Londra turistik bir yer ancak ondan daha iyi bir tanım varsa o da Londra’nın dev bir alışveriş merkezi olduğudur. Özellikle harcayabileceğiniz yüzlerce pound’unuz varsa Londra’da sizden mutlusu olmaz.
İnternetten ufak bir arama ile Londra’da görülmesi gereken müzelere, tarihi mekanlara, parklara ve bahçelere ulaşmanız mümkün. Ancak Londra aslında bundan çok daha fazlası. Eğer gittiğiniz yabancı şehirlerde müze görmekten ve parklarda oturmaktan sıkıldıysanız, yeni yerler keşfetmek ve şehrin yerlileri gibi davranmak istiyorsanız ve tabi ucuza alışveriş yapmak istiyorsanız aşağıdaki liste sizin için.
Londra’da mutlaka görmeniz gereken 14 alternatif yer hemen aşağıda.
Abbey Road
Beatles’ın 11. albümü olan ve 1969’da yayınlanan Abbey Road’un kapağını tekrar çekmek isteyen milyonlarca kişi her yıl Londra’daki Abbey Road’a (Abbey Caddesi) akın ediyor. Siz de onlardan biri olabilir, evine ya da işine giden arabaları durdurup tanımadığınız insanlardan fotoğraf çekmelerini isteyebilirsiniz. Abbey Road’da şu anda neler olduğunu (kimlerin fotoğraf çektirdiğini) öğrenmek için ise canlı yayına mutlaka göz atın 🙂
Forbidden Planet
Çizgi roman, action figure, manga, konsol ve bilgisayar oyunlarının satışının yapıldığı ve Londra’nın alanındaki en büyük mağazası olan Forbidden Planet için nerd dünyasının mabedi demek yanlış olmaz. Kredi kartınızı evde/otelde bırakıp gitmenizi önereceğimiz Forbidden Planet’ta fiyatlar ucuz değil ancak gördüğünüz şeyleri muhtemelen bir daha başka bir mağazada zor göreceksiniz.
Sherlock Müzesi
Meşhur dedektif Sherlock Holmes’un müzesi ve müzenin mağaza kısmı mutlaka programınız içinde yer almalı. Giriş ücreti yetişkinler için 8 pound, o yüzden planlamanızı iyi yapmanız gerekebilir. Müzeye girmek istemeyenler için ise 221B tabelası önünde güvenlik görevlisiyle fotoğraf çektirmek ve mağazayı dolaşmak da iyi bir alternatif.
Harrods Mağazası
Bu mağaza için alternatif bir yer demek haksızlık olabilir zira Londra’nın en eski ve bilinen mağazalarından kendisi. Ancak doğal olarak bir müze ile ya da restoran ile aynı kategoride yer almadığından dolayı Londra seyahatinizde Harrods’a yer vermemiş olabilirsiniz. Böyle bir hata yapmayın, Harrods mutlaka görülecek noktalardan biri olsun. Yüzlerce mağaza, yüzlerce çalışan, birbirinden farklı ürünler, tarihi doku… Alışveriş yapmayacak olsanız da mutlaka içine bir girin, çıkın.
Speakers’ Corner
Hyde Park’ta yer alan bu mini miting alanında isteyen herkes bir taburenin üstüne çıkıp dinleyicilere konuşma yapma hakkına sahiptir. Tarihte Marx, Lenin, Orwell gibi birçok önemli ismin konuşma yaptığı bu alanda bugün daha çok din ve ekonomik düzen üzerine toplanılmaktadır. Birçok kişi bu alanda konuşma yapan kişilerin ve yaptıkları konuşmaların kanundan muaf tutulduğunu (örn: Speakers’ Corner’da yapılan konuşma için kimse dava edilemez, tutuklanamaz) düşünür ancak bu gerçek değildir. Şikayet olduğu takdirde polisin konuşma yapan kişiyi tutuklama hakkı vardır ancak polisin bu alanda hoşgörülü olduğu da bilinir.
