Yönetmenliğini Emin Alper’in üstlendiği, 2022 yılı Cannes‘ında “Belirli Bir Bakış” bölümünde yarışan ve yine ilk gösterimini bu festivalde yapan Kurak Günler, yerli sinemamızın yetkin örneklerini verdiği bir dal olan politik gerilim türünde güçlü bir eserdir. Yine kısa zaman öncesinde Antalya’da gerçekleşen 2022 yılı Altın Portakal Film Festivali’nde de ödüllere layık görülen Kurak Günler, Aralık ayının ilk günlerinde Türkiye sinemalarında vizyona girdi. Vizyondaki 3. haftasının sonunda yaklaşık 9 milyon Türk lirası hasılat toplayan film, son haftalarda sinemalarda en çok izlenen ilk 5 film arasında yerini buldu. Bu yazımızda, filmin yapım ve vizyon süreçleri çerçevesinde gelişen olayları, filmin kısa bir tanıtımını, ayrıca filmin ortaya koyduğu metaforik ögeleri, temaları ve unsurları irdeleyeceğimiz bir Kurak Günler film analizi yazısını ortaya koymaya çalışacağız. Umarız ki beğenirsiniz.
Keyifli okumalar…
Kurak Günler film analizi yazımızın ardından bu yazımızı da incelemek isteyebilirsiniz: Venedik Film Festivali’nde Yarışacak ‘Abluka’yı Altın Aslan’ın Favorisi Yapan 7 İşaret
Not: Yazının analiz kısmının spoiler içereceğini, bu sebepten filmi izlemediyseniz ve izlemeyi düşünmekteyseniz bu kısımlara göz atmamanızın daha sağlıklı ve izlenebilir bir film deneyimi için gerekli olacağını önemle vurgulamak isteriz.
Filmin çıkış sürecinde gelişen olaylar ve son durumlar
Filmin, katılmış olduğu Cannes Film Festivali’nde Queer Palmiye ödülüne aday gösterilmesi ile başlayan ve filmin Altın Portakal ödülleri kazanması üzerine yönetmenin gerçekleştirdiği konuşmaya dönük tepkiler ile süre gelen, mevcut iktidara yakın medya organlarının linç girişimine maruz kalan film; ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün sağladığı finansal desteğin de geri çekilmesi ve üzerine faiz bindirilerek geri istenmesi ile, ciddi bir basınç altında vizyona çıktı.
Film ve film ekibi hakkındaki karalamaların ve finansal açıdan filmi desteksiz bırakma çabalarının karşısında, baskıya ve sansür çabalarına boyun eğmeme mesajı veren film ekibi; mevcut durumu uluslararası kamuoyuna ve sinema camiasına da açarak hem Türkiye’de hem de dünyada pek çok gazeteci, yazar, aydın ve sinemacıdan destek mesajları aldı. Vizyondaki 4. haftasında 200.000’e yakın seyirciye ulaşan ve beğeni toplayan yapımın finansal destek krizi ve filme dair linç amaçlı karşıt tepkiler hâlâ süregeliyor.
Film ekibi ve filmin başarıları
Filmin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen kişi; Abluka, Tepenin Ardı, Kız Kardeşler gibi filmleriyle Venedik Film Festivali’nden yerli film festivallerine dek uzanan ve tanınan sinemacılardan Emin Alper’dir. Emin Alper’in yönettiği 4. uzun metrajlı film niteliğine sahip olan ilmin kurgu kısmında ise Özcan Vardar ve Eytan İpeker bulunuyor. Müziklerini Stephen Will’in ürettiği filmin başrollerinde ise sırasıyla Emre ve Murat karakterlerini canlandıran, yerli dizilerden tanıyabileceğimiz iki ünlü oyuncu olan Selahattin Paşalı ve Ekin Koç bulunuyor.
Film, MOIN Filmförderung Hamburg Schleswig-Holstein’dan 100.000 Euro ve Dünya Sinema Fonu’ndan 40.000 Euro’luk yapım finansmanı aldı. Kayseri ilinde çekimleri gerçekleşen filmin kurgusu ve müzik gibi post prodüksiyonun bir kısmı Hamburg’da gerçekleşti.
İlk gösterimini 23 Mayıs 2022’de Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde yapan ve Queer Palmiye ödülüne de aday gösterilen Kurak Günler, Haziran 2022’de Sidney Film Festivali’nde ve ay sonunda da Münih Film Festivali’nde gösterim yaptı. Temmuz 2022’nin sonlarında ise New Horizons Uluslararası Film Festivali’nde gösterime giren film, 17 Ağustos 2022’de ise Fransız sinemalarında gösterime girdi. Ekim 2022’de ise Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Sinematografi de dahil toplam 7 dalda, Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ise En İyi Film dahil 6 dalda ödül kazandı. Ocak 2023’te Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nde gösterilecek olan film, film eleştirmenlerinden olumlu eleştiriler aldı.
Kurak Günler konusu ve içeriği
Türkiye’de küçük bir kasaba olan Yanıklar’a taşınan, genç ve kendini işine adamış bir savcı olan Emre, kasabaya vardığında kasabanın ara sokaklarında acımasız bir yaban domuzu avına tanık olur. Kasabadaki bu ilk hukuksuzluğa tanık olan genç savcıya, kasabanın önde gelenleri sıcak bir karşılama sunarlar.
