Mark Ruffalo), Natasha Romanoff/Black Widow (Scarlett Johansson), Doctor Strange (Benedict Cumberbatch), Peter Parker/Spider-Man (Tom Holland), Gamora (Zow Saldana), Nebula (Karen Gillan), Rocket (Bradley Cooper), Groot (Vin Diesel), T’Challa/Black Panther (Chadwick Boseman), Wanda Maximoff/Scarlett Witch (Elizabeth Olsen), Vision (Paul Bettany), Bucky Barnes/Winter Soldier (Sebastian Stan), Sam Wilson/Falcon (Anthony Mackie) ve eski Avengers filmleri ve solo filmlerden onlarca karakter Josh Brolin’in canlandırdığı Thanos’a karşı mücadele ediyor.
Iron Man’in 2008’de başlattığı ve 10 yılda ilmek ilmek işlenen senaryolar Avengers: Infinity War’da birleşerek gerçekten “epik” bir film ortaya çıkarıyordu. Filmin şok edici sonu izleyicileri, ismi “Avengers: Endgame” olarak açıklanan bir sene sonraki film için heyecanla beklemesini sağladı.
Deadpool 2 (2018)**
IMDb Puanı: 7,8
RT Puanı: 7,1
Sinemalar Puanı: 8,3
İlkinde bir aşk filmiyle karşımıza çıkan Deadpool bu sefer bir aile filmi ile karşımıza çıkıyor. Ayrıca Josh Brolin’i yine bir süper kahraman filminde izleme fırsatı sunuyor. Brolin bu filmde Cable rolüyle kamera karşısına geçiyor. Ryan Reynolds yine Wade Wilson/Deadpool olarak karşımıza çıkıyor ve Juggernaut’un sesi olarak da kadrodaki görevini genişletmiş bulunuyor.
Bu filmde çocuk yapma hayalleri kuran Wade Wilson ve Vanessa’nın (Morena Baccarin) başlarına gelen bir kaza sonucu Vanessa hayatını kaybediyor. Bir yandan intikam aleviyle yanıp tutuşan Wade Wilson/Deadpool bir yandan da bir şekilde koruması altına almak zorunda kaldığı Firefist’e (Julian Dennison) bakıcılık yapmak zorunda kalıyor.
Film, ilk filmde olduğu gibi hem çizgi romanlara hem de diğer süper kahraman filmlerine verilen referanslarla bir yandan kendiyle dalga geçmeyi de ihmal etmiyor.
Ant-Man and the Wasp (2018)*
IMDb Puanı: 7,2
RT Puanı: 7,0
Sinemalar Puanı: 8,2
İlk Ant-Man filmine göre Evangeline Lily’nin ekran süresinin bir hayli arttığı bu film Avengers: Infinity War’dan sonra vizyona girse de Avengers: Infinity War öncesinde geçiyor. Filmin post-credit sahnesinde ise Avengers: Infinity War’a bağlanıyor. Bu filmde sevimli hırsızımız Scott Lang’e (Paul Rudd), Evangeline Lily Hope van Dyne/Wasp rolüyle eşlik ediyor.
Hank Pym’in geçmişte yaptığı bir hata yüzünden bedenini sadece belirli koşullar altında bir arada tutabilen ve Kuantum Boyutu’ndan aldığı enerjiyle özel yetenekler sergileyen Ava/Ghost karakteri filmin antagonisti. Önceki filmde Kuantum Boyutu’na hapsolan Janet van Dyne/Wasp rolünü oynayan Michelle Pfeifer da bu filmde ekran süresi artan bir diğer oyuncu.
Film Captain America: Civil War sonrası ev hapsine alınan Scott Lang’in hikâyesini anlatıyor. Ghost’un eylemlerinden haberdar olan Hank Pym ve Hope van Dyne ise Scott’ı alarak Pym’in teknolojisinin peşindeki Ghost’u durdurmaya çalışır.
İlk film biraz daha soygun filmi havasındayken Ant-Man and the Wasp kahramanlığın biraz daha ön plana çıktığı bir film denilebilir.
Venom (2018)
IMDb Puanı: 6,9
RT Puanı: 4,4
Sinemalar Puanı: 8,4
Resmi olmasa da Venom’un gerçeklik kodu Earth-TRN688. SONY ve Marvel/Disney arasındaki anlaşmadan dolayı Örümcek Adam hikâyelerine ait karakterlerin telifleri biraz karmaşık. Şimdilik MCU’nun bir parçası olmasa da bir ihtimal ileride Venom’u MCU’da görebiliriz ancak bu Tom Hardy’nin canlandırdığı Venom olur mu orasını bilemiyoruz.