Portobello Pazarı
Nothing Hill bölgesinde yer alan Portobello Sokağı her cumartesi günü Londra’nın en büyük ve kalabalık pazar yerlerinden biri haline geliyor. Portobello Pazarı’nda yiyecek, içecek, eski kıyafetler ve eşyalar, antik pazarları, plaklar, kasetler, kitaplar başta olmak üzere binlerce farklı ürün sergilenir. Oraya kadar gitmişken The Hummingbird Bakery’den bizim için de tatlı yemeyi unutmayın 🙂
Jack the Ripper Tour
1888 yılında ortaya çıkan ve 5 farklı hayat kadınının cinayetinden sorumlu olduğu düşünülen seri katil Karındeşen Jack (Jack the Ripper) efsanesi Londra’nın en büyük efsanelerinden biri olarak gösterilir. Şehirde birkaç tane birden bulunan Karındeşen Jack turları arasından bir tanesini seçip seri katilin cinayetlerini işlediği noktaları gezebilir ve tur rehberlerinden hikayelerini dinleyebilirsiniz. İşin en çekici taraflarından biri ise turların akşam saatlerinde yani karanlık çökmüşken gerçekleşmesi.
Emirates Stadyum Turu
İngiliz futbol takımı Arsenal’ın 2006 yılında yenilediği ve İngiltere’nin Wembley ile birlikte en modern stadyumu olarak da gösterilen Emirates Stadyumu için düzenlenen tura katılabilir ve audio guide (sesli rehber) eşliğinde kulübün tarihini öğrenirken soyunma odalarını, çıkış koridorlarını, yedek kulübelerini, VIP tribünleri ve kulübün müzesini gezebilirsiniz. Turların fiyatı 17.5 pounddan başlıyor.
Radio Days
Londra’nın en iyi vintage dükkanlarından biri olan Radio Days‘de hiçbir yerde bulamayacağınız şapkalar, kıyafetler, paltolar, kitaplar, lambalar ve daha birçok farklı şeyi bulmanız mümkün. Dükkanı işleten abimiz ile de keyifli ve güler yüzlü bir sohbet içine girebilir, enfes müzikler eşliğinde ağzınız açık bir şekilde dükkandaki ürünlere göz atabilirsiniz.
Vintage Magazine Shop
Başka bir vintage ürün mağazası da Vinmag olarak bilinen Vintage Magazine Shop. Binlerce dergi, kitap, poster, bardak altlığı, çer, çöp, kıl, tüy, yün burada ve hepsi de eskitilmiş ya da gerçekten eski. Alt katını mutlaka ziyaret edin, aklınız çıkacak.
Ripley’s Believe It or Not
Dünyanın en uzun ve şişman adamları, ekmek kırıntısından tablolar, çenesiyle burnunu kapatanlar, kıllardan yüzü gözükmeyenler, yolunuzu bulamadığınız aynalı labirent… Dünyada ne kadar “inan ya da inanma” (believe it or not) durumu varsa Ripley’s Believe It or Not müzesinde toplanmış. Giriş bileti çok uygun sayılmaz ancak gece saatlerinde giriş için indirim yapabiliyorlar. Boşverin British Museum’u, asıl eğlence burada.
Museum Tavern
British Museum’un karşısında yer alan bu pub, söylenene göre Karl Marx’ın uzun saatlerce boyunca yoldaşlarıyla oturup, ale tipi bira içtiği mekan. Marx’ın özellikle çok bilinmeyen publara sürekli uğradığı ve devrim yanlısı kişilerle bir araya geldiği biliniyor. Museum Tavern da 18. yüzyıldan beri açık. Öte yandan barmene Marx’ın hangi masada oturduğunu sormayın; duymaktan en çok sıkıldığı soru olabilir. Zaten bir cevabı da yok.
Masters Super fish
Londra’ya gidip de balık ve patates yemeden dönmek olmaz. Ancak herkes en iyi balık ve patatesin kendisinde olduğunu söylerken kısıtlı zamanda kimden, nereden yemeli? Waterloo’daki Masters Super Fish lokal bir deneyim yaşamak istiyorsanız şehrin en iyisi olarak gösteriliyor. İçeri girdiğinizde korkunç bir balık kokusu karşılayacak sizi ancak gözünüz korkmasın. İçerisi de tamamen İngiliz dolu olacak, çok az turiste rastlayacaksınız. Ancak koca balık, tabak dolusu patates, Alman usulü turşu ve özel soslar ile “ben hiç böyle doymadım” diyeceksiniz. Afiyet olsun. 🙂
Waterloo Grafiti Sokağı
Waterloo’da tren istasyonunun arkasında yer alan bu sokağın özelliği iki duvarında da uzunca bir yol boyunca yer alan grafitiler. Issız bir sokak görüntüsü veriyor olabilir ancak korkmanıza gerek yok. Sokaktan geçerken tiner ve ot kokuları arasında grafiti yapan amatör sanatçıları izleyebilirsiniz. Sokağın ismi Leake Street olarak geçer.