Balkaya’da yeraltı sularının aşırı kullanımı her yerde obrukların oluşmasına neden olmaktadır. Gazeteci Murat, Emre’ye mevcut durumun arka planı hakkında bilgi verir, halkın can ve mal güvenliğini tehdit eden bu projenin mevcut belediye başkanının ve ailesinin sahte jeolojik araştırma raporlarıyla üst yöneticileri kandırdığını ve işlerini yolsuzluk ile hallettiklerini ifşa eder. Yeni yerel seçimler yaklaşırken Emre, herkesin kendi gerçeğine göre yaşadığı küçük kasaba siyasetinin yeni öznelerinden birisi olmaktadır. Kendisini kime güveneceğini bilmediği bu kasabada, görgü tanığı olmuş olabileceği bir tecavüz davasının yarattığı karmaşa ile yüzleşirken bulur.
( Kurak Günler film analizi yazısına devam ederken, özellikle bu kısımdan sonrasının filmi izlememiş olan izleyiciler için yüksek miktarda spoiler içerebileceğini bir kez daha belirtmiş olalım.)
Kurak Günler üzerine birkaç düşünce
Türkiye’nin boğucu derecede ataerkil bir kırsal kesimindeki küçük bir kasabanın yolsuzluklarla dolu siyasal arenasını inceleyen bu filmde, şefkat duygusu neredeyse kasabadaki su kadar eksik. Köyün eteklerinde büyük bir obruğun ağzında başlayan ve yaban domuzu avını andıran bir cadı avı ile yine obruğun kenarında biten filmde; filmin kurgusu, çekimleri ve sinematografisi, filmin işlediği metaforlardan daha incelikli.
Genellikle filmin karşıtlarının, nadiren ise hayranlarının lanse ettiğinin aksine ana temasını LGBTİ+’lar üzerine kurmayan, ancak homofobinin kirli siyasetlerin kullandığı birer araç olduğunu teşhir eden ve cinsel gerilim imâları içeren sahneleri bulunan film; bu duruma karşın güncel olarak Türkiye’de Onur Yürüyüşü kutlamaları sırasında toplu gözaltılar yapıldığı ve ülke sathında homofobinin örgütlü olduğu gibi gerçeklikler karşısında yerinde politik imâlarda bulunabiliyor.
Benzer şekilde, Türkiye’nin ataerkil siyasetinin derinlere kök salmış bir kadın düşmanlığını beslemesi, hikayenin kendi kadın karakterlerini kenara itmesiyle, biraz fazla kolay olsa da belagatli bir şekilde vurgulanan bir noktadır. Tecavüz kurbanı Pekmez, marjinal bir topluluktan geliyor ve kasıtlı olarak zihinsel engelli olarak kodlanıyor, bu da onun varlığının köyün önde gelenleri tarafından ne kadar gelişigüzel bir şekilde istismar edilebildiğini vurguluyor.
Filmin olay örgüsünün temelinde bir su kaynağının politik kontrolü ve buna ulaşabilmek adına adım adım örgütlenen bir linç bulunmakta ise de, filmin giderek artan homoerotik alt metni de bu olay örgüsünü ciddi biçimde etkiliyor. Güven olgusu Emre için giderek bulanıklaşmaktayken, Murat karakteri de bilinmezliğini filmin sonlarına dek koruyor ve seyircilere “Acaba?” dedirtiyor. Bu durumun derininde seyircilerin kendisini Emre ile özdeşleştirmesi ve Emre’nin potansiyel olarak kendi cinsel kimliğiyle barışma sürecinin yarattığı savunma refleksleri de yatıyor.
Filmin sonunda Emre ve Murat’ın avcılardan kaçarken bir anda obruğun diğer tarafında belirmesi ise final sahnesinde yönetmenin elinin devreye girmesi ile iyi ve kötü arasındaki bir cepheleşmeyi betimliyor. Emre ve Murat’ın avcılardan kaçabilmiş olması ile de film boyu aradığımız ama rastlamadığımız, umutlu bir perspektife duyduğumuz açlığı karşılayacak bir emareye rastlıyoruz. Emin Alper’in kendi dilinden de söylediği üzere, vermek istediği mesaj oldukça açık:
“Yol açtığınız felaketler, eninde sonunda sizi durduracak.”
Filmin dikkat çekici diğer ögeleri
Hakim Zeynep, bu acımasız kasabada önemli bir konuma yükselmiş bir kadın olarak, en ilginç geçmişe sahip insandır, ancak aynı zamanda karakteristik bir gelişim emaresine de filmde rastlanmamaktadır. Bu tür bir karakter seçimi, “Kurak Günler”i eleştirdiği bütün iki yüzlülüklerin ve yolsuzlukların karşısında, bu eleştirilerin odağına bürokrasiyi de koyma eğilimi gösterildiğini vurguluyor.
Bu filmde ahlak, belirgin bir çerçevede sunulmamakla birlikte yer yer oldukça bulanıklaşmaktadır da. Öyle ki Emre de pürüzsüz bir karakter değildir ve başta Şahinlerle içmesi olmak üzere pek çok etik zaafiyeti de bulunmaktadır. Ancak filmde toplumu bölen gerçek çizgiler kesin olarak tanımlanmıştır. Filmin vermek istediği mesaj açıktır ki, eğer olan haksızlıklara susuyorsanız hem yozlaşmışsınızdır hem de oluşabilecek tüm durumların suç ortağı sayılırsınız.
Sonuç yerine…
Son derece yüklü bir politik gerilim filmi olan Kurak Günler, dünyanın kalanından izole edilmiş bir kasabada popülizmin, siyasal sahteciliklerin, yolsuzluğun, homofobinin ve bunların insan yaşamında yarattığı çok somut tehlikelerinin keskin bir eleştirisini sunuyor. Bu bağlamda yetkin bir sinema eseri olan film, politik gerilim türüne aşina olan seyircilerin ilgisini hayli çekecek gibi görünüyor.
Kurak Günler film analizi yazımız burda sona eriyor. Başka analiz yazılarında görüşmek dileğiyle…