Louvre Müzesi, Paris’in en ikonik yapılarından biri olarak sanat ve kültür severlerin gözdesidir. 12. yüzyılda bir kale olarak inşa edilen bu tarihi yapı, zamanla Fransa’nın kraliyet sarayı haline gelmiş ve son olarak 1793’te müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Louvre, dünyanın en büyük sanat müzesi olup, zengin koleksiyonu sayesinde her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Müzenin en ünlü eseri, şüphesiz Leonardo da Vinci’nin ünlü portresi Mona Lisa’dır. Bunun yanı sıra, Antik Yunan heykellerinden Venus de Milo ve birçok diğer ünlü sanat eseri de burada sergilenmektedir. Louvre’un geniş koleksiyonu, antik dönemlerden Orta Çağ’a, Rönesans’tan 19. yüzyıla kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. İşte Louvre müzesinde sergilenen başyapıtlar.
1. The Wedding Feast at Cana (Kana’da Düğün)
Louvre koleksiyonundaki en büyük tuval, Paolo Veronese’nin “The Wedding Feast at Cana” eseridir. O kadar büyüktür ki, Napoléon’un kuvvetleri onu kiliseden aldığında, taşımak için iki parçaya kesmişlerdir. Tablo, İncil’deki bir olaya, yani İsa’nın Kana’daki ilk mucizesine odaklanır. Bu olayda, İsa’nın bir düğün ziyafeti sırasında suyu şaraba dönüştürdüğü anlatılır. Tablo, bu hikayeyi temsil ederken, dönemin sosyal yaşamına dair önemli detaylar sunar. Resmin renkleri, gürültülü aşırılıkları ve gösterişliliği, 16. yüzyıl Venedik’ini temsil eder ve garip bir şekilde dini konuyla çelişir.
2. Venus de Milo (Milo Venüsü)
Louvre’daki Venus de Milo heykeli, Yunanlıların güzellik ideallerinin en üst düzey örneğidir. Venus de Milo, dünyanın en ünlü antik heykellerinden biri. MÖ 2. yüzyıla tarihlenen bu heykel, Yunan tanrıçası Afrodit’i (Roma mitolojisinde Venüs) tasvir eder. Adını, heykelin bulunduğu Yunan adası Milos’tan alır. Tanrıçanın kimliği ilk başta eksik kolları nedeniyle belirsizdi. Çünkü Yunan tanrıları genellikle ellerinde tuttukları nesnelerle tanımlanırdı. Milo sakinlerinin taptığı deniz tanrıçası Amphitrite veya güzellik tanrıçası Afrodit (Romalılar için Venüs) olduğu düşünülüyordu. Duyusal formu konuyu ikincisinin lehine kararlaştırdı. Bu sonuç, figürün yakınında bulunan bir parça tarafından desteklendi – Afrodit’e atfedilen bir elma tutan el. Müze, tanrıçanın eksik kollarını restore etmeyi düşünüyordu ancak sonunda bunu yapmamaya karar verdiler.
3. Liberty Leading the People (Halka Yol Gösteren Özgürlük)
“Liberty Leading the People” (Halka Yol Gösteren Özgürlük) tablosu, ünlü Fransız ressam Eugène Delacroix tarafından 1830 yılında yapılmıştır. Bu tablo, Fransız Temmuz Devrimi’ni (1830) ve özgürlük mücadelesini sembolize eden önemli bir eserdir. Liberty Leading the People’ın 1789 Fransız Devrimi’ne değil, 1830 Temmuz Devrimi’ne atıfta bulunmaktadır. Tablo, Parislilerin krala karşı ayaklandığı anı tasvir eder. Kral Charles X, les trois glorieuses olarak bilinen üç günlük bir mücadelenin ardından devrilir. Tabloda, özgürlüğü temsil eden bir kadın figürü öne çıkar. Yarı Yunan tanrıçası yarı da halk kadını olan figür, bir Fransız bayrağını (trikolor) dalgalandırarak devrimci ruhu simgeler. Kadının çevresinde, çeşitli sosyal sınıflardan ve mesleklerden gelen devrimciler yer alır. Bunlar arasında bir askerin, bir işçinin ve bir çocuk savaşçının da bulunduğu görülür.
4. Psyche Revived by Cupid’s Kiss
Psyche Revived by Cupid’s Kiss, Antonio Canova’nın şaheseridir. Canova, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başının en büyük Neoklasik heykeltıraşı olarak kabul edilir. Kendisinden önceki birçok büyük heykeltıraş gibi mitolojiden ilham alarak, heykellerinde bir aşk ve kıskançlık hikayesine atıfta bulunmuştur.
5. Coronation of Napoléon and the Empress Joséphine
Ünlü Fransız sanatçı Jacques-Louis David, Napolyon’un taç giyme anını resmetmekle görevlendirildi. Resmin merkezinde Napoléon ve Joséphine, taç giyme töreni sırasında en dikkat çekici şekilde betimlenmiştir. Napoléon, elinde bir kadeh ile taç giyme pozisyonunda; Joséphine ise onun yanında, şatafatlı bir elbise içinde gösterilmektedir. Resim, koleksiyondaki en büyük resimlere adanmış Louvre’un Kırmızı Odaları’nda asılıdır. Bu odalar, resim sanatının en prestijli türü olarak kabul edilen eserlerle doludur. Sanatçılar genellikle sahnenin dramını artırmak ve izleyicilerin devasa tuvalin önünde dururken sahnenin bir parçası hissetmelerini sağlamak için büyük formatlar kullanmıştır. David, bu eseriyle izleyicilerini taç giyme töreninin bir parçası olmaya davet etmektedir.
İlginizi çekebilir:
Paris’in Kalbinde Dünyayı Gezme Şansı: 25 Adımda Louvre Müzesi
6. The Caryatids
Caryatids heykelleri antik Yunan sanatı ve mimarisinde önemli bir yer tutar. Caryatidler, sütun yerine geçen, genellikle kadın figürleri olan heykellerdir. Bu figürler, mimari yapılar için destek işlevi görürler ve bazen dekoratif amaçlarla da kullanılırlar. Louvre Müzesi’ndeki 348 numaralı oda, Salle des Cariatides olarak bilinir. Girişte gururla duran dört Caryatids nedeniyle bu ismi almıştır. Müze olmadan önce Louvre, bir Orta Çağ kalesi ve daha sonra bir kraliyet sarayı olarak kullanılmıştı. Kral François I, Paris’teki ana ikametgahı olarak Louvre’u seçmişti ve 1528’de Orta Çağ kalesini yıkıp İtalyan Rönesans tarzında yeni bir bina inşa etmeye karar verdi.
7. The Winged Victory of Samothrace (Semadirek Kanatlı Zaferi)
The Winged Victory of Samothrace, Louvre’un en bilinen kadın tasvirlerinden biridir. Müzenin Denon Kanadı’nda, Daru merdiveninin tepesinde yer alır. Heykel, Yunan adası Samothrace’den gelmektedir. MÖ 190 civarına tarihlenmektedir ve zafer tanrıçası Nike’nin bir temsilidir. 1863’te ortaya çıkarılmış ve yüzlerce parçadan bir araya getirilmiştir. Kolları ve başı hiçbir zaman bulunamamıştır. Heykelin zaferle sonuçlanan bir deniz savaşını kutlamak için yapıldığına inanılmaktadır.
8. Michelangelo’s Slaves
Louvre Müzesi Michelangelo Galerisi, İtalyan Rönesans sanatçısının adından geliyor. Burada Michelangelo’nun ikiz heykelleri bulunur: The Dying Slave ve The Rebellious Slave. Bu parçalar 1513 ile 1515 yılları arasında oyulmuş ve Papa Julius II’nin cenaze anıtının bir parçası olarak yapılmıştır. Ne yazık ki, Julius II’nin halefleri bunu çok pahalı bulduğu için proje asla tamamlanamamıştır. Michelangelo daha sonra heykelleri Fransız sarayında yaşayan bir arkadaşına vermiş ve o da bunları Kral François I’e hediye etmiştir. Heykeller sonunda 1794’te Louvre koleksiyonunun bir parçası haline gelmiştir.
9. The Raft of the Medusa (Medusa’nın Salı)
Théodore Géricault, The Raft of the Medusa adlı tarihi tablosuyla sınırları zorlayan bir sanatçı. 1819’da Géricault, yakın zamanda yaşanan bir olayı tasvir eden tarihi bir resim yaratmaya karar verdi: bir gemi kazasının trajik hikayesi. Medusa, 1816 yılında kaptanın yetersizliği nedeniyle battı. Gemide herkes için yeterli cankurtaran botu yoktu, bu yüzden karaya oturduğunda 147 kişi derme çatma bir sala bindirildi. Çaresiz kurbanlara güvenli bir yere çekilecekleri garanti edildi, ancak denize açıldıklarında cankurtaran botlarındakiler sala bağlı halatı kopardı. Saldakiler hayatta kalmak için korkunç önlemlere başvurmak zorunda kaldılar. Çok az kişi hayatta kaldı. Resim yalnızca bir trajedinin hatırlatıcısı değil, aynı zamanda cesur bir politik açıklama olarak da hizmet ediyor. Felaket, Fransız monarşisinin ve iktidardakilerin yetersizliğinin bir sonucu olarak görülüyordu. Géricault, suçluları eleştirmek için geniş tuvalini kullandı.
10. Mona Lisa
Gizemli gülümsemesiyle Mona Lisa, dünyadaki en ünlü sanat eseridir. Adı Leydi Lisa anlamına gelir ve modelin Francesco del Gioconda’nın karısı Lisa Gherardini olduğu düşünülmektedir. Leonardo da Vinci tarafından 1500’lerin başında yaratılan tablo, İtalyanlar tarafından La Gioconda ve Fransızlar tarafından La Joconde olarak da bilinir. Her ne kadar zaten iyi biliniyor olsa da, Mona Lisa’yı dünya sahnesine kesin olarak çıkaran 1911’de meydana gelmiş bir hırsızlıktı. Hırsız eseri müzeden çalıp İtalya’ya geri götürdü. Ardından gelen medya fırtınası ile tablo tüm dünyadaki gazetelerin kapaklarını süsledi ve Mona Lisa’nın yüzünü halkın hafızasına kazıdı.
İlginizi çekebilir:
Tarihin En Büyük Sanat Hırsızlığı Olayı Olarak Bilinen Mona Lisa’nın Çalınma Hikayesi
15 Maddede Tarihin En Gizemli Tablosu Mona Lisa
Kaynak: 1