Tom Hardy biraz muhalif ve otoriteyle sorunları olan bir gazetecidir, bir röportajında zengin bir adamı kızdırır ve yandaş medyada çalıştığı için işine son verilir. Hem işi hem de nişanlısı Anne Wying ile (Michelle Williams) ilişkisi sona eren Eddie Brock işinden atılmasına neden olan zengin züppenin peşini bırakmaz ve pek de yasal olmayan deneyler yaptığını fark eder. Bu işin peşindeyken Venom adlı simbiyota maruz kalır ve olaylar gelişir. Venom Türkiye’deki izleyiciden çok olumsuz yorum almasa da küresel açıdan hem izleyicileri hem de eleştirmenleri pek tatmin etmemişti. Spider-Man’in en tanınan düşmanlarından biri olan Venom çok popüler bir karakter olmasına rağmen solo filmi beklenen ilgiyi görmedi.
Oyunculara Yapışan Roller
Bugün Chris Evans’ı Steve Rogers/Captain America olarak görmediğimiz, hatta oradaki karakterinden uzak bir karakter olarak izlediğimizde yadırgayabiliyoruz. Bu arada Chris Evans’ı Captain America olmadan önce Fantastic Four’un Human Torch’u olarak izlediğimizi unutmuş olabilirsiniz. Küçük bir hatırlatma geçelim. Chris Evans’ın üzerine “kahramanlık” rolünün yapışıp kalmasında Fantastic Four filminin etkisi var mı bilemiyoruz ancak sinema tarihinde benzer kaderi paylaşan birçok oyuncu var. Hugh Jackman’ın Wolverine rolü iyi bir örnek olabilir.
Sinema tarihinin ilk dönemlerine, yaklaşık 100 yıl öncesine gittiğimiz zamansa sinema tarihinin ilk süper kahramanı Zorro’yu canlandıran Douglas Fairbanks’ın da benzer bir kariyere sahip olduğu söylenebilir. Zorro sinemanın ilk dönemlerinin en öne çıkan süper kahramanlarından biri. Douglas Fairbanks’ın rol aldığı 1920 yapımı The Mark of Zorro’dan sonra, 1940’a kadar 3 Zorro filmi daha yayınlanıyor. Tabii ki bunların hepsinde Fairbanks oynamıyor çünkü dönemin ABD sinemasında bugünkü gibi bir “franchise” anlayışı yok ancak oyuncunun daha sonra rol aldığı filmler The Three Musketeers (1921), Douglas Fairbanks in Robin Hood (1922), The Thief of Bagdad (1924), The Black Pirate (1926) ve The Gaucho (1927) gibi “kılıç sallayan” kahramanların hikâyelerinin anlatıldığı filmler.
Bir zamanların western’lerindeki kovboyların yerini süper kahramanlar alıyor
Sinema tarihinin ilk yüksek bütçeli süper kahraman yapımı 1978 yapımı Süperman. Bu Süpermen filminden önce de ABD yapımı Batman ve Süpermen filmleri olsa da kazandığı “özel efekt” Oscar Özel Ödülü alıyor ve 3 dalda Oscar’a aday gösteriliyor. En İyi Ses, En İyi Kurgu ve En İyi Müzik dallarında aday gösterilen filmin müziklerini, 2018’e kadar 40’tan fazla aday gösterilen ve 5 Oscar kazanan John Williams’ın bestelediğini de kısa bir not olarak ekleyelim. Süpermen’in bu başarısı gelecek için umut vadedici olsa da 2000’li yıllara kadar süper kahramanlar beyaz perdeyi ele geçiremedi. Yapımcıların süper kahramanları merkeze koyan filmleri tercih etmemelerinin sebepleri teknik imkânsızlıklardan dönemin toplumsal, politik ve ticari gerçekliklerine kadar çeşitlendirilebilir.
Ancak Iron Man’le (2008) Marvel’in çizgi romanlarında sık sık kullandığı “paylaşılan evren” sistemini sinemaya uyarlamasının ardından işlerin değişmeye başladığını söylemek mümkün. Özellikle hikâye anlatımında çizgi romanlara göre çok daha zorlu bir işin altına giren Marvel’in, kendini taklit etmek isteyen rakiplerine göre çok daha iyi bir iş çıkardığını söylemek ise yanlış olmaz. Her yıl en az 2 film çıkaran Marvel Studios, film haklarını Sony ve Fox Entertainment’a sattığı karakterlerden kazandıklarının da etkisiyle Hollywood’u istila etti. Süper kahraman filmlerinin gişe başarıları devam ettikçe, Western döneminde kovboyların beyazperdeyi işgal ettiği gibi süper kahramanlar beyazperdeyi işgal etmeye devam edecek. Yapımcılar ve oyuncular bir süper kahraman filminin parçası olmak ve ünlerine ün katmak için yarışacak.
Amerikan Mitolojisi
Bazı modern, post-modern ve çağdaş filozofa göre sinema yeni mitolojiler yaratma ve yaymak için kullanılan bir araç. Başta Western’ler olmak üzere tüm Hollywood sineması ve ABD çıkışlı kitle kültür ürünleri, biraz Hristiyan mitolojisiyle harmanlanarak kendi mitlerini üretiyor. Hollywood, Avrupa kültürünün temellerini oluşturan İskandinav ve Yunan mitolojilerinin çağdaş ve ticari versiyonu olan Amerikan mitolojisinin önemli bir parçası. Avrupa’nın Herkül’ü varsa ABD’nin Captain America’sı var. Avrupa’nın Sisyphus’u varsa ABD’nin Batman’i var.
Geçmişte “Amerikan Değerleri”ni temsil eden sinema ikonları kovboylarken artık süper kahramanlar. Hatta bu değerleri öylesine savunuyorlar ki zaman zaman Amerikan değerlerine göre hareket etmeyen hükümetlerine bile karşı durup Steve Rogers’ın Captain America: Civil War filminde olduğu gibi “kanun kaçağı” durumuna düşebiliyorlar.
Aynı karakterler, farklı evrenler, farklı hikâyeler
Marvel Sinema Evreni (kısaca MCU) şüphesiz sinema filmi izleme deneyiminde yeni bir çığır açtı. Daha önce ve günümüzde paylaşılan sinema evreni denemeleri olsa da (Alien ve Predator mesela…) hiçbiri Marvel kadar başarılı olmadı. Belki bu başarının sırrı yukarıda da bahsettiğimiz Marvel’in hikâye anlatmak için bu formülü çoktan beri kullanmasının etkisi de olabilir.
Marvel çizgi romanlarının takipçileri iyi bilir. Marvel’in “evren sistemi” paralel gerçekliklerden oluşuyor ve her evrenin bir kodu var. Çizgi roman karakterlerinin çoğunun en bilindik hikâyeleri genellikle Earth-616 olarak kodlanan Marvel evreninde geçer. Kahramanların alternatif hikâyelerinin anlatıldığı her evren farklı bir numarayla kodlanıyor. Örneğin “Ultimate” olarak da bilinen Marvel evreni 1610 numaralı evrendir. MCU’nun diğer adı Earth-199999, Film hakları Fox Entertainment’ta olan X-Men evreni Earth-10005 olarak geçiyor (X-Men: Days of Future Past’ten sonra Earth-TRN414 oluyor). Marvel’in X-Men veya MCU evrenlerine dahil olmayan hemen hemen her film için bir kodu var.
Hazırladığımız listede MCU’ya dahil film başlıklarının yanına tek yıldız (*) X-Men evrenine dahil olanlara ise iki yıldız (**) koyduk. Ayrıca Marvel’in, bu listedeki filmlerin yanı sıra The Trial of the Incredible Hulk, David Hasselhoff’un Nick Fury olarak kamera karşısına geçtiği Nick Fury: Agent of S.H.I.E.L.D gibi TV filmleri ve Spider-Man: Into the Spider-Verse gibi animasyonlar da var ancak onları listemize almadık.
Captain America (1944)
IMDb Puanı: 5,6
İlk Captain America aslında uzun metrajlı tek bir film değil; 15 bölümden oluşan bir seri-film. Toplam 4 saatten uzun süren bir macerayı anlatıyor. Film Marvel Comics henüz Timely Comics adı altında yayın yaparken çıkarılıyor ve yaklaşık 200 bin dolara mal oluyor. Bu filmin ilginç yanı Dick Purcell’in canlandırdığı Captain America’nın alter egosunun Steve Rogers olmaması. Filmin geçtiği evren Earth-600001 ve burada Captain America bir asker değil Grant Gardner adında bir bölge savcısı.
Filmde Captain America ülkedeki akıl almaz boyutlara gelen intihar salgınını araştırmaya başlıyor ve olaylar gelişiyor. Purple Death isimli bir kimyasalın insanları intihara sürüklediğini fark eden Captain America bu kimyasalın Scarab isimli bir suç örgütüyle bağlantılı olduğunu öğreniyor ve örgütü çökertmek için çalışmalara başlıyor.
Filmin yapımcısı Republic Pictures Captain America’nın imajını o kadar değiştiriyor ki Timely bundan hiç memnun kalmıyor ancak iki kurum arasında yapılan anlaşma Republic’e istediği değişikliği yapma hakkı veriyor. 1944 yapımı Captain America hikâyesinde değiştirilen başlıca özellikler Captain America’nın Süper Asker Serumu kökenlerinin anlatılmaması, Yüzbaşı Steve Rogers yerine bölge savcısı Grant Gardner’ın alter ego olması, Captain America’nın baş düşmanları Nazilerin filmde yer almaması, Captain America’nın alametifarikası KALKANININ OLMAMASI ve Bucky’nin hikâyenin hiçbir yerinde bulunmaması geliyor. Yani filmin adı Captain America ama neredeyse isim benzerliği dışında Captain America hikâyesinden eser yok.
Yönetmenliğini Elmer Clifton ve John English’in yaptığı filmde Dick Purcell, Lorna Gray ve Lionel Atwill başrollerde.
Bu arada bir de 1979 yapımı Captain America televizyon filmi var ama evlerden uzak kalsın, aman.
İlginizi çekebilir:
Zamanda Tatlı Bir Yolculuk: Çocukluğumuzun En Güzel Anlarına Eşlik Eden 48 Çizgi Film Karakteri