Cinsellik kavramı, 1950’ler Amerikası’nda sıkça tartışılan ve anlam olarak kendini baştan tanımlayan bir duruma gelmişti. O zamana kadar cinselliği eşler arası herkesin bildiği bir sır olarak kabul etmiş olan toplum Freud’un düşüncelerinin yayılımı ile birlikte cinselliğin doğasını ve birey olarak kendindeki karşılığını merak eder ve sorgular hale gelmişti.
Tam da cinsellik üzerine bu kadar konuşulan zamanlarda, topluma sunulan Marilyn Monroe’nun bir yıldızdan fazlası olarak efsaneleşmesi ve adeta 1950’ler Amerikası’nın bir temsili haline gelmesi sürecine bir göz atalım.
1. Kinsey Raporu yayınlandı ve cinsellik üzerine yapılan bu araştırma sonucunda toplumun ezberi bozuldu.
Alfred Kinsey, 18000 Amerikalı ile cinsellik, eşcinsellik ve cinsel suçlar üzerine bir dizi görüşmeler yaparak bu raporu yayınladı. Rapor, toplumda kabul gören cinsellik ile bireyin doğasındaki cinsellik arasında muazzam bir fark olduğunu gözler önüne seriyordu. Kinsey raporu yayınlanana kadar, toplumsal bir sır, bir tabuydu cinsellik.
2. İlk Playboy dergisi yayınlandı ve Marilyn Monroe kapak fotoğrafı oldu.
İlk kez 1953’te yayınlanan Playboy dergisinin kapağında Marilyn Monroe’nun yer alması o dönemde büyük olay yarattı. Bir Hollywood yıldızı için çıplak poz vermek o güne kadar kabul edilebilir bir şey değildi. Monroe, olay yaratan fotoğrafları bir dönem içine düştüğü maddi sıkıntılar nedeniyle çektirmek zorunda kaldığını açıklayarak kırılgan bir figür çizdi. Böylece hem bu olayın skandala dönüşmesinin önünü kesti, hem de cinsellik tabusunu yıkma görevinin popüler bir temsili haline geliverdi.
3. Nüdizm akımı, doğallık ve çıplaklar kamplarının yaygınlaşması
Cinselliğin temel bir biyolojik ihtiyaç olduğunu kabullenme sürecine giren toplum doğallığa, doğal olana yönelim gösterdi. Bu sayede, 1950-1960 yıllarında nüdizm yeniden dikkat çekti ve bu dönemde açılan çıplaklar kampı sayısı hızla artış gösterdi.
4. Daha önce hiç yan yana kullanılmamış “cinsellik” ve “masumiyet” kavramlarını tek bedende toplayan Marilyn
Marilyn Monroe, zararsız bir cazibeye sahipti. Bu açıdan maskülen Marlene Dietrich’in ilişkiye girdiği tüm erkeklere sonunda büyük felaketler yaşatan femme fatale tiplemesinin tekinsiz cazibesine karşılık bir o kadar masumdu. Cinsellik onun imajında masum ve ulaşılabilir bir doğallıktaydı. Bu nedenle de Marilyn döneminin savaş sonrası evcimen erkeklerinin bilinçaltına tam da hitap eden kişiydi.
5.”Aptal sarışın” olarak sunulan Marilyn
Özel yaşamında da “aptal sarışın” imajına terk edilen Marilyn için eleştirmen Ado Kyrom “Bir aptalı oynayabilmesi için insanın çok akıllı olması gerekir” demişti. Marilyn, her ne kadar aptal sarışın rollerinden sıkıldığını söylediyse de genel seyirci algısı onu bu rollerde görmeye kodlanmıştı.
6.Sinemanın yanı sıra dergiler, televizyon ve kitaplarla da imajı pekiştirilen Marilyn
Tüm medya onun her hareketini mercek altına alarak onu insan olmaktan öteye bir yerlere taşıdı. O artık sadece beyaz perdenin aptal sarışını değil, özel yaşantısıyla ve verdiği röportajlarla da, sektör tarafından pompalanan dönemini adeta resmeden cinseliğin ölümsüz sembolüydü.
7.Savunmasız kurban figürü olarak Marilyn
Feminist yazar Susan Brownmiller, Against Our Will kitabında bir kadının bir erkeğin gözünde çekici olabilmesi için tehlikelere karşı savunmasız bir “kurban” rolü oynamayı iyi bilmesi gerektiğini söylemişti. Brownmiller’e göre Marilyn Monroe, erkeğin korumacı doğasına hitap eden, en güzel ve en ünlü kurbandı.
8.Sahip olması zahmetsiz bir arzu nesnesi olarak Marilyn
1960’larda hareketlenecek feminist dalgaya değin Marilyn’in rol aldığı filmlerin çoğunda “kadın”, hayatın gerçeklerinden bihaber, yalnızca erkeğin hayatındaki pasif ama renkli bir eğlence olarak sunulmuştu. Bu filmler genel olarak erkek kitleye haz vermeye yönelik kurgulanmıştı.
9.Marilyn’nin etekleri uçuşan elbisesi ve cinsel sıcaklık kurgusu
Yaz Bekarı filminde yerdeki mazgaldan esen rüzgarın Monroe’nun eteğini havalandırdığı ve Marilyn olağanca saflığıyla eteğini kapattığı sahne, 20. yüzyılın kuşkusuz en popüler görüntülerinden birisiydi. Film boyunca pek çok sahnede sıcaklık ve soğutma ihtiyacı ile ilgili ayrıntı göze çarpmaktaydı. Bunların asıl amacı Monroe’nun cinsel sıcaklığına dikkat çekmekti. Ancak bu cinsel sıcaklık vurgusu daima tıpkı mazgaldan anzsın esip Marilyn’in eteklerini kazara uçuran rüzgar gibi doğal bir şekilde kurgulanmıştı.
10. Ve son olarak, her şeyin perde arkası gene Marilyn’den geliyor.
Diyor ki; “Kimseyi kandırmadım. Ama insanların kendilerini kandırmasına izin verdim. Hiçbiri benim kim ya da ne olduğumla ilgilenmedi. Bunun yerine benim için bir karakter yaratmayı tercih ettiler. Onlarla elbette tartışmayacaktım. Çünkü nasılsa olmadığım birine aşıklardı.”