26 nisan 1986’da infilak eden Çernobil Nükleer Santrali başta Pripyat olmak üzere birçok ülkede geri dönülmesi zor izler bırakmıştı. Böylesine büyük bir felaketi Çernobil Faciası olarak adlandırmak çok daha doğru olacaktır. Son olarak HBO’nun mayıs başında yayınladığı ve birçok otorite tarafından tam not alan Chernobyl dizisi, felaketin ne denli büyük olduğunu bizlere yeniden hatırlattı.
Dizide de izlediğimiz itfaiye erlerinden birinin eşi olan Lyudmilla Ignatenko’nun her şeye rağmen kocasına olan sevgisi yüreklerimizi adeta dağlamıştı. Çernobil Faciası’na tanıklık eden Nobel Edebiyat ödüllü yazar Svetlana Aleksiyeviç ise 2015’de yapmış olduğu konuşmada Lyudmilla Ignatenko’nun eşine olan aşkını bir anı anlatır gibi izleyicilere anlatmış. Lafı fazla uzatmadan sizi o duygu yüklü anıya alalım:
“Çernobil Nükleer Santralinin yakınlarında yaşıyorduk. Ben büfede çalışıyordum, çörek pişiriyordum. Kocamsa itfaiyeciydi. Yeni evliydik, pazara bile el ele gidiyorduk.
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Reaktörün patladığı gün kocam nöbetçiydi. Çağrıya sırtlarında gömlekleriyle gittiler, ev giysileriyle. Nükleer santralde patlama olmuştu ve hiçbir özel kıyafet vermediler onlara. Böyleydi işte bizim hayatımız, biliyorsunuz.
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Bütün gece yangını söndürmeye uğraştılar ve hayatta kalmalarına imkân vermeyecek kadar çok radyasyona maruz kaldılar. Sabahında uçakla Moskova’ya götürdüler hepsini. Akut radyasyon hastalığı… İnsan ancak birkaç hafta yaşayabiliyor. Benimki güçlüydü, sporcuydu, en son o öldü.
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Moskova’ya vardığımda bana ‘Özel bir bölmede yatıyor.’ dediler, ‘Oraya kimseyi sokmuyorlar.’. ‘Ben onu seviyorum.’ diye yalvardım. ‘Askerler bakıyor oradakilere, sen nereye?’ dediler. ‘Seviyorum.’ dedim.
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Beni ikna etmeye çalıştılar; ‘O artık senin sevdiğin insan değil, zararsız hâle getirilmesi gereken bir obje. Anlıyor musun bunu?’ Bense hep aynı şeyi söyleyip duruyordum, seviyorum, seviyorum!
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Geceleri yangın merdiveninden yanına çıkıyordum, ya da hasta bakıcılara para veriyordum beni içeri bıraksınlar diye. Bırakmadım onu, sonuna kadar yanındaydım.
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
O öldükten birkaç ay sonra, kızım dünyaya geldi. Sadece birkaç gün yaşadı. Onu ne çok beklemiştik… Bense öldürdüm onu. Kızım beni kurtardı. Tüm radyasyonu üzerine aldı. Minicik şey, yavrum…
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Ama ben onların ikisini de sevdim. Sevgiyle öldürmek mümkün mü ki? Neden bu kadar yakınlar, sevgi ve ölüm? Hep yan yanalar. Kim açıklayacak bana? Şimdi dizlerimin üstünde, mezarlarında sürünüyorum…”
— saçmalama melih (@melihgunel) May 26, 2019
Spoiler olacak ama dizide bu kadını canlandıran karakterin şu sözleri de beni çok etkilemişti:
-Sana zarar verdiğini bile bile neden onun yanına gitmekte diretiyorsun?
-Yalnız ölmesini istemiyorum.Bu diyalogla en büyük korkularımdan birinin “yalnız ölmek” olduğunu fark ettim.
— saçmalama melih (@melihgunel) May 27, 2019