Türkiye’deki gündemin ateşi hız kesmeden büyümeye devam ediyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından üniversite öğrencileri protesto gösterilerine başlamıştı. Şimdi de liselerde, öğretmen atamaları nedeniyle protestolar gerçekleştiriyor. Peki neler oluyor? “Proje okulları” olarak bilinen ve yıllardır akademik başarılarıyla öne çıkan eğitim kurumlarında görev yapan binlerce öğretmen, bir gecede yer değiştirmek zorunda bırakıldı. Ne oldu da yıllarını bu okullara vermiş eğitimciler, bir anda “fazla” sayıldı? Bu değişim sadece bir yönetmelik uygulaması mıydı, yoksa daha derin sorunların habercisi mi? Neden liselerde protestolar düzenleniyor, eğitimciler ve MEB’in yorumları neler? BBC Türkçe’den Berza Şimşek, Merve Kara-Kaşka’nın konuyla ilgili hazırladığı dosyaya birlikte bakalım.
Önce şu temel soruyla başlayalım: Proje okulu nedir?
Proje okulları, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirli kriterlere göre seçilen, genelde akademik başarısı yüksek olan köklü liselerde oluşuyor. Milli Eğitim Bakanlığı 2015 yılında aralarında Kadıköy Anadolu, İzmir Atatürk Lisesi, Vefa Lisesi, Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi gibi eğitim kurumlarının da bulunduğu 155 liseyi “özel proje” kapsamına almıştı. Milli Eğitim Bakanlığının güncel verilerine göre proje kapsamına alınan okul sayısı 2 bin 300’ü bulmuş durumda. Uygulamayla birlikte bu okullarda özel eğitim modellerinin uygulanacağı söylenmiş ve okullara yapılacak yönetici ve öğretmen atamaları da doğrudan bakanlığa bağlanmıştı. Bu okulların öğretmenleri genellikle uzun yıllardır aynı okulda görev yapan, öğrencileriyle sağlam bağlar kurmuş deneyimli eğitimcilerden oluşuyor. İşte bu nedenle son zamanlarda yapılan öğretmen atamaları nedeniyle liselerde protestolar başlamış durumda.
Milli Eğitim Bakanlığı, 2020 yılında proje okullarında görev yapan öğretmenlerin görevlendirilmeleriyle ilgili bir düzenlemeye gitti
Artık öğretmenler aynı okulda maksimum 8 yıl kalabiliyorlar. (4+4 şeklinde) Bu yıl 8. yılını tamamlayan tam 38 bin öğretmen vardı. Bakan Yusuf Tekin’e göre bu öğretmenlerin yüzde 80’inin görev süresi uzatıldı ama geri kalan yaklaşık 6 bin öğretmenin süresi doldu ve artık farklı okullara gitmeleri gerektiği için atamaları gerçekleştirildi. Sadece İstanbul’da 1471 öğretmenin görev süresi uzatılmadı. Peki bu öğretmenler nereye gidecek? MEB görev süresi dolan öğretmenlere 10 okul tercih etme hakkı verdiklerini söylüyor. Eğer öğretmenler bu okullara yerleşemezlerse ihtiyaç duyulan okullara, hizmet puanı üstünlüğüne göre atanacaklar.
Öğretmenler, öğrenciler ve sendikalar bu sürece tepkili
Eğitim Sen, yapılan atamaların “keyfi” olduğunu savunuyor. “Neye göre yapıldı bu atamalar?” sorusu çokça soruluyor ama net bir cevap yok.
Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak konuya şöyle yorum yapıyor:
“Atamalarda mesleki kıdem, hizmet süresi, akademik başarı gibi nesnel kriterler yok. Bu nedenle bu uygulama tamamen keyfi ve şeffaflıktan uzak!”
Eğitim Sen’in BBC Türkçe’ye verdiği rakamlara göre sadece Ankara’da 33 okulda 366, Bursa’da 166, İzmir Atatürk Lisesi’nde ise 50 civarı öğretmen görevine devam edememiş.
Eğitim Sen Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Evrim Gülez, liselerde yapılan yeniden atama süreciyle ilgili eleştirilerde bulunuyor:
Gülez, bazı öğretmenlerin yeniden atanma taleplerinin reddedilmesine rağmen bu okullara onlarca yeni öğretmenin gönderildiğini belirterek, “Eğer bu öğretmenler fazla görülüyorsa, o halde bu okullara hiç atama yapılmaması gerekirdi” diyor.
