Kimi aşklar hiç bitmezmiş, bizimkisi bitenlerden, iki yabancı iki yabancı birlikte ama yalnız iki yabancı… Nay nay nom…
Avrupa’nın Iglesias’ı varsa bizim de Teo’muz var, Yaşar’ımız var. Yine de yanı başımızdaki medeniyete uzaklığımız her daim canımızı sıkmakta sinyor & sinyaritas…
Bakınız dertlenip Teoman dinler olduk. Bir bar taburesinin üstünde oturalım ama bar Taksim’de değil Barcelona’da olsun, bi yanımızda Iglesias diğer yanımızda Manu Chao otursun… Sonra Me llaman calle çalmaya başlasın. Kimi aşklar hiç bitmesin, kimsenin babası ölmesin…
Biraz bira biraz sangria önceydi ve biz gitar müziğinin ataları olan Akdeniz kıyılarına ve ara ara Latin Amerika’ya kadar uzanalım dedik. Sezen Cumhur Önal çatlatan Akdeniz ve okyanus esintileri derledik sizlere.
Bol corazon’lu, por favor’lu, Por què’li, klasikten moderne latin turuna başlıyoruz… Unutmadan seçtiğimiz şarkılar ve gruplar göbek ve popo şovdan ibaret latino apaçi pop türünden değil. Sonra hayal kırıklığı olmasın.
Café Tacvba – La negrita
Tango, Bossa Nova, Bolero, Flamenco, Fado… Yani daha ne sayalım. İspanyolca öyle bir lisan ki denizin değdiği her duygudan şarkı yapmış. Faklı bir dil olmasına rağmen Portekizce de aynı ritme ve duygulara tercüman oluyor. Bu dev müzik geleneği Rock ve Pop’la harmanlandığı zaman dünyanın en güzel gitar melodileri ve vokalleri doğuyor.
Bir yanında Pasifik diğer yanında Atlantik Okyanusu ve iki Amerika arasında tam bir köprü olan Meksika, benzersiz konumuyla latin müziğinin en güzel örneklerine ev sahipliği yapıyor. Café Tacuba da Meksika’nın en etkili gruplarından. 1994 yılında yayınladıkları “Re” albümündeki 20 şarkının hepsi ayrı güzel ve ayrı havada. Café Tacvba Alternatif Rock’tan Latin hip-hop’a uzanan sesleriyle listemizin en renkli melodilerine sahipler.
Manu Chao – Rumba de Barcelona
Manu Chao sadece latin değil, sadece İspanya da değil, Fransa da değil, Portekiz değil, ülke değil, kıta değil… Sınırlar ötesi bir sevgi, dünyanın her köşesinden onun emrine amade. Kıtalar üstü müziğinin yanında futbol aşığı, özgürlükçü, her türlü politik ve siyasi zorbalığa karşı duran, listemizin en kral adamlarından Manu Abi’miz. Yakalasak da bir rakıya çeksek götürsek dünyada bizden mutlusu olmaz.
Özellikle bask bölgesinde ve tüm Latin Amerika’da mahallenin çocuğu şeklinde takılan Manu Chao’nun şarkıları türün son dönemdeki en etkili sosyo kültürel tınılarını içeriyor. Reggae, Küba son, Salsa, Afro-beats ve Latin pop, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca. Hassstayısızz Ayhan Sicimoğlu stayla.
Karnak – Karnak
https://www.youtube.com/watch?v=5TzxRJXUIS8
Ülkemizde Brezilya, kadınlar için fönü – bikinisi, erkekler için futbol, anne babalar için kuru kahve anlamına geliyor. Halbuki Sao Paulo, müzik ve kültür sanatın da rengarenk isimlerinin evi. Brezilya Reggae’sinden Ortadoğu ilahilerine uzanan bir yolculuk için Karnak diyoruz.
Carlos Santana – Oye Como Va
Afro-Cuban’ın beyaz saçlı dedesi Tito Puente, mambodan Latin jazz’a uçarken 1963 yılında bu unutulmaz besteyi de aradan çıkartıverdi. Şarkının popüler olması ise Santana’nın 1970 yılında Abraxas albümünde Oye Como Va’yı coverlamasıyla oldu. Böylece Kuzey Amerika ilk defa Latin Rock tınılarıyla yıkılır oldu.
Los Aterciopelados – Rio
Kahve, kokain ve eroinin dünya başkenti Kolombiya’dan çıkıp tüm kıtayı etkisi altına alan sevindirik ikili Aterciopelados, müziğe punk ağırlıklı tınılarla başladı. Grup bolero falaz ve dia paranormal gibi şarkılarıyla Güney Amerika’da hayli popüler oldu.
Los Lobos / Antonio Banderas – Cancion del Mariachi
3 dolara film çekip 3 milyon dolar kazanma yeteneğine sahip Robert Rodriguez efendinin 1995 yılındaki marifeti Desperado, Antonio Banderas karizmasını ve Salma Hayek egzotikliğini tüm dünyaya üflemişti. Film, Latin rüzgarını öyle kuvvetli estirdi ki, İspanyol dokunuşu o günden beri hem Hollywood hem de Avrupa sinemasında eski ihtişamlı günlerini yeniden yakaladı.
Kuşkusuz bu etkide 80’lerin eski kurtları Los Lobos ve Banderas’ın birlikte seslendirdikleri Cancion del Mariachi’nin payı büyüktü. Tüm dünyadaki bar gruplarının en sık çaldığı parçalardan olan, sarhoş ayıltan La Bamba da Los Lobos abilerin eseridir.
Bu arada filmin ilk çekim yılının 1992 olduğunu hatırlatalım. Yine Robert Rodriguez tarafından (o dönem 23 yaşında) kotarılan El Mariachi yeniden çekimin fitilini ateşleyen büyük başarının ilk adamıydı. Hatta bizce ikinci filmden daha bile iyiydi.
Babasónicos – Irresponsables
Mavi ve beyazın en çok yakıştığı ülke olan Arjantin’den çıkma 6 baba elemandan oluşan Babasónicos, Julio Iglesias etkisini Maradona’nın topraklarında yorumluyor. Infame albümü bırakın akşama kadar dönsün dursun tarzında. Zararsız, günahsız ince ince akar durur. Tadı en bir güzel de Ege adalarında çıkar.
Manu Chao – La Vida Tombola
Manu’yu çok sevdiğimizi söylemiştik. Söz Arjantin ve Maradona’ya kadar gelmişken Kusturica’nın belgeselinden bu kareleri paylaşmazsak olmazdı. Şarkı 1.20’den sonra başlıyor ama siz yine de baştan itibaren dinleyiniz, etkisi daha kallavi olacaktır. Müzik, futbol ve sokak buluşmasının unutulmaz örneği, içine Hem Maradona hem Manu var; yürek dayanmaz.
Astor Piazzolla – Libertango
Astor Piazzolla 1954 yılında Libertango’yu besteledi ve keman çalma hevesindeki nice gencin bu şarkı yüzünden parmakları parça pinçik oldu. Yeni tango anlamındaki “Nuevo Tango” tarzının en önemli temsilcisi; hatta yaratıcısı olan Arjantinli Piazzolla, tangoyu jazz ile yeniden yorumlayarak kulak ve pas ilişkisini sonsuza kadar ortadan kaldırdı. Bu ezgi dünyanın her köşesinde, telefon bekleme müziklerinden asansör fonlarına, konservatuar kulislerinden sokak müzisyenlerine herkesin kurtarıcısı oldu.
Os Mutantes – El Justiciero
1960’larda Brezilya’da psychedelic takılan bu mutantlar, Bossa Nova ve Sambayı, Rock n Roll’la harman ederek başka hiçbir şeye benzemeyen yeni bir akım başlattılar. Adına Tropicalia denilen bu yenilikçi akım, dönemin askeri yönetimi tarafından haliyle hiç hoş karşılanmadı; çünkü yeniydi ve etkili olmaya başlamıştı. Biliyorsunuz asker dediğimiz şey için “yeni ve etkili” ancak silah sipariş verdikleri zaman iyi bir şeydir.
Soda Stereo – Efecto Doppler
Latinler, Ambient sulara dalmadılar sanmayınız. Buenos Aires’in fırlama üçlüsü 90’larda hayli etkili seslere imza attılar.
Julieta Venegas – Bueninvento
Venegas, Meksika – Amerika arasındaki sınır bölgesi olan ünlü Tijuana’dan. Ucuz içki ve eğlence cenneti olan bölge aynı zamanda From Dust Till Dawn‘un büyük bölümünün çekildiği mekan. Meraklanmayın lafı tutup yine Rodriguez’e bağlamayacağız. Gerçi Rodriguez değil ama Manu Chao’ya bağlayabiliriz. Welcome to Tijuana diye şarkısı var sonuçta. Kafa latinlerin hepsi aynı yerlerde takılıyorsa bizim suçumuz yok. Julieta Venegas’a geri dönelim. Utangaç sesli ablamız daha çok pop sularında takılıyor. Utangaç dedik ama “Amores Perros – Paramparça Aşklar Köpekler” gibi filmlerin müziklerine o puslu sesiyle katkıda bulunmaktan geri durmuyor.
La Kinky Beat
Avrupa’ya geri dönelim. Bask sokaklarının tatlı insanları olan Kinky Beat, dub, punk ve jungle sularını Barcelona plajlarına getiriyor. O plajlardan biraz güneş almak isterseniz Made in Barna parçasına da takılabilirsiniz. Yalnız çok fena yaz kafası yapar, baştan uyaralım.
Narciso Yepes – Romance Anonimo
Eser 50. saniyeden itibaren başlıyor; ama o vakte kadar yüzyılın en mühim virtüözlerinden Narciso amcanın hallerini de keyifle izleyebilirsiniz. Romance Anonimo’yu daha ilk tınılarından hatırlayacaksınız. Evet, parçayı herkes tanıyor ama bu unutulmaz melodilere ilk kimin hayat verdiği bilinmiyor. 19. yüzyılın yarısına temellenen bir tarihi olduğuna inanılıyor. İspanyol ya da Latin Amerika köklerinden geldiği ama ilk önce nerede çıktığı ve bestecisi bilinmiyor; zaten adı da bu yüzden Romance Anonimo; yani anonim romans.
Consuelo Velasquez – Besame Mucho
https://www.youtube.com/watch?v=kIJZSs2gxdo
Korku filmi olarak başlayan ve dünyanın belki de en çok coverlanan eseri olarak devam eden, aşkın unutulmaz sözleri. Sözleri de yazalım da unutulmazlık nasıl oluyormuş bir bakalım: Öp beni çok öp, bu gece son sefermiş gibi öp, öp de öp… 🙂
Dalga geçtiğimiz sanılmasın. Bu sözler, İspanyolcanın da etkisiyle o kadar etkili yorumlanmış ki, şarkı bugünlere kadar Nat King Cole’den Cesária Évora’ya, Beatles’tan Frank Sinatra’ya kadar yüzlerce sanatçı tarafından seslendirilmiş.
Manu Chao – Me Llaman Calle
Manu’yu çok çok sevdiğimizi söylemiş miydik? Naapalım dayanamıyoruz. Me Llaman Calle yani “Benim adım sokak” diyor Manu bu barlı, sokaklı, hayat kadınlı şarkısında. Parça, 2005 yapımı Princesas filminde de konuya uygun olarak yer almıştı. Konu mu? Madritli iki hayat kadını, seks işçiği, göçmenlik ve kaçak işçilik. Yani Manu Chao’nun şarkılarına temelde konu olan durumlar. Sözlerini de ekşi’den calmind‘in desteğiyle yazalım da havası tam olsun.
Bana sokak derler. Betonda yürüyorum. Asi ve kayıp kız… Bana sokak derler. Gecenin sokağı. Gündüzün sokağı. Bana sokak derler. Bitik yürüyorum. Bomboş yürüyorum. Büyük şehir için, küçük bir makine gibi.
Bana sokak derler. Arabanıza binerim. Bana sokak derler. Mutlu olmalıyım. Çok fazla aşktan; yorgun sokak, boş sokak. Aşağıdaki sokağa gidiyorum. Yukarıdaki sokağa gidiyorum. Asla pes etmeyeceğim, hayata bile…
Bana sokak derler ve bu benim onurum. Biliyorum, bir gün başaracağım. Biliyorum, bir gün şansım dönecek. Bir gün yüzüme gülecek. Sonunda iyi bir adam, bana hayatını ücretsiz verecek. Kalbim kiralık değil… Bana sokak derler. Çok fazla aşktan; acı çeken sokak, depresif sokak.
Bana sokak derler. En sessiz sokak… Bana yarınsız sokak derler. Bana çıkışsız sokak derler. Bana sokak derler. Hayat kadınları için, en sessiz sokak. Dibe yüksel. Yukarı çök. Büyük şehir için, küçük bir makine gibi. Bana sokak derler. Çok fazla aşktan, acı çeken sokak, depresif sokak.
Bana sokak derler. En sessiz sokak… Saat kaç olursa olsun, beni hep ararlar. Bana güzelim derler, hep de yanlış zamanda… Bana kahpe derler ve prenses… Bana sokak derler. Bu benim asaletim. Bana sokak derler. Çok fazla aşktan, acı çeken sokak, kayıp sokak.
Sözler için ekşi’den calmind’a tekrar teşekkürlerimizi iletiriz. Muchas gracias companero.
Gipsy Kings – Bamboleo
https://www.youtube.com/watch?v=mifnMC_Kn1Q
Gipsy Kings 1987 yılında Bamboleo dedi ve onların ardından kaç milyar insan bu şarkıya eşlik ettik belli değil. Latin etkisi demişken yer vermeden edemezdik.
Buena Vista Social Club – El Carretero
https://www.youtube.com/watch?v=8c6u4PFKg_o
Wim Wenders 1999 yılında Buena Vista Social Club adında bir belgesel çeker. Film büyük ses getirir. Nasıl getirmesin ki, filmin sesleri ta Kübalardan haykıran İbrahim Ferrer, Ruben Gonzales, Omara Portuondo, Compay Segundo, Eliades Ochoa gibi eski tüfeklerden çıkmaktadır. Film Belgesel dalında 72. Oscar ödüllerinde aday olur; ama alışkın olduğumuz Akademi saçmalıklarından biri yaşanır ve Oscar “One Day in September” filmine gider.
Oscar’ın kime gittiği önemli değil; çünkü Buena Vista sayesinde yıllar öncesinin kültürü yeniden canlanmış ve konserlerin etkisi tüm dünyaya yayılmıştır. Küba ve Latin müziği böylece 2000’li yıllara muhteşem bir etkiyle girer.