Nesli hızla tükenmekte olan canlılar üzerine çekilen belgeseller, özellikle söz konusu canlılar ve çevreyle ilgili olarak bilmediğimiz pek çok ayrıntıyı su yüzüne çıkaran önemli çalışmalardır. Hem belli bir soruna dikkat çekmek hem de durum hakkında bilgi sahibi olabilmek için belgeseller, modern dünyanın gelişim süreçlerinde görmezden geldiğimiz küçük ayrıntılara bile bazen yeni bir yaşam şansı sunabilmektedir. Böylece sağlanan bilinç, aslında insanoğlunun yeryüzünün hiçbir yerinde yalnız olmadığı gerçeğini vurguladığı gibi, bizden başka yaşam alanları olan canlıların da pek çok hakka sahip olduğunun altını çizmektedir.
Lüfer belgeseli, aslında tam da bu amaçla başlatılmış bir çalışmanın umut dolu hikayesini anlatıyor.
Lüfer, kültürümüzde önemli bir yere sahip olan balık türlerinden yalnızca bir tanesi
Ancak ne yazık ki İstanbul’da hızla artan deniz kirliliği önceki dönemlerde büyük beyaz köpekbalıklarıyla orkinosların neslinin tükenmesine sebep olmuş. Lüfer de şimdilerde aynı tehlikeyle karşı karşıya
Bu tehlikeye dikkat çekmek için kolları sıvayan yönetmen Mert Gökalp, kurduğu ekiple birlikte titizlikle yoğun bir çekim sürecinin içine girmiş
Ve gerçekleşen çekimler boyunca 50 kişilik bir ekiple çalışarak yaklaşık 600 saatlik görüntü kaydı elde etmiş
Mert Gökalp, belgeseli çekme amaçlarının lüfer neslini koruma altına almak ve bu konudaki hassasiyeti insanlarla paylaşmak olduğunun altını çiziyor
“Lüfer’i araştırmaya başladığımda Lüfer’in inanılmaz yolculuğu olan bir balık olduğunu gördüm. Edebiyatta, tarihte, şiirlerde rastlayabileceğimiz lüfer’in bir o kadar da çok balıkçı öyküsü var. Lüfer kültürümüzde bu kadar yer eden bir balık olmasına rağmen, hakkında çok şey bilmiyoruz. Şimdiye kadar Lüfer ile ilgili sadece 3 bilimsel çalışma yapılmış olması da bunu gösteriyor. Lüfer’in neslini korumak için yapılan tüm kampanyalara rağmen insanlara bir noktaya kadar ulaşılabildiğini gördük. Daha fazla insana ulaşabilmek, Lüfer’i anlatabilmek için bu belgeseli çektik.”