Proje okullarında uzun süredir görev yapan öğretmenlerin ortalama çalışma süresinin 15 yılı aştığını hatırlatan Gülez, 2020’de yürürlüğe giren yönetmelikle bu sürenin 4+4 şeklinde toplam 8 yılla sınırlandığını ifade etti.
Atama sürecine dair nesnel ve ölçülebilir kriterlerin bulunmamasını eleştiren Gülez, “Mesleki deneyim, hizmet süresi, akademik yeterlilik ya da performans gibi objektif ölçütlerin dikkate alınmaması, yapılan işlemlerin ne kadar keyfi olduğunu ortaya koyuyor” diyerek duruma tepki gösterdi. Gülez, bu uygulamaların hukukla, kamu yararıyla ve kamu yönetimi ilkeleriyle bağdaşmadığını belirterek, “Yapılan bu atamalar derhal iptal edilmeli” çağrısında bulundu.
Öğretmenlerse neye göre atandıklarını, neden atandıklarını, ya da neden atanmadıklarını hiçbir şekilde anlayamadıklarını söylüyorlar. Hatta bir öğretmenin BBC’ye söylediği şu cümle durumu özetliyor:
“Atandık ama neye göre atandık, biz de bilmiyoruz.”
Bakan Yusuf Tekin ise bu iddialara karşı şu açıklamaları yapıyor:
“Süresi uzatılmayan öğretmenler arasında aynı okulda 40 yıldır çalışanlar var. Diğer öğretmenlerin bu okullarda görev hakkı yok mu? Biz çalışkanlıklarıyla, öğrenciyle iletişimiyle öne çıkanları getiriyoruz.”
Ayrıca protestoları “siyasi amaçlı manipülasyon” olarak nitelendiriyor ve bunun eğitimi sekteye uğratmasına izin vermeyeceklerini söylüyor.
MEB, atamaların herhangi bir sendikaya göre değil, tamamen ihtiyaç ve performans odaklı yapıldığını savunuyor. Hatta sendika bazlı ayrım yapıldığı iddialarını da reddediyor.
Bakan Tekin, muhalefete tepki göstererek, “Bir siyasi partinin genel başkanı çıkıyor ‘ele geçirmek’ ifadesini kullanıyor. Kimden neyi ele geçiriyoruz. Biz Milli Eğitim Bakanlığı’yız. Bu ülkenin çocuklarıyla kendi siyasi kariyeri için uğraşmasın. Türk demokrasisine zarar vermesin. Özel’in gayriresmi söylemleri CHP’ye de zarar veriyor. ” diyor.
İstanbul’da Beşiktaş Atatürk Anadolu, Kadıköy Anadolu ve Vefa gibi liselerde öğrenciler derslere girmeyip bahçede oturma eylemleri yapmaya devam ediyor
Öğrenciler; “Yaşasın Öğrenci Dayanışması”, “Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek” gibi sloganlarla öğretmenlerine sahip çıkıyorlar. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi mezunu gazeteci Öykü Bayar, BBC Türkçe’ye öğrencilerin bu eylemleri kendi inisiyatifleriyle başlattığını ve büyük destek gördüğünü söylüyor. Hatta bazı mezunlar parkta öğrencilerle forum düzenleyip neler yapılabileceğini tartışmış.
Öğrenciler çok net:
“Bu hocalarımıza olduğu kadar bize de yapılan bir haksızlık!” Çünkü üniversite sınavına hazırlanan birçok öğrenci için, yıllardır birlikte çalıştıkları öğretmenler sadece birer eğitimci değil, birer yol arkadaşı. Ve bu ani değişiklikler öğrencilerde motivasyon kırıklığı yaratıyor.
Eğitim gibi hepimizi ilgilendiren bir konuda bu kadar büyük değişimlerin net, açık ve şeffaf şekilde yapılması beklenir. Öğretmenlerin “neden” sorusuna cevap alamaması, öğrencilerin sürece dahil edilmemesi, kamuoyunun bilgilendirilmemesi güveni zedeliyor.