Kadınlar olarak küçüklüğümüzden bu yana hep belirli normlarla yetiştirildik. Erkek ve kadın arasındaki güç ayrımını ortaya çıkaran bu normlar, bugün kadına şiddetin, tecavüzlerin ve kadın cinayetlerinin ana sebebi. Çünkü küçüklüğümüzden bu yana “kız” olduğumuz gerekçesiyle, toplumda fazla dikkat çekememiz, yüksek sesle gülmememiz, kısa şeyler giymememiz tembihlendi. Bizim için hep “o kız çocuğu” denildi. Ancak toplumun cinsiyet rollerinin erkeklere yüklediği anlamlar hep güçle ilişkiliydi. “Evin reisi, evin direği, erkek adam” gibi… Kadına hep “namus” gözüyle bakılırken ve kadın hep mahremken, erkeğin cinsel organını göstermesi de bununla ilgili şakalar yapması da hep normal karşılandı. Kadınlar hep ikinci sınıf insandı, sadece Türkiye’de değil, dünyada da böyleydi. Kadınlar belirli bir yıla kadar üniversiteye bile gidemiyordu. Sonradan iş hayatında sıkıntılar yaşamaya başladılar. Çalışamadılar, çalışsalar da erkeklerle eşit ücret alamadılar, aşağılandılar, tacize uğradılar, bastırılmak istendiler… Ancak biz kadınlar elele verdik ve tüm haklarımızı kazanmak için birbirimize destek olduk. Nitekim, şu an işe de gidebiliyoruz, eğitim de alabiliyoruz ancak eril egemen toplum o kadar yerleşmiş ki biz hala değer görmüyoruz. Ne yazık ki eril dil her yerde. Mansplaining de ataerkil toplumun getirilerinden biri. Kabaca, bir erkek tarafından bir kadına küçümseyici bir şekilde bir şeyler anlatmak anlamına gelen Mansplaining kavramı daha geniş tanımıyla nedir? Birlikte bakalım.
Mansplaining, İngilizcede man (erkek) ve splaining (izah etme veya açıklık getirme) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşan bir terim. Bu terim özellikle bir erkeğin bir kadına bir şeyleri küçümseyici bir şekilde anlatmasını, büyüklük taslamasını ifade ediyor
The Atlantic dergisinden Lily Rothman’ın tanımına göre mansplaining; “Bir şeyin, anlatımı dinleyen kişinin anlatan kişiden daha fazlasını bildiği gerçeğine aldırış edilmeden anlatılması, bunun genellikle bir erkek tarafından bir kadına yapılması”
Mansplaining Türkçeye “açüklama”, “açükleme” ya da “erkekleme” olarak çevrildi. Son yıllarda sıklıkla karşımıza çıkan mansplaining kavramı, erkeklerin kadınlara karşı büyüklük taslamasını ifade ediyor
Feminist yazar Rebecca Solnit, bu fenomeni “aşırı özgüvenin ve bihaberliğin kesişimi” olarak yorumluyor. Ayrıca Solnit, kavramı şu şekilde özetliyor; “endlessly pontificating white male syndrome”, Türkçesiyle “daima kendisini yücelten beyaz erkek sendromu”
Mansplaining yeni bir kavram olmasına karşın, kadınlar uzun süredir buna maruz kalıyor. Erkekler, kadınların özel yaşamları hakkındaki konularda bile onlardan çok daha bilgiliymiş gibi söylemler gerçekleştirebiliyor. Zira buna sosyal medyada çok sık rastlıyoruz
Bu kavram da tam olarak bu davranışı karşılıyor. Yani, tam olarak bir kadının zaten bildiği bir şeyin, her şeyin en iyisini bildiğini düşünen erkekler tarafından küçümser bir şekilde açıklanması anlamına geliyor
Peki mansplaining nasıl fark edilir?
Bir konuşmada mansplaining olduğunu anlamanızın en basit yollarından biri, konuşmacının yani mansplaining uygulayan kişinin özgüvenine odaklanmanız. Bu kişiler, kendinden oldukça emin görünürler. Çünkü bilgisizliklerini özgüvenle kapatmaya çalışırlar. Ayrıca karşılarındakini dinlemez ve hep sözlerini keserek yalnızca kendileri konuşmak isterler. Çünkü size ve fikirlerinize saygı duymazlar. Tavırlarında inceden inceye sezdiğiniz bir küçümseme, aşağılama da vardır.
Feminist Yazar Rebecca Solnit, 2008 yılında yazdığı bir makalede mansplaining’e harika bir örnek vermiş;
Solnit makalesinde; katıldığı bir partide, o akşam tanıştığı bir adamın kendisine neyle ilgili yazdığını sorduğunu anlatıyor. Bu soru üzerine Solnit, en son yazdığı kitabın adını söylemeye ve bu kitabından bahsetmeye yelteniyor ama adam onu kesip son dönemlerde bu konuyla ilgili yazılmış çok önemli bir kitaptan bahsetmeye başlıyor.
Mansplaining’in nedenleri nelerdir?
Mansplaining’in kişisel birçok sebebi bulunabilir. Aşırı özgüven, ego, narsisizim, kendini kanıtlama ihtiyacı, karakter bunlardan bazıları. Ancak mansplaining’in en önemli sebebi toplumsal cinsiyet rolleri. Erkeklere ve kadınlara yüklenen roller arasında büyük bir uçurum var. Ataerkil düzende kadınların hep erkeklerden bir adım geride olması bekleniyor. Bu nedenle de kadınların fikirlerine değer verilmiyor. Örneğin iş yerlerinde pek çok yöneticinin erkek olduğunu fark etmişsinizdir. Çünkü erkekler bir kadından emir almak istemiyor. “Erkeklik gururu” gereği bunu kendilerine yediremiyorlar. Ne yazık ki toplum cinsel organı nedeniyle erkeği hep bir adım önde gördü. Bu nedenle de kendini üstün gören erkek, kadına mansplaining uyguluyor, taciz ediyor, dövüyor ve hatta bir kadını öldürme hakkını kendinde görüyor.
Ancak biz kadınlar olarak hiçbir zaman susmadık, yine susmayacağız….
Kaynak